Küresel borç rekor seviyede

Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) araştırmaları, küresel borç seviyesinin 20 yıl önceki seviyelerden üç kat daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.
Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) araştırmaları, küresel borç seviyesinin 20 yıl önceki seviyelerden üç kat daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.

Küresel finansal kriz sonrasındaki 10 yılı aşan bir sürecin ardından, şirket ve kamu borçları tavan yaptı. Düşük faiz oranları ve gevşek finansal koşulların etkisiyle, küresel borç seviyesi geçen yılın ocak-eylül döneminde 9 trilyon dolar artarak 253 trilyon dolara ulaştı ve tüm zamanların rekorunu kırdı. Gelişmekte olan ülkelerin borçları 72 trilyon ile rekor seviyelere yükselirken, Türkiye’nin dış borçları azalıyor.

Küresel finansal krizi tedavi etmek için uygulanan “para basma - likidite verme” reçetesinin yan etkisi yakın gelecekte daha büyük sorunlara yol açacak gibi gözüküyor. 2007 yılının ikinci yarısından itibaren etkisini göstermeye başlayan küresel finansal kriz sonrasında uygulanan para politikaları, rekor düzeyde küresel borcu beraberinde getirdi. Hükümetler ve özel sektör işletmelerinin borçlarının derlendiği Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) araştırmaları, küresel borç seviyesinin 20 yıl önceki seviyelerden üç kat daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Düşük faiz oranları ve gevşek finansal koşulların etkisiyle 10 yılı aşan bir sürecin ardından, şirket ve kamu borçları tavan yaptı. Küresel borç seviyesi geçen yılın ocak-eylül döneminde 9 trilyon dolar artarak 253 trilyon dolara ulaştı ve tüm zamanların rekorunu kırdı. Küresel krizle birlikte, majör olarak kabul edilen merkez bankalarının (Fed, ECB, BOJ ve BOE) reel ekonomiyi yeniden canlandırmak adına ortaya koydukları, geleneksel olmayan para politikaları ve özellikle düşük faiz oranları; kurumların, bireylerin ve hükümetlerin borç alma iştahını destekleyerek, küresel borcun yükselmesine yol açtı.

1980’li yıllardaki borç krizinin ardından finansal kurumların bir araya gelerek oluşturduğu Uluslararası Finans Enstitüsü geçen ay, ağırlıklı olarak hükümet ve özel işletmelerin borçları tarafından desteklenen küresel borcun 2019’un ikinci çeyreğindeki 250.9 trilyon dolardan, üçüncü çeyrekte 253 trilyona yükseldiğini raporla açıkladı. IIF’nin son raporunda, “Düşük faiz oranları ve geniş finansal koşullar tarafından desteklenerek, ağırlıklı olarak finansal olmayan sektör borcuyla toplam küresel borcun 2020’nin ilk çeyreğinde 257 trilyon doları aşacağını öngörüyoruz” denildi. Küresel borcun, düşük faiz oranları ve gevşek finansal koşulların etkisiyle bu yılın ilk çeyreğinin sonunda 257 trilyon doları geçmesi bekleniyor.

IIF raporuna göre, 2019’nun üçüncü çeyreğinin sonunda toplam borç, dünyadaki gayri safi yurt içi hasılanın (GSYH) üç katını (yüzde 322) aştı. Toplam GSYH’ye oranları dikkate alındığında, 2018’de yüzde 59,6 olan hane halkına ait borçlar geçen yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 60,2’ye; 2018’de yüzde 91,6 olan finansal olmayan şirketlere ait borçlar ise yüzde 92,5’e yükseldi. 2018’de yüzde 86 olan kamuya ait borçlar geçen yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 88,3 ve 2018’de yüzde 81,7 olan banka gibi finansal şirketlere ait borçlar da yüzde 81,4 düzeyinde gerçekleşti.

  • Küresel borçlanmada tüm zamanların rekoru(Eylül 2019): 253 trilyon dolar

Gelişmekte olan ülke borçları 72 trilyon dolara ulaştı

Gelişmekte olan piyasalarda finansal olmayan şirketlerin borçlarının artışıyla yükselen borç seviyesine vurgu yapılan

  • IIF raporunda; Hindistan, Çin, Güney Afrika, Brezilya ve Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerin hanehalkı ve şirketlerin borcunu içeren toplam borcunun geçen yılın üçüncü çeyreğinde 72 trilyon dolara ulaştığı görülüyor.

Hanehalkı borcunun toplam GSYH’ye oranlarının Belçika, Finlandiya, Fransa, Lübnan, Yeni Zelanda, Nijerya, Norveç, İsveç ve İsviçre’de tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştığı belirtilen raporda, kamuya ait borçların GSYH’ye oranının Avustralya ve ABD’de rekor kırdığı vurgulandı.

Rapor, hükümet borçları kapsamında ABD ve Avustralya’nın 2019’un üçüncü çeyreğinde rekor düzeylerde borç aldığına vurgu yapıyor. Çin’in borç seviyesindeki artışa yer verilen raporda, ülkenin toplam borcunun GSYH’nin yüzde 310, yani 3 katını aştığı ve gelişmekte olan ülkeler içinde en yükseklerden birisi olduğu belirtildi. Aynı raporda Çin’de borç alımının toparlanmaya başladığı, “Kaldıraçlı olarak alınan risklerin azalmasına yönelik çalışmalar sebebiyle 2017/18 döneminde görülen yavaşlamanın ardından Çin’de borç birikimi, ağırlıklı olarak finansal olmayan kurumsal sektör borcuyla 2019’da yeniden ivme kazandı” notuyla dikkat çekiliyor.

Türk şirketlerin borcu azaldı, Türkiye'nin borç karnesi çok sağlam

IIF raporunda Türkiye’nin borçları incelendiğinde, finansal olmayan şirketlere ait borçların azaldığı görülüyor. Rapora göre, Türkiye’de borçların GSYH’ye oranları dikkate alındığında, geçen yıl üçüncü çeyreğinde bir önceki yıla göre hane halkına ait borçlar yüzde 16’dan yüzde 14,1’e, finansal olmayan şirketlere ait borçlar yüzde 79,7’den yüzde 67,3’e ve banka gibi finansal şirketlere ait borçlar da yüzde 31,9’dan yüzde 27,5’e gerilerken, kamuya ait borçlar yüzde 34,5’den yüzde 35’e yükseldi.

Borçlanmadaki azalış Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından düzenli olarak yapılan duyurularda da görülüyor. Merkez Bankası’nın Kasım 2019 dönemine ait özel sektörün yurt dışından sağladığı kredi borcu gelişmelerine ilişkin yayınında, kasımda 2018 sonuna kıyasla özel sektörün yurt dışından sağladığı uzun vadeli kredi borcu 15,9 milyar dolar azalarak 193,5 milyar dolara, ticari krediler hariç kısa vadeli kredi borcu ise 5,2 milyar dolar gerileyerek 10,2 milyar dolara düştüğü görülüyor. Bankaların uzun vadeli kredi biçimindeki borçlanmaları ise kasımda 2018 sonuna göre 9,1 milyar dolar azaldı. Bu dönemde bankaların uzun vadeli tahvil ihracı biçimindeki borçlanmaları ise 1,4 milyar dolar azalışla 27 milyar dolara geriledi.

Borca döviz kompozisyonundan bakıldığında; 193,5 milyar dolarlık uzun vadeli kredi borcunun yüzde 60,9’unun dolar, yüzde 33,7’sinin euro, yüzde 3,8’inin Türk lirası ve yüzde 1,6’sının ise diğer döviz cinslerinden oluştuğu görülüyor. Kısa vadeli 10,2 milyar dolarlık kredi borcun ise yüzde 49,6’sı dolar, yüzde 29,6’sı euro, yüzde 20,3’ü Türk Lirası ve yüzde 0,5’i diğer döviz cinslerinden gerçekleşti. IIF raporu ve TCMB’nin aylık verilerin yanında, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da Türkiye’nin borç karnesinin çok sağlam olduğunu, Davos 2020 Dünya Ekonomik Forumu’nda “Küresel Büyüme Ajandasını Şekillendirmek” başlıklı oturumda dile getirdi. Albayrak, “Borç oranı görece yüksek olan özel sektörün dahi benzerlerine göre durumu iyi. Özel sektörün borcunun bir bölümü ihracatçıların karşılıklı kredilerinden kaynaklanıyor. Türkiye’nin yerel krizlerin üstesinden gelme konusunda güçlü bir karnesi var” diye belirtiyor.