Mutabakat demokrasisi: Türkiye için bir açılım stratejisi

Prof. Dr. Metin Toprak.
Prof. Dr. Metin Toprak.

2008 küresel büyük resesyonu 2018 yılında tekrarlayarak etkisini bugün de sürdürmeye devam ediyor. Bu kriz aynı zamanda, ekonomi politikaları tasarımı ve teorileştirmesini de kalıcı şekilde etkiledi. Talep yanlı politikalar yerine arz yanlı politikalara ağırlık verilmesi kısa ve orta vadede yüksek fiyat dalgalanmaları, enflasyon ve istikrarsız finansal piyasalara yol açsa da, uzun vadede ülke ekonomisinde üretim diğer deyişle arz yanlı olumlu etkisinden dolayı kalıcı çözüme daha fazla katkı yapmaktadır. Depresyon riskini tek başına taleple canlandırmak esasen geçmiş deneyimlerde de arz yanlı politikalarla desteklendiği ölçüde başarılı oldu. 2008 büyük resesyonundan itibaren gelişmiş ülkelerin önemli bir kısmında arz yanlı politikalar büyük bir ağırlık kazandı. Türkiye de arz yanlı yaklaşımı bir bütüncül model içinde kurgulamasa da birçok unsuruyla uygulamaya devam ediyor.

Cumhuriyetin yeni yüzyılında kurgu, tasarım ve modellemesi bütüncül bir tutarlılık gösteren bir yaklaşımın geliştirilmesi ve ilanı önemli bir fırsat ve açılım olacaktır.

Siyasette yeni modelin değerlendirmeye açılması

Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi 14 Mayıs 2023 genel seçimleriyle adeta bir referanduma gidiyor. Türk tipi başkanlık sisteminin teorik tasarımı, politika ve kurumsal kurgusu ile işleyişi arasında yaşanan krizden kaynaklanan kopukluklar olduğu söylenebilir. Ancak normal şartlar altında bu modelin işleyiş performansının gözlenmesi için yeterli miktarda verinin olmadığı söylenebilir. Dolayısıyla, kriz ortamında uygulanan bir modelin normal şartlarda uygulanmış gibi değerlendirilmesi modele bir miktar haksız eleştiri de getirebilir. Ancak bu modelde, doğrudan seçmen tarafından yetki verilen erk sayısının 1’den 2’ye çıkarılması (Parlamento ve Cumhurbaşkanı), sistemin kontrol ve denge mekanizmasını daha güçlü kıldığı söylenebilir.

Muhalefetteki partilerin günlük siyaset içinde, mevcut sistemin iyileştirilmeye ve geliştirilmeye muhtaç yanlarını öne çıkarmak yerine toptan bir reddetme davranışına gitmeleri, ülke ekonomisine, iç siyasete ve uluslararası ilişkilerine pozitif katkı yapacak bir sonuç doğurmamaktadır. Muhalefetin eski sistemi tekrar getirme olarak kamuoyuna yansıyan önerisi bu anlamda orijinal bir politikadan ziyade reaktif olduğu için yeni bir şey söylememektedir.

Dijital çağda dijital gündem

Kovid-19 salgını kendi hızında aritmetik bir hızla ilerleyen dijitalleşmeyi geometrik hızla ilerlemeye zorladı. Devlet kurumları, şirketler, STK’lar, üretim süreçleri, ticaret hayatı, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi kamu özel olduğuna bakılmaksızın yaşamın her alanındaki düzenleme ve faaliyetler büyük veri ve yapay zeka konseptlerinde çarpıcı bir entegrasyona gitti. Teknolojideki bu baş döndürücü dönüşüm ve gelişme, birey, topluluk ve toplumlar üzerinde uzun vadeli etkilere yol açmaya başladı. Uzaktan çalışma, sosyal güvenlik primi ödemeden çalıştırma, nitelikli işgücünün uzaktan çalışma ile temini ve vatandaşlık bağı olmaksızın ulusal işgücü ihtiyacının uzak ülkelerden temini, gelir ve servet dağılımına yönelik klasik tartışmaların farklı boyutlara taşınması, hükümetler ve yerel yönetimlerin yeni yönetişim modelleri konusunda vizyoner adımlar atmalarını gerektiriyor.

Yazının devamı Z Raporu 45. Sayısında