Z kuşağının yeni denkleminde kritik soru: Diploma mı, network mü?

GZT Alfa röportaj
GZT Alfa röportaj

Akademik yılın başlamasının üzerinden haftalar geçti, ancak üniversite kampüslerindeki hareketlilik hız kesmiyor. Gençler artık sadece ders seçip amfi aramıyor, gelecekte hangi kapının açılacağını da bugünden hesaplıyor.

Üniversiteye bu yıl başlayan öğrencilerin ilk tespiti şu: Üniversite lise alışkanlıklarının üzerine inşa ediliyor. Lisede çalışmayı öğrenen, ilgi alanını erkenden keşfeden ve disiplin edinmiş öğrenciler üniversiteye daha güçlü başlıyor. Ders içerikleri daha hedefli ve daha nitelikli olsa da bu çeşitlilik bir anda “her şeye katılayım” telaşı üretiyor. Tam da bu yüzden gençlerin ilk aylarında en çok konuşulan şey zaman ve enerji yönetimi.

Diploma hâlâ bir güven belgesi mi?

Araştırmaların bir bölümü, akademik çizgiyi koruyan öğrencilerin hâlâ iş piyasasında yüzde 20’ye varan avantaj yakaladığını gösteriyor. Kurumsal şirketler, burs veren kurumlar ve hatta bazı kamu kapıları öğrencinin üniversiteyi nasıl bitirdiğine bakıyor.

Yani “diploma sadece bir kâğıt parçası” cümlesi hâlâ tam olarak gerçekliği yansıtmıyor. Not ortalamasını 3 bandında tutan, stajlarını zamanında yapan ve bölümünü makul bir sürede bitiren öğrenci sistemin tanıdığı, görünen öğrenci oluyor.

Öte yandan saha gözlemleri başka bir tabloyu işaret ediyor. Kulüplere katılan, alanıyla ilgili konferansları takip eden, proje ekiplerinde çalışan, yarışmalarda yer alan öğrencilerin CV’leri görüşme masasında daha çok konuşuluyor. Çünkü işverenler artık sadece “kaç ortalama ile mezun oldun”u değil, “bu dört yılı nasıl geçirdin”i soruyor. Network burada torpil anlamına gelmiyor; tam tersine kişinin kendini daha önce gösterebildiği, mülakatta 15 dakikada anlatamayacağı becerileri zamana yaydığı bir alan anlamına geliyor.

Sosyal eşitsizlik katmanı

Burada kritik bir gerilim var. Okul dışı faaliyetler büyük şehirli ve imkân sahibi öğrenciler için mi kaygısı büyüyor. Çünkü Anadolu’dan gelen, kira ve geçim derdi olan bir öğrenci için en güvenli çıkış hâlâ dersler. Buna karşılık diğer çalışmalar da şu noktayı vurguluyor: Eğer o öğrenci kulüplere, derneklere, atölyelere hiç gitmezse, özel dersle büyümüş ve sosyal sermayesini lisede kurmuş akranlarıyla rekabet edemiyor. Yani bir taraf “müfredat eşitler” derken, diğer taraf “müfredat sadece farkı geciktirir” diyor.

Gelinen noktada öne çıkan model net: Ortalamayı bursu düşürmeyecek seviyede tut, kalan zamanı alanınla ilgili birkaç nitelikli etkinliğe yatır. Bu şekilde hem resmi başvurularda elenmezsin hem de mülakatta anlatacak gerçek bir hikâyen olur. Sadece “ders çalıştım” artık güçlü değil, ama sadece “network yaptım” da değil.


Tek kanallı öğrenci devri bitti

2025 Türkiye’sinde diploma masadan kalkmadı. Hâlâ kapı açıyor, hâlâ kurumsal güven üretiyor. Ama o diplomanın yanına iliştirilmiş sağlam bir çevre, iyi seçilmiş 3-4 etkinlik, alanla ilgili bir proje ya da yarışma deneyimi onu sıradan bir kâğıt olmaktan çıkarıyor. Bugün kampüste karar vermeye çalışan gençlere düşen de şu: Önce kendini tanı, sonra takvimi değil önceliği planla. Çünkü piyasa artık şunu söylüyor: “Hem derste görünür ol, hem sahada.”