Akıl hastanesinde çalışmalarına devam eden sanatçı: Yayoi Kusama

BEYZA ELİF BAYRAM
Abone Ol

Yayoi Kusama; imzası olan puantiyeleri ve kendisiyle konuşan hareketli çiçek halüsinasyonlarını, 10 yaşında görmeye başlar. Kusama için sanat; ailesinden, zihninin içindekilerden ve savaş dönemi Japonya’sından adeta bir kaçış yolu olur.

Resimden performans sanatlarına, heykelden filme kadar geniş bir üretim yelpazesine sahip olan sanatçı; avangart sanatın önemli temsilcilerinden biri. Tasarım yeteneği kuvvetli ve çalışkan bir karaktere sahip olan Kusama, yaşamının tümünü sanata adamıştır. Hayatı boyunca, içinde bulunduğu ruh haline göre, ilgisini çeken işlere yönelen sanatçı; kendi döneminin disiplinlerinde oldukça başarılı işler çıkarmasıyla tanınır.

Yayoi Kusama, 10 yaşında iken kırmızı puantiyeler ve ağlar çizerek resme giriş yapar. Çocukluğunda fark edilen mental bozukluklar; her yerde çiçek, ağ ve nokta halüsinasyonları görmesine sebep olur. Tam bu noktada, Kusama’nın sanat serüveni başlar. Sorunlarıyla baş etmenin yolunu resimde bulan Yayoi Kusama, sanatı bir tür terapi yöntemi olarak kullanır. Sonraki dönemlerde de halüsinasyon olarak gördüklerini fırça ve boya yardımıyla dışa aktarmaya çalışır.

Kusama, gittiği her yere boya, kağıt veya tuval götürür. Noktaları, ilk başta tuvalde deneyen sanatçı; daha sonra kullanım alanını genişleterek, farklı disiplinlerde de kullanmayı tercih eder.

II. Dünya savaşının ardından, Japonya’daki travmatik yaşam; Kusama’nın üzerinde de önemli etkiler bırakır. Sanatçı, ülkesinin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları sanatsal eylemlerine yansıtarak bir çıkış yolu arar. Ülkesindeki sanat ortamını yeterli bulmaz ve daha üretken olabilmek ve özgürce çalışabilmek için ABD’ye gitmeye karar verir. II. Dünya savaşının büyük yıkımları sonucu; Kusama gibi birçok sanatçı, sanatın yeni merkezi New-York’a taşınır. Böylece 1960’lı yıllarda, New-York’ta "avangart" ortamı oluşur. Kusama da ilerleyen dönemlerde içinde bulunduğu bu ortamdan etkilenir.

1969’da New York Central Park’ta gerçekleştirilen sanatsal bir etkinlikte Yayoi Kusama.

1957’de, 28 yaşındayken ABD’de tek bir odada yaşayan Kusama, aylarca dışarı pek çıkmadan resimler yaparak yaşama tutunur. Bu süreçte, New York’un sanat ortamında olup bitenleri takip eder ve tuvale yoğunlaşır. Kimi zaman sağlığı bozulsa da çalışmalarında tutarlı bir şekilde ilerlemeye devam eder. New York’a geldikten birkaç ay sonra tuval çalışmalarında bilinçli bir kayma olduğu görülen sanatçının; Mark Rothko ile Barnett Newman’ın etkisinde kaldığı gözlemlenir.

Japon sanatçının en çarpıcı işlerinden biri olan 'The Obliteration Room' (Silinmişlik Odası) yıllardır sergilerde dünyayı geziyor.

Sanatçının bu dönemde kullandığı ikonik formların, tipik modernist anlayıştan biraz farklı olduğu görülür. Kusama; performans, enstalasyon, happening gibi disiplinlere geçiş hazırlığı yapar. 60’lı yılların sonlarında, modernist anlayıştaki yaklaşımı terk ederek; sokak gösterileri, feminist sanat ve popüler kültüre yönelir. Yaptığı "happening"lerle ismini duyuran Kusama; Andy Warhol, Claes Oldenburg, George Segal gibi sanatçılarla birlikte "avangart" yaklaşımını sürdürür.

“Kusama’s Self-Obliteration” isimli filmden bir kesit, 1967.

Kusama, sanatsal faaliyetlerinde çocukluk yıllarına göndermeler yaparak, kendisiyle hesaplaşır. Kendisini sıklıkla eleştirir, hayatının belli dönemlerinde her şeye öfke ve şüphe ile yaklaşır, kimseye güvenmez, günlük hayatı korkunç bulur ve sürekli yazarak, çizerek ve boyayarak huzur bulmaya çalışır. Bu kaygılarını verimli bir sanatsal çalışmaya dönüştürür.

Yayoi Kusama, 2013'te Danimarka'da düzenlenen 'In Infinity' (Sonsuzlukta) retrospektifinde yer alan 'Cosmic' adlı eserinin bir parçası gibi görünüyor.

Çocukluğunda sahip olduğu hayal dünyası ve ruhsal dengesizlikleri sayesinde oluşturduğu "Kusama’s Self- Obliteration" (1967) filmi; sanatçıya, Belçika’da IV. Uluslararası Deneysel Film Yarışması, Ann Arbor Film Yarışması ve II. Maryland Film Festivali’nden ödüller kazandırır. Kusama’nın başarısı sadece sinema ile sınırlı kalmaz ve 1983 yılında yazdığı "The Hustlers Grotto of Christopher" romanı ile Yasei Jidal Dergisi’nin Onuncu Edebiyat Ödülü’nü kazanır.

The Atr Issue Dergi Kapağı.

Modern sanat anlayışının yaygınlaştığı 60’lı yıllar, neredeyse her tür sanat alanında deneysel çalışmaların önem kazandığı bir dönem olur. Yayoi Kusama’nın Kendini Yok Etme / Self-Obliteration adını verdiği, 1967 yapımı, 26 dakikalık kavramsal film çalışması; o dönem için aykırı ve önemli bir deneysel film örneği olma niteliği taşır. Günümüze kadar kullanmaktan vazgeçemediği beneklerin hareketli görüntüdeki etkisi, her daim dikkat çeker.

Günlük araştırmalarına, herhangi bir kalemle, çizerek başlayan Kusama; yeni başladığı çalışmalarını eskiz aşamasında bırakmaz ve mutlaka orijinal bir çalışmaya dönüştürür. Kimi zaman deneysel su bazlı çalışmalarını "Klasik Japon Resmi" ile harmanlar ve sürreal bir anlayışa yönelir.

Kusama enstalasyonları, dünya çapında Louis Vuitton vitrinlerini doldurur (2012).

Kusama özellikle; Pop Art, feminist sanat ve minimalizm ile ilgili yaptığı çalışmalarıyla dikkat çeker. Çalıştığı her disiplinde önemli başarılara imza atar; "Reina Sofia", "Pompidou", "Tate", "Whitney", "Victoria", "Miro", "Gagosian", "Moma" gibi önemli merkezlerde eserleri sergilenir. Ünlü "Louis Vuitton" giyim markası ile tasarım sözleşmesi yapan sanatçı; uluslararası sanat fuarlarına ve önemli bienallere de katılır.

Yayoi Kusama x Louis Vuitton.

Kusama’nın Amerika’da yaşadığı hızlı, hareketli, sansasyonel hayatı ve çerçevesinde gelişen kritik kararsızlıklar ve hastalıkları; onun ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler. Sanatsal etkinlikler konusunda son derece girişken davranan Kusama, 1970’li yıllarda giderek bozulan sağlığına yenik düşer. Dışarıdaki hayattan da giderek kopan sanatçı, zihinsel bir bunalım geçirir ve Japonya’ya geri döner. Memleketine döndükten sonra kendi isteği ile akıl hastanesinde kalır ve 1973’ten sonra da psikiyatrik sorunlarla mücadelesine devam eder. Yaşadığı tedavi süresince sanat sahnesinden uzaklaşır.

Akıl hastanesinde geçirdiği süre boyunca, 1973’ten 1980’li yıllara kadar; birçok sayıda roman, şiir ve otobiyografi yazar. 1980’li yıllardan sonra sahip olduğu edebi kariyeri ile Kusama; sanat hayatına yeniden hareketlilik katar.

Kabakların Ruhları Göklere İndi (2015).

1990’lı yıllardan sonra, uluslararası arenada, Kusama’nın eserlerine ilgi gittikçe artar. Sanatçı, kariyeri boyunca ortaya çıkardığı eserlerini derleyerek; bir dizi sergi yapar. Özellikle Japon Pavyonu ve Venedik Bienali ile adeta zirveyi görür. Bu dönemde yaptığı göz kamaştırıcı renkli-aynalı düzlemler, kendi yaptığı puantiyeli kıyafetler, kabak heykeller, optik desenler ve siyah-kırmızı noktalar ile baş döndürücü bir performans sergiler. Yaptığı her çalışma farklı disiplinler tarafından sürekli ilgiyle izlenir.

Yayoi Kusama, 7 Kasım 2013 tarihinde New York'ta David Zwirner Sanat Galerisi'nde “Cennete Geldim” sergisinin basın ön gösteriminde.

"Sanatla uğraşmasaydım çoktan ölürdüm." diyen Kusama, sanatı her zaman bir araç olarak görür ve sözlerine şu ifadelerle devam eder:

"Sanat; gördüğüm, yaşadığım olumsuz şeylerden kurtulmak için bir araçtı, bir yoldu, yöntemdi ve kurtuluştu. Bu yüzden sürekli çizdim, boyadım ve yazdım."

Yayoi Kusama, “Evrene Gittiğimde Hareketli An” adlı tablosunun önünde çalışırken.

Kusama bir konuşmasında, resim yapma nedenlerini şu ifadeler ile sıralıyor:

"Bir gün kırmızı çiçekli desenli bir masada oturuyordum. Ufuktaki kocaman güneş çok parlıyordu. Başka yere bakınca, nihayetinde her şeyin kırmızı desenlerle kaplandığını görüyordum. Kendimi duvarlarda tırmanıyor, tavanlarda dolaşıyor gibi hissediyordum. Bütün mekanlarla birlikte, sonsuzlukta yüzüyor gibiydim. Sonra sonsuzluğu, bir hiçlik olarak görmeye başladım. Kırmızı benekler, çiçekler çoğalarak etrafımı sarıyordu. Bir süre sonra bütün kırmızı benekler sanki üstüme gelmeye başladılar. Kaçmaya başladım, merdivenlerden hızla iniyordum. Ben koştukça merdivenler sonsuzluğa uzayıp gidiyorlardı."

Kusama, günümüzde akıl hastanesinin yanındaki stüdyosunda çalışmalarına devam ediyor.

Sınırlı alanda sınırsız alan duygusu: Sonsuz Aynalı Odalar
Arkitekt