Pandemi ve Kent: Tahran

HABER MASASI
Abone Ol

Tahran’da doğup büyüyen Foad Sarsangi’nin pandemi sonrası değişen ‘kent düzeni’ ve ‘alışkanlıklarına’ ilişkin yorumları bizi kilometrelerce uzakta yeni bir yaşama götürüyor. Pandemide, kentin belleğinde, mekanlarında meydana gelen karakteristik değişimler ve dönüşümler ile tüm bunların dönem içerisindeki yansımaları birçok açıdan alışılmışın dışında bir şehir profili doğuruyor. Sarsangi’nin Tahran izlenimleri, Karşılaştırmalı Kentler serimizde sizlerle…

COVID-19 salgını hepimizin yaşamını ve toplumun işleyiş biçimini kökünden değiştirdi. Yeni tip koronavirüs istisnasız tüm ülkeleri etkiledi. Ancak koronavirüse karşı sergilenen tutum, ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösterdi. Karantina yaptırımı her yerde mutlak bir hal aldı, ancak karantinanın boyutu her yerde farklı büyüklüklerdeydi. Hayatımızı etkisi altına alan pandemi, geleceği görmemizi zorlaştırmaya başladı. Şu anki şartlarda, önümüzdeki zaman dilimini hatta bir sonraki haftayı bile planlayabilmek git gide güçleşti. Ayrıca, davranış bilimini ve tarihi incelediğimizde, COVID-19'un günlük yaşantımızı uzun vadede büyük dönüşümlere tabi tutacağından emin olabiliriz.

Bu salgın günlük yaşantımıza da radikal bir şekilde müdahale ediyor. İster sosyal hayatlarımız, ister ilişkilerimiz, ister günlük fiziksel aktivitelerimiz olsun, hepsi bu durumdan çeşitli şekillerde etkilenmeye başladı.

Pandemiden en bariz şekilde etkilenen alanlar, yaşadığımız şehirler ve mekanlar. Birçok gündelik aktivitenin normal rutininden sıyrılmasının yanı sıra, kullanılan mekanlar da değişmeye başladı.

Bendeniz, İran'ın Tahran şehrinde doğdum ve büyüdüm. Etnik çeşitliliği ve yüzölçümüyle İran’ın, en kalabalık ve en büyük şehirlerden biri olan Tahran başkenti, küresel salgından birçok farklı şekilde etkilendi.

Şahit olduğum ve takip ettiklerim doğrultusunda, virüs salgınının bir sonucu olarak ortaya çıkan büyük değişikliklerin birkaçına değineceğim.

Denetim Noktaları

Bahsettiğim gibi, bu dönemde daha önce deneyimlemediğimiz birçok aktivite hayatımızın bir parçası oldu. COVID-19'un ilk vakaları, şubat ayı ortalarında ortaya çıkmaya başladı. Hükümet, kısıtlamaları ilan etmeye başladığında, birçok şehre virüs bulaştığı bildirildi. Tehdit azami düzeyde olunca; hükümet, ülkenin ordusuna, yardımcı olmaları için emirler vermeye başladı. Kısıtlamalar hala tam olarak uygulanmamışken ve insanlar hala sokaklardayken, ordu oldukça sıra dışı bir adım attı.

Bir zamanlar insanlar ve arabalarla dolu olan birçok ana cadde, barikatlar ve ordu personeli ile dolmaya başladı. Görevleri her arabayı durdurmak, insanların ateşini kontrol etmek ve askeri teçhizat kullanarak geçen arabaları dezenfekte etmek oldu. Birdenbire hayatın en yoğun şekilde aktığı ana caddeler, kontrol noktalarına dönüştü. Bu hiçbirimizin şehirde görmeyi hayal edebileceği türden bir manzara değildi. Daha sonra tüm kısıtlamalar uygulandı. Şu an için sokaklara sadece acil durumu olan veya gerekli çalışmaları olan kişiler çıkabiliyor. Kontrol noktaları halen varlığını sürdürüyor ve pandemi süresine bağlı olarak bunu korumaya da devam edecek gibi duruyor. Bu durum uzun vadede kamusal ve sosyal alanları gölgesinde bırakarak, COVID kontrol noktaları olarak şehrin kolektif hafızasında bir yer edinebilir.

Ulaşım


Şehirde büyük ölçüde etkilenen bir diğer unsur da başta toplu taşıma olmak üzere; genel ulaşım ağı. 16 milyonluk kalabalık bir şehir olan Tahran, büyük oranda toplu taşıma kullanıyor.

10 farklı metro hattı ve kuzeyden güneye ve doğudan batıya giden hızlı otobüsgeçişlerine sahip olan kent, birçok insanın neden bu sistemi günlük yaşamlarında kullandığını anlatmaya yetiyor.

Pandemi ve Kent: Tahran, görsel 2. (Ulaşım noktalarından biri olan metroda yeni normal.)

Salgının ilk aşamalarında halkın güvenliği için toplu taşıma sisteminde bir değişikliğe ihtiyaç vardı. Tahran'da en çok kullanılan ulaşım türü olan metro, birçok insanın günlük yaşamının bir parçasıdır. Pandemi öncesinde, uzak lokasyonlar ve uzun süreli yolculuklar nedeniyle; metro vagonları birçok insan için sosyalleşme noktalarıydı. Öyleki birçok insan, yasaklanmış olsa bile, kitap,dergi gibi ürünler satıyor, vagonların içinde canlı müzik yapıyordu. Ancak salgından sonra metro varolan dinamizmini yitirdi. İstasyonun girişinde insanların ateşi kontrol edilmeye başlandı ve bir vagona binebilecek yolcu sayısı bile kısıtlandırıldı. Vagonların içinde bağıran satıcıların sesi ve sanatçıların hoş tınıları artık duyulmamaya başlandı.

İşte bu yüzden, şehrin karakteristik özelliklerinden birinin kaybolduğunu düşünüyorum. Trenler yarı dolu bir hale getirildi. Vagonlara, insanların oturması ve oturmaması gereken yerleri gösteren çizimler eklendi. Metro mevcuttaki canlılığını ve kamusal bir mekan olma niteliğini yitirerek, salt bir ulaşım aracına dönüştü.

Mezarlık

Mezarlıklar genel itibariyle gün aşırı ziyaret edilmeyen alanlardır. Çoğunlukla şehrin unutulmuş kısımları olarak görülen bu alanlar, belki de pandemi sürecinde en çok hatırlamak zorunda kaldığımız alanlara dönüştü.

Virüs nedeniyle ölüm sayıları arttıkça, mezarlıklar (şehir dışında bulunan) sağlık endişeleri nedeniyle, yeni odak noktalarından biri haline geldi. Ne yazık ki vefat eden COVID hastaları için mezarlığa yeni bir bölüm eklenmesi gerekiyordu. Bu bölüm normal alanlardan daha uzak noktalara inşa edildi ve pandemi mağdurları için birçok yeni mezar kazıldı.


Pandemi ve Kent: Tahran, görsel 3. (Mezarlıkta Kızılay personelinin zaruri çalışmaları.)


Pandeminin bir başka üzücü etkisi ise, virüs nedeniyle yakınlarını kaybeden insanlarınartık mezarlara kadar eşlik edemeyecekleri, son anlarında yakınlarının yanında olamayacakları ve hatta bir süre mezarlarına bile gidemeyecekleri gerçeği oldu. Mecburi sebepten dolayı cenazeler askıya alındı.

İran Kızılay personelleri vefat edenlerin cesetlerini alarak sağlık protokolleri doğrultusunda gömmeye başladı. Kulağa ne kadar üzücü gelse de, vaka artışını önlemek için bu durum zorunlu bir hal aldı.

Cami

Tahran, farklı dönemlerde inşa edilen ve farklı üsluplara sahip birçok camiyapısını bünyesinde barındırıyor. Bazıları yüzyıllar önce inşa edilmiş iken, bazıları modern zamanda tasarlandı. İran'da, ilk zamanlardan itibaren camiler, çok amaçlı mekanlar olarak kullanılıyordu.

Camiler temelde ibadet alanları iken, ihtiyaç doğrultusunda toplanma mekanları başta olmak üzere farklı kullanımlar için dönüşebilen esnek mekanlar olarak varlığını sürdürdü.

Irak'la yapılan 8 yıllık savaş sırasında; camiler, yardım toplama istasyonları haline geldi. Uzun yıllar boyunca halk tarafından cephedeki askerlere gönderilmek üzere; yiyecek, battaniye, kıyafet gibi temel eşyalar camilerde toplandı. Aynı durum sel ve deprem gibi doğal felaketlerde de geçerliydi. Pandemi sürecinde ibadete kapatılan camilerin ihtiyaç sahibi kişiler için yardım toplanan mekanlar olarak kullanılması, şehrin tanıdık olduğu bir dayanışma örneğiydi.

Bir zamanlar camilerin içi; sıra sıra saf tutan insanlarla doluyken, şimdi sıra sıra erzak kutuları ve toplanan eşyalarla dolmaya başladı. Açıkçası bunu oldukça değerli bir o kadar da ilginç buluyorum. Pandemi insanları fiziksel olarak birbirinden uzak olmaya zorlasa bile; bizlere, ihtiyaç sahiplerine yardım ederek manevi olarak birbirimize yakın hissetme şansını tanıyor.

Sonuç olarak, pandeminin daha önce kimse tarafında deneyimlenmeyen bir olay olduğunu söyleyebiliriz. Günlük yaşantılarımız ve rutinlerimiz bundan etkilenerek; mekanlarımız ve kentlerimiz de değişmeye başladı. İnsani olarak birçok zor duruma uyum sağlama ve bunları çözme yeteneğine sahibiz. Kentlerimizin de buna entegre olması gerektiği kanısındayım. Salgın hepimize; kentsel planlama ve mimari tasarım bağlamında esnekliğin ve koşullara hazırlıklı olmanın önemini gösterdi. Şehirlerimizin yıllar sonra nasıl görüneceğini tahayyül etmek zor olabilir. Ancak hepimiz elde ettiğimiz deneyimlerden; daha iyi planlamalar yapmamız gerektiği ve önüne geçemeyeceğimiz nitelikteki küresel felaketler için çok önemli adımlar atmamız gerektiği çıkarımlarında bulunabilir ve hemfikir olabiliriz.