Tarih ve tabiat ile bütünleşen bir otel: Bodrum Amanruya

Haber Merkezi
ULUÇ ALGAN
Abone Ol
Amanruya Oteli.

Amanruya, dünyaca tanınan butik otel markası Aman Resorts’un Türkiye’deki ilk ve tek oteli olarak biliniyor. Proje, 1992 yılında Ağa Han Mimarlık Ödülü’ne layık görülen ve Turgut Cansever tarafından tasarlanan Demir Evleri’yle aynı bağlam içinde konumlanıyor. Emine Öğün ve Mehmet Öğün tarafından tasarlanan otel, Türkiye'nin Ege kıyısında, Bodrum yarımadasının kuzeyinde, Göltürkbükü’nde; zeytin, çam ve selvi ağaçlarının bulunduğu bir yamaçta 36 adet tekil yapıdan oluşuyor.

Amanruya Oteli Teras.

Otel, çam ağaçlarıyla çevrili bir vadide, birinci derece sit alanı zeytinlik içinde, 52 hektarlık bir araziye yerleşiyor. Yapılar zeytinliğin içine inşa edilirken sadece 10 zeytin ağacının taşındığı, hiçbir ağacın ise kesilmediği biliniyor. Otelin tasarımında, Demir Evleri ile başlayan benzer mimari çizgi yeni eklenen tasarım vizyonlarıyla devam ediyor. Sadeliğin hüküm sürdüğü otelin tasarımı incelendiğinde, ilk bakışta, Demir Evleri’nden gelen Turgut Cansever kaynaklı mimari tasarım mirasının yeni bir bakış açısıyla sürdürüldüğü görülüyor. Karşılıklı iki yamaçta, aynı vadiye ve denize bakan Demir Evleri ile Amanruya arasındaki en önemli fark, mimari programın değişik olmasından kaynaklanıyor. Demir Tatil Köyü, evlerden meydana gelen bir yerleşmeyken, Amanruya, kamusal fonksiyonların da çözüldüğü bir otel projesi olarak karşımıza çıkıyor.

Amanruya Oteli Kütüphane Kulesi.

Emine Öğün, Amanruya Oteli’nin tasarımı için, “doğal akışın içinde bir kamu ve yerleşim çözümü” ifadesini kullanıyor. Amanruya’nın tasarımında, karşısındaki Demir Evleri ile benzer mimari dil, malzemeler ve inşaat teknolojisi kullanılıyor. Cansever’in “mimarlık yoluyla dünyayı güzelleştirme” felsefesi, Öğün çifti tarafından, Amanruya otel kompleksinin tasarımında da devam ediyor. 2016 yılında ise Amanruya Oteli, Türk Serbest Mimarlar Derneği’nin “Yapı Ödülü”ne değer görülüyor.

Amanruya projesi, 1999 yılında Aman Resorts kurucusu Adrian Zecha’nın, bugün Amanruya Oteli’nin konumlandığı, Cansever ailesine ait olan araziyi beğenmesi üzerine başlıyor. 2009 yılının sonlarında ise projenin uygulamasına geçiliyor. Proje 18 ayda, 2011 yılında tamamlanıyor. Aman Resorts, genellikle kendi çalıştıkları mimarlardan farklı olarak bu projede, Demir Tatil Köyü’nün tasarım ekibinde de yer alan Turgut Cansever’in kızı Emine Öğün ve damadı Mehmet Öğün ile çalışıyor. Öğün çiftinin “Yere ait bir çözüm arayışındaysanız, “tarih” en mantıklı başlangıç noktalarından biridir” sözü, Amanruya’nın tasarımında vücut buluyor. Mimarlar, Amanruya’nın uygulanmasında, başından sonuna kadar yer alıyor.

Amanruya Oteli Ana Havuz Terası.

Projenin plan şeması, deniz seviyesinden dokuz metre yüksekliğindeki ana giriş kapısı ile başlıyor ve kademeli olarak 20 metrede yer alan 50 metre uzunluğundaki ana havuz terasına kadar yükseliyor, ardından misafir odalarına ulaşan yol dağılımı başlıyor. Tasarımda küçük patikalar ve farklı taş duvarların kullanımı, bazı taş duvarların pembe iç dolgulu bazılarının ise olduğu gibi bırakılmış olması dikkat çekiyor.

Amanruya Oteli Resepsiyonu.

Emine Öğün, Amanruya Oteli’ni tasarlarlarken yeni bir form veya cazibe noktası oluşturmaya çalışmadıklarını, tasarımın küçük dikdörtgen prizmaların tektoniğinin eklendiği kümülatif bir birliktelik olduğundan bahsediyor. Öğün, tasarımın topografyaya, var olan ağaçlara, çalılara ve kayalara göre düzenlenmiş olduğunu, önceden tanımlanmış katı bir plan şeması ayarlamasının, baskın açıların olmadığını, tekrar ve tektoniklerin değişiminin dinamik bir birliktelik oluşturduğunun altını çiziyor. Tasarımın ne gösterişli bir noktasının ne de heyecan verici bir cephesinin var olduğunu, kendini empoze etmekten alıkoymaya çalıştığını, basit rasyonel formlar kullanmanın anahtar çözüm olduğunu dile getiriyor. Öğün çifti, otelin iç tasarımını, aydınlatmasını ve peyzajını dahi kâğıt üzerinde tasarladıklarını, aynı zamanda projenin şantiye yöneticiliğini yaptıklarını da ifade ediyor.

Voltalı, Işıklıklı Çatısı ile Hediyelik Eşya Dükkânı.

Amanruya oteli, 60 dönüm arazi üzerinde konumlanıyor. Kompleks, vadinin yamacına dağılmış, giriş, resepsiyon, voltalı hediyelik eşya dükkânı, sanat galerisi, spa, kütüphane, restoran, kafe alanları, 50 m’lik açık havuz ve 36 taş evden meydana geliyor. Evlerin her biri özel yüzme havuzlarına ve zeytin ağaçlarının gölgelendirdiği teras bahçelere sahip şekilde tasarlanıyor. Evlerin büyüklükleri 70 ile 90 m2 arasında değişiyor. Tasarımda en çok kullanılan malzemeler; Bodrum yöresine ait kireç taşı, Muğla beyazı olarak da bilinen mermer ve masif olarak kullanılan ahşap oluyor. Tasarımda, yerel malzemenin yanı sıra ölçülü bir şekilde, brüt beton, paslanmaz çelik, cam gibi yeni malzemelerin kullanılmış olması da dikkat çekiyor. Ayrıca betonarme ve çelik panjurlarla birlikte taşıyıcı ahşap strüktür kullanılması da tasarımda öne çıkan noktalardan biri oluyor.

Amanruya Oteli Kütüphane Merdiveni.

Amanruya’nın odaları, bağımsız bahçeler içinde, küçük evlerden meydana geliyor. Odaların bir kısmı düzlükte bir kısmı ise hafif eğim üzerinde konumlanıyor. Otel fonksiyonunda mahremiyet üst düzeyde tutuluyor. Odaların bazıları deniz görüyor bazıları ise karşısındaki vadiye, tepeye, ormana bakıyor. Tüm odalar deniz manzarasına sahip olsun diye, konumlanacakları yere ait veriler doğrultusunda arsaya yerleştirilmiş yapıların doğal yönelimleri değiştirilmiyor. Eğimli arazide, 50 metrelik havuz etrafında yemek odaları, kütüphane ve iki ayrı oturma mekânı çözülüyor.

Toplu oturma alanındaki şömine, balkonlarda kullanılan beyaza boyanmış prekast beton eleman olarak karşımıza çıkıyor.

İkinci oturma odasının içinde alçak divanlar ve giyotin pencereler dış çevreye açılıyor ve içeriye hava girişi sağlıyor.

Yapının derzlerinin pembemsi rengi, karışımında “şamot” adıyla bilinen öğütülmüş tuğla tozunun bulunmasından kaynaklanıyor. Tuğla tozlu derz karışımının içinde bir miktar kireç ve elenmiş ince kum olduğu için renk giderek açılıyor. Değişen gün ışığında açık pembe renkteki yapılar farklı ifadeler kazanıyor. Amanruya yapılarının köşelerinde kesme köşe taşı kullanılıyor olması ile inşaat hem hız kazanıyor hem de duvar daha temiz ve şakülünde imal ediliyor. Projede prekastlar da bu amaçla kullanılıyor.

Amanruya Oteli detay.

Amanruya Oteli.

Plaja doğru kademelenerek inen bir yerleşim yapısına sahip tasarımda, deniz manzarasını her açıdan sergileyen birçok avlu ve teras varyasyonu bulunuyor. Topografya ile uyumlu, tabiatın içine adeta entegre olmuş tasarıma sahip Amanruya Oteli’nde, mekanlar manzaraya doğru yönlendiriliyor. Kurgulanan bu mekanlarda gün içindeki güneş ve gölge ilişkisi gözetiliyor. Geleneksel Türk mimarisinin tasarıma yansıdığı Amanruya Oteli, mahremiyetin ve sakinliğin yansıtıldığı bir proje olarak karşımıza çıkıyor.

Amanruya Oteli’nden manzara.

Doğaya saygılı, tabiat ile bütünleşen bir tasarıma sahip Amanruya Oteli’nde sadelik hüküm sürüyor. Akdeniz yerel mimarlığının ve Osmanlı mimarlık yaklaşımının bir sentezi olan Amanruya tasarımında bölgenin kendine has geleneksel yapı unsurları, metotları ve malzemeleri kopya edilmeden, aktüel olanaklardan yararlanılarak kullanılıyor. Tasarımda görülen tonoz, kubbe, kemer gibi yapısal unsurların tümü gerçek yığma strüktürler olarak inşa ediliyor. Odaların banyo tavanlarında, Türk hamamlarına gönderme yapan, “fil gözü” adı verilen aydınlatma delikleri, tasarımdaki Osmanlı etkilerinden birine örnek teşkil ediyor. Cephelerdeki barbakan adıyla da bilinen drenaj delikleri ise rüzgârın ve yağmurun yönünü değiştirmesinin yanı sıra, günışığının iç mekanlara dramatik bir etkiyle nüfuz etmesini sağlıyor.

Barbakan cephe ve kütüphane.

Amanruya, tümü özel havuzlu müstakil odalardan meydana gelen, misafirlerine mahremiyet ve gözlerden uzak bir inziva yeri sunuyor. Yeni ve geleneksel malzemenin beraber kullanılmasıyla, bugüne ait ama geçmişe dönük referanslar içeren ölçeğiyle, tabiata ve doğal çevreye olan saygısıyla öne çıkan bir mimariye sahip oluyor. Yere ait bir tasarımı olan otel, sanki eskiden beri oradaymışçasına gibi hissettiriyor.