Teknoloji vitrini: Scion Innovation Hub

ŞENGÜL BULUT
Abone Ol

Yeni Zelanda’da ormancılık endüstrisi için teknoloji geliştiren Scion, Rotorua merkezli araştırma enstitüsü için RTA Studio ile iş birliği yaptı. Ahşap teknolojisini ve sürdürülebilirliği sergilemek ve duyar oluşturmak için tasarlanan yapı, 2021 yılında kullanıcısıyla buluştu.

Proje, insan ölçeğiyle kurduğu samimi ilişki sayesinde kamusal varlığını kabul ettiriyor.

Scion İnovasyon Merkezi olarak bilinen “Te Whare Nui o Tuteate” adındaki yapı, Whakarewarewa Orman Parkı’nın yakınında ormanlık bir alanın kenarında konumlanıyor. İnovasyon merkezi, etrafında bulunan küçük ölçekli yapılara sahip kampüs hayatı için kamusal ara yüzü güçlendiren yeni bir varış noktası oluyor. Yapı, kısa zaman içerisinde kentli için de cazibe noktası olmayı başarıyor.

Proje, açık cephesi sayesinde kampüsle olan ilişkisini kuvvetlendiriyor.

Adını üç yerel alt kabilenin atası olan “Tuteata”dan alan inovasyon merkezi, strüktüründe sergilediği muhteşem ahşap detaylar ve mühendisliğin yanında sıfır karbon ayak izi hedefiyle geleceğe katkı sağlıyor. Proje, takındığı kimlik ile tam bir teknoloji vitrini olarak hizmet veriyor.

Merkezin davetkar giriş tanımı.

Tasarım, her ne kadar kütle olarak kübik bir forma sahip olsa da bölgedeki üç “Hapu”nu temsil eden üçlü ikonik portalı ve içinde sergilediği kemik iskeleti sayesinde büyük ilgi görüyor.

Katlar arasındaki görsel ilişki hiç kopukluğa uğramıyor.

Üst katlarda bulunan özel ve toplu çalışma alanları.

Ziyaretçiler, üçlü giriş kapılarından geçerek zemin katta ahşap teknolojilerinin sergilendiği bir sergi alanı ve keyifli bir kafeyle beraber üç katlı bir mekanla buluşuyor. Üst katlarda da Scion’un çok sayıda laboratuvarları, test tesisleri, toplantı odaları ve kiralanabilen çalışma alanları bulunuyor.

Üçgen yüzeylerde makine yönlendirmesiyle yapılan oyma giriş.

Binaya giriş, uzun dikdörtgen cam cepheden yırtılan çapraz lamine ahşap bir sundurma ile gerçekleşiyor. Sundurma, iki düşük yükseklikte toplam üç eşkenar üçgen ahşap çerçeveden oluşuyor. İki kat yüksekliğine sahip üçlü üçgenler, altı ayağı yere sağlam bir şekilde sabitleneniki küçük üçgenle dramatik bir geometri kuruyor.

Üçgenlerin yüzlerin alınlarında yerel oymacı Grant Marunui'nin Māori oyma desenlerine yer veriliyor.

Dış cam cephede kullanılan renkler ve ahşabın uyumu.

Büyük cam cephe için güneş enerjisini verimli kullanabilmek amacıyla filtreli cam yüzeyler tercih ediliyor. Yeşil, kahverengi ve kırmızı tonlarını barındıran cephe, bir sonbahar mevsiminde ormanda hissedebileceğiniz efektleri sunarken yerel “tukutuku” benzeri bir desenle süsleniyor.

Ortada tanımlanan boşluk mekanları bağlayıcı bir rol üstleniyor.

Ziyaretçileri, üç seviyeli sundurma ve cam cepheden gelen ışıkla kabul eden yapı, üç katlı devasa boşluklu bir avluya sahip. Tanımlanan boşluk yapının strüktürünü sergiliyor.

Avlunun sıra dışı diagrid dizisi elmas ve üçgen çerçeveler.

2000 m²’lik üç katlı bina strüktürü diyagonal(diagrid) ahşap ızgara ile kuruluyor. Bu tercih yapının en belirleyici özelliği olurken, geleneksel yapım tekniklerinden de daha az malzeme kullanımını destekliyor. Yapıda kullanılan ahşap diagrid sisteminin dünyada ilk defa bu ölçekte kullanıldığı düşünülüyor.

Yapıda kullanılan yapısal elemanlar, yüksek performanslı lamine kaplama keresteden tercih ediliyor. Kerestelerin bağlantı detayları, birbirine geçen ve yapıştırılan “kırlangıçkuyruğu” düğüm bağlantı detayına dayanıyor. Bu detay çözümü oldukça narin olan malzemelerin güç dengelerini sağlayarak taşıma gücünü artırıyor.

Kullanılan yapı malzemesi, iç mekanda çoğu zaman kurguda başrol oynuyor.

Yüksek performanslı yapı elemanları ile 4 metrelik eşkenar üçgen ve 8 metre yüksekliğindeki elmasformu oluşturularak mekan kurgulanıyor. Büyük avludan yukarı bakıldığında üst seviyelerde daha özel kullanıma uygun açık plan ofisler yer alıyor.

Döşeme kirişleri, diagridin iç yüzündeki konsollar tarafından destekleniyor.

Tasarım ekibi, kullanılan yapım tekniğinin getirisi olan çok sayıda bağlantı detayının olmasından ve projenin bulunduğu konumun çevre koşulları göz önünde tutularak jeotermal deformasyon riskini göz önünde bulunduruyor.

Bu durum üzerine, tüm diagrid düğümlerin enerji dağıtıcı olarak işlev görecek U biçiminde bükülmüş plakalarla birleştirilmesi öneriliyor. Bu öneri bina içindeki ahşap kullanımına öncelik verilecek olmasından dolayı reddediliyor.

Diagrid elemanları arasında yük dağıtma detayı olarak işlev gören U şeklindeki plaka.

İkinci bir öneri olarak, yalnızca tek bir düz plakadan oluşan çerçeveler sunuluyor. Onaylanan fikir sayesinde, bağlantı noktaları köşegen elemanlardan gelen kuvvetleri yatay bağlara ve çerçevelere iletecek şekilde çapraz bantlı çok katmanlı bir sistem kuruluyor.

Diyagrid, zemin diyaframı ve kafes çatı yapısının üç boyutlu anlatımı.

Proje, tasarım aşamasında birçok teste tabii tutuluyor. Yük taşıma kapasitesi için 45 ton aşağı yönde bir basınç uygulanıyor ve ardından 31.5 tonluk kuvvetle yukarı doğru çekiliyor. Diagrid düğüm noktları 20 ton sıkıştırılmaya maruz bırakılıyor. Tasarım, test edilen tüm durumlar ve hesaplanan maksimum yüklere bile oldukça rahat performans gösteriyor.

Karşılama, resepsiyon alanı.

Ana materyali ahşap olan yapı için bir diğer endişe de yangına dayanıklılık oluyor. Lamine kaplı ağır ahşap elamanlar tutuşmak yerine kömürleşmeye meyil gösteriyor. Kömürleşme hızı ise daha yavaş ve tahmin edilebilir bir durum oluşturuyor. Oluşan kömür tabakası alttaki ahşabı koruyarak yalıtım görevi görüyor.

Bir mühendislik harikası olan birbirine geçen ve yapıştırılan LVL kırlangıç düğüm eklemleri.

Tasarımda, tipik ofis ısıtma ve soğutma yöntemleri önemli ölçüde azaltılıyor. Yerel iklim için tasarlanan motorlu çift cidarlı cephe, renkli cam yüzeyler ve yaz aylarında ısı kazanımını organize eden iç bina boşluğu ile enerji sürdürülebilirliği sağlanıyor. Doğal havalandırma ve güneş kırıcı gibi tercihlerle bina enerji kazanımı ve maliyette azalma hedefleniyor.

Yapıda oluşturulan boşluğun üstünü kapatan örtü.

Itool sistemi kullanılarak değerlendirilen İnovasyon Merkezi, tamamlanma anında somut karbon sıfırına ulaşıyor.

Tüm bu tasarım stratejilerinin sonucunda tüm kullanım ömrü boyunca karbon ayak izini minimum tutacak hesaplamalar yapılıyor. Yeni Zelanda’nın sıfır karbon geleceğine katkıda bulunan proje, tasarımcılar için de ilham kaynağı oluyor.

Proje

Scion Innovation Hub

Mimar

RTA Studio

Yer

Rotorua, Yeni Zelanda

Yapım yılı

2021