Zulmün fırçalardan döküldüğü kült eser: Guernica

BEYZA ELİF BAYRAM
Abone Ol

Pablo Picasso imzası taşıyan ve ismini İspanya'da bulunan Guernica kasabasından almış olan kült eser; Nazi ve İtalyan güçleri tarafından gerçekleştirilmiş olan zulmü açıkça ortaya koyuyor. Picasso ''tek gerçek sanat eserim'' diye ifade ettiği eseri ile sivil halkın uğradığı zulmü; çocuklarını kaybeden annelerden, ölmeden önce bir elinde çiçek diğerinde kılıç ile son nefesini vermiş olan askerlere kadar tüm ayrıntıları ile ele alıyor.

Guernica şehri.

20.yüzyılda 26 Nisan 1937 tarihinde Adolf Hitler ve Benito Mussolini’den destek alan Francisco Franco; Nazi ve İtalyan kuvvetlerinin yeni uçaklarının İspanya’nın Guernica kasabasında denenmesine izin vermiş ve şehir bombalanmaya başlanmıştı. Bombardımanın ardından kasabada hiç görülmemiş bir vahşet yaşanmış ve kasaba yerle bir olmuştu.

Adolf Hitler ve Benito Mussolini.

Yapılan bombardımanın çoğunluğunu Alman hava kuvvetleri üstlenmiş olsa da kasaba İtalyan hava kuvvetlerinin de desteği ile üç gün boyunca ateşe verilmişti. Dönemin Bask Hükümeti’nden yapılan açıklamaya göre, beş bin kişilik nüfusa sahip olan Guernica’da en az 1650 sivil can kaybının yanı sıra 889 yaralı bulunuyordu.

Askeri anlamda hiçbir savunması olmayan kent; sivil direnişi yok etmek adına tam 3 saat boyunca bombalandı.

Yaşamı boyunca elinden geldiğince politik yorum ve düşüncelerden uzak durmaya çalışan Picasso; Guernica’da yaşanan zulüm uğruna ortaya koyduğu eserlerini tek gerçek sanatı olarak görüyordu.

Paris Dünya Fuarı’nda sergilenmek üzere; Picasso’dan o sırada Paris’te sürgün halinde olan İspanya Hükümeti adına bir tablo yapması istemiş fakat ressam Guernica’nın bombalanmasına kadar çizecek bir şey bulamamıştı.

Picasso’nun 1 Mayıs tarihli eskizi.

Katliam haberini almasıyla Picasso’nun düşünceleri de değişir ve bu vahşet karşısındaki tepkisini “Guernica” resmi ile ortaya koyar. Picasso’nun en büyük başyapıtı olarak değerlendirilen eser; bugün de dünyanın en önemli tabloları arasında yer alıyor. Zulme uğraşmış bir kasabadan ismini alan ‘’Guernica’’ eseri; aynı zamanda faşizmin iğrençliğinin de bir timsali.

Picasso tabloyu yaparken.

Savaşın acımasızlığını ve sonuçlarını eseri ile evrensel bir simge haline getiren Picasso; savaşı çizmeden savaşı; kıyımı çizmeden kıyımı; yaşananlara dair hiçbir şeyi çizmeden, yaşananları dünyaya anlatmıştı. Picasso bu tabloyu resmetmesi ile birlikte, 20.yüzyılda önemli bir akım olan ‘’Kübizm’’in öncülerinden biri haline geldi.

Picasso tabloyu yaparken.

Guernica Tablosundaki Semboller

Guernica kendisi için ön bir taslak olabilecek büyük bir tuval hazırladı. Bu taslağın ortasına zalimliğe karşı sıkılan yumruğu, yaşanan acıları, kucağında çocuğu ile feryat eden kadını yerleştirdi. Sanatçı duyarlılığı ve politik duyguları arasında çelişki içerisinde kalan Picasso; apaçık semboller ile yaptığı pek çok denemeden memnun olmadı. Bir süre sonra savaşın tüm detayları resmin üzerindeydi ancak odaklanılacak bir merkez yoktu. Bunun üzerine Picasso; kadın ve çocuğun yanındaki boğayı hareket ettirdi, mızrağı belirginleştirdi ve göze çarpacak bir yerde atın başını yukarı kaldırdı. Artık ringde at ve boğanın ölümcül dövüşü vardı.

Guernica’nın 1. aşaması.

Ressam, ağlayan kadının gözyaşlarına kan kırmızısı rengini verdi. Bir süre sonra renklerin ilgiyi resimdeki çarpışmadan daha çok çektiğini düşünen ressam; bütün renk ve dokuları kaldırarak renkleri gizledi. Son aşamada resimde sadece siyah, beyaz ve gri tonlarından oluşuyordu çünkü Guernica zor zamanların resmiydi.

Guernica’nın 2. aşaması.

Guernica tamamlanmak üzereyken Picasso resme 20. yy. teknolojisinden tek bir imge ekledi. Resme dair edilen bu tek teknolojik imge ise 'bombia’ydı. Sanat tarihçilerine göre İspanya’da elektrik ampulü anlamına gelen bu imge; kısaca bomba olarak da anılıyordu. Eserde bulunan Bomba-bombia imgesi teknolojinin bizi yok eden korkunç gücüne işaret ediyordu.

At ve boğa.

At ve boğa Picasso’nun resimlerinde çok farklı zamanlarda, farklı roller ve anlamlar yüklenerek kullanılmış iki imge. Eserlerde bulunan bu ‘’Boğa’’ ögesi kimi zaman İspanya’nın ve İspanyol Kültürünün sembolü olarak görülürken kimi zamanda cinslerden birini temsil eder ya da kadın ve erkek arasında süregelen çatışmaları simgelerdi. Hakkında farklı varsayımlar bulunan bu boğanın; Picasso’nun özel yaşamını tablolarına yansıtırken bir sembol olarak kullandığı mitolojik kahraman "Minotauros" olduğu da düşünülürdü.

Boğa eskizi.

Erken dönem çalışmalarında boğa ve minotaurosları; şiddet, öldürme ve tecavüz duygularını simgelemek için kullanan ressamın; boğayı pek çok kez kurbanların acılarını simgelemek için de kullandığı da biliniyor. Tüm bu çıkarımlara bakıldığında ‘’boğa’’ imgesinin Guernica’daki karşılığının çok yönlü olduğu anlaşılıyor.

At eskizi.

Ayrıca; at ve boğanın bir arada bulunduğu eserlerde; vatanseverler ile ulusçular arasındaki amansız çarpışmaya değinildiği de düşünülüyor. Picasso’nun düşüncelerindeki Cesur İspanyol insanı ve Zalim Franco yönetimi sanatçının eserlerinde de bu imgeler ile kendini gösteriyor.

Ampul ve at.

Ağlayan kadın ile ölü çocuğu.

Picasso ise bu semboller için şu ifadeleri kullanıyor:

Boğa bir boğadır, atsa bir at. Şüphesiz onlar birer simge. Ama simge oluşturmak ressama düşmez; aksi halde resim yapmak yerine oturup da bir sürü sözcüğü yan yana getirerek yazı yazsa daha iyi olur. Resme bakanlar, atta ve boğada anladıkları gibi yorumlayabilecekleri simgeleri görmelidirler. Orada iki tane hayvan var, benim ilgilendiğim kadarıyla hepsi bu. Halkın işi de, görmek istediğini görmek. Eğer istiyorsanız resimde bunlara kesin bir anlam yükleyebilirsiniz. Belki çok da doğrudurlar ancak bu anlamlar benim düşüncelerim değildir. Belki yaptıklarım sizin düşünce ve sonuçlarınızla aynı olabilirler ama bu tamamen bilinçsiz ve içgüdüsel olarak yapılmıştır.’’

Guernica’nun ön çalışmalarından birinde; mızrakla yaralanmış atın karın bölümündeki yarıkta bir pegasus görülüyor. Eserde Pegasus; ölmek üzere olan atın karnından doğuyormuş gibi resmedilmiş. Bu çizimlerde; İspanyol halkını temsil eden at ölmekte olsa dahi ümidin bitmediğine ve geleceğin her zaman yeniliklere gebe olduğuna işaret edilmiş. Guernica’nun son halinde dehşet içindeki atın karnında Pegasus gözükmez ancak atın karnındaki yarık hala belirgindir. Belki de Pegasus artık; resimde barışın simgesi olarak görülen, karanlık içinde uçan beyaz kuş olmuştur.

Ağlayan kadın.

Tablonun sol tarafındaki ilgi merkezlerinden biri de yüzünde acı dolu bir ifadeyle kucağındaki ölmüş çocuğuna sarılan kadındır. Bu kadının yüzü; Picasso’nun genç bir fotoğrafçı olan sevgilisi Dora Maar’a aittir. Picasso; 1937’de Guernica’nın eskizlerinden biri olan ‘’Ağlayan Kadın’’ın son haline ulaştığında; bir yılı aşkın süredir çizdiği Dora Maar’ın acılara boğulmuş yüzü için çalışıyordu. Dora Maar farklı kişiliğinin Picasso’da yarattığı yansımalarıyla da Guernica için esin kaynağı olmuştu.

Ölü çocuğuna ağlayan kadın.

Genç fotoğrafçı sadece acı dolu yüzüyle Picasso’ya ilham veren bir model olmakla kalmamış, yetenekli bir fotoğrafçı olarak yüzü aşkın fotoğrafla Guernica’nın oluşum süreçlerini belgelemişti.

Kolu kopmuş adam elinde umudun çiçeğini tutuyor.

Guernica tablosunda acılar içinde olan atın hemen altında bulunan ölü adam figürü, kopuk kolu ile bir kılıç tutuyor ve tuttuğu kılıcın ucundan ise bir çiçek filizleniyor. Diğer kolunda ise avuç içinde bulunan kesikler dikkat çekiyor. Kılıcın ucunda filizlenen çiçek; geleceğe dair umutları temsil ederken, avuç içindeki kesikler ise işçi sınıfını temsil ediyor.

Guernica’nın 4. aşaması.

Açık kapı figürü; Guernica tablosunun belki de en dikkat çekici öğesi. Tablonun sağ görselinde, koyu zemin üzerinde açık bir kapı resmediliyor. Kapı figürü; bombardıman esnasında yaşananlara karşı bir kaçış yolunu simgelemesinin yanı sıra geleceğe dair sahip olunan umutları anlatıyor. Ayrıca yaşananlara karşı bir suskunluk sarmalı içinde kalındığını ifade ettiği de düşünülüyor.

Çaresiz sivil.

Gaz lambalı kadın öğesinin altında soldan sağa doğru hareket eden ve ampulün ışığına boş bakışlarla kilitlenen bir kadın figürü bulunuyor. Geriden gelen bacağından yaralı olduğu ve eliyle bacağını destekleyerek ilerlediği anlaşılıyor. Picasso, bu kadın figürü ile savaşta yaralanan çaresiz sivil insanları simgeliyor.

Guernico’nun sergilenmesi.

4 Haziran 1937’de Guernica 3,50 x 7,82 m boyutlarıyla anıtsal bir yapıt olarak tamamlandı ve devam etmekte olan İspanyol Köşkü’nde kendisi için ayrılan bölüme yerleştirildi. Resim İspanyol Köşkü’ndeki yerine koyulduğunda Paris Fuarı çoktan başlamıştı. Paris Dünya Fuarı sona erdiğinde Cumhuriyetçiler; ‘’Faşizm Vahşeti’’ hakkında dünyayı bilinçlendirmek amacıyla Guernica tablosunu uluslararası bir tura çıkardılar.

Guernica ilk olarak 11 Temmuz 1937 Paris Fuarı’ında sergilendi.

Savaş İspanya’da devam ederken Guernica tablosu; Avrupa ve Kuzey Amerika’da Cumhuriyetçi askerlere destek sağlamak amacıyla giriş ücreti alınarak sergilendi. Brezilya, Stockholm, Münih, İskandinav ülkeleri ve İngiltere gibi bir çok yer dolaşan tablo; Picasso’nun resmin İspanyol halkına ait olduğunu söylemesine rağmen Franco yönetimiyüzünden İspanya’ya alınmadı. Bunun üzerine ressam; tablonun “İspanya’ya ancak İspanya Cumhuriyeti Yönetimi yeniden inşa edildiği müddetçe’’ geri verileceğini söyledi.

Milano'da açılan ilk Picasso sergisi, 1953.

Mart 1939’da Nazi işgali altındaki Paris’te, Picasso’nun atölyesinde bulunan resmin güvenliğinden endişe edildiği için resim; New York ‘ta bulunan Modern Sanatlar Müzesi’ne emanet edildi. Guernica tablosu yaklaşık 19 yıl süren dünya turunu tamamladıktan sonra 1958’de tekrar New York’a döndü.

1981’de, Picasso’nun doğumunun yüzyılında yapılan özel görüşmeler sonucunda Yeni İspanya Cumhuriyeti; Guernica’yı ‘'Ulusal Barışın Tanığı’’ olarak anavatanına geri getirdi. Tablo; önce Prado Müzesine, oradan da 1986’da açılan Reina Sofia Müzesine yerleştirildi. Halen İspanya’nın Ulusal Modern Sanat Müzesi olan bu müzede sergilenen tablo; sanatsal bir şaheser olarak alkışlanıyor.

Picasso; Guernica'yı resmetmesinden çok daha sonra, savaşın bitiminde yaptığı bir açıklamada şu ifadeleri kullanıyor:

Sizin gözünüzde bir sanatçı nedir? Eğer ressam ise, yalnızca gözleri olan ya da müzisyen ise yalnızca kulakları olan bir budala mı? Tam aksine, sanatçı aynı zamanda, sürekli hareketli, yakıcı, ya da mutlu olayları her biçimde yanıtlamaya ve algılamaya hazır siyasal bir varlıktır. Hayır, ressamlık hiçbir zaman evleri süslemek için var olmamıştır. O, düşmana karşı bir savunma ve saldırı silahıdır. ”

Pablo Picasso.

Bir sergide Alman bir general tarafından Picasso’ya şu soru yöneltilir:

Alman General:
Bu tabloyu siz mi yaptınız?
Picasso:
Hayır, siz yaptınız.''