Aslı, 42 yaşında...

MUHAMMED BERDİBEK
Abone Ol

Nihayetinde beklenen gün geldi ve birkaç ağaç için ortalık karıştı. Fırsat ayağına kadar gelmişti, bunu tepmek doğru olmazdı. Gezi öncesi ne söylediyse tevil edilebilirdi. Sonuçta böyle bir seçim yapmanın maliyeti yoktu. Hatta “Tayyip Erdoğan da benim gibi balık burcu çıktı... Şimdi anlaşıldı mesele.” diyerek özdeşlik kurduğu adama da düşman olabilirdi. İşte bu koşullarda Aslı; Recep Tayyip Erdoğan’a tepki olarak yeniden doğdu…

Aslı, 24 Şubat 1973 yılında İstanbul’da doğdu. Tipik bir balık burcuydu, tepkilerinde aşırı duygusal davranabiliyordu. Ansiklopedilerin ilgili maddesinde şöyle yazıyordu: Balık burcu kadını, duyguları ve aklı arasında orantı kuramazdı. Elbette bu, Aslı’nın suçu değildi. Burcunun kurbanı olmuştu. Bu, onun değişmez talihi, güldürmeyen kaderiydi işte…

O, New York Üniversitesi gazetecilik ve Ortadoğu üzerine yüksek lisansını tamamlamış, ülkesine henüz dönmüştü. ABD’de kurduğu bağlantılar, okuduğu hacimli kitaplar onu gerçek anlamda (!) bir Ortadoğu ve gazetecilik uzmanı yapmıştı. Türkiye’deki problemlerin analizinde ciddi bir açıklık yaşanırken onun sessiz kalması beklenemezdi. Böylece gazetecilik kariyerinde hızlı bir şekilde zirveye tırmanmaya başladı.

Aslı Aydıntasbas

Hal böyleyken bir taraftan da Suriye’de iç savaş çıkmıştı. Aslı, tarafsız kalamazdı. Esed’in en büyük düşmanı, Özgür Suriye Ordusu’nun en büyük müttefikiydi artık. Neredeyse topu ve tüfeğiyle savaşa katılabilirdi. Esed’in işine yarayabilecek hiçbir eylemi benimsemiyordu. Suriye konusundaki tavrı o kadar netti ki PKK’nın 2012’de gerçekleştirdiği Gaziantep saldırısını hükümetin Suriye politikasını sabote etmek için gerçekleştirdiği bir hamle olarak görüyor ve bunu nazara bağlıyordu.

Takvimler Mart 2013’ü gösteriyordu. Aslı, hala Esed’den nefret ediyordu. Kanal kanal dolaşıyor, ABD’nin ve Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmesi gerektiğini savunuyordu. Bu, onun ne ilk ne de son olarak savaş heveslisi göründüğü bir durumdu. ABD’nin Irak’ı işgal etmesini en çok isteyenlerden biri de olmuştu. Öyle ki kendi mahallesinden savaş çığırtkanı olarak lanse edilmesine aldırış etmiyordu. Reelpolitik, boru hattı, mezhep, laiklik, emperyalizm lafları, Batı-yanlısı ya da Batı-karşıtı gibi yaftalar da hiç umurumda değildi. Tüm diktatörlere düşmandı, hem de fanatizm derecesinde… Esed, Saddam gibi eli kanlı bir katildi. Katilleri mazur göremezdi. Aslı’nın insancıl tavrı açılım sürecinde de devam etti. Hükümeti yere göre sığdıramıyor, PKK’nın sınır dışına çekilmesini, silahların susması hissinde olduğunu söylüyordu. Bunu da burcundan ilham alarak söylediğini şu cümlesiyle anlatıyordu: Bilmem, bahar mı vurdu başıma bilmiyorum... Ama ben bugünlerde gelecek konusunda iyimserim!” Onun bu tutarlı seyri pek çok kimseyi hayrete düşürüyordu. İlgili maddede onun için şunlar yazıyordu: Balık burcu kadını hızla değişen duygulara sahiptir. Öyleyse ya o değişmeliydi ya da ansiklopedi maddesi yanılıyordu.

Nihayetinde beklenen gün geldi ve birkaç ağaç için ortalık karıştı. Fırsat ayağına kadar gelmişti, bunu tepmek doğru olmazdı. Gezi öncesi ne söylediyse tevil edilebilirdi. Sonuçta böyle bir seçim yapmanın maliyeti yoktu. Hatta “Tayyip Erdoğan da benim gibi balık burcu çıktı... Şimdi anlaşıldı mesele.” diyerek özdeşlik kurduğu adama da düşman olabilirdi. İşte bu koşullarda Aslı; Recep Tayyip Erdoğan’a tepki olarak yeniden doğdu…

Daima devrim, Denizler, emperyalizm diyen dostlarının neden zalimin karşısında durmadığını anlamayarak sitem dolu sözler sarf eden gazeteci, artık anlayamadığı şeyi savunmaya başlamıştı. Öyle ki zamanında Suriye muhalefeti içindeki İslamcı ve El Kide unsurları için “Varsın onlar da olsun” diyen yazar gitmiş; yerine yalnızca Esed’in ordusuna bağlanma kararına rağmen PYD’yi savunan bir yazar gelmişti. Belki bir çift laf söyler diye beklenen gazeteci konu hakkında oralı dahi olmuyordu. Zaman değişmişti, tabii Aslı da…


Onun değişimi bu durumla sınırlı değildi. 2013 Mart ayıydı. O, çok kızgın ve hayretler içindeydi. Kendilerine Sol veya Sosyalist diyenlerin İmralı sürecine çemkirmesini, onunla alay etmesini, hatta düpedüz cephe almasını anlayamıyordu. Ona göre, bu entelektüel kibir, bu müzmin şikâyetçilik hali, aslında Tayyip Erdoğan alerjisinden kaynaklanıyordu. Cümlelerinde: “Ama olur da Tayyip Erdoğan’a yarar diye, akan kanın durmasına hayır demek, sizlere ne oy getirir, ne itibar!” diyordu. Onun, Tayyip Erdoğan’a yarar diye PKK’nın hiçbir eylemi hakkında olumsuz konuşmaması için bugünleri görmemiz gerekiyordu. Aslı’ydı işte. Bir seviyor, bir nefret ediyordu…

O her zaman çok fonksiyonel ve konjonktürel bir gazeteciydi. Yerine göre ABD’de Cumhuriyetçi veya Demokrat, Yunanistan’da Sosyalist, Türkiye’de ise Kürtçü olabiliyordu. Bu, Tanrı vergisi bir yetenekti. Birçok kula nasip olamazdı; hayal gücü de yüksekti. Burcunun nitelikleri her daim onunla uyumluydu: “Hal böyle olunca burcun kadını da derin hayal dünyasına sahiptir. Sürekli olarak hayal kurar ve bu hayalin peşinden gitmek ister. Kimi zaman kurdukları hayal imkânsız olsa da!

” Hayaller ne güzel şeylerdi. Onun da peşini bırakmıyordu işte: “Allaaaaah….Syriza çadırında sirtakiler başladı.” ve “İnanılmaz bir coşku.” paylaşımları yaptığı bir gecenin ardından Syriza lideri Aleksis Çipras’ı oldukça “Sıcak, doğal, sempatik biri….” olarak tanımlıyordu. Aynı isim bir sene sonra, Wall Street Journal gazetesinin Çipras için “ülkesini felakete sürüklüyor” başlıklı haberini paylaşıyor ve “fazla seçenek kalmamış gibi…” yorumunu yapıyordu.

O, Çipras’ı kısa sürede unutmuş, bu kez televizyonda saz çalan bir adama hayranlık beslemişti: “Ayy bu HDP çok tatlı” ve “Ayyy ne güzel saz çalıyor.” şeklinde müthiş analizler yapmaya başlamıştı. Hatta seçim günü büyük bir heyecanla uyanmış, doğru yerde durmanın çok güzel bir his olduğunu anlatmıştı. Mutluydu işte.. Çok mutluydu; hatta espri bile yapıyordu: “Tatlı tatlı bir MHP-AKP koalisyonu, Türkiye’nin önündeki bütün iç ve dış sorunları çözer... (Şaka şaka)” Şaka ile de arası iyiydi. Mesela Ayşe Hür’ün “AKP’nin İsmet Yılmaz gibi sönük bir figürü aday göstermesi, Deniz Baykal’ın seçilmesini adeta garantiledi.” yorumuna büyük bir iştahla “Katılıyorum” demişti. “Umarım artık herkes CHP-HDP-MHP fantezisinin sadece bir fantezi olduğunu görmüştür.” ve “İyi oldu. Hanyayı Konyayı görmüş olduk.” diyerek son şakasından da vazgeçmemişti.

Suruç saldırısı henüz olmuştu. Ünlü gazeteci, diğer Ak Parti muhalifleri gibi Tayyip Erdoğan’ı suçluyordu. Unutmuş olabilirdi ama buna benzer bir olayda- Reyhanlı saldırılarında- hükümeti değil muhalefeti suçluyordu. Ne yapabilirdi ki eskiden seviyordu; şimdi ise nefret ediyor! Suçlu tabi ki Balık burcuydu…

IŞİD konusundaki tezleri de ilginçti. Devletin Kürtlerin özerklik kazanacağı düşüncesiyle IŞİD’e müdahale etmemesini eleştirdikten çok kısa bir süre sonra; “Türkiye İncirlik’i IŞİD’i bombalayan koalisyon uçaklarına açtı. Yani Türkiye artık IŞİD karşıtı koalisyonun içinde. Yani zor günler başlıyor.” diyordu. Zor günlerin habercisi olarak, seçtiği örneklem ise kuaförü Cafer’di. Cafer, onun saçlarını tararken “Türkiye, Suriye gibi olmasın diye dua ediyorum” diyor ve Aslı’nın umutları kırılıyordu. Ansiklopedinin buna da bir cevabı vardı elbette. Balık burcu kadını hızla değişen duygulara sahiptir. Bu özelliği hem aşk, hem de normal ilişkilerde sürekli olarak görülür. Çok mutluyken bir anda üzülebilir.

Aslı, 42 yaşında… Her düğünde halay başı olur, her cenazede ortadan kaybolur. Sadece ama sadece duygularının sesini dinler. Sonuçta o bir balık burcu kadını... Sıcakkanlı ve fevri… Sevdiğini kem gözlerden sakınır, sevmediğini ise her zaman gözümüzün içine sokar. Ama Allah var, yiğidi öldür hakkını yeme derler ya işte her şeyde tutarsız davranışlar sergileyen Aslı, tipik Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı konusunda oldukça tutarlı… İşte bu konuda, ansiklopedinin ilgili maddesinin verecek cevabı yok. Sonuçta Aslı, ansiklopediyi de bizi de tüketiyordu.