Bana bir İslâm lâzım ama içinde Sünnîlik olmasın

RAŞİT ULAŞ
Abone Ol

Zamanında kadının biri bir ulemâdan birisine: Hocam, Yunanistan’da kadın bir evliyâ varmış, tam kızını kesecekken Allah bir keçi göndermiş kesmekten vazgeçmiş doğru mu, diye sormuş. Hoca da; kızım bunun neresini düzelteyim, Yunanistan değil Arabistan, kadın değil erkek, evliyâ değil peygamber, kızı değil oğlu, keçi değil koç demiş. Onat’ın söyledikleri de bu misal. Gelenek, Müslüman kültür, eleştiri falan…

Kadro müthiş:

İhsan Eliaçık, Abdülaziz Bayındır, Caner Taslaman, Mustafa Öztürk, Hasan Onat.

Kanal mâlum, ismi bir oksimoron olan: CNN Türk.

Sunucu, her zamankinden: Şirin Payzın.

Konu tam da ağızlara layık: IŞİD ve İslâm. Ama yalnızca dinî boyutu konuşulacak siyasî boyutu yok.

Nasıl yani? IŞİD’i yalnızca dinî açıdan değerlendirecekler. Tipik kamusal alan kafası. Evde Allah’a inanabilirsin, serbest ama kamusal alanda inanamazsın gibi bir şey. Bilime bu derece iman eden insanlar bir olguyu oluşturan bileşenlerden birini yok sayarak nasıl konuşabilir? Bu da onların habis niyetli tenakuzları olsun diyelim. Şimdi bütün bu bileşenler bir araya geldiğinde tahmin edeceğiniz üzere ortaya şöyle bir şey çıkıyor: “İslâm iyi de Müslümanlar biraz şey,” “Ney?” “İşte şey böyle, ne biliyim, Kur’ân bunu emretmiyor, hadisler uydurma, radikalizm, gelenek, kültür falan…” Hasan Onat konuşmaya başlıyor. Yine bilinen şeyleri söyledikten sonra subliminal değeri hayli kuvvetli olan bomba cümle geliyor: “Şayet biz kendi geleneğimizi, Müslüman kültürü, sağlıklı bir eleştiri sürecine tabi tutmazsak, bu eleştiri süzgeci içerisinde kendi kültürümüzün yanlışlarını görüp özeleştiri yaparak doğrulara yaklaşamazsak emin olun bugün IŞİD vardır yarın, IŞİD’i aratacak oluşumlar vardır.”

Onlara göre IŞİD gerekli mi?

Cümleyi duyunca aklıma bir hikâye geldi. Zamanında kadının biri bir ulemâdan birisine: Hocam, Yunanistan’da kadın bir evliyâ varmış, tam kızını kesecekken Allah bir keçi göndermiş kesmekten vazgeçmiş doğru mu, diye sormuş. Hoca da; kızım bunun neresini düzelteyim, Yunanistan değil Arabistan, kadın değil erkek, evliyâ değil peygamber, kızı değil oğlu, keçi değil koç demiş. Onat’ın söyledikleri de bu misal. Gelenek, Müslüman kültür, eleştiri falan…

Söz Mustafa Öztürk’te.

“(…)Türkiye’de şuan mevcut durum itibariyle bu IŞİD tohumunun burada da yeşerme ihtimalleri oldukça yüksek bundan yana kaygılıyım. Evet, Batı’dan daha fazla bir katılım var deniyor ama Türkiye’deki dini söylemin giderek tırnak içinde söylüyorum bir ehl-i sünnetçilik ve ehlisünnet müdafaası altında…” diye devam etti, ardından tekfircilikten bahsetti fakat cümle bir türlü tamamlanmadı. Cümlede neden ehl-i sünnet dedi, ehl-i sünnet dedikten sonra neden tekfircilik bahsine geçti diye sorular hâliyle aklımı kurcaladı. Çok da kurcalamadı aslında. Kadro los galacticos olunca neden oraya toplandıkları da mâlum. Hepsinin söylediği şu aslında:

“IŞİD’i doğuran şey ehl-i sünnet ve’l cemaât yani Sünnîlik’ten başka bir şey değil. Gömelim gitsin bu Sünnîlik denen şeyi.”

Söz İhsan Eliaçık’ta:

“IŞİD denilen olguyu besleyen kültür sorgulanmamış eski İslâm kültürüdür.” Üzerine başka bir şey söylemeye gerek yok, namaz da ritüel zaten. Söz kuantumcu felsefe profesörü Caner Taslaman’da:

Taslaman deyince, bir arkadaşımızın annesinin TV’de Taslaman’ı ve anlattıklarını gördükten sonra “Caner diye İslâm âlimi mi olur” diye sorması, bu tayfanın neden geleneğe düşman olduğunu müthiş bir şekilde anlatıyor.

Neyse, Caner Bey sözü alıp ABD’nin terörü ile IŞİD’in yaptıklarının farkının olmadığı anlatmaya başlayınca sunucu Ms. Payzın bir anda panik olarak; “ama şey... tabi bu boyutu… hık… tamam ama… tabi şimdi…” gibi ifadelerle araya girip konuyu siyasî boyutundan ziyâde din boyutuyla konuşacaklarını söyleyerek tekrar İslâm’a getirmeye çalıştı.

Topu ayağında çevirmeye başlayan Ms. Payzın, Bursa’da bir ailenin bütün ferdlerinin IŞİD’e katılmasının sosyal dinamiklerini müthiş bir asistle Abdülaziz Bayındır’a sordu ve elbette Bayındır da golcü kimliğiyle pası iyi değerlendirdi sert bir vuruşla golü attı.

Golün tekrarı:

“Şimdi Bursa’daki 8 kişilik aile değil, geleneksel yapının yetiştirmiş olduğu inançlı kesimin tamamı gidebilir.”

Hemen ardından bir gol daha atıyor: “Emevîler’den sonra oluşmuş din İslâm değildir.” Yani Emevîler’den sonraki bütün ulemâyı gömdük Selçuklu ve Osmanlı’yı da…

Bayındır durmuyor, üçüncü golüyle hat trick yapıyor ve “İŞİD Müslümanlar için büyük şanstır” diyerek görevini tamamlıyor. IŞİD’in Müslümanlar için şans olmasının önermesi ise şu:

IŞİD = Gelenek ∧ Gelenek= Ehl-i Sünnet ⇒ IŞİD ⇔Ehl-i Sünnet

Ortada net bir gerçek var: İslâm ile olan problem bir şekilde çözüldü. Farklı meşreplere ait devletler devrildi. Halk sindirildi. İtikadlar bozuldu. Yazıyı yazdığım sıralarda netanyahu IŞİD’i İran’a tercih edeceklerini söylüyordu. ABD, İran’a ambargoyu kaldırıyor. Ortadoğu’da ise Sünnî kalabilmiş neredeyse tek bir yer kaldı: Türkiye. Sünnîlik bütün cephesiyle var olduğu müddetçe de bu kale yıkılmayacak bunu çok iyi biliyorlar. Bütün hırçınlıkları bu yüzden. İslâm özelinde de gelenek adıyla söyledikleri şey Ehl-i sünnet yani Sünnîlik’ten başka bir şey değil. Bu kaleyi yıkmayı başaramayacaklar bu kesin. Çünkü “Caner diye İslâm âlimi mi olur” diyen teyze Sünnîlik demek. Sakalsız hoca mı olur deyip sakalsız hocayı ciddiye almayan amca Sünnîlik demek. Bana ne Amerika’dan diyebilmek Sünnîlik demek. Bu nefesler alındıkça CNN istediği kadar program yapsın, Payzın istediği kadar iştahlansın, Bayındır istediği kadar agresifleşsin, biz ise istediğimiz kadar ehl-i sünnetçilik yapmakla itham edilelim, bunu müdafaa etmeyi nişan bildikçe bu kale düşmeyecek.