Bir taş at

HABER MASASI
Abone Ol

“İnsan birkaç damla kan, bin bir endişe.

Bir kitap oku

İbrahim Kalın, Perde ve Mana /Akıl Üzerine Bir Tahlil, İnsan Yayınları.

Batının yanlış kabul ettiği üzere Doğu düşüncesi akıl merkezinden uzaklaşarak yalnızca his ve kalp etrafındaki çizgide gelişmemiştir. İbrahim Kalın, Perde ve Mana/Akıl Üzerine Bir Tahlil kitabında tam da kabul etmediği ve karşı çıktığı husus bu. İslam’a ve Doğu düşüncesine yöneltilen ‘akıl dışılık’ iddiasının irrasyonel olduğunu vurguluyor. Aydınlanma Çağı ile başlayan aklın tek otorite kabul edilmesi ve Tarihin, mitolojinin ve şehrin içinde doyumsuz bir yolculuk. Lağımcısı, dilencisi, mutlusu, dertlisi, çaresizi, düşte yaşayanı, arayanı, arananı içinde güzelleştiren bir İstanbul romanı: Puslu Kıtalar Atlası. Okurun hayretini ilk sayfasından son sayfasına kadar sürekli diri tutan romanın en önemli noktası, birbirinden tamamen bağımsız hayatların ustaca kesişmesi. Olması muhtemel olayları masal tadında anlatıyor İhsan Oktay Anar. Bir düşün içinde olabildiğince uyanık tutuyor okuru; söz konusu düşün, ‘hayal’in lezzetini tattırıyor. Kitap yalnızca bir hikâyenin içine çekmekle kalmaz, aynı zamanda felsefi düşüncelerin, insanın varoluşsal sorularının da üzerine düşünmeye yönlendiriyor. Söz konusu romanı gibi diğer romanları da teknik açıdan metinlerarasılık bağlamında dikkate değer özellikler taşıyor. Anar tarihi, mistik tavrıyla; gerçek ile düş -hayal- arasındaki çizginin belirsizliğini üst düzey bir kurguyla sunuyor okura. kutsallaştırılmasına güçlü açıklamalar ve alıntılarla itiraz ediyor. İslam/Doğu düşüncesinde aklın ‘hikmet’ kavramıyla birlikte ele alındığının üzerinde durarak, insanın hakikate ulaşma yolculuğunda düşünce dünyamızın ayrılmaz parçası olduğunu kanıtlıyor. Yazar tam olarak aklın ıskalanan, görmezden gelinen o eşsiz yerini muhteşem bir üslupla irdeliyor. Hacim olarak ince bir kitap fakat okurken altı çizilen mısralar tek başına kitabı baş ucunuzda bulundurmanız için yeterli bir sebep.

Bir kitap daha

İhsan Oktay Anar, Puslu Kıtalar Atlası, İletişim Yayınları.

Tarihin, mitolojinin ve şehrin içinde doyumsuz bir yolculuk. Lağımcısı, dilencisi, mutlusu, dertlisi, çaresizi, düşte yaşayanı, arayanı, arananı içinde güzelleştiren bir İstanbul romanı: Puslu Kıtalar Atlası. Okurun hayretini ilk sayfasından son sayfasına kadar sürekli diri tutan romanın en önemli noktası, birbirinden tamamen bağımsız hayatların ustaca kesişmesi. Olması muhtemel olayları masal tadında anlatıyor İhsan Oktay Anar. Bir düşün içinde olabildiğince uyanık tutuyor okuru; söz konusu düşün, ‘hayal’in lezzetini tattırıyor. Kitap yalnızca bir hikâyenin içine çekmekle kalmaz, aynı zamanda felsefi düşüncelerin, insanın varoluşsal sorularının da üzerine düşünmeye yönlendiriyor. Söz konusu romanı gibi diğer romanları da teknik açıdan metinlerarasılık bağlamında dikkate değer özellikler taşıyor. Anar tarihi, mistik tavrıyla; gerçek ile düş -hayal- arasındaki çizginin belirsizliğini üst düzey bir kurguyla sunuyor okura.

Bir flim izle

Kuzgun, (The Raven).

Kuzgun, (The Raven) 2012 yapımı bir gerilim ve korku filmi. Film, ünlü Amerikalı şair Edgar Allan Poe’nun eserlerine dayanarak kurgulanmış bir cinayet gizemi ve gerilim hikayesini anlatmaktadır. James McTeigue tarafından yönetilen film, Poe’nun kurgusal karakteriyle gerçek hayatını harmanlayarak ilgi çekici bir senaryo sunmakta. Film, Edgar Allan Poe (John Cusack) karakterini merkezine alırken, onun hikayelerinin gerçek dünyaya nasıl yansıdığını göstermektedir. Poe, şehirde işlenen cinayetlerle ilgili olarak bir polis dedektifi ile iş birliği yapmak zorunda kalır. Dedektif ile birlikte cinayetleri çözmeye çalışırken, Poe’nun kendi kurgusal hikayeleri cinayetlerin çözümünde ipuçları olarak kullanılmaktadır. Film, karanlık atmosferi ve dönemin tarihsel detaylarıyla da dikkat çekiyor. 19. yüzyılın ortalarındaki Baltimore şehri, filmde başarılı bir şekilde yeniden yaratılmış. Bu atmosfer, filmi Poe’nun karanlık ve melankolik dünyasına uygun hale getiriyor. Bazı eleştirmenler filmi Poe’nun gerçek hayatını ve hikâyelerini tam olarak yansıtmadığını ifade etmişlerdir.

Bir albüm dinle

Empyrium - Songs of Moors and Misty Fields, 1997.

Hangi ruh hâlinde olduğunuzun hiçbir önemi yok Empyrium’u dinlemeye başladığınızda, çünkü sizi müziğinin içine hapsetmeyi bir şekilde başarıyor. O girift ruh hâli içerisinde takılıp kalıyorsunuz. Empyrium’un 1997 yılında çıkardığı ikinci stüdyo albümü “Songs of Moors and Misty Fields” albümü, gotik, doom ve folk metal unsurlarını bir araya getirerek büyülü bir dünya sunuyor.

Albüm, doğanın güzelliklerini ve melankolik duyguları ustaca yansıtarak dinleyiciyi etkileyici bir atmosfere taşıyor. Empyrium’un en güçlü yönlerinden biri de duygusal vokallerdir. Şarkıcı Markus “Ulf Theodor” Stock, duygu dolu vokaliyle her şarkıya karakter katıyor. Onun vokali, albümün genel atmosferini pekiştirip sizin müzikle duygusal bir bağ kurmanızı sağlıyor.

Bir hayal kur

Susmanın da insan olmanın hakkını verebilmek adına önemli olduğunun bilindiği bir dünya.

Hikayeyi gör

“Önünde kapkara duran karmaşıklığa anlam vermeye çalıştı.”

Bir pasaj oku

“Tanzimat’tan bu yana Türk aydınının alınyazısı iki kelimede düğümleniyordu: aldanmak ve aldatmak. Senaryoyu başkaları hazırlamıştı, biz sadece birer oyuncuyduk. Nesiller bir ütopyanın kurbanı olmuşlardı... Avrupa’yı tanımamak gaflet; Avrupa’yı tanıyan ülkesinden kopuyor. Bu lânet çemberinden nasıl kurtulacağız?”

  • Mağaradakiler, Cemil Meriç

Bir umut ışığı gör

Gölgede kısa bir süre soluklanıp “Bu da geçer ya hu! Şükür.” diyen kadın.

Bir şiir oku

Mahmud Derviş.

falcı: asfalt yollardan ve arabalardan sakın, soluğunun üzerinde yürü.

burada uzattım gölgemi ve bekledim.

seçtim en küçüğünü kayanın ve sabahladım yıktım tabuyu ve ben de yıkıldım.