Bugüne kadar nesillerin okuduğu kitaplar hangileri oldu?

ERAY SARIÇAM
Abone Ol

Her kitap öncesiyle ve sonrasıyla okunur. Kitapların kaderleri genellikle yazarının hayal ettiği gibi olmaz; bazı kitaplar da yazarının kurduğu hayali aşarlar. Yazarın hayalini aşan bazı kitaplar kuşakları ve toplumları baştan sona büyük bir etki altına alırlar. “Türkiye’de nesilleri inşa eden, birkaç neslin okuduğu kitaplar var mı” sorusu takıldı aklımıza. Aslında şöyle sormak da doğru olacaktır soruyu: Hem sizin hem de dedenizin okuduğu kitaplar var mı? Birbirinden farklı disiplinlerde çalışmalarını sürdüren yazarlara bu soruyu yönelttik… Bazı cevapları okurken “evet”, bazı cevapları okurken “hayır” diye geçirdik elbette içimizden… Her okur gibi, sizin gibi… Yine de Türkiye’de kültürel süreklilik meselesi kafamızı kurcalamaya ve dergi sayfalarımızda yer tutmaya devam edecek…

Ömer Erdem

Soruşturmanıza şu şekilde cevap verebilirim belki: Çocuk ve Allah. Çünkü hem çocuğu hem Allah’ı kültürel bir aitlikten kurtarır hem de onları herkesin kılar. Duyuş, söyleyiş tazeliği, Türkçe şiiri 1940 kuşağının toplumcu-gerçekçi baskısından/basıncından kurtarmakla kalmaz Cahit Sıtkı ve Necip Fazıl’ı da yukarıya taşır. Dilsel bir özerkliktir bu. Deltamsı karakteriyle arkadan gelecekleri besler ve etkiler.

Hamdi Akyol

Başkalarının ne okuduğunu bilemem ama ben kendi neslim ve çevrem adına bu soruya cevap verebilirim. Çocukluk dönemimde okuduğum isimler, benden önceki nesil tarafından da okunmuştu ve benden sonraki nesiller tarafından da okundu. Bu isimler arasında Niyazi Birinci, Muzaffer İzgü, Kemalettin Tuğcu isimlerini sayabilirim. Daha ileriki dönemler için zikredebileceğim isimler Necip Fazıl, Kemal Tahir, Tarık Buğra, Rasim Özdenören, Yavuz Bahadıroğlu, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk ve bu isimlere artık İskender Pala’yı da ekleyebiliriz.

Hüseyin Etil

Bu soruya düşünce kanonu açısından cevap vermek istiyorum. Bir kolektif varlığın tarih içindeki serüvenine odaklanan “neydik ne olduk” sorununu, o kolektif kimliğe stratejik önerilerde bulunan "ne yapmalı" sorunuyla birlikte işleyen kitaplar, kuşakların duygu ve fikir birikimlerine en çok etki eden metinler olmuştur. Örneğin, Ziya Gökalp’in Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak’ı, Doğan Avcıoğlu’nun Türkiye’nin Düzeni, Kemal Tahir’in Devlet Ana’sı, İdris Küçükömer’in Düzenin Yabancılaşması, Nurettin Topçu'nun Türkiye'nin Maarif Davası, Sezai Karakoç'un İslâmın Dirilişi, Necip Fazıl'ın İdeolocya Örgüsü, İsmet Özel'in Üç Mesele’si birkaç kuşağın anlam dünyalarını şekillendirmiştir.

Asım Cüneyd Köksal

Devrinin büyük âlimi Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın (1878-1942) Hak Dini Kur’an Dili isimli tefsiri, Cumhuriyet döneminde kaleme alınmış İslâmî ilimlere dair eserler arasında en etkili eser olmayı sürdürüyor. İlk defa basıldığı 1935-1938 yıllarından itibaren günümüze kadar bu eseri okuyup istifade eden nesil sayısı beşi buluyor.

Bu büyük ve haklı ilginin sebebine değinecek olursak, bu tefsir İslâmî ilimler birikimini Osmanlı’dan Cumhuriyet’e liyakatle aktaran eserlerin başında gelir. Elmalılı’nın kuşatıcı ilmî kimliği, İslâmî ilimlerin yanı sıra doğa bilimleriyle felsefî düşünceye yönelik derinlikli birikimi ve bütün bilgi alanlarının arasındaki irtibatı kurmaya yönelik çabası, bu çalışmada sahihliği ve özgünlüğü birleştiren bir terkip olarak kendini göstermektedir. Eserin açıklamalı yeni neşri vesilesiyle, bu büyük eserden daha birçok neslin istifade etmeye devam edeceği ümidimizdir.

Melikşah Sezen

Türkiye tarihinde iz bırakmış eser çoktur ama ben, tesir gücü bakımından Necip Fazıl Kısakürek’in İdeolocya Örgüsü’nü anmak istiyorum. Müellif ve eser hakkında lehte ve aleyhteki yazılanların yekûnu dahi, sanıyorum tesirini ispata kâfidir. Benim açımdan eserin iki mühim izi var: İlki, Anadolu’daki İslâmî mevcudiyetin ithal düşüncelerle gerçekleştirilemeyeceğini, işbu varoluşun tefekkürünün de bütün boyutlarıyla buraya ait olması gerektiğini göstermesidir. Hem özgüven tazelenmesine hem de ayağını bu toprağa basan siyasî/dinî dünya görüşü tefekkürüne önayak oldu. İkinci iz ise; elzem lazım hiyerarşisinde bilinçlenme sağlamasıdır. O bilinç “İslâm ölçülerinin tatbiki evvela neyin dönüşümünü gerektirir?” sualine cevap arayışını başa aldırdı. Yakın tarihin muhtelif siyasî hareket ve kadroları işbu tesirin vesikasıdır.

Cemal Şakar

Sorunuza şu isimleri anarak cevap verebilirim, elbette bu isimlerin etkileri birbirinden farklı nesiller üzerinden. Bu da detaylı bir yazının konusu elbette. Ömer Seyfettin, M. Şevket Esendal, R. Halit Karay, Sabahattin Ali, Sait Faik tüm öyküleri. Yahya Kemal, Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Orhan Veli, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, İsmet Özel tüm şiirleri… R. Nuri Güntekin, Çalıkuşu. Mithat Cemal Kuntay, Üç İstanbul. Abdülhak Şinasi Hisar, Fahim Bey ve Biz. Yakup Kadri, Yaban. Orhan Kemal, Bereketli Toprak Üzerinde. Kemal Tahir, Yol Ayrımı. Yaşar Kemal, İnce Memed. A. Hamdi Tanpınar, Huzur. Peyami Safa, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu. Tarık Buğra, Yağmuru Beklerken. Oğuz Atay, Tutunamayanlar. Adalet Ağaoğlu, Ölmeye Yatmak. Orhan Pamuk, Kara Kitap. Rasim Özdenören, Gül Yetiştiren Adam. Mustafa Kutlu, Sır.

İrem Uzunhasanoğlu

Türkiye’de iki nesilden fazla okunan yazarlardan biri Ahmet Hamdi Tanpınar diğeri de Oğuz Atay diye düşünüyorum. Bilhassa eserler üzerinde durmamız gerekirse: Huzur, bireyin huzursuz ve sarsıntılı iç dünyasıyla toplum arasındaki çatışmayı işlerken, katmanlı anlatımı ve kültürel temalarıyla her kuşağın kendine özdeşlik kurabileceği eşsiz bir metindir. Tutunamayanlar ise modern bireyin varoluşsal sorgulamalarını ironik ve deneysel bir dille aktarır. Özellikle genç kuşakların kimlik arayışına tercüman olduğunu kanısındayım. Her iki eser de derinliği, edebi yoğunluğu ve evrensel sorgulamalarıyla kuşakları aşan bir etki yaratıyor.

Erkan Şimşek

Türkiye ulusal kanonunu ve nesiller arası bağını layıkıyla kurmuş bir ülke değil. Bundan dolayı bazı kitapları işaretlemek çok zor. Yine İnce Memed dizisinin etkilerini gözlemleyebiliyorum. Yazıldığı tarih, politik arka planı, Yaşar Kemal’in bana göre yanlış bilinçle çatmış olsa da kurgusuna temel aldığı tarih yorumu, tam da bu etkiye hazır kuşaklar olduğu için romanı toplumsallaştırdı. 27 Mayıs sonrasının hazır ortamıyla, 12 Eylül sonrasının zorlu koşullarında farklı kuşaklar İnce Memed’i ikonik bir kahraman olarak kodladılar. Hayatlarına yansıttılar. Bu kuşaklar bütün Türkiye’yi temsil etmese de İnce Memed’i içlerinde tutkulu bir okuma serüvenine ve umut kaynağına dönüştürdüler.

Celaleddin Çelik

Yazma eylemi, kuşakları ve zamanları aşma dürtüsünü içinde barındırıyor zaten. Bu yüzden okunmaya devam eden, eskimeyen metinler varoluş amacına ulaşmış gibidir. Bugünden baktığımda, Tanpınar’ın Beş Şehir’i, Halide Edib’in Mor Salkımlı Ev’i, Yahya Kemal’in şiirleri, Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı, Kemal Tahir’in romanları gibi eserler yalnızca kendi çağlarını değil, geçmişle bugün arasında derin bir geçiş alanını da anlamlandırıyor. Bu eserlerde hem sürekliliği hem de kırılmayı aynı anda duyumsuyoruz; bu kavramlar da ülkemiz için benim nazarımda büyük önem taşıyor. Ve tüm bu isimlerin ötesinde, Mesnevî bu topraklarda her zaman bir istisna olarak duruyor: devirlerin, kuşakların ve dillerin ötesinde, arındırıcı ve zamansız bir derinlik sunuyor bize.

Turan Karataş

Piyale, Mukaddimesiyle beraber hem yayımlandığı dönemde hem de sonraki nesillerce okundu ve karşılık buldu. Kitabın etkisinin en önemli sebebi de Yeni Türk şiirine açtığı kanaldır. Etki derken birbiriyle bağlantılı iki hâlden söz etmek lazım. Bunlar ilk bakışta bir zıtlık gibi görünse de aslında birbirini tamamlar. Piyale çıktığında Türk eleştiri ve matbuatında birkaç isim hariç eleştiriyle hatta alayla karşılanmıştır. Kitap, anlamı dışlayan ve göllerdeki kurbağalardan bahseden komik dizeler bütünü gibi görünmüştür. Bu dizeler ilgi çekmiş ama mevcut şiir anlayışı tarafından anlaşılamamış ve aslını söylemek gerekirse içindeki yenilikten korkulmuştur. Unutmayalım karşı çıkmak da açık bir alakaya bağlıdır. Haşim’e ilgi hiç bitmez. İkinci Yeni ile beraber bu kez Modern Türk şiirinin kurucusu olur. Velhasıl ona hiç hazır olmayan ilk okurlarının Haşim’i alaya almasıyla sonrakilerinin hayranlıklarının sebebi görülüyor ki açıkça aynıdır. Çoğu müceddit gibi çağında anlaşılmasa da yankısı hâlâ kulaklarda.

Mesut Bostan

Pek çok isim saymak mümkünse de, kuşakları etkileyen yazarları yalnızca edebî başarılarıyla değil, temsil ettikleri tür, eğilim ve dünya görüşleriyle değerlendirmek gerektiği kanaatindeyim. Farklı nesilleri etkilemeleri bakımından bir çırpıda aklıma gelenleri şöyle sıralayabilirim: Ömer Seyfettin, milliyetçi hikâyeleriyle erken yaşta zihinleri şekillendirir. Peyami Safa, özellikle Fatih Harbiye ile Doğu-Batı gerilimini genç kuşaklara taşır. Reşat Nuri’nin Çalıkuşu, idealizm, özellikle Anadolu romantizmi odağında bir idealizmi aşılayan romandır. Kemal Tahir romanları ile tarihi ve sosyolojik sorgulamalarla fikri açılımlar sunmuştur farklı nesillerde. Necip Fazıl, Nazım Hikmet ve Sezai Karakoç şiirleri, fikirleri ve aksiyonları; Nurettin Topçu ve Cemil Meriç denemeleriyle nesillerin fikrî ve ahlâkî harcında pay sahibi olmuş isimlerdir. Bunların içerisinde bence Ömer Seyfettin’in hikâyeleri özel bir yerde durur. Çünkü zamana direnen diliyle her dönemin çocuk ve gencine ulaşabilmiş; milli, örfi ve mefkûrevi değerleri dimağlara; din, millet ve vatan sevgisini kalplere nakşetmiştir.

Necati Tonga

Bu soru bir anlamda edebiyatımızın klasikleşmiş metinlerini içeriyor. Fakat en kısaltılmış şekilde şu edipleri ve eserleri sayabilirim: Modern Türk edebiyatında birkaç nesli eserleriyle etkileyen şair ve yazarlar denilince aklıma önce Namık Kemal, Tevfik Fikret ve Halid Ziya geliyor. Ardından Mehmet Akif Safahat'ıyla nesilleri etkileyen bir isim olarak mutlaka anılmalı. Hikayecilerimizden Ömer Seyfettin, Refik Halid Karay ve Sait Faik nesillerin okuduğu ve edipleri derinden etkileyen isimler. Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Nazım Hikmet, Orhan Veli ve Sezai Karakoç şiirleriyle birkaç neslin günümüze dek zevkle okuduğu isimler olmuştur. Bazı isimlere ise özellikle değinmek lazım bu hususta: Çalıkuşu, Yaprak Dökümü ve Acımak romanlarıyla Reşat Nuri nesilleri derinden etkiledi. Ahmed Arif’in Hasretinden Prangalar Eskittim adlı kitabı da nesilleri etkileyen bu tarz kült kitaplardan. Daha yakın dönemden ise Tanpınar, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk isimlerini anabilirim. Günümüz yazarlarından Mustafa Kutlu, Şule Gürbüz, İsmet Özel, Ayfer Tunç ve İhsan Oktay Anar'ın ise gelecek nesiller tarafından da sevilerek okunacağına inanıyorum.

Olcay Aydemir

Bu soruya biraz kendim ve çevrem açısından; eğitim hayatımda okuduğum ve bende iz bırakan kitaplar olarak bakacağım. Öncelikle biz çok şanslı bir nesiliz. Ben taşrada, Van’da yeni açılan bir Anadolu lisesinin ilk mezunlarındanım. Çok idealist harika hocalarımız vardı, lisede okuduğumuz (müfredatta olan kitapların) kitapların, genel olarak bizim nesil üzerinde etkisi olduğu kanaatindeyim. Çünkü bir yandan Türk edebiyatı bir yandan İngiliz edebiyatının yıldızlarını ders içinde okuyorduk. Çok zengin ve geniş yelpazede kitaplar okuduk. Bu bizim aslında kişisel gelişimimizde büyük bir etki bıraktı.

Mesela Yakup Kadri Karaosmanoğlu Yaban, Halikarnas Balıkçısı Ege’den Denize Bırakılmış Bir Çiçek, Ernest Hemingway Silahlara Veda, Franz Kafka Dönüşüm ve polisiye roman türünün ölümsüz yazarı Agatha Christie’nın eserleri o yıllarda beni çok etkilemiştir. Ardından Richard Dawkins’in Gen Bencildir’i ve sonra birden yumuşayan romantik kalbim ile Buket Uzuner’i bulmam…

Aykut Ertuğrul

Soruyu modern edebiyat kapsamında sorduğunuzu varsayarak cevaplıyorum. Tanpınar’ın Huzur’u artık bu kategoriye girer sanırım. Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı, çoğunluğun okumadığı ama herkesin okumuş kadar bildiği bir kitap olması hasebiyle gerçek bir klasik. Hüsn ü Aşk rahatlıkla ve en üstte yer almaz mı mesela bu listede? Devlet Ana pekâlâ her nesilde yeniden okunuyor. Son yüz yılda tekrar parlayıp yorumlandığı, üzerinde düşünüldüğü ve yazarları etkilediği için ölümsüz klasiklerimiz Fuzuli, Yunus Emre, Evliya Çelebi ve Dede Korkut’u da “yeniden” ekleyebiliriz listeye.

Ahmet Sarı

1970 doğumlu ve 90’lı yıllarda da üniversite hayatının ortasında olan biri olarak o dönemin okuma şevkinin, okur kalitesinin bugünkünden daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Benim üniversite yıllarımda İsmet Özel karizmasının doruğundaydı. Dergâh’ı takip ettiğimden senede bir Dergâh’ta yayımladığı şiirler hem sağ hem de sol camia tarafından susuzlukla beklenirdi. Nokta dergisinin bir soruşturmasını daha dün gibi hatırlıyorum. Of Not Being A Jew yayımlandığında Murathan Mungan’dan o dönemlerde hayatta Ece Ayhan’a kadar sol camia “dizeleri mitralyöz gibi” terkibini kullanmışlardı. Çok şair var ama benim gönlümde yer edinenleri şöyle sıralayabilirim: İsmet Özel, Sezai Karakoç, Hilmi Yavuz. Bu şairlerin şiirleri bana göre sadece iki nesil değil çok nesil okunacak şiirler olarak tarihte yerlerini aldılar. Hikâyede benim gönlümden geçem Mustafa Kutlu, Rasim Özdenören’dir. Hikâyelerinin nesiller arası okunma sevdasından fazlasıyla paylarını alacaklarını söyleyebilirim. İkisini saydım çünkü ikisi bir anlamda artık hikâye kutupları olarak da görülüyorlar. Roman söz konusu olduğunda romanda da Orhan Pamuk’un, Yaşar Kemal’in, Yusuf Atılgan’ın artık klasik olduğu ve Türk edebiyat tarihinde yerlerini aldıklarını düşünüyorum.

Ümit Meriç

Bugün dünyada ve Türkiye'de nefes alıp veren altı kuşak bir arada yaşıyor. 1912'de Mannheim'ın düşünce dünyamıza soktuğu kuşak kavramının en basit tanımı, belirli bir zaman aralığında doğmuş, benzer tarihi ve sosyal olaylara tanıklık etmiş, belirli olay ve olgulara yönelik ortak bir fikir, dünya görüşü ve deneyime sahip olan bir grup insan… Kuşak meselesinde birçok sorunun cevabı henüz alınmadığı için biz bir kuşak sıralaması yapalım ve ondan sonra Türkiye'de yaşayan sadece bir kuşağın, Z kuşağının okuduğu kitaplar üzerine yapılmış bir araştırmayı sizinle paylaşalım. Kuşak sıralamamız şöyle: Bir sessiz kuşak, 1925-45. İki bebek patlaması, 1946-64. Üç X kuşağı, 1965-79. Dört Y kuşağı, 1980-1995. Beş Z kuşağı, 1996-2010. Altı Alfa kuşağı, 2010-2025. Bu tasnifin yer aldığı, Evrim Kuran'ın Z-Bir Kuşağı Anlamak başlıklı kitabı, ülkemizin Z kuşağına ayna tutmak açısından aydınlatıcı bir eser. Eserde İstanbul, Ankara ve İzmir'de yaşayan “arka mahalleden” 1507, orta ve yüksek sosyo-ekonomik seviyeden 1257 Z kuşağı genci ile mülakatlar yapılmış. Sonuç olarak şu vurgulara ulaşılmış: Arka mahallede Saint-Exupéry'in Küçük Prensi ve Wattpad yazarı Büşra Yılmaz'ın 4N1K'sı okunuyor. Orta ve yüksek gelir grubunda Sabahattin Ali-Kürt mantolu Madonna, Stefan Zweig-Satranç, Noah Harari-Sapiens ve Orwell'in 1984'ü. Sanırım bu veri dünden bugüne kuşakların neleri okuduğuna dair güzel bir fotoğraf sunabilir bize.

Habip Türker

Bu soruya sınırlı sayıda kelimeyle eksiksiz bir cevap vermek mümkün olmasa da şunları söyleyebilirim: Yunus Emre ve Divan’ı, Mevlâna Celaleddin Rumi ve Mesnevi’si, Süleyman Çelebi ve Mevlid’i Türk kültürünün kalbini oluşturması yönüyle, Gâzzâli İhyau Ulumiddin’iyle dini kültür ve düşüncemizin beslendiği kaynak olmasıyla ilk başta sayılmalıdır. Mehmet Akif “İstiklal Marşı” ve Safahat adlı eseriyle imparatorluktan Cumhuriyet’e geçişteki travmatik hafızamızın belgesi niteliğindedir. Özellikle Çanakkale Şehitlerine şiiri kültürel belleğin bir parçasıdır. Ahmet Haşim’in Piyale, Göl Saatleri sonraki kuşaklarda biçim ve duyarlılık tartışmalarında bir referans oluşturmuştur -özellikle Merdiven şiiri kültür belleğimizde yer etmiştir. Yahya Kemal Kendi Gök Kubbemiz ve Eski Şiirin Rüzgârıyla adlı eserleriyle, daha sonra Sezai Karakoç’ta daha derinlikli halde bulacağımız “şiir-medeniyet-tarih bilinci” bağlamında kalıcı bir etki bırakmıştır. Necip Fazıl’ın Kaldırımlar’ı Orhan Veli’nin Garip’i İkinci Yeni başta olmak üzere, sonraki tüm şiirimiz üzerinde dönüştürücü bir etki bırakmıştır. Nazım Hikmet’in Kuvâyi Milliye, Memleketimden İnsan Manzaraları adlı eserlerinin Türk sol kültür üzerindeki etkisi hâlâ canlıdır. Yahya Kemal ve Necip Fazıl’dan farklı şekillerde etkilenerek, medeniyet duyarlılığını dini duyarlılıkla birleştirip her ikisinin de ilerisine giderek, tam anlamıyla bir İslam medeniyeti şairi olmuş olan Sezai Karakoç Monna Rosa da dâhil neredeyse eserlerinin çoğuyla bir kilometre taşı olmuştur. İkinci Yeni şairleri (Turgut Uyar Dünyanın En Güzel Arabistanı, Edip Cansever Yerçekimli Karanfil, Cemal Süreya Üvercinka) modern şiir serüveninin burjuva birey duyarlılığında mükemmel ifadesini bulduğu bir şiir dili geliştirmiştir. Solun ve İslamcılığın bir kavşak gibi birleştiği İsmet Özel Erbain başta olmak üzere şiiri ve Üç Mesele gibi denemeleriyle kültür tarihimizin akışında temel bir yer edinmiştir.

Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.