Cevher Paşa, hala forvette

HABER MASASI
Abone Ol

“Önceleri Kremlin’in bir generaliydi, adını kimse bilmezdi. Sonra, Çeçen cihadı başladığında O’nu ekranlarda, sayfalarda görmeye başladık. Hep o şeriat yeşili sancağının önünde yapardı bu toplantılarını. Semiz gerdanlı, parlak ray-ban gözlüklü NATO kanadı generallerine benzemiyordu. Laci giymiyordu. Biraz demode kılıklı, hatta ince kalem bıyıkları ve tuhaf serpuşuyla haberlere takılan zap’çıları kıkırdatan bir görünüşü vardı. Ayyaş bir domuzun suratında toplanan dev bir firavun çarkıyla savaşıyorlardı; ne hassas dengeleri biliyorlardı, ne jeopolitiği takıyorlardı. Her noktasına ateş ve çelik isabet eden delik deşik bir yurdu, sevgiliden yadigâr bir ipek mendil gibi kanlı koyunlarında sakladılar.”

MUSA’LAR BİTMİYOR

Yedi yüz bine yakın Çeçen’in topraklarından çıkarılarak sürgüne gönderildiği ve neredeyse yarıya yakının yolda şehit düştüğü 1944’teki o büyük felaket yolculuğuna henüz 15 günlük bir bebekken katıldı. Dünya yolculuğuna sürgünün ortasında başlayan bu bebeğin tıpkı Musa gibi Firavun’un sarayında büyüyüp Firavun’a meydan okuyacağını hiçbir Rus analist kestirememişti elbette. Ama Allah’ın hesabı, bütün hesaplarını alt üst etti. Etkili bir asimilasyona maruz kaldı bütün Çeçenler gibi. Kazakistan steplerinde 13 yıl yaşadılar. Ancak 1957’de evlerine geri dönebildiler.

TEKFURUN KIZI’NI SEVDİ

Zeki ve çalışkandı. 1962’de pilot okulundan, 66’da da mühendislik fakültesinden mezun oldu. Geleceği parlak bir mühendis pilottu. Sovyetler’de tuğgeneralliğe yükselen ilk Müslüman’dı. Onlar Cevher Paşa’yı Rus sanıyorlardı ama o çok daha sonraları “İslam’ı annemin kucağında öğrendim” dediği üzere Müslümandı. Bir Rus subayının kızına gönül düşürdü. Tekfurun kızına yani. Çileli ömrüne yoldaşlık edecek olan Rus Alla Dudayev ile evlendi. Alla Çeçen değildi ama Cevher Paşa’nın şehadetinden sonraki asil duruşuyla Çeçen gelinlerini aratmadı.

YAŞASIN BAĞIMSIZ ÇEÇENİSTAN

Asi ilan edilip sürgüne gönderildiği günlerde, doğduğu topraklardaki alev alan bağımsızlık ateşi Zelimhan Yandarbiyev önderliğinde Çeçen Halk Kongresi’ni toplamak üzereydi. Kongreye davet edildi. Rus ordusundaki bütün rütbelerinden istifa ederek, rahat bir yaşam, parlak bir hayat ve garanti bir geleceği onur ve özgürlük için elinin tersiyle iterek bir avuç Çeçen’in düzenlediği o Halk Kongresi’ne katıldı ve başkan seçildi. 6 Eylül 1991’de Çeçenistan’ın bağımsızlığını ilan etti. Yapılan seçimlerde halkın yüzde doksanına yakının oyunu alarak Çeçenistan’ın ilk cumhurbaşkanı oldu. Çeçenistan bağımsızlığını ilan etti ama Rusya’nın bütün tarihini kapsayan intikam ve nefret duygusu, elbette bu yeni Cumhuriyete de yönelecekti. Dudayev, bir asker olarak savaşın ne tür yaralar açacağını biliyor ve ısrarla barışı teklif ediyordu. Ama Kremlin, “2 saatte kazanılacak kesin bir zafer” düşüyle Dudayev’in görüşme önerisini ciddiye almadı. Ve ellerindeki bütün silahlarla Çeçenistan’a saldırdılar.

ŞEYH ŞAMİL’İN BIRAKTIĞI YERDEN ALLAH-U EKBER

Tartışmasız, meleklerle desteklenmiş bir ordunun komutanıydı. Büyük bir komutandı. Büyük ve asil bir komutan. Kahramanlık, Asya steplerinde Şeyh Şamil’den sonra onun ismiyle yeniden vücut bulmuştu. Küçük bir halk ve o halkın ellerindeki hafif tüfeklerle oluşturduğu küçük bir ordusu vardı ve dünyanın süper gücü Kızılordu’nun karşısındaydı. O orduya diz çöktürdü Cevher Paşa. Bizim büyük generalimizdi

SENİN KELİMELERİNDEN DOĞACAK KAFKASYA

Türk şiirinin önemli temsilcilerinden Süleyman Çobanoğlu’nun vefatının ertesinde yazdığı “Cevher Paşa Forvette” yazısında dediği gibiydi: “Komik kalem bıyıkları vardı. Tuhaf serpuşlu, demode bir üniforması vardı. Mel Gibson’un kırkta biri kadar yakışıklı değildi. Ama bir ülke ve bir özgürlük için savaşacak kadar yiğit bir adamdı; bizim kırk bin mahfile endekslenmiş altmışbeş milyon kafamızdan daha geniş ve daha parlak bir anlı vardı.” Ve elbette çağdaş Ukrayna şiirinin yaşayan en önemli temsilcisi Dmytro Pavlychko’un 1996’da şehadetinden hemen sonra yazdığı gibiydi her şey: “Senin kelimelerinden doğacak Kafkasya.”

BU RUSLAR APTAL, BİR TÜRLÜ SAVAŞMAYI ÖĞRENEMEDİLER

“Ben o acı günlerin, o insanlık sürgünün çocuğuyum. Üzerimdeki üniformam kefenim, şehadete talibim. son damlasına kadar ülkemin bağımsızlığı milletimin hürriyeti için savaşacağım” ve aynen sözünde durdu. Bir keresinde toplantı için kurmaylarıyla buluştuğu helikopterleri tarafından ablukaya Herkes aceleyle evi terketmeleri söylerken o camdan helikopterlerin rotasına bakarak “Bu Ruslar aptal, türlü savaşmayı öğrenemediler” demişti. Ölmeyecek gibi yaşamamıştı.

ASİ GENERAL

1989’da Komünizmin çöküşü öncesi Rus Ordusu’nda Tümgeneral rütbesiyle Estonya’da görev yapıyordu. Estonya’daki görevi sırasında bir stadyumda Eston bayrağı açarak bağımsızlık gösterisi yapan Estonyalı gençlerin üzerine tank yürütmek yerine tebessümle bakmayı tercih etti. Ardından Estonya’da başlayan bağımsızlık gösterilerine Kremlin’den gelen ‘müdahale et’ talimatını kesin bir şekilde reddetti. ‘Asi General’ ilan edilip Grozni’ye sürgüne gönderildi.

MİLYON BİRİNCİ’MİZDİ

Çeçen halkının direnişi, tüm dünyada liderleri kadar efsane oldu kısa sürede. Kremlin’in

2 saatte kesin zafer

düşü, 2 güne, 2 aya, 2 yıla ve yıllara uzamıştı çoktan. Cevher Paşa, dehasıyla tek örneği ancak İstiklal Harbi’nde görülen bir kahramanlık ortaya koydu Moskof gavuruna karşı. Dudayev, Rus ordusuna ağır kayıplar verdirdikçe Rus kamuoyunda ‘barış’ sesleri de duyulmaya başlamıştı. Rusya’da bazı milletvekilleriyle barış görüşmelerini sürdürdüğü uydu telefonunun koordinatları Ruslara verilmiş ve arabasına bineceği sırasında yapılan roket saldırısıyla Cevher Paşa şehid olmuştu 1996’da. Mübarek olsun. Ve Ruslar, yıllar sonra o bir avuç Çeçen’e diz çöktüremeyeceklerini anlayınca ‘içeriden’ çökertmek istediler. Müslümana diz çöktürebilecek tek şey tarihin o kanlı puslu oyunuydu. Yine sahnelenmişti. Kremlin, Rus yanlısı Kadirov’ları destekleyecek ve bir süreliğine durdurduğu Çeçen cihadını sona erdirdiğini zannedecekti.