Dijital çağda gerçek neden çöl gibi hissediliyor ve hakikat nerede aranmalı?

SADIK YEMNİ
Abone Ol

Modern zamanlarda gerçek işlenmiş gıda gibidir. İçinde nitritler ve emülgatörler var. Organik gerçeklik aranıyor. Pazar sahteleriyle dolu.

Gerçeğin Çölü

1999 yılında vizyona giren Matrix filmi bu deyimi popüleştirdi. Morpheus, Neo’ya yaşadığı hayatın bir simülasyon olduğunu anlattıktan sonra ve onun şaşkınlığı üzerine “Gerçeğin Çölüne Hoş Geldin.” der. Fransız düşünür Jean Baudrillard’ın sözüdür. Baudrillard simülasyonun ne olduğuna ait açıklamayı Haritacılar adlı bir Borges öyküsü vasıtasıyla yapar.

Öyküde imparatorluğun haritası zamanla bire bir eşit boyutlara sahip bir belgeye dönüşür. Sonrasında çöken imparatorluğun lime lime olan harita parçalarının da imparatorlukla beraber toprağa dönüştüğü anlatılır. Haritanın artık gerçek bir araziye tekabül etmediğini, haritanın daha önce geldiğini ve hatta onu vücuda getirdiğini iddia ederek simülasyon tanımlamasını yapar. Simülasyon; artık daha fazla bir arazinin, maddi gerçekliği olan bir varlığın taklidi değil, asıl veya gerçeklik olmadan bir gerçeğin modelleriyle olan yaratımı ve hipergerçeklik olarak kabul edilir.

Kısacası ona göre simülasyon gerçekten modellenen ama artık onla hiçbir ilişkisi kalmamış bir diğer yapı, Carlos Casteneda’nın ünlü kitabının başlığı gibi A Seperate Reality – Apayrı, Diğer Bir Gerçekliktir.

Baudrillard minyatür hücreler, matrisler, bellekler ve komut modelleri tarafından gerçeğin sonsuz sayıda yeniden üretildiği, gerçeğin artık işlemsel bir şeye dönüştürüldüğü, gerçekle ilişkimizin kesildiği, gerçeğin geri döndürülemeyeceği bir simülasyon çağına girdiğimizi ve artık gerçeğin çölünde yaşadığımızı söyler.

Gerçeğin Vahası

Kur’an bize hakikatten taşan parçacıklarla kurulmuş, hakikate aşeren, oymuş gibi davranma eğiliminde olan, yani gerçeklerin en hasını taklide çalışan, içinde ona dair doneler ve mini hücreler barındıran kopyanın, simülasyonun yani fani bir dünyanın içerisinde yaşadığımızı söyler. Gerçeğin Vahası olabilme kabiliyetine sahiptir ve bütün dünya ahalisine açık bir yapıdır. Yani insan gerçekliği akıl ve iman donanımı derecesinde çöl ve vaha şeklinde deneyimler. Bütün kadim öyküler, masallar ve mitler insanın vahayı bula kaybede yol aldığını anlatır. Vahada sürekli ikamet etmek, cenneti yeryüzünde hissetmek pek kimselere nasip değildir. Ayrıca vaha yıkıcı, vaha kurutucu ve vaha unutturucu eylem içerisindeki deccaliyet de her salise iş başındadır. Dijitalizm ile teçhiz edilmiş durumda olan habis güç Endüstri 4.0 tufanıyla yepyeni bir dünya düzeni kurmaya başladı çoktan. Dijital çöl ayaklarımızın altına kilim gibi seriliyor.

Tih Çölü

Hz. Musa’ ya sürekli isyan eden İsrailoğulları 40 yıl boyunca ceza olarak Tih çölünde kısılıp kaldılar ve ancak yeni nesil oradan çıkabildi. İki haftada geçilebilecek olan bir mesafedeydi oysa hedefleri. Hz. Musâ Tûr dağında iken Sâmirî isimli bir kuyumcu altından bir buzağı heykeli yaparak “İşte sizin de rabbiniz, Mûsâ’nın da rabbi budur ama o rabbini unuttu” diye iftira dolu sözlerle İsrâiloğullarını buzağıya tapınmaya davet etti. Hz. Musa bunu görünce Samiri ve ona inananlara lanet okudu. Rivayet edildiğine göre İsrailoğulları çölde bütün gece yürüyorlar ve sabaha çıktıklarında kendilerini akşam yola çıktıkları yerde buluyorlardı. Bu yüzden Sînâ çölü şaşkın vaziyette dolaşmak anlamına gelen Tîh adıyla da anılmaktadır. Yüce yaratıcı yine de onları kolluyordu. Tepelerinde gündüzleri gölge yapan, geceleri ışıkla yol gösteren bir bulut yerleştirmişti. Gökten Mercimek ve Selva-Bıldırcın eti, Menn- Kudret helvası indiriliyordu. Bu yiyeceklerden bıkan ve soğan ve sarımsak yemek isteyenler bulutun içersinde onlara seslenen, el sallayan melekleri ve yüce yaratıcının suretini gördüklerini iddia ettiler. Bakara Suresi 210. Ayette bu hal kesinlikle reddedildi.

210 - İçinizden bazıları da inatla hâlâ Allah’ın ve Meleklerin yoğun bulutlar arasından kendilerine gelip, Senin yerine söylenenleri bizzat anlatmalarını mı bekliyorlar? O zaman sınavlara girmenize ve gerçeğe bizzat sizin ulaşmanıza yönelik olan Dünya yaşamının amacı biterdi ve hesap vermek üzere kıyameti beklemeden hemen Allah’ın huzurunda toplanmak zorunda kalırdınız.

Bulut

Yakın gelecekte Samiri’nin yolundan gidenler, altın buzağıya tapanların soyundan gelenler dünya ahalisini, nüfus azaltmadan arta kalanların büyük bir kısmını Gerçeğin En Yeni Çölü’nde, Dijital Çöl’de ağırlamaya hazırlanıyor. Çöl sakinlerini sözümona koruyan kollayan bir bulut bile tasarladılar. Multiverse ve Darkverse. İnsan 1.0 bulut teknolojisiyle teselli bulacak ve o bulutta beliren suretlere kim bilir ne anlamlar yükleyecek. Kalış süresi en az 40 yıl olarak planlanmış. Oraya giren neslin dışarı çıkmasına kesinlikle izin verilmeyecekmiş. Bir zamanlar yaşandığının benzeri ama tam tersi yönde.

Altın Buzağı kurgucuları Hz. Musa ve onu takip eden peygamberler yüzünden tanrılaşma sürecinde binlerce yıl geç bırakıldığı için inanılmaz derecede öfkeli. Çölden çıkışa asla izin vermeme ihtimali çok büyük bu nedenle. Başarabilecek mi? Hayır, çünkü tarih tekerrürden ibarettir.

Bu arada 0 ve 1 Çölü’nün vahaların tasallutuna uğraması da kaçınılmazdır. Dijital Çöl’ün hakimleri ne yaparsa yapsın serap şeklinde ya da filtrelere rağmen rüyalarda ansızın belirecek vahaları engelleyemeyeceğini biliyor. Vahanın çöl sakinlerine umut kapısı ve giderek isyan mayası olacağını da kestirebilecek kadar tecrübeli. Peki neden çöldekilerin bedenlerini kuma dönüştürüp tümden kurtulmuyor? Yapamaz. Köşeye sıkışan kedinin can havliyle yüzünü gözünü parçalamasından çekiniyor. Kendi içlerindeki muhaliflerin bu gücü kullanma eğilimini de iyi tanıyor. Ayrıca iki zıt güç ancak birbirleri sayesinde mevcut. Birinin tümden yok olması diğerinin de sonlanması demektir. Riski göze alarak bekleyecek yani.

Güneşin altında yeni bir şey yoktur.

  • İnsan 1.0 bulut teknolojisiyle teselli bulacak ve o bulutta beliren suretlere kim bilir ne anlamlar yükleyecek. Kalış süresi en az 40 yıl olarak planlanmış. Oraya giren neslin dışarı çıkmasına kesinlikle izin verilmeyecekmiş. Bir zamanlar yaşandığının benzeri ama tam tersi yönde.

Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.