Dünyanın ruhsuzluğuna seslenen büyük ruhların çizgisi: Anime

ABDÜLHAMİT GÜLER
Abone Ol

Çizgi film dediğimiz olgu çocuklara hitap etmenin çok ötesinde yetişkinlere, yetişemedikleri bir âlemin kapısını aralar. Ve bunu en iyi de anime yapar.

Animenin babası sayılır Miyazaki ve sanat tarihine eşsiz bir tat ve tebessüm bırakır.

Görüntü ışıktan başlıyor. Yazı ise noktadan... Fazlasıyla nüktedan bu durum... Şu akıl sır ermez âlemin bir noktadan, çizgiden, topraktan anlaşılabileceği iddiası hem heyecan veriyor, hem de imkânsız geliyor.

İmkânlı olan neydi peki?

Noktaları birleştirsek, birliğe ulaşabilir miyiz?

Çizgi bizim neyimiz olur?

Zor meseleler...

Cevâb veremedi!

Fekat mevzuu renkli bir alana çekebildi...

Madem noktayı izah edemiyoruz, çizgiyi sinemaya taşıyıp mîzah ederiz...

Çizgi film dediğimiz olgu çocuklara hitap etmenin çok ötesinde (çocuğa hitabın zor ve esasa yönelik olduğu düşüncesindeyim de konu uzamasın şimdi), yetişkinlere, yetişemedikleri bir âlemin kapısını aralar. Ve bunu en iyi de anime yapar.

Bildiğimiz çizgi filmden farklı olarak hep iki boyutta kalan, çizgileri Japonların geleneksel manga çizimlerine dayanan, duyguya önem veren tarzıyla anime, “ne vereyim abime” denildiğinde mutlaka tavsiye edilmesi gereken gıdalardan... Haliyle biz de izlenmesini hususiyetle vurgulayacağımız yazı dizimize buradan devam edelim...

Bahsi geçecek filmlerdeki Miyazaki ağırlığı, mevzubahis konuda deha mertebesinde olmasıyla alakalı... Animenin babası sayılır Miyazaki ve sanat tarihine eşsiz bir tat ve tebessüm bırakır...

Rüzgar Yükseliyor - 2013

Bu filmi izlerken Erbakan aklıma gelir hep. Bir de Endonezya’nın Erbakan’ı diyebileceğimiz Habibi... Almanya’dan sınıf arkadaşı olan bu iki adam, ülkelerinde teknoloji ve sanayi alanında büyük atılımlar yapmak ister. Bunun için siyasete de girerler, önemli görevlere gelirler ve fekat bir şekilde mutlaka engellenirler. Neyse, Rüzgar Yükseliyor’da da Japonya’nın havacılık alanında geri kaldığı dönemde çabalayan bir gencin gözünden/hayallerinden meseleye bakıyoruz. Tam manasıyla bir Hayao Miyazaki duygusu barındıran bu çizgili film (bizim oğlanın tabiri), hayatın ve tarihin ve siyasetin ama daha çok hayalin içinde olması hasebiyle takdire şayan...

Ruhların Kaçışı

Ruhların Kaçışı - 2001

Animeden ve Miyazaki’den bahsederken Ruhların Kaçışı’nı dillendirmemek sayfaya halle getirir. Miyazaki’nin başyapıtı olarak gösterilen film, hafif gerilimli ve bol sürprizli tarzıyla izlenme yaş sınırını biraz yükseltse de başta yetişkinler ve gençler için duygu dolu, heyecanı yüksek bir tat bırakıyor damakta. Oscar kazanan ilk anime olarak tarihe geçen filmde yeni bir şehre vardıklarında yanlışlıkla terk edilmiş bir parka gelip, buradan perilerin, hayaletlerin olduğu bir yere geçiş yapan 10 yaşındaki Chihiro Ogino’un hikâyesi anlatılıyor. Kelimenin tam manasıyla hayal ve duygu dünyasında seyir sağlayan Ruhların Kaçışı, sinema birikiminin en mühim çabaları arasında yerini alıyor.

Prenses Kaguya Masalı – 2013

Prenses Kaguya Masalı, Miyazaki’siz de bu işin olabileceğini ya da Miyazaki’ye saygı duruşunu ihmal etmeden anime duygusunun iliklerinize işletilebileceğini gösteren harika bir film... Animenin ustalarından Isao Takahata’nın eseri, bambu ağacının içinden çıkan ve normalden hızlı büyüyen Kaguya’nın prenses olduğunun ‘anlaşılması’ ve buna göre davranmak isteyen babası (Kaguya’yı bulan bambucu) vasıtasıyla taşra-kent, köylü-kentli kıstası üzerinden modern Japonya (ve elbette dünya) sorgulaması yapıyor. Temeli duygu ve insanlık birikimi... Kimin kime kini var, neden var, neden oluyor ve olmamalı...

Kurt Çocuklar.

Kurt Çocuklar - 2012

Söz konusu çizgi olunca hafif meseleler ya da çocukça şeyler bekler, genel izleyici. Hâlbuki animeyi çizgi film türünden ayıran şey tam da burası. Güncel, tarihi, insani ve siyasi birçok mesele, komediden drama fekat illa da fantastik bir şekilde animede hayat bulur. Bunun ilginç misallerinden biri de Kurt Çocuklar...

“İnsanları şekillendirmeyin, onların özgürce şekil almasına alan sağlayın.” mottosuyla beyaz perdeye çıkan filmde, Yaz Savaşları ve Zamandan Atlayan Kız animeleriyle tanıdığımız Mamoru Hosoda yine derinlikli bir işe imza atıyor. Bir aşkın taraflarından birinin, türünün son örneği kurt adam olması ve bu aşkın meyvelerinin de kurt çocuk olması ve tahmin edeceğiniz üzere sonrasında peşi sıra gelen hikâye seyri, bizi bizden, bize bizden, bize bizi anlatan bir fantastik sonuca yürüyor.

İyi ki anime var...

İyi ki duygu var...

İyi ki sinema var...