Efkâr bastı da biraz...

HAYATİ İNANÇ
Abone Ol

Severim bu kelimeyi; efkar.

Nâbî merhum gelir aklıma, şu beytiyle:

Güç neşâtın kademin kalbe alıştırmaktır

Yoksa gam her ne zaman istese hâzır bulunur

Hanım şairlerden birkaç örnek zihnimde son günlerde.

Biri Leylâ (Saz) Hanım. Seksen yıl önce göçmüş (1936). Bir şiiri pek dokunaklı geldi de fakire, o bakımdan paylaşmak istedim.

Diyor ki ablamız:

  • Aks-i hüsn-i yâr, eşk-i çeşm-i bî-ferden geçer / Fülk-i gevherdir o gûyâ Bahr-i Ahmerden geçer
  • [Sevgilinin güzelliğinin görüntüsü fersiz gözlerimden geçer ve bu hâl inciden mamül geminin Kızıldeniz’den geçişini andırır.]
  • İnciye benzetilen güzellik ve kanlı gözyaşları / Kızıldeniz çağrışımı. Bravo doğrusu.
  • Yek-ten olmak isteyen ol gül-bedenle ey gönül / Pîrehen-veş sînesin çâk eyleyüp serden geçer
  • [Ona kavuşabilmek gömleğe nasip olmuş. Öyleyse bilmeli ki gömlek gibi olmadan kavuşmak mümkün değil; yani yakasını yırtmış ve başsız.]
  • Can fedası daha güzel nasıl anlatılabilir ki?
  • Bak bu lû’betgâh-ı dehrin rûz ü şeb mihr ü mehi / İki tıfl -ı nâzenîndir sanki çenberden geçer
  • [Dünya adlı şu oyun parkında çemberden atlayan çocuklar gibi her gün gelip giden aya ve güneşe bak hele.]
  • Nefis benzetmelerle dünya hayatını bir oyun ve eğlence olarak belirleyiş. Yine bravo bence.
  • Sanma te’sîr eylemez Leylâ o sengîn-tıynete
  • Nâvek-i âh-ı derûn pûlâd ü mermerden geçer
  • [Yarin kalbi taş gibiyse de ümidini kesme diyor kendine; çünkü içinden gelen (ah!) lar çeliği de mermeri de deler geçer.]

Diğeri Yaşar Nezihe Hanım.

Doksan yıllık ömrü 1971 de son bulmuş ablamızın.

Bu kadar mı dokunaklı söylenir? Hele bakın:

  • Sabret gönül eyyâm-ı sefâ yâre de kalmaz
  • Gam çekme ki vuslat demi ağyâre de kalmaz
  • [Sen sabret. Mutluluk günleri ona da kalmaz. Sen ayrı kaldın, rakip kavuştu ya; boşver! Ona da kalmaz.]
  • Güller solar ezhâr dağılır bâd-ı hazanla
  • Gülzâra hezâra gül-i pür-hâre de kalmaz
  • [Hazan yeli esti mi; solar güller, güzelim çiçekler dağılır ve dikenleriyle aşık bülbülü bîzâr eden güle de kalmaz bu safâ.]
  • Ömür Ceylan Hoca konuğum olmuştu da TRT’de; ’şiirimiz elemden saadet devşirmeyi öğretir’ demişti. Doğru söylemiş doğrusu.
  • Sür’atle geçer vakt-i civânî heder etme
  • Elbet bu hüsn yâr-i füsûn-kâre de kalmaz
  • [Çabucak geçer gençlik, yazık etme. Bu güzellik elbet o büyülü güzelde de fazla kalmaz.]
  • Çek cevrini cânâne sakın etme şikâyet
  • Bir gün gelir âhın o sitemkâre de kalmaz
  • [Derdini çekerken sevgiliye şikâyette bulunma. Bir gün alacak tahsil edilir.]
  • Mevt cismini kalbettiği gün hâke Nezîhâ
  • Gam girye biter tâlii gaddâre de kalmaz
  • [Cismin Birgül toprağa döndüğünde, üzüntü falan biter; o yaver talih zalime de kalmaz.]

Bir de Fitnat Hanım var. Altmış yedi yaşında 1909 da gitmiş Suskunlar Semtine ama gitmeden evvel epey söylemiş.

Buyurun bir örnek:

Etme rağbet düşmen-i bed-kâre Allah aşkına

Verme fursat öyle her mekkâre Allah aşkına

Olmasın mahrem rakîb esrâre

Allah aşkına Sen edersen razıyım âzâre Allah aşkına

Kıl mürüvvet verme yüz ağyâre

Allah aşkına

[Senden gelen her belâya razıyım. İtiraz edersem n’ooliyim. Yeter ki alçak düşmana yüz verip de şımartma.]

Değil mi ama?