Erhan’ın proceleri

MUSTAFA ÇİFTCİ
Abone Ol

Kızlar büyüyüp de Gülizar azıcık da olsa feraha çıktığı günlerde Erhan; “Ben market açacağım.” diye tutturmuş. “Market açmak kim, sen kim?” demişlerse de Erhan’ın meşhur inadı tutmuş, dükkân aramaya başlamış. Elinde, avcunda ne varsa harcamış, bir de bankalara borçlanmış. Banka lafını duyunca Gülizar kızlarını başına toplamış, “ötüşün kuşlar ötüşün” der gibi, beraberce ağlaşmışlar bir vakit.

O zamanlar henüz televizyonda bal satanlar yoktu. Erhan elinde bir pazar torbası, içinde farklı boyda kavanozlara bal doldurmuş olarak resmi daireleri gezerdi. Memur kısmına satış yapar alacağını ay başında toplardı. İşleri tıkırında belliyorduk…

Pilav işinde de hesabı tutturamayınca Erhan yine kendini sokaklara vurmuş, ağlamış gezmiş bir zaman.

Meğerse Erhan her ay biraz daha batarak ömür geçiriyormuş. Sonunda Erhan bir daha toparlanamayacak kadar battı. Vatandaş; “Erhan’a Allah acıdı da onu batırdı yoksa memurlara bal satmakla geçim olmazdı.” dedi. Erhan bir zaman boş boş gezdi. O günlerde Gülizar’ı görüyor. Görmekle kalmıyor bir de seviyor. Sevdalanmış adam işsizse ne olur?

Erhan artık hesaba kitaba karışmayacak, bir köşede oturacak; kasada Gülizar duracak, gerisini kızlar hâlledecek… Erhan o günden beri kilo alarak emekli arkadaşlarıyla gezip tozarak ömür sürüyor. Arada bir yeni proje aklına gelse de kızlardan ve Gülizar’ın hışmından korkup, tövbe diyor aklına gelen iş fikirlerine…

Erhan iyice berduş olup gece yarıları Gülizar’ın sokağında gazel okumaya başlayacakken vatandaşın aklı erenleri. “Bu Erhan olacak deli oğlan Gülizar’ı almazsa herhâlde essahtan deli olacak. Bir an evvel baş göz etmeli.” dediler. Ve araya hatırlı kimseleri sokarak Erhan ile Gülizar’ın düğününü ettiler.

Düğün dernek kuruldu, Gülizar oynadı, güldü sonunda yerini buldu. Evinin hanımı olacakken Erhan’ın projeleri ortaya çıkmaya başladı. Meğer bu Erhan’ın aklında neler varmış da evlenmeyi beklermiş… Önce pilav satmaya başladı. Gülizar baba evinde el kadar tencerede pilav yapmaktan başka bir pilav ölçüsü bilmezken asker karavanası kadar pilavlar yaptı. Erhan pilav satarken hesabın ucunu kaçırmış. Bal sattığı günlerdeki gibi; “Hele aybaşında toptan alırım.” diyerek olur olmaz müşteriye tabak tabak pilav satmış. Tabakları da Gülizar’ın çeyizinden almış ve bir ayı bulmadan tabaklar kül ufak olmuş. Pilav işinde de hesabı tutturamayınca Erhan yine kendini sokaklara vurmuş, ağlamış gezmiş bir zaman. Erhan sokaklarda ağlar, Gülizar evde ağlarmış. Erhan’ın ağlama sebebi belli de Gülizar neden ağlar derseniz, ayıptır söylemesi Gülizar gebe imiş ve çocuk bekleyen anneler vara yoğa ağladığı için, Gülizar da hiç susmadan ağlar olmuş.

Sonunda Erhan marketi açmış. Ve bu sefer umduğu gibi gitmiş işler. Market kazandırmaya başlamış.

Tabii kırılıp giden tabaklarına da yanmış bir zaman. Erhan’ın gece sokaklarda gezmesi ona bir ilham olmuş ve boza satmaya karar vermiş. Projesini Gülizar’a açmış. Gülizar; “Benim midem bulanıyor ne satarsan sat, benden sana hayır yok.” demiş. Erhan boza satmaya başlamış. Tabi bu arada Gülizar’ın iki bileziğini de bozdurmuşlar. Boza işinde Erhan soğuk sokaklarda bağıra çağıra gezerken hasta olmuş. Yatmış kalmış bir ay. Erhan boza satacağım derken sağlığından olunca kapalı mekânda iş aramaya başlamış. Ve günde on beş saat çalışıp asgari ücret alabildiği bir markette iş bulmuş. O markette sebat ederek borçlarını az buçuk kapatmış.

  • Bu arada Gülizar’ın ayı günü dolmuş ve bir bebecikleri olmuş. Adını Erhan’ın asker arkadaşının kızının adını koymuşlar. “Ecrin” olmuş yavrucağın adı. Gülizar bu isme pek razı olmamış. “Ecrin demeye dili dönmez eşin dostun. Gel bu ismi koyma Erhan.” demiş.

Ama Erhan biraz inat olduğundan, biraz da asker arkadaşına hava atmak istediğinden, “Kızın adı Ecrin olacak.” demiş ve dediği gibi yazdırmış nüfusa ilk yavrusunu. Erhan markette ekmek peşindeyken yavruları sıraya dizilmişler ve üç kız daha olmuş. Bir de Ecrin toplam dört kız... Erhan zaten ikinci kızdan sonra hesabı şaşırmış. Evin her odasından bir çocuk sesi geldiğinden evde huzur bulamayıp kendini işine vermiş. Böylece geçmiş bir zaman daha. Kızlar büyüyüp de Gülizar azıcık da olsa feraha çıktığı günlerde Erhan; “Ben market açacağım.” diye tutturmuş. “Market açmak kim, sen kim?” demişlerse de Erhan’ın meşhur inadı tutmuş, dükkân aramaya başlamış. Elinde, avcunda ne varsa harcamış, bir de bankalara borçlanmış. Banka lafını duyunca Gülizar kızlarını başına toplamış, “ötüşün kuşlar ötüşün” der gibi, beraberce ağlaşmışlar bir vakit.

Sonunda Erhan marketi açmış. Ve bu sefer umduğu gibi gitmiş işler. Market kazandırmaya başlamış. Ama bir mesele varmış ki markete eleman lazımmış. Önce Gülizar kasada durmaya başlamış. Sonra kızlar rafları dizmeyi bellemişler. İki kız markette çalışıyormuş, diğer iki kız ise ev işine bakıyorlarmış. Erhan huzur içinde çalışırken. Birileri aklına girmiş ve Erhan daha çok kazanmak sevdasına düşmüş. Kurban Bayramı’nda kurban kesimi işine girmiş.

  • İlk bayramda ipin ucunu kaçırmış. Marketin bir yılda kazandığını Erhan bir bayramda harcamış. Tam zararı kapatırken yeni iş fikriyle ortalıkta dolaşmaya başlamış Erhan. Damacana ile su satmaya başlayacakmış.

Bu fikri duyan Gülizar ve kızlar Erhan’ı bir odaya çekmişler ve “Bu işe girersen seni markete sokmayız, eve de almayız berduş olursun.” demişler. Erhan kızların tehdidinden korkmamış, ama bakmış ki Gülizar da kararlı geri adım atmış. Kızlar ve Gülizar o gece bir de karar almışlar:

Kızın adı Meşgule
Cins

Erhan artık hesaba kitaba karışmayacak, bir köşede oturacak; kasada Gülizar duracak, gerisini kızlar hâlledecek… Erhan o günden beri kilo alarak emekli arkadaşlarıyla gezip tozarak ömür sürüyor. Arada bir yeni proje aklına gelse de kızlardan ve Gülizar’ın hışmından korkup, tövbe diyor aklına gelen iş fikirlerine… Tövbeler olsun…