Eylemin şuuru: Tereddüt

SERDAR BİLİR
Abone Ol

Tereddüt etmek için Türkçede çok yerinde bir deyim vardır: Tereddüde düşmek. Bir yarılma, bir derinleşme anlamında tereddüt, içine düşülen bir hâldir. Dalıp gitmek, düşünceli olmak, tefekkür etmekle karıştırmayalım, onlar burada bahsini ettiğimiz tereddütten çok daha farklı. Tereddüt tam anlamıyla bir çıkmaza/labirente girmektir. Yarılma ve derinleşme ihtiva etmesi sebebiyle de modern hayatın olumsuzladığı bir hâldir.

  • Çabuk pişsin diye zorbanın aşı
  • Ayıran olmadı kurudan yaşı
  • Keçinin kaplana her adım başı
  • Kırk tuzak kurduğu çağda yaşadık.
  • Abdürrahim Karakoç- Çarpık Çağ

Dindar insan sonu güzel biten uzun bir hikayeye inanır
Cins

Joseph Vogl, tereddüt için "Eylem zincirinde bir duraklama, bir mola, bir kesinti…" diyor. Bu tanıma daha birçok ekleme, çıkarma yapılabilir. Biz şimdilik sadece yukarıdaki tanımdan yola çıkalım. Bu tanıma göre tereddüt, "eylemin şuuru" olarak karşımıza çıkıyor. Yani kişi, yaptığı eylemin bedelini ödüyor bir anlamda tereddüde düşerek, tereddüt karar alma ve kılma mekanizmasına bir eşik olma görevi görüyor. Tamamen dayanaksız söylüyorum bunu, ama benim kanaatim o ki insanı bu âlemde eşref-i mahlûk kılan durumlardan biri de tereddüt edebilmesidir. Çünkü tereddüt bilmeyi, tartmayı, kurmayı, öngörüyü, muhasebeyi gerektiren ve bedelini göze almayı da doğuran bir ruh hâlidir. İnsanın özgür iradesi de burada mahfuzdur.

Tereddüt etmek için Türkçede çok yerinde bir deyim vardır: Tereddüde düşmek. Bir yarılma, bir derinleşme anlamında tereddüt, içine düşülen bir hâldir. Dalıp gitmek, düşünceli olmak, tefekkür etmekle karıştırmayalım, onlar burada bahsini ettiğimiz tereddütten çok daha farklı. Tereddüt tam anlamıyla bir çıkmaza/labirente girmektir.

Oysa ne yapacağını bilememe ve aynı zamanda her şeyi yapabilir olma ihtimali kişiyi özgür kılar.

Yarılma ve derinleşme ihtiva etmesi sebebiyle de modern hayatın olumsuzladığı bir hâldir. Televizyon reklamlarını, mağaza vitrinlerini, bankalardan ya da alışveriş sitelerinden cep telefonumuza düşen kısa mesajları dikkatli bir gözle irdelersek hepsinin ortak özelliğinin insanları tereddüde düşmeden karar almaya zorladıklarını görürüz. Tereddütsüz alınan karar, bilinç ve iradeye vurulmuş bir darbedir. Bilinç ve irade de diğer bütün insan organları gibi terkedildikçe işlevsizleşir ve niteliğini kaybeder. Bunlardan mahrum yapılan eylemler de zamanla eylem olmaktan çıkar ve bir reflekse döner. Modern şartların bizden istediği tereddütsüz/hızlı karar alma ve kılma bizi aksiyondan uzaklaştırır ve reaksiyon gösteren bir robota dönüştürür. Oysa ne yapacağını bilememe ve aynı zamanda her şeyi yapabilir olma ihtimali kişiyi özgür kılar. Bunu reddeden insanın belki biraz kafası karışık olur ama insan olmanın şiarındandır kafa karışıklığı. İnsan sadece düşünen değildir ya da insanın sadece iyiyi kötüyü ayıran olma yönüyle eşref-i mahlâk sayıldığını düşünmek büyük hatadır.

Aklın kusuru ve kurtuluşu olarak unutuş
Cins

Sadece iyiden kötüyü ayırmak yetmez zira çayırda otlayan keçi de iyi otu kötü ottan, zehirli olanı zehirsiz olandan ayırabilecek donanımdadır. İnsanın kafası karışık olmalıdır. Şair İsmet Özel'e 1974'te "Bileyim hangi suyun sakasıyım?" diye sorduran, tereddütten ve kafa karışıklığından başka ne olabilir? Peki tereddüdün olmadığı hâller ya da tereddütsüzlüğün olumlanacağı hâller var mıdır? Varsa nelerdir? İnsanın tereddütsüz yani ölçüsüz ve alternatifsiz, mutlak katiyyetle hareket edebilmesi yalnız bilgi ile mümkündür. Yani kişinin bilmesi gerekir tereddütsüz olabilmesi için. Fakat buradaki bilgi, malûmatla karıştırılmamalıdır. Malâmat çok daha genel geçer, yüzeysel ve yatay olandır. Bilgi ise kişiye bildirilen bir şeydir ve kesinlike yatay değil dikeydir. Bilgi varsa orada bir bildiren vardır. Malûmatlı birini bilgili saymak, bir cihazın kullanma kılavuzunda yazanların o cihazın muhtevasındaki tüm her şeyi içerdiğini iddia etmeye benzer. Bilgi nedir? Bilgi, Hz. İbrahim'e oğlunu kurban etmesini söyleyen sestir.

  • Oğlu büyüdüğünde verdiği sözde tereddüde düşen İbrahim'e Rabbi kati bir şekilde sözünü tutması gerektiğini bildirmiştir. O bilgi bütün tereddütleri kaldırıp eyleme göndermiştir kendisini.

Peki yoldaki sesler? Yolda duyduğu şeytanın sesi dahi hakiki bilgiye ulaşan Hz. İbrahim'i tereddüde düşürmeye yetmemiştir. Attığı her adımdan, aldığı her nefesten, her eylemden, her karardan, sebep olduğu her şeyden sorumlu tutulacağına ve hesap vereceğine iman etmiş olan bizler, dünyanın bu hızını yavaşlatmak, insanı dinginleştirmek, ruhunun sesini duyabilecek kadar doğayı sessizleştirmekle mükellefiz. Yazının başında Abdürrahim Karakoç'un söylediği üzere, zorbanın aşı çabucak pişsin diye kuruyu yaştan ayırmaya vaktin kalmadığı bu çağı yırtıp atmak gerek. Sorgulamadan, eleştirmeden, tereddüt etmeden her şeyi kabul etmek bizden uzak olsun. Bu çağı güzelleştirmenin tek bir yolu var: Onu değiştirmek.