Karnıdelik Cezayir abimizin işleri

MUSTAFA ÇİFTCİ
Abone Ol

Bazılarına göre Cezayir'de de bir hanımı ve çocuğu vardı. Ali Naci dayı o zaman çileden çıkar ve çok kızardı. "Ben hanımımın üstüne gül koklamam" diye nara atardı. Hanımı Neşidiye yenge ise o zaman elini ağzına kapatarak güler, "Herifime gurban olurum." derdi.

Cezayir Abimizin adının nereden geldiği meselesinde rivayet muhtelif idi. Rahmetli babası Ali Naci dayı nereden icap ettiyse Cezayir'i pek severmiş. Tırcı olduğu için gezmediği yer kalmayan Ali Naci dayı Cezayir'e çok sefer yapmış. Epey mal taşımış. O sebepten sevmiş oraları. Bazılarına göre Cezayir'de de bir hanımı ve çocuğu vardı. Ali Naci dayı o zaman çileden çıkar ve çok kızardı. "Ben hanımımın üstüne gül koklamam" diye nara atardı. Hanımı Neşidiye yenge ise o zaman elini ağzına kapatarak güler, "Herifime gurban olurum." derdi. Neşidiye yenge herifine gurban oladursun Cezayir abimiz, babasının Cezayir'e mal çektiğine hiç inanmazdı. "Arada deniz var. Babam yalan söylüyor. Tır sürerek deniz nasıl geçilir?" derdi. Aklı yeten adamlar Cezayir abimizden bu açıklamayı duyunca notlarını vermişlerdi. "Bu Cezayir okursa büyük adam olur. Okumayıp dolandırıcı, vurguncu olursa çok yan yakar." dediler. Cezayir abimizin adını pek kafaya takan yoktu esasen. İlkokul, ortaokul derken Cezayir abi şimşek hızıyla dersleri yutuyordu. Babası Ali Naci dayı oğluyla gurur duyuyor bir yandan da nazar ederler diye korkuyordu.

Cezayir abi sözel derslere pek heves etmiyordu. Varsa yoksa matematikti ona göre. Büyük sınıflardan kafası çalışmayan sıpaların derslerini bile Cezayir yapıyordu. Okul müdürü arada bir Cezayir'in elinden tutup çarşının en forslu muhasebecisine götürüp, "...aç bakalım kara kaplı defteri. Bir de Cezayir baksın hesaplara..." dermiş. Adam boyundaki kara defterler açılır açılmaz Cezayir defterlere dalış yaparmış. Hiç kalem kâğıt kullanmadan hepsini kafasından hesap yapar ve defterdeki iğne ucu kadar yanlışı bulur geriye yaslanırmış. "Haydi gelsin benim kebaplar." dermiş. Çarşı esnafı şaşkın; "Cezayir'in matematik kafası Amerika'nın elinde olsa herhâlde dünyanın anasını satar. Bu çocuğa bir kötülük değmeden, bir bela bulaşmadan tahsilini bitirse de biz de kurtulsak." dermiş.

Sonunda korkulan olmuş ve Cezayir abinin başına olmadık bir iş gelmiş. Kafası zehir gibi çalışmasına rağmen hâlâ bir çocuk olan Cezayir, evde oklavayı at edip atçılık oynarken nasıl olduysa oklava göbek deliğinden içeri girip karnını yırtmış. Ev halkı feryat figan Cezayir'i hastaneye yetiştirmişler. Doktorlar sıraya girmiş. Hemşireler telef olmuş. "Aman şu Cezayir'i bir kurtarsak..." diye seferber olmuşlar. Neden derseniz? Namı, şöhreti tüm ilçeyi tutmuş olan Cezayir'i herkes tanır ve severmiş.

Kaç ameliyat olmuş, ne kadar operasyon geçirmiş meçhul ama sonunda Cezayir'in yırtık karnı dikilmiş, göbek deliği yerine konmuş. Cezayir ameliyat sırasında baygın iken de hesap yapmış. Ameliyat eden doktorların gözünden yaş gelmiş. "Şöyle akıllı çocuk kimin eline geçer? Davranın bu çocuğu kurtarmaya bakalım." demişler. Ameliyat neticesinde kurtulan Cezayir üç hafta hastanede, altı hafta evde yatmış. O sırada besiye çekilmiş tosun cinsi gibi tavlanmış, etlenmiş. "Erkek çocuğudur, gerdan, gıdık yerinde olması iyi olur." diyerek epeyce beslemişler. Sonra bir şey fark etmişler. Evvelden hesap makinesine el sürmeden en derin hesapları yapan Cezayir, artık iki kere iki kaç eder desen ortada kalıyormuş. "Ameliyatta aldığı ilaçlardandır, düzelir." demişler. Beklemişler ama Cezayir eski düzeni tutturamamış. Hesap kitap hak getire. Cezayir'in göbeğini yırtan oklava artık bünyesinde nereleri delip deştiyse Cezayir bildiğin bir mal olmuş affedersiniz. Anası Neşidiye yenge ve Babası Ali Naci dayı Cezayir'in kurutulduğuna sevinmişler ama "...bu oğlan bu kafayla nasıl tahsil görecek, eskiden zehir gibi olan bu oğlan şimdi tosun gibi yiyor başka bir işe yaramıyor." demişler.

Sağa sola akıl danışmışlar. Aklı yetik kocamışlara sormuşlar. Ama sonunda anlamışlar ki oklavayla karnı delinen Cezayir artık hesap kitaba aklı yetmeyen bir çaresiz gobeldir. Eli iş tutamaz, okula gidemez. "Cezayir daha çok evde kalıp, enseyi göbeği katlayana kadar verelim bir usta yanına da çırak bari olsun." demişler. Cezayir'e "Karnıdelik" namını vermiş millet. Ve artık hesap kitap beklememişler. Bir yerden bir sanat öğrenip kendisini kurtarsın demişler. Ama Cezayir'in hiçbir ustanın yanında barınamayacağını çünkü artık çok sık acıktığını, karnını doyurunca da tısıl tısıl uyduğunu bilmiyormuş kimseler... Cezayir iş bulabildi mi? Kendini kurtarabildi mi? Onları da gelecek yazımızda tafsilatıyla anlatalım olmaz mı?