Konu Fransızlar değil ve hiç olmadı: Ömer Muhtar

HABER MASASI
Abone Ol

“Biz asla teslim olmayız. Ya kazanırız, ya ölürüz. Bizden sonraki nesillerle de savaşacaksınız. Bana gelince. Ben, cellatlarımdan daha uzun yaşayacağım.” diyerek geriye büyük bir miras bıraktı Çöl Aslanı. Vatanını, toprağını, dinini, sahip olduğu, değer biçtiği her şeyini korumaya ve bu uğurda mücadeleye adanmış bir yaşamdı onunki. Yolundan döndürülemez bir kahramandı. “Savaşıyoruz; çünkü düşmanı bu topraklardan söküp atıncaya kadar ya da bu uğurda ölünceye kadar imanımız ve özgürlüğümüz için savaşmak zorundayız. Başka yolu yok. Allah’a aitiz ve O’na döneceğiz.” Adı direniş, mücadele ve inançla özdeşleşen Ömer Muhtar düşmanın bile takdirini kazanmış, kendisine hayran bırakmıştı.

Kalbi imanla dolu olan Ömer Muhtar, şehadetine kadar davasında istikrarlı olmasının sebebi Kur’an okumayı ve onunla amel etmeyi hayatının olmazsa olmazı kılmasıydı. Nitekim Kur’an’ın zengin muhtevası onun davasına öncülük etmiş, mücadelesinde ona rehber olmuştu. Tebliğ, ilim ve cihat uğruna fakir ve kanaatkâr bir hayat sürmüş, bütün gayretini misafirleri ve askerleri için harcayarak ordusunun bütün ihtiyaçlarını karşılamıştı. Hayat anlayışını “varlıkta cimrilik yapmama, yokluğa ise üzülmeme” üzerine kurmuştu. Ömer Muhtar, insanlara dinin emirlerini öğreterek, kabileler arasındaki birliği de sağlamış, onların aynı ağızla aynı dava uğrunda konuşmalarını sağlamıştı. İslam’a davette karşılaştığı zorlukları ilmi ve manevi üstünlüğü ile aşmaya çalışıyordu. Amacı ilmi öğrenmek, öğretmek ve onunla amel etmekti.

Mehdi es-Senusi, onun hakkında “Ömer Muhtar gibi on adamımız olsaydı, bize yeterdi” diyordu. Onu bu denli eşsiz kılan elbette ki bütünüyle İslamî yaşantısıydı. Eşsiz bir ahlakın timsaliydi o. Ömer Muhtarla omuz omuza savaşan Müslümanlar onu şöyle tanımlardı: “o, cesaretin, mertliğin, İslam’a bağlılığın, zulme karşı olmanın, zulme başkaldırmanın en büyük önderiydi.” Mecbur ve memnun bir yaşam. Halkının yanında saf tutmaya ve lider olmaya mecbur, tarihin omuzlarına yüklediği bu onur verici mecburiyetten dolayı memnundu. Ömer Muhtar, vazifesine gönülden inanmış bir adam. Trablusgarp’ın ve İslam’ın kaderi onunkinden ayrı değildi. Çile, mücadele ve gururla geçen kutlu bir ömür. Yaşantısıyla rehber, varlığıyla çağrı, ölümüyle işaret.

“İtalyanlarla bir barış masasına oturmak onları bir taraf kabul etmektir. Hâlbuki onlar işgalcidir. Müslümanların topraklarını zorla işgal ediyorlar. Onun için asla taraf olamazlar. Taraf olarak kabul edildikleri takdirde onların bu topraklar üzerinde bir hakları olduğu itiraf edilmiş anlamına gelecektir.” Ömer Muhtar bu şuur ve anlayışla hareket ediyor ve ona teklif edilen teklifleri reddediyordu. Savaşın başladığı günden sonuna kadar bu cihat hareketine vefa ve sadakatle bağlıydı. Tek hedefi bu işgalcileri ülkeden çıkarıp atmaktı. Tek cümlesi; “ya zafer ya şehadet” idi. “Ülkemizi kurtarıp, amacımıza ulaşmak için canlarımızı feda edeceğiz. Bizim cihat heyecanıyla çarpan yüreklerimiz yaşadığı müddetçe İtalya avcunu yalayacaktır.” İtalyanların bir saldırısıyla birçok mücahit şehit edilmiş ve sağ kalanlar da büyük bir mateme gömülmüştü. Ömer Muhtar ise bir lidere yakışır tavırla içindeki acıyı ve ıstırabı gizleyerek sabır ve metanetle onları teskin ediyordu.

Ömer Muhtar, kendisinin ve ordusunu karşılaştığı bütün zorluklara rağmen İtalyanlarla göğüs göğüsse savaşmaya devam ediyordu. İşte bu savaşlardan birinde düşman grubu tarafından kuşatılan Ömer Muhtar esir alınmış ve yargılanacağı mahkemeye çıkarılmıştı. Ömer Muhtar’ın bir numaralı azılı düşmanı olan kumandan Graziani Ömer Muhtar hakkında şunları söylemişti: “Odama girdiği andan çıkıp gittiği ana kadar onun vakar ve haysiyetine son derece hayranlıkla bakıp durdum. Onun tavır ve davranışlarını çok beğendim ve hayran kaldım.” Düşmanları bile onun hakiki bir müminde olması gereken duruşu hayranlıkla anlatırdı.

15 Eylül 1931 günü Ömer Muhtar yargılanmak için mahkemeye çıkarıldı. İtalyan hâkiminin “İtalya sıkıyönetim mahkemesi idamına karar verdi” demesi üzerine Ömer Muhtar’ın “Hüküm ve karar yalnız Allah’ındır. Sizin bu sahte ve uydurma hükmünüzün hiçbir geçerliliği yoktur. İnna lillahi ve inna ileyi raciun.” sözleri küfre attığı son tokattı. Bingazi’deki toplama kamplarının birinde, yirmi bin kişilik büyük bir topluluğun önünde idam sehpasına korkusuzca çıkan Ömer Muhtarın son sözleri “Ey huzura eren nefis! Razı edici ve razı edilmiş olarak Rabbine dön!” ayetleri olmuştu.