Sapkınlıklar nasıl normalleşir?

SAVAŞ Ş. BARKÇİN
Abone Ol

Teşhir, teşviktir. Göstermek benimsetmenin ilk adımıdır. Normalleştirmenin çok önemli bir boyutudur. Gösterilen bir süre sonra kanıksanan hâline gelir. Her toplumda sapkınlıklar görünür ve onanır hâle geldiğinde o sapkınlıklar normal olarak kabul edilmeye başlanır.

Cinsiyetçi konuşuyorsunuz. Ona ‘çocuğum’ diyebilirsiniz ama ‘oğlum’ diyemezsiniz. Çünkü çocuk erkek veya kadın olacağına ileride kendisi karar verir.

Geçenlerde müzikoloji alanında çalışan bir Türk akademisyen ABD’deki bir üniversitede görev almak için Zoom üzerinden mülakata girer. Amerikalı profesörler adama bir ara medeni durumunu sorarlar. O da: “Evliyim ve bir oğlum var” der. Amerikalı profesörlerden biri adama çemkirir: “’Oğlum’ da ne demek? Cinsiyetçi konuşuyorsunuz. Ona ‘çocuğum’ diyebilirsiniz ama ‘oğlum’ diyemezsiniz. Çünkü çocuk erkek veya kadın olacağına ileride kendisi karar verir.” Arkadaş şoka girer. Amerikalılar mülakat sonunda arkadaşı bu cevabı yüzünden kabul etmediklerini açıklarlar.

Bugün gelinen noktada Batı’da sapkınlıklar masum, mazlum ve meşru kabul ediliyor. Devletler sapkınlara özel muamele, müsamaha, kanuni koruma sağlıyorlar. Bunun kılıfı da eşitlik, insan hakları ve özgürlükler... Bu yönde hukukun bütün temellerini yok sayan uygulamaları bile hayata geçiriyorlar. Geçen haftalarda Deutsche Welle televizyonunda seyrettim. Norveç’te on yaşındaki bir erkek çocuğu kendini kız gibi hissettiğini söylüyor. Kız gibi giyinmeye başlamış. Nüfus müdürlüğüne gitmiş, bir form doldurmuş. Çocuğun beyanı üzerine kütükte cinsiyeti “kadın” olarak değiştirilmiş. Ebeveynin rızası, onayı, mahkeme kararı olmadan... Halbuki çocuklarla ilgili başka bir mevzu olsa bir sürü hukuki formalite isterler.

“İnsan insanın kurdudur” diye diye insanları kurt hâline getiren Batı’da insanın yabanlaşması asosyalliğe, sanallaşmaya, kötü alışkanlıklara ve sapkınlıklara yol açıyor. Çeşit çeşit sapkınlıkların ilk harflerinden oluşan kısaltmaya her on senede bir yeni bir harf veya işaret ekleniyor. Buna başka harflerin de ekleneceği açık. Çünkü sapkınlığın sınırı yok. Kapı bir kere açıldı mı bütün rezillikler içeri giriyor. Batı dediğime bakmayın, maalesef bizde de bu yolda kötü bir gidişat var. Ülkemizde kadın gibi giyinen bazı şarkıcıların ta 1950’lerden itibaren toplum katında ne kadar meşhur olduklarını, nasıl itibar gördüklerini unutmayınız. Sapkınlıklar her yerde sadece görünür olmakla kalmıyor, bir de “gurur” adı verilen günlerde, haftalarda, aylarda dünya çapında kutlanıyor. Bizimkiler “gurur” anlamına gelen “pride” kelimesini Türkçe’ye “şeref” anlamında “onur” diye çevirmişler. Buradan bizdeki rezilliğin düzeyini anlayabilirsiniz.

Sapkınlıklar her yerde sadece görünür olmakla kalmıyor, bir de “gurur” adı verilen günlerde, haftalarda, aylarda dünya çapında kutlanıyor.

Meşhur dijital platformlar bir filmi veya bir diziyi yayınlayabilmek için mutlaka sapkınlık sahneleri olmasını şart koşuyorlar. Senaryolara bu yönde müdahale ediyorlar. Geçen yıllarda bir platformda bir İngiliz polisiye dizisi seyrettim. İlk sezonun konusu bir sahil kasabasında bir erkek çocuğun öldürülmesiydi. Dizinin sonunda çocuğu sürekli olarak cinsel olarak istismar eden ve sonuçta onu öldüren yetişkin adam, savunma olarak çocuğu “kalpten sevdiğini,” aslında öldürmek istemediğini söylüyor. İşin içine masum “sevgi” lâfı girince anlayın ki pedofiliyi de yakında meşhur sapkın kısaltmaya ekleyecekler. Çünkü teşhir, teşviktir. Göstermek benimsetmenin ilk adımıdır. Normalleştirmenin çok önemli bir boyutudur. Gösterilen bir süre sonra kanıksanan hâline gelir.

Meşhur dijital platformlar bir filmi veya bir diziyi yayınlayabilmek için mutlaka sapkınlık sahneleri olmasını şart koşuyorlar.

Her toplumda sapkınlıklar görünür ve onanır hâle geldiğinde o sapkınlıklar normal olarak kabul edilmeye başlanır. Eski Yunan, Hint, Çin, Roma, vb. bütün düzenlerde refah çoğaldıkça sefihleşme, sefilleşme, yozlaşma yaygınlaştı. Önceden rezillik olarak görülen sapkın fiiller giderek erdem ve imtiyaz olarak görülmeye başlandı. Bu çürüme süreci belli aşamalar hâlinde yaşandı, bugün de öyle yaşanıyor. İnsanlar bunu tedrici olarak yaşadıkları için bir aşamadan diğerine geçtiklerini fark etmeleri kolay olmuyor. Peki sapkınlıkları meşrulaştırma sürecinin aşamaları neler? Sırasıyla izah edelim...

Birinci aşama görünmezliktir. Toplumlarda her zaman gayri-meşrû, ve sapkın işleri yapanlar vardır. Bu gibi sapkınlıklara dini kurumlar manevi otoriteleriyle, hukuk sistemi cezalarıyla, toplum da kınama yaptırımları ile karşı dururlar. Sapkınlığa verilen ağır cezalar vardır. Kimse o yüzden açıktan açığa bu işleri yapma cesaretini gösteremez.Toplum bu işler uluorta yapılmadıkça onlara yaptırım uygulamaz. Toplumun genelinde bu normal kabul edilmedikçe sapkınlıklar o toplumu şirazeden çıkarmaz.

Sapkınlığa verilen ağır cezalar vardır. Kimse o yüzden açıktan açığa bu işleri yapma cesaretini gösteremez.Toplum bu işler uluorta yapılmadıkça onlara yaptırım uygulamaz.

İkinci aşama görünürlüktür. Toplumlarda ahlâk bozuldukça sapkınlıklara meyil de artar. Parası çoğalanın nefsi kabarır. Her yerde insanın nefsinin önünde otoban, kalbinin önünde ise taşlı tarla vardır. Bu şekilde evvelden gizlice yapılan bu sapkın fiiller sağda- solda görülmeye ve gösterilmeye başlanır. Sapkınlık vakaları kınama tonunda haberlere geçer. Fakat bu şekilde sapkınlığın yaygınlaştığı anlaşılır.

Üçüncü aşama sapkınlığın mizahını yapmaktır. Ahlâksızlığı ve sapkınlığı yol edinenlerin “normal” kabul edilmesinin başlangıcı, onların komik görülmesi ve gösterilmesidir. Bu aşamada efemine erkekler filmlerde, televizyonda, tiyatroda gülünç karakterler olarak yer alır. Ülkemizde de böyle oldu. Sapkınlığı komik gösteren kişiler 1990’larda televizyonlarda cirit atıyorlardı. Her türlü edepsizliği, laçkalığı sergileyen bu tiplere insanlar çok gülerlerdi. Böylece rezillikler normalleştirildi. Bugün orta yaşlarda olan bazı sapkın tiplerin hal ve hareketlerine bakınca, bu kişilerin çocuk yaşlarda izledikleri bu tipleri taklit ettiklerini görmek mümkün.

Dördüncü aşama hoşgörüdür. Bu aşamada sapkınların insani özelliklerine dikkat çekilir. Onların da çektikleri acılar, ana-baba sevgisi, hayat çileleri vardır. Bu şekilde sadece sapkın insanlara değil sapkınlıklarına karşı da hoşgörü üretilir. Onlarla kurulan duygusal özdeşlik, onları normal görmeye sevk eder. Bunun ilk örneklerinden birisi 1980’lerde yapılan bir Hollywood filmiydi. Filmde AIDS’e yakalanmış bir sapkın adamın çektiği acılar tasvir ediliyordu. Acı çeken, son demlerini yaşayan bir insana merhamet edilir elbette. Ama bu merhamet duygusunun aslında sapkınlığı meşrulaştırmada kullanıldığı da açıktır. Bu aşamada sapkınlıklara verilen hukuki cezalar kaldırılır.

Beşinci aşama normalleştirmedir. Bu aşamada sapkınlıklar ahlâkî göreceliliğe tabi tutulur. Yani sapkın olmayan insanlar “ben öyle değilim, ama o da öyle” diyerek, “farklılıklara saygı duymak lâzım” diyerek ahlâksızlığı meşrulaştırmaya başlarlar. Kendi doğru tanımlarını güya bu şekilde koruduklarını düşünürler. Elbette bu çok yanlıştır. Bu şekilde doğru ve yanlış kavramları birbirine karışmaya başlar. Bu aşamada sapkın kişilerin aslında ne kadar meziyetli, kabiliyetli, donanımlı olduğu propagandası da yapılır. Meşhur şarkıcıların, sanatçıların, akademisyenlerin, sporcuların sapkınlıkları özellikle belirtilmeye başlanır. Bu meşhurlar sapkınlığı destekleyen hareketlerin ön sıralarında görülmeye başlar.

Meşhur şarkıcıların, sanatçıların, akademisyenlerin, sporcuların sapkınlıkları özellikle belirtilmeye başlanır. Bu meşhurlar sapkınlığı destekleyen hareketlerin ön sıralarında görülmeye başlar.

Altıncı aşama normatifleştirmedir. İki nesil, yani 50 sene saydığımız beş aşama ile geçtikten sonra son aşama olan normatifleşmeye gelinir. Bu aşamada sapkın olmak sadece olağan değil olması gereken bir şeymiş gibi sayılmaya başlanır. Sapkın olmayanlara garip gözle bakılır, onlara karşı ayrımcılık yapılır. Birçok insan, nefislerinin vehmiyle kendilerini sapkın sayıp o kervana katılırlar. Bu aşamada sapkınlar kendi aralarında bir güç şebekesi kurmaya başlarlar. Bir yerde bir iş mi var, hemen kendi sapkın çevrelerinden birilerini oraya yerleştirirler. Siyasette, ticarette, akademide, medyada güçleri artar. Bu güce dayanarak sapkınlıklara karşı çıkan kesimleri, özellikle dini önderleri ve inançları hedef alıp karalamaya başlarlar. Onların paraya ve güce dayanan saldırıları karşısında ahlâklı kesimler sinmeye başlar. Bugün Batı bu aşamaların sonuncusuna geldi. Cinsiyet insanın bir parçası olmaktan çıktı, onun yerini yanlışı-doğrusu olmayan bir kaba cinsellik aldı.

Sapkınlıkların normalleşme ve normatifleşme sürecinde sapkınlıklara karşı olanların dayandıkları tezler ve takip ettikleri yöntemlerin de rolü vardır. Meselâ Batı’da Katolik kilisesi ve muhafazakârlar, sapkınlıkları önceleri Tanrı’nın yasakladığı işler olduğu için lânetliyorlardı. Sonra sapkınlıkların insan tabiatına aykırı olduğunu, sonraları hastalık olduğunu, daha sonra da hastalık olmasa bile toplumun temeli olan aileye zarar verdiğini savundular. Tezleri ilahi dayanaktan çıkıp rasyonel dayanağa yaslanmaya başladı. Oysa rasyonel izahlar ahlâkî, yani normatif değil, genellikle işlevsel izahlardır. O yüzden sapkınlığa karşı yapılan bu itirazların her biri sapkınlar tarafından yine rasyonel ve işlevsel argümanlarla çürütüldü. Sonunda kilise ve muhafazakârlar en sonunda sapkınlıklara karşı müsamahalı olunması gerektiğini kabul ettiler. Şu anda ise bu konuda hemen hiç bir itirazları kalmadı.

Bizde de benzeri rasyonel ve işlevsel argümanları kullananlar var. Aslında bu şekilde süreci normalleştirdiklerinin farkında bile değiller. Çünkü sapkınlıklara yanlış işlere yol açtığı, düzeni bozduğu, aileyi yıktığı, toplumu zayıflattığı gibi işlevsel gerekçelerle karşı çıkmak demek, aksi yönde ileri sürülecek işlevsel cevapları davet etmek demektir. Müminler için Allah’ın hükmünün hikmetini düşünmek başka, o hükmü bir takım rasyonel ve işlevsel gerekçelere dayandırmak bambaşkadır. Asıl mesele, ilkeyi üstün tutup bu söylemsel ve hesapçı batağa hiç girmemektir.

Bu gibi sapkınlıklar hususunda müminlerin duruşu bellidir.Müminler için sapkınlık, ona sadece kanunlar, devlet, toplum, dünya öyle dediği için öyle değildir. Allah ve Rasûlü ona öyle dediği için sapkınlıktır. Burada başka önemli bir ilke var. İslâm’da kişilerin kötü fiilleri ile insanlıkları birbirinden ayrılır. İnsana değil, işlediği çirkin fiile buğzedilir. Ama insandır diye tuttuğu yol ve işlediği fiil de normal görülmez. O fiili yol yapanların doğru yola girmesi için çaba gösterilir. Bu da sürekli polemik ile değil, insanlara irfan üzerinden ulaşarak yapılır.