Tezkereden sonra ilk an: Bu kez sarılmayı öğrenmişti

ALİ OTURAKLI
Abone Ol

Çünkü bu er; silahtan ve vatandan başka bir şeye sarılamamaktan dolayı, özlediklerinden çok “sarılmayı” özlemişti. Belki de o, vatani görevi boyunca, sarılmayı hiç talim yapmayarak öğrenmişti.

Saçlar kısa. Surat yanmış. Bu yanıklığın sebebi güneşte kalmak da olabilir, dondurucu soğuk da. Bir sürü bina ve yüz var. Buna şaşkın. Sigara içen sayısı çok az ve yerler çöp dolu. Buna da şaşırmış. Ama bir rahatlama da var. E, borcunu ödemiş.

Askerden dönen herkesin yaptığı gibi o da sarılmaya başlayacak. Tek tek sarılacak. Zaten askerden dönenin en çok yaptığı şey sarılmaktır. Yemin töreninden sonra çavuşuna, onbaşına, teğmenine sarılmıştı. Ancak bu sarılma, silah arkadaşlığına has bir kucaklaşmaydı. Sivilde karşılaşsalar bile, o an gibi sarılamayacaklardı belki.

Bir rahatlama da vardı. E, borcunu ödemişti. Tek tek sarılacaktı. Çünkü bu er; silahtan ve vatandan başka bir şeye sarılamamaktan dolayı, özlediklerinden çok “sarılmayı” özlemişti. Belki de o, vatani görevi boyunca, sarılmayı hiç talim yapmayarak öğrenmişti. Çünkü erkek adam öyle ha diye sarılmaz. Sarılsa bile etraftakilere malzeme vermemek için o sarılma anında bilerek bazı açıklar verir. Askerden, yani “en erkek yerden” dönen kişinin “erkek olma kondisyonunu” kimse sorgulayamaz. O, dilediğince sarılır ve tam olarak öğrenmiş olduğu bu yeni sarılmayla; askerken önceki sarılmalarında etraftakilere verdiği tüm açıkları kapatır. O açıkları kucaklayarak, o açıkların görünme ihtimalini de kendini siper ederek yok eder.

Şafak; gündüzün başını çıkardığı, güneşin doğduğu andır. Bu an, tüm insanların kaderiyle sarılma anıdır. (Bitmiş olan) Gün, gece karanlığa sığınarak sarılmayı öğrenir. Gece ise, verdiği tüm açıkları kapatarak bir şafak vakti kaderini kucaklar.

“Şafak kaç?” şakası veya ritüeli ile karşılaşır, sokağına gelince. Biraz oylanır ve “Peygamber Ocağı”ndan “Baba Ocağı”na geçiş süreci başlar. Artık “ocak” kelimesinin manasına mahirdir. Peygamber Ocağı’nda edindiği bu mana ile, daha önce defalarca girip çıktığı evinin bir “ocak” olduğunu bilerek geçer içeri.

“Görev tamam.” der sarılır. “Görev tamam.” cümlesi sivilde bir komutana kurulmaz. Bu cümle sadece onun içindir. O aslında hep, ilk ona sarılmıştır: Ve anası (askere gidene kadar anne derdi).

O artık mahallesince tam erkektir. Kendisinin yeni kokusunu fark etmiştir. Bu yeni kokusunu aslında bir yerden anımsamıştır. Sarılır. Yeni kokusuyla, onun kokusunu ölçüp; içinden vicdanına “Görev tamam.” der: Ve babası.

Sarılır. An kollar. Bu kollama, eğitimini tamamlamış bir kollamadır. Sarılma biter. Karşısındakinin kazağının kolunu tutar ve ufak ufak kendine burkar. Bu saçma eylemi sevgiyle yapar. Karşılığında ise; yüzünde usul usul gezinen bir elin tersi vardır. Dolanan bu el tersi, o yüze sevgi ve hasret sürer. Bir daha sarılma gerçekleşir. Az önceki gibi değildir bu sarılma: Özlemini, elinin tersiyle toprağa atıp serpmiş bir sevginin; kendine geldiğine inanma çabasıdır. Tezkerelinin kulağına şu söylenir: “Bir daha askere gitme olur mu?”: Ve yâr.·

· Vatana nefes aldıran, dönüşte sarılarak nefes bulan bu bahriyeli askerin tezkere sonrası ilk buluşmada kızı getirdiği yere bakın: Ve Tünel Akvaryum.

Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.