Üç güzeller

MUSTAFA TİMURİ
Abone Ol

“AHENK MUSİKİDEN NEŞET EDER”

İsmet Özel

İnsanın kendi seçtiği ahenk ile benimsediği düşünce arasında bir rabıta olduğu kabul edilebilir. Ahenk en bariz biçimiyle insanın musiki ile olan münasebetinden neşet eder. Itrı dinlemekten sıkılan bir adamın Süleymaniye mimarisinden tad alabileceğini mümkün sayamayız. Hafız Post’a yaklaşamamış olan birisi Doğu Medeniyeti’nin (daha da daraltalım; Osmanlı Medeniyetinin) övgüsünü yapıyorsa ne yaptığından habersiz bir kimsedir şüphesiz. Basit gözlemlerle anlaşılacaktır ki, insanın bağlı olduğu ahenk hangi seviyede ise o insanın düşünme seviyesi de aynı seviye çevresindedir. Bağlı olduğu ahenk, dolmuş şarkıları, gazino müziği seviyesinde olan insan dünyayı aynı seviyeden kavrayabilir. Düşünüş ve kavrayış seviyesi bu müziği yaşatacak, bu müziği devam ettirebilecek kırattadır. Böyle birinin yüksek seviyeli düşünceleri ne anlaması ne de aktarması mümkün olabilir.

İsmet Özel

“İNSAN DÜNYAYA YÖNELMİŞ BİR HAREKETTİR”

Frantz Fanon'ın hayatı filme uyarlandı.

İnsan dünyaya yönelmiş bir harekettir, hemcinslerine yönelmiş bir hareket. Hem tutsaklığa ya da fethe götüren bir ayaklanma, bir meydan okuma, bir saldırı hareketi; hem de bir sevgi eylemi, bir benlik ya da nefs tavrı, bir kendi-olmak istidadı, yani şu etik orientasyon (ahlaki yöneliş) denen sürecin nihai merhalesi. Başkaları bazında her bilinç, eş zamanlı olarak ya da nöbetleşe, hep bu iki unsuru, yönelme eyleminin bu iki cüzünü yansıtma yetisine sahip görünmektedir. Sevdiğim kişi benim ‘erkeklik’ tavrımı tanıyıp onaylayarak beni güçlendirirken ‘başkaları’nın sevgi ve hayranlığını kazanma ihtiyacı da topyekun dünya görüşüm üzerinde değer yaratıcı bir yapı yükseltecektir.

Frantz Fanon

“AŞK, ÇILGINLIKTIR”

Ali Şeriati, İranlı Müslüman sosyolog.

Aşk, çılgınlıktır. Çılgınlık ise ‘anlayış’ ile ‘düşünüş’ün bozulmuşluk ve yıpranmışlığından başka bir şey değildir. Oysa sevgi tırmanışının doruğunda, beyin ötesini aşar, anlamayı ve düşünmeyi de yerden çekip, doğuşun yüksek doruğuna götürür. Aşk, sevgilide içinin çektiği güzellikleri yaratır. Oysa sevgi, içinin çektiği güzellikleri sevgilide görür, bulur. Aşk, büyük güçlü bir kandırmacadır. Oysa sevgi; sonsuz, salt, dosdoğru, içten bir doğruluktur. Aşk, denizin içinde boğulmaktır. Oysa sevgi, denizin içinde yüzmektir. Aşk, görme duyumunu alır, oysa sevgi, verir. Aşk, kabadır, şiddetlidir. Bununla birlikte dayanıksız, güvensizdir. Oysa sevgi, tatlıdır, yumuşaktır. Bunun yanı sıra dayanıklı, güven içindedir. Aşk hep kuşkuyla bulunur. Oysa sevgi, baştan başa kesin inançlıdır. Kuşkuya yer vermez. Aşktan içtikçe kanarız, sevgiden içtikçe susarız. Aşk korundukça eskir. Oysa sevgi yenilenir… Aşk, kendinden yanadır. Bencildir, kendisi için ister. Kıskançtır. Sevgiliye tapar, onu kendi için över. Oysa sevgi, sevilenden yanadır, sevilencildir. Sevgili için ister. Kendini sevdiği kişi için ister. Onu onun için sever. Kendisi ortada değildir.

Ali Şeriati