Üstümde Starlink uyduları içimde ahlak yasası

AHMET MELİH KARAUĞUZ
Abone Ol

İçinde yaşadığımız zamanlarda teknoloji kapitalizmi her alana sızmakta, girilmedik kılcal bırakmamaya yemin ederek varlığını ve hükümranlığını güçlendirmenin yollarını aramaktadır.

Yaşadığımız zamanda gözetim altında tutulmak, bizlerin gönüllü bir şekilde kabul ettiği, hatta bizzat kendimizi maruz bıraktığımız bir olgu olarak öne çıkıyor. Devletlerin güvenlik, sistemlerin doğru çalışması ve verimlilik gibi sebeplerle hayatımızın her alanına dâhil ettiği gözetim sistemlerinin yanında bugün bizler, sosyal ağlar vasıtasıyla devletin girmediği bize ait olan alanların da gözetlenmesini sağlıyor ve bunları büyük bir iştahla bizim dışımızda kalanların seyrine açıyoruz.

Sosyal ağların yükselişe geçtiği ilk yıllarda hemen herkesin gündeminin ilk sırasında olan mahremiyetin ortadan kalkıyor olduğu kaygısı, son yıllarda yerini bir alışkanlık ve kabul edilmişliğe bıraktı. İlk yıllarda özellikle bireylerin kendi özel hallerini paylaşması üzerinden ilerleyen tartışma, teknoloji kapitalizmi şirketlerinin bu mahremiyet üzerinden yükseldiğinin anlaşılması sonrası bir anda kesildi ve kimsenin üzerine çok fazla konuşmadığı ama hala zihnin alt katmanlarında sorun olarak görülen bir olgu haline geldi.

Bireyler olarak bizler, aldığımız hizmetlerin karşılığının mahremimize dair tüm bilgileri teknoloji kapitalizmi şirketleri ile paylaşmak olduğunu kabul ettiğimizde, bu alışverişe dair herhangi bir itirazda bulunmadık. Hal böyle olunca da aldığımız hizmetlerin karşılığı olarak ödemelerimizi daha çok gizlilikten vazgeçerek yapmaya devam ettik ve ediyoruz. Teknoloji kapitalizmi şirketleri de büyük bir iştahla, sızamadığı tüm alanların bilgilerini toplamak için çalışmalar yürütmeye, yeni teknolojilerini büyük bir sevinçle duyurmaya ve hayatımıza yeni oyuncaklar sokarak kârlarına kâr katmaya devam ediyorlar.

Üstümde Starlink uyduları

Teknoloji kapitalizmi şirketlerinin en büyük alametifarikalarından bir tanesi teknolojiyle birlikte oluşan uçurumu kapatmak için çalıştıkları vaadini sunmak ve bu vaadin arkasında daha derin uçurumlar oluşturarak bireylerin hayatlarını da satın almaları. Twitter, Facebook, YouTube başta olmak üzere aklımıza gelen tüm sosyal medya ağları bizlere, bilgiye daha hızlı erişim, habere hemen ulaşma, herkesin sesini özgürce duyurma vaatleri sunarken bir yandan kişisel verileri kullanarak seçim sonuçlarına müdahil olmakta, satın alma pratiklerini şekillendirmektedirler.

Facebook CEO’su Mark Zuckerberg’in ekonomik anlamda ciddi uçurumları olan ve dijital uçurum konusunda da dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olan Hindistan’ı ziyaretinde “Burası sınırsız potansiyele sahip harika bir ülke. Hindistan’ın yarısında internet yok, var olan da pahalı, size uygun fiyatlı internet hizmeti vermek istiyorum.” demesi de hayırsever bir davranışın ötesinde, tüm ülkenin seçmen profilini çıkarmaya dönük bir çabaydı. Cambridge Analytica skandalının Facebook üzerinden gelişmesinin de buradan bakınca bir sürpriz olmadığı hepimiz için aşikâr.

Dünyanın her yerini internet kablolarıyla döşemek aynı zamanda dünyanın her karesini verileştirmek, verilerle anlamlı hale getirmek ve bununla birlikte de istihbarat faaliyeti yürütmek demek. Bugün internete bağlı her cihaz, kullanıcısının bilgilerini şirketlere vererek aslında bizlere muhbirlik yapan birer araca dönüşüyor. Burada klasik istihbarat ağlarından farklı olarak kendisini ifşa eden bizler, bizi ifşa edeni bilmemize rağmen ondan kaçmıyoruz. Elbette burada bahsettiğimiz istihbarat faaliyeti filmlerden zihnimize kazınandan farklı olarak, bizim sağlık durumumuz, kullandığımız yollar, beğenilerimiz, ilgi alanlarımızı oluşturuyor ve şirketlerin kâr etmesi sürecinde kullanılıyor. Ancak unutmamak gerekir ki istihbarat her zaman istihbarattır.

Mark Zuckerberg gibi son yılların parlayan isimlerinden olan Elon Musk da internetsiz bir dünyanın eşitsiz bir dünya olacağını ve dünyanın her yerine hızlı, ucuz internet sağlamanın önemli bir ideal olduğunu söyleyen isimlerden. Twittter’ı satın almasıyla birlikte teknoloji kapitalizmi içerisindeki yerini sağlamlaştıran Musk, “Starlink” projesiyle birlikte tüm dünyaya, uydular aracılığıyla internet vermeyi hedeflemekte, bu sayede ucuz ve erişilebilir interneti herkesin hizmetine sunmayı vadetmektedir. Bugün gökyüzünde uçan 2 bin 500 aktif Starlink uydusu mevcut. Aslında, gökyüzüne baktığımızda bizi sürekli takip eden istihbarat ağlarını görüyoruz.

Musk’ın devrimsel olarak nitelendirdiği ve bir yanıyla da devrimsel olan bu faaliyete benzer diğer faaliyeti de şüphesiz Tesla markası üzerinden inşa ettiği yeni otomotiv endüstrisidir. Henry Ford’un geliştirdiği tekniğe benzer bir teknik kullanarak sürekli daha düşük maliyetli otomobiller üreten Musk, elli yıldan uzun süredir ar-gesi yürütülen elektrikli otomobilleri kabul edilebilir ve kullanılabilir kılmıştır. Satış sayıları her geçen gün artan Tesla marka araçların gelir modelini oluşturan şeyse araçların yapay zeka destekli sürüş destek ekipmanları aracılığıyla topladığı veriler. Ne kadar çok Tesla satılırsa o kadar çok veri toplanabiliyor. Toplanan verilerse ülkelerin yol ağları, trafik yoğunluğu, sürücülerin sürüş dinamikleri, ırk veya etnik köken, dini veya felsefi inançlar, cinsel yönelim, cinsel yaşam ve siyasi görüşler hakkında bilgiler ve sendika üyeliği gibi hemen her konuda veriyi içeriyor.

İçimde ahlak yasası

18. yüzyıl İngiliz filozofu ve sosyal reformcu Jeremy Bentham, gözetim (surveillance) konseptini, toplumun daha etkili bir şekilde yönetilmesi ve suçun önlenmesi amacıyla kullanabileceğini öne sürerken inşa edilecek panoptik düzenin rızaya dayalı ve bu kadar geniş ölçekli olacağını muhtemelen düşünmemişti.

Panopticon'un temel özelliği, insanların sürekli olarak gözetim altında hissetmelerini sağlamasıdır. Bireylerin ne zaman izleneceğini veya izlenmediğini bilememeleri, toplumsal düzenin sürdürülmesine katkıda bulunur. İnsanlar, sürekli potansiyel gözlem altında oldukları bilinciyle kendi davranışlarını kontrol etmeye başlarlar. Bu nedenle, suç önleme ve toplumun düzenlenmesi açısından etkili bir yöntem olarak görülür. Bugünse kurulan teknoloji kapitalizmi düzeninde gözlem altında olanın, gözlemlendiği hissini aşarak, sürekli gözlemlenme arzusu içerisinde hareket etmesi belki de teknoloji kapitalizminin en büyük devrimidir diyebiliriz. Çünkü verilerin nasıl toplandığı ve ne için kullanıldığı herkesin malumudur. Takipçilerimizin bizi gözetleyenler olduğunu biliriz ve amacımız daha çok gözetleyene ulaşmaktır. Çünkü gözetim de artık bir ekonomi yaratmıştır. Hem şirketler hem de bireyler için. Bu ekonomiden pay almanın yoluysa hem muhbir hem de gözetlenen olma rollerini kabul etmekten geçmektedir.

Teknoloji kapitalizmiyle zorunlu hale gelen kullanıcı bilgilendirme formları, veri işleme süreçlerinin kişilere açıklanması, kişisel verilerin korunması gibi formlar aslında karşılıklı rıza beyanı sağlayarak yarın çıkacak sorunları önlemek amaçlı geliştirilen kaçış yollarıdır. Gönüllü kulluğun rızaya ve sözleşmeye dayalı olduğunun herkese ilanıdır.

İçinde yaşadığımız zamanlarda teknoloji kapitalizmi her alana sızmakta, girilmedik kılcal bırakmamaya yemin ederek varlığını ve hükümranlığını güçlendirmenin yollarını aramaktadır. Teknoloji kapitalizmi karşısında bireyi koruyacak güçlü bir mekanizma, yasal bir korunak hala inşa edilmemiştir. Kaldı ki şair bir kere daha haklıdır. “Yasa mı? Kimin için? Neyi berkitir yasa?/ İster gözünü oğuştur, istersen tetiği çek / idam mangasındasın içinde yasa varsa.”