Arap siyasetinin dâhi komutanı : Amr B. El-Âs

HABER MASASI
Abone Ol

İslam'a geç girmesine ve Hz. Peygamber'le (sav) çok az bir süre birlikte olmasına rağmen Amr onun hem komutanı, hem elçisi, hem zekât âmili, hem kâtibi, hem de valisi olma imtiyazını elde etmiştir.

İmam Şa'bî, Arap dâhilerinin 4 kişi olduğunu söyler: Bunlar Muaviye b. Ebî Süfyan, Amr b. el-Âs, Muğire b. Şu'be ve Ziyad b. Ebih. Ona göre Muaviye, ağır (teenni) davranmada ve yumuşak huylulukta, Amr b. el-Âs karışık ve içinden çıkılmaz meselelerde, Muğire b. Şu'be belli ve büyük meselelerde, Ziyad ise büyük küçük her işte dâhidir. Amr b. el-Âs'ın siyaset alanındaki dehasını, devlet idaresindeki başarıları açıkça ortaya koyar.

En belirgin özelliği, hem İslam öncesi dönemde ve Hz. Muhammed'in (sav) peygamberliği sürecinde, hem de Hulefâ-i Râşidin dönemi ile Emeviler devrinde siyasetin en önemli aktörlerinden biri olmasıdır. Zira o, İslam öncesinde Habeş muhacirlerini geri getirmek üzere gönderilen Kureyş heyetine başkanlık ederken, Hz. Peygamber (sav) döneminde seriyye komutanlığı yapmış, Hz. Ömer zamanında Mısır'ı fethetmiş, nihayet Emevilerin ilk halifesi Muaviye döneminde de olağanüstü yetkilerle yönettiği Mısır'da valilik yaparken vefat etmiştir.

Putperestlik izleri İslam'ı geç kabul eden ve bir süre Müslümanlara karşı mücadele veren Amr b. el-Âs, İslam öncesinde de Mekke'nin önde gelen siyasî figürlerinden biriydi. O dönemde Mekke aşiretleri bu putlara (solda) tapıyorlardı.

Amr b. el-Âs, Mekke'de Kureyş kabilesinin en önemli kollarından biri olan Sehmoğulları ailesine mensuptur. Babası Âs b. Vâil kabilenin reisidir. Küçük denecek yaşta evlenip hayata atılan Amr, olgunluk çağına gelinceye kadar Arapların en gözde mesleği olan ticaret ile meşgul olur ve üstün kabiliyetiyle ticaret kervanlarına reislik edecek duruma gelir.

İslamî tebliğin başlamasıyla Sehmoğulları, ilk Müslümanlara düşmanlık eden ve İslam'ın yayılmasını önlemek isteyen kabileler arasında yer alır. Bu faaliyetlerde kabilenin üyesi ve reisin oğlu sıfatıyla Amr b. el-Âs da aktif görev almıştır. İlk olarak Habeşistan'a giden Müslümanları geri getirmek üzere Necaşî'ye Mekke elçisi olarak gider. Mekke'nin Müslümanlar üzerine düzenlediği seferlerin hazırlanmasına katkı sağlamak amacıyla Mekke dışındaki müşrik Arapların Kureyş ordusuna dahil edilmesi için propaganda faaliyetlerine katılır. Nihayet Uhud ve Hendek savaşlarında müşrik ordusunda komutanlık yapar.

Mekke müşriklerinin Hendek Savaşı başarısızlığından sonra Mekke siyasetinden çekilen Amr b. el-Âs, Taif'te bulunan çiftliğine çekilip burada Hz. Peygamber (sav) ve onun tebliği hakkında daha sağlıklı bir değerlendirme yapma imkânı bulur. İşte bu inziva hayatı, onun İslam dinini kabulü sürecinde önemli bir adım olacaktır.

Taif'ten ayrıldıktan sonra Mekke müşriklerinin arasına dönmeyip Habeşistan yolunu tutan Amr, Necaşî ile yaptığı görüşmede onun da aynen kendisi gibi İslam hakkında olumlu kanaat taşıdığını öğrenince derhal Arap Yarımadası'na geri döner. İslam'ı kabule niyetlenen yakın dostu Halid b. Velid ile birlikte Müslüman olmak üzere Medine'ye giderek son muhacirler arasına katılır.

Medine'nin tılsımları Amr b. el-Âs, Müslüman olmak üzere İslâm'ı kabule niyetlenen yakın dostu Halid b. Velid ile Medine'ye giderek son muhacirler arasına katılır. Sağda Medine'nin tılsımı olarak kabul edilen levhalar görülüyor.

Mısır Fatihi
Müslüman olmadan önce Mekke'nin ileri gelen şahsiyetlerinden biri olan ve Kureyş ordusu komutanı olarak vazife yapan Amr b. el-Âs, İslam'a girdikten sonra da Hz. Peygamber'den (sav) itibar görür ve önemli vazifelere getirilir. Nitekim H. 8 (M. 629) yılında Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer gibi şahsiyetlerin birer asker olarak görev aldıkları Zâtüs's-Selâsil gazvesinde komutan olarak görevlendirilir. Hz. Muhammed (sav), Amr'ın sadece askerî tecrübelerinden faydalanmakla yetinmemiş, onu zekât memurluğu ve Umman valiliği gibi görevlere de getirmiştir.

Hz. Muhammed'in (sav) vefatından sonra halife olan Hz. Ebûbekir, karşılaştığı ilk ciddi devlet problemi olan ridde (dinden dönme) olaylarının bastırılmasında Amr b. el-Âs'dan yardım ister ve onu Kudaa kabilesinden irtidat edenlerin üzerine gönderir. Bu görevini başarıyla tamamlamasının ardından Şam fetihlerinde görevlendirilir. Ecnâdeyn ve Yermük gibi önemli savaşlarda ordu komutanlığı yapan Amr, Dımaşk ve Kudüs gibi şehirlerin fethine iştirak etmiş, ayrıca birçok Şam beldesinin Müslümanların eline geçmesinde önemli katkılar sağlamıştır.

Şam fethi tamamlandıktan sonra halife Hz. Ömer'den Mısır'a sefer izni alır ve H. 18 (M. 640) yılında 4 bin askerle harekete geçer. Yaklaşık 2 yıl içinde hiçbir komutana nasip olmayan büyük zaferlerle Mısır fethini başarıyla tamamlayarak Mısır Fatihi unvanı alır. Bunun üzerine Hz. Ömer kendisini Mısır'ın ilk valisi olarak görevlendirir.

Hz. Ömer'den sonra halife seçilen Hz. Osman zamanında da valilik görevini devam ettiren Amr b. el-Âs, daha sonra yerini Abdullah b. Sa'd'a devreder. Hz. Osman'ın halifeliğinin son 5 yılında meydana gelen iç karışıklıklar esnasında siyaset sahnesinin gerisinde duran Amr, daha sonra Hz. Ali ile Muaviye arasında gerçekleşen iktidar mücadelesinde Muaviye tarafında yer alır. Bu mücadelenin dönüm noktasını teşkil eden Sıffin Savaşı sonucundaki tahkim hadisesi ve 1 yıl sonra gerçekleşen hakem olayında etkin rol oynar. Hakem olayında Muaviye'nin halife ilan edilmesini sağladıktan sonra da onun tarafından tekrar Mısır valiliği görevine getirilerek H. 43 (M. 663) yılındaki ölümüne kadar bu görevde kalır.

Sosyal barışın mimarı
Amr b. el-Âs valiliği döneminde de Mısır'da başarılı hizmetler görmüş, buranın asıl halkı olan Kıptîlere geniş hürriyetler vermek suretiyle onların güven ve desteğini kazanmış, bunun sonucunda Kıptîlerle Araplar arasında bir toplum bütünlüğü ve sosyal barış tesis etmeyi başarmıştır. Bu sayededir ki, onun idareciliği döneminde Mısır ülkesinde yoğun bir İslamlaşma faaliyetine şahit olunmuştur.

Vali Amr, bölgede İslamlaşmanın yanında halkın sosyal ve iktisadî menfaatine dönük bazı icraatlar da gerçekleştirir. Kendisinden önce işlevsiz hale gelmiş olan Nil kanalını yeniden hizmete açmak suretiyle ülkenin tarım ve ticaret hayatını yeniden canlandırır. Ayrıca Mısır topraklarının merkezinde Fustat isimli yeni bir şehir kurmuş, buraya günümüzde hâlâ ibadethane olarak kullanılan, kendi adını verdiği büyük bir cami inşa etmiştir.

Özetle o, İslam öncesi döneminde olduğu gibi, başlangıçta Hz. Peygamber (sav), arkasından Hulefâ-i Râşidîn ve nihayet Emevîler devirlerinde devletin en üst kademelerinde idarecilik yapan tek şahsiyettir. Nitekim Hz. Ömer'in “Onun yeryüzünden ancak emir olarak yürümesi uygun olur" ifadesi, Amr' daki yöneticilik kabiliyetine işaret eder. Nitekim o da hayatını bir vali olarak tamamlamıştır. Amr'ın akıllı ve ileri görüşlü olduğunu her zaman söyleyen Hz. Ömer, bir kimsenin aklını ve görüşünü beğenmediği zaman, “Ben, senin de Amr'ın da yaratanının bir olduğuna şehadet ederim" demek suretiyle Allah'ın zıtlar yaratmasını ifade ederdi.

Hadis rivayet edemedi ama…
Aynı zamanda Arap edebiyatına vakıf iyi bir hatip olan Amr, emri altındakilere şu konuşmayı yapmıştır: “Ey insanlar, dört huydan sakınınız. Çünkü bunlar rahata erdikten sonra sıkıntıya, genişlikten sonra darlığa, izzetten sonra zillete sebep olurlar. Ailenin çokluğundan, kötü bir hale düşmekten, mal israfından ve dedikodudan sakının. Sonra bilesiniz ki, kişinin vücudunu rahatlatması, işlerini idare etmesi ve arzularını yerine getirmesi için boş vakte ihtiyacı vardır. Kim bunu elde ederse, istikamete sarılsın ve en az olana kanaat etsin. Kişi boş vakitle ilimden nasibini de zayi etmesin. Yoksa hayırsız ve Allah'ın helâl ve haramlarından gafil biri olur".

Sonuç olarak Arap yarımadasının din, kültür ve ticaret merkezi olan Mekke'de yetişen Amr b. el-Âs, geç Müslüman olsa da Mekke'nin Müslümanlarca fethinden önce Medine'ye gidip Rasulüllah'ın (sav) huzurunda İslam'a girmek suretiyle Muhacirler arasına katılmış, Müslüman olduktan sonra da Hz. Peygamber'in (sav) sevdiği ve görüşüne müracaat ettiği mümtaz sahabîler arasında yerini almıştır. Geç Müslüman olması, sonrasında da sürekli savaş meydanlarında yer alması sebebiyle Hz. Peygamber'in (sav) yanında çok fazla bulunamamış, bu sebeple de ondan çok hadis rivayet edememiştir. Bununla birlikte özellikle askerî alandaki faaliyetleri ve maharetleriyle kendisinden sonraki asker ve siyaset adamlarına örnek bir devlet adamı olmuştur. Ancak kendisi siyasetle meşgul olurken, oğlu Abdullah b. Amr'ı ilme yönlendirmiş, bu sayede Abdullah, Hz. Peygamber'den (sav) en çok hadis rivayet eden sahâbîler arasına girmiştir.