Çanakkale’de denizin altında neler yaşandı?

HABER MASASI
Abone Ol

Çanakkale Savaşları’nın bir de denizaltı cephesi olduğunu biliyor muydunuz? Marmara Denizi’nde yaşanan denizaltı muharebeleri, Çanakkale Savaşları’nın üzerinde yeterince durulmayan ve fazlaca bilinmeyen bir boyutunu Ahmet Yıldırım Derin Tarih'te kaleme aldı.

Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na girmesinden sonra taarruz unsuru olarak kullanılan müttefik denizaltılarının geçmesi gereken ikinci bir hat daha meydana çıkmıştı. Bunlardan birincisi Çanakkale Boğazı’ndan Marmara Denizi’ne, ikincisi ise Iskajerak’tan Baltık Denizi’ne girişti. Her iki yol da İtilaf devletlerinin müttefiklerinden Rusya ile irtibatı sağlıyordu. Özellikle Çanakkale Boğazı’nı kontrol altına almak için Gelibolu’nun ele geçirilmesi bir zorunluluktu.

Savaşın gidişatı için kritik bir karar alan müttefik kuvvetler, Çanakkale Boğazı’nı geçerek Osmanlı Devleti’ni kesin olarak mağlup etmeye karar verdiler. Nitekim 18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazı’nı zorla geçmeye çalışan ‘yenilmez armada’, mayın hatları ve bataryaların başarılı atışları nedeniyle ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalmış, bu durum kara bataryalarını temizlemeden Boğaz’ın geçilmesinin çok zor olduğunu göstermiş ve 25 Nisan günü Gelibolu’ya yapılacak çıkarmayı zorunlu kılmıştı.

Çanakkale Savaşı’nda savunma hatları ve buradaki Türk kuvvetleri için hayatî önem taşıyan unsur, savaş için gerekli ikmali sağlayacak olan nakliyattı. İkmal faaliyetleri ağırlık itibariyle deniz yoluyla yapılıyorsa da bir kısmı da kara yolu ile sağlanmaktaydı. Balıkesir’e gelen yollar ile tren hattına ek olarak buradan Gönen - Bandırma - Biga - Çardak - Lâpseki - Burgaz kıyısını izleyerek cepheye ulaşan bir yol daha vardı. Nakliyenin kesilmesi Çanakkale savunmasını kritik bir duruma düşürebilirdi.

Ayrıca İstanbul’un iaşesi için yapılan nakliyatın da vurulması halk üzerinde moral bozukluğu yaratabilirdi. Nitekim İstanbul önlerine denizaltıların geldiğini görenler büyük korku yaşamışlardı. Bunun farkında olan düşman deniz unsurları da, nakliye faaliyetlerini engellemek amacıyla harekete geçmiş ve bu durum, denizaltıların Marmara Denizi dahiline sefer düzenlemelerine yol açmıştı.

Mesudiye zırhlısının 13 Aralık 1914’te İngiliz B-11 denizaltısı tarafından batırılmasından sonra Çanakkale Cephesi’ne yapılan nakliyata hava ve kara şartlarının uygun olmaması, nakliye vasıtalarının yetersizliği gibi olumsuz durumlara denizaltı tehlikesi de eklenmişti. Müttefik denizaltılarına karşı nakliyatın korunması için bazı tedbirlerin alınması gerekiyordu.

Mesudiye zırhlısının batırılması, düşman denizaltı gemilerinin Boğaz’ı geçebileceklerini gösterdiğinden Marmara’da bu denizaltıları gözetlemek için tarassud (gözetleme) kıt’aları oluşturulmaya başlandı. Marmara Denizi ve Boğazlar girişinde denizaltı karakol hizmeti kuruldu. Torpido saldırılarında ve denizaltıların yakalanmasında kullanılmak üzere mania ağları yerleştirilerek mayın hatları teşkil edildi. Ayrıca denizaltılarla mücadelede deniz uçaklarının kullanılması, bombacı grupların teşkili gibi tedbirler alındı.

Bunlara rağmen kara savaşlarının başladığı 25 Nisan 1915’te Avustralya’nın AE-2, 27 Nisan’da da İngilizlerin E-14 denizaltısı Çanakkale Boğazı’nı geçmeyi başardı. Savaş boyunca Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi’nde toplam 22 müttefik denizaltısı görev aldı. Marmara Denizi’ne girmeye çalışanlardan yedisi batmış veya batırılmış, biri ele geçirilmiş, Marmara Denizi’ne girenlerden yedisi de üslerine dönmeyi başarmıştı.

Boğaz’ı geçmeyi başardılar! Savaş süresince 22 müttefik denizaltısı kullanılmış, ilk olarak kara savaşlarının başladığı 25 Nisan 1915’te Avustralya’nın AE-2, 27 Nisan’da da İngilizlerin E-14 denizaltısı Çanakkale Boğazı’nı geçmeyi başarmıştı.

Bombardıman başlıyor…

Müttefik denizaltıları, batırılan ve hasara uğratılan gemilerin yanında Marmara kıyılarındaki gümrük binaları, askerî fabrikalar, asker sevkiyatında kullanılan kara yolları ve tren yolları ile istasyonları bazen top atışı, bazen de bomba yerleştirmek suretiyle tahrip etmeye çalışmışlardı.

30 Haziran 1915’te Marmara Denizi’ne giren İngiliz E-7 denizaltısı, Zeytinburnu Barut Fabrikası’nı ve İzmit Körfezi’ne yönelerek Yarımca İskelesi’ni topa tutmuş, sonrasında Hereke önünden Dilburnu istikametine giden denizaltı saat 15.00 sularında Dilburnu Tren İstasyonu’nun 1,200 metre kadar karşısında bulunan tren vagonlarına toplam 17 top mermisi atmıştı. Mermilerden dördünün tahıl yüklü vagonlara isabet ettiği ve ufak çapta maddi hasar olduğu Gebze Hatt-ı Muhafaza ve Sahil Tarassud Postası Kumandanlığı’nın raporundan anlaşılmaktaydı.

İstanbul Valiliği’nden alınan habere göre E-11 denizaltısı 15 Ağustos’ta İstanbul sularına girdi. Aynı gün Bahriye Kolağalarından Neşet Bey’in süvarisi olduğu ve içindeki 720 ton kadar kömürü sahile boşaltan İsfehan vapuru Haydarpaşa rıhtımında bulunmaktaydı. Saat 10:15’te rıhtıma yanaşan E-11, vapura bir torpido atmıştı. İsabet alarak kısa sürede batan vapurun mürettebatından kazan dairesinde nöbet tutan bir çavuş kaybolmuş, biri ağır üç kişi yaralanmıştı.

çalıştıklarını gösteren ilginç olaylardan biri de yine E-11 denizaltısı tarafından 20-21 Ağustos gecesi gerçekleştirilmiştir. İzmit sularına giren E-11, önce Eskihisar’ın bir mil kadar doğusuna yanaştı. Saat 03:30’da ikinci kumandan Yüzbaşı Hughes kıyıya kadar yüzerek yanına aldığı patlayıcılarla Gebze tren köprüsünü patlatmak istemişse de karakol devriyeleri tarafından fark edilince kaçarak denizaltıya dönmeyi başarmıştı.

27 Ağustos gününe gelindiğinde E-11, Tekirdağ istikametinde E-2 ile buluşarak Mudanya tren istasyonunu bombaladı. 29 Ağustos’ta altı, 30 Ağustos’ta da Tuzburnu-Yelkenkaya mevkileri arasında üç adet yelkenliyi batıran E-11, ertesi gün İzmit viyadüğünü topa tuttu. Denizaltıda görevli İşaret Astsubayı Harry Plowman’nın günlüğündeki kayıtlara göre görev süresini tamamlayan E-11, 1 Eylül’de Boğaz’dan çıkarak üsse dönmek üzere hazırlıklara başladı. 19 Eylül’de Mudanya kıyılarında bir başka İngiliz denizaltısı E-12 görüldü. Burada iskele ve tren istasyonunu tahrip etmeye kalkmışsa da açılan karşı ateşin ardından uzaklaşmak zorunda kaldı.

Casusluk yapan Osmanlılar

1 Aralık 1915 tarihli bir irade-i seniyye, denizaltılarla ilgili bir başka ilginç hususu gözler önüne seriyor: Düşman denizaltılarına yardımcı olmak amacıyla yapılan casusluk faaliyetleri.

Düşman kuvvetleri, denizaltıların Çanakkale Boğazı’ndan geçmesi, Marmara Denizi’ndeki harekâtları ve tahrip edecekleri mevki hakkında bilgi ihtiyacını karşılamak üzere Osmanlı tebaasından casuslar kullanmaktaydı.

Casuslar tespit edildiği anda yargılanıp cezalandırılıyorlardı. İşte bunlardan birinde düşman denizaltılarına binerek kılavuzluk ettiği ve demiryolu hattını bombaladığı tespit edilen Darıca’nın Analipsi Köyü’nden Vasil oğlu Balıkçı Yorgi’nin Divan-ı Harb-i Örfî tarafından verilen idam kararı 1 Aralık 1915 tarihinde Sadaret makamınca onandı.

Çanakkale Savaşı sırasında müttefik denizaltıları Marmara Denizi’ne girmeyi başarmış; hatta birçok tren, demiryolu, köprü, nakliye ve savaş gemisini vurmuştu. Tüm bu zorluklara rağmen yapılan askerî nakliyat, gerek kara, gerekse deniz yoluyla gerçekleştirilmeye çalışılmıştı.

Böylece asker sevkiyatının yanı sıra İstanbul’dan ve Anadolu’dan karşılanan erzak, tahıl ve canlı hayvanlar cepheye taşınmış, her türlü tehlike göze alınarak yapılan bu nakliyat ile Gelibolu’da yaklaşık 8,5 ay sürecek kara harekâtı Türk kuvvetlerinin başarısıyla nihayete ermişti.