Bir şirket mi kursak?

HABER MASASI
Abone Ol

Etrafımıza bir bakalım. Kalem, bilgisayar, dergi, masa, halı… Hepsi birer obje olarak karşımıza çıkıyor. Bunları zamanında ya satın aldık ya hediye geldi ya da birisi bizim için bu eylemlerden birisini gerçekleştirdi. Bu materyallerin önemli benzerliklerinden birisi de hepsinin birer şirkete bağlı olması. Bu yazımızda da şirket kavramını, bu kavramın dün, bugün ve yarınını birlikte ele almaya çalışacağız.

Arapça kökenli olan kelime, “ortaklık” manasına gelse de lügatimizde iki veya daha fazla gerçek kişinin bir araya gelerek emek/mal satmak amacıyla kurduğu oluşum manasını taşıyor. İlk olarak 17. yüzyılda Avrupa’da kâr amaçlı olmayan kurumların kontrolü ve düzenlenmesi için kurulan şirketler, koloni faaliyetleriyle ticari sürdürülebilirlik için kâr odaklı faaliyetler geliştirmeye başlıyor. İşte bu da zamanla rekabeti ve yeni pazar arayışlarını tetikliyor. Ve ortaya yeni kavramlar çıkıyor: Küreselleşme ve kapitalizm.

İngiliz Doğu Hindistan Şirketi, dünya çapındaki en büyük ticaret ağına sahip olan şirketlerden bir tanesi. Her ne kadar 1600’lü yıllarda kurulmuş olsa bile denizler arası ticareti ve küreselleşmeyi desteklediği için dünyayı şekillendiren bir şirket. Bu şirket ve benzerleri sayesinde hisse senetleri, sigortacılık gibi kavramlar insanların hayatında yerini almaya başlıyor. Yani aslında günümüzün global şirketlerinin lokomotifi.

Sanayi devrimiyle birlikte büyük firmalar artık daha fazla insan istihdam etmeye başlayınca şirketler için de regülasyonlar artmaya başladı. Büyüyen bir piyasa ve onunla beraber büyüyen regülasyonlar günümüzün şirketlerinin oluşmasına sebep oldu. 2000’li yılların başına kadar aile şirketleri, anonim şirketler ve holdingler dışında piyasada başka bir oluşum yoktu ve bu da aslında yenilikleri bir miktar engelliyordu. Çünkü aile şirketleri yenilik odaklı yaklaşmazken büyük şirketlerde de bürokrasiden ötürü kararlar inanılmaz yavaş alınıyordu. Şirketlerin tarihinden hafif bahsettikten sonra geleceğine bakma zamanı geldi.

  • Günümüzde artık yeni bir oyuncu türü var. Hatta yatırımcıların holdinglerden çok daha önem verdiği bu oyuncu türüne illaki rastlamışsınızdır. Start-uplar!

Etrafımızdaki her şeyin şirketlere ait olduğu bu dünyada yine bir şekilde şirketler varlığını sürdürmeye devam edecek.

Bir girişimci tarafından ortaya atılan fikri, hızlı karar mekanizmaları ile ölçeklendirmek amacıyla kurulan bu şirket türü günümüzün modası hâline gelmiş durumda adeta. Sosyal medyada herkes start-up kurmanın öneminden bahsederken birçok farklı platformda danışmanlık hizmetleri veriliyor. Bir yıldan kısa sürede milyar dolar değerlemelere ulaşan şirketler herkesin başını döndürürken yatırımcılar da “The Next Big Thing”i bulabilmek için çılgınlar gibi paralar yatırıyor şirketlere. (Genç Motto Bilgisi: VC – Venture Capitalist demek. Yani yatırımcılar için verilen adlardan bir tanesi.) Hatta yatırımcıları bir kenara bırakırsak devletler bile yeni girişimcilere mükemmel fırsatlar sunabiliyor. Ülkemizde de KOSGEB bu fırsatlara ön ayak olan kurum olarak faaliyet göstermekte. Hatta Girişimcilik Destek Programı ile hibeler verirken Kuluçka Merkezleri ile vergi muafiyetleri sağlanıyor.

Yatırımcılar sadece para vermekle kalmayıp mentorluk, iş imkanı gibi fırsatlar da sunuyor start-uplara. Hatta bireysel girişimciler komünitelerde sosyalleşsin, daha farklı fikirler çıkabilsin diye “Coworking Spaces” yani kolektif çalışma yerleri açmaya başladılar. Burada farklı girişimciler bir araya gelsin, çılgın fikirler, yeni fikirleri doğursun mottosuyla çalışmalar son hızıyla devam ediyor. Ama start-uplar her zaman “The Next Big Thing” mi oluyor? Herkes parasını 10 katına katlayabiliyor mu?

Bu sorunun cevabı maalesef ki hayır! 100 girişimden yaklaşık 95’i batıyor. Batmayanların birçok kısmı da zaten kârlı bir süreç içerisinde bulunmayıp VC parası yiyip sürdürülebilir olmayacak şekilde işlerini devam ettirmeye çalışıyorlar. Hatta bu süreçle alakalı mükemmel bir Genç Motto önerisi ile geldik.

  • Apple TV’de başrollerini Jared Leto ile Anne Hathaway’in paylaştığı “WeCrashed” adlı yapım “WeWork” adı altındaki kolektif çalışma start-up’ının sürecini gözler önüne seriyor. Bir start-up fikri nasıl ortaya çıkartılır, fonlaması ve ölçeklendirilmesi nasıl yapılır, nasıl batırılır gibi her şeyi rahatsız edici derecede güzel ortaya koyan bir yapım. Mutlaka ama mutlaka izlemelisiniz.

İngiliz Doğu Hindistan Şirketinden girdik WeWork’ten çıktık. Etrafımızdaki her şeyin şirketlere ait olduğu bu dünyada yine bir şekilde şirketler varlığını sürdürmeye devam edecek. Kimisi holding binalarında, kimisi ortak çalışma ofislerinde, kimisi ise uzaktan. Bir gün sizlerin de kendi şirketinize sahip olmanız dileğiyle. Ama unutmayın. Ne yaparsanız yapın, sürdürülebilir olsun.