Kırsalda yaşam vs şehirde yaşam

VERHALE
Abone Ol

Bundan sadece 70 yıl önce dünya nüfusunun sadece %30’u şehirlerde yaşarken şu anda ise bu oran %70. bunun en büyük sebebi köy veya kırsal alanlardan kentlere göçüş. Türkiye’de %63’lere kadar dayanan kent yaşamıyla birlikte şehirlerimiz büyüyor. Son kulis bilgilerine göre şehir sayımızın 100’e çıkartılması hedefleniyor.

Hükûmet

Şehir hayatı gitgide insanları yalnızlaştırırken aynı zamanda onları acımasız bir rekabete doğru da itmektedir. Bunun sebebi insanların şehirlerde ailelerinden uzak olması ve yaşamını sürdürmek için sürekli çalışmaya maruz kalmasıdır. Bu da insanı vahşileştirmekte ve kamu düzenine kafa tutmaya kadar götürebilmektedir. Hatta terim olarak karşılığı bulunan bu olgu “anomi” olarak adlandırılmaktadır. Anomi, bireylerin toplumsal normlara ve değerlere uyum sağlama yeteneğinin azaldığı durumlarda ortaya çıkar. Bu durum, toplumsal düzenin bozulduğu, değerlerin belirsizleştiği veya kişilerin amaçlarını belirleme konusunda güçlük yaşadığı durumlarda meydana gelebilir. Anomik durumlar, genellikle hızlı toplumsal değişimler, ekonomik krizler, sosyal ağlarda zayıflama, toplumsal normların erozyona uğraması gibi faktörlerle ilişkilendirilir.

Şehir hayatı, insanın vaktini değersizleştirir. Bunun en büyük sebeplerinden biri ise trafik olarak ele alınabilir. Şehirlerle birlikte insanların hayatları da farklı alanlara yayıldığından dolayı insanlar işlerinden uzak yerlerde yaşamakta ve gün içerisinde evinden çalıştığı yere gitmek durumunda kalmaktadır. Bu da trafik çilesini ortaya çıkartmakta ve insanların gün içerisinde en az 2 saatini (ç)almakta, üzerinde getirdiği yoğunlukla birlikte günün verimliliğini, hayat kalitesini, psikolojik dayanıklılığını büyük ölçüde düşürmektedir. Kırsal alanlarda ise insan yoğunluğunun az olmasından ve yerleşim alanının dar olmasından dolayı ulaşım kolay olmakta, günler daha verimli geçmektedir. Bu yüzden kırsal alanlarda yaşam insan hayatının verimliliğini artırmaktadır.

Şehir hayatı insanı günübirlik yaşamaya itmektedir. Şehirdeki yaşam maliyetleri, konaklama, yemek vb. temel ihtiyaçlar pahalı olmakla birlikte insanların bütçelerinin büyük bir kısmını kaplamaktadır. Bu da insanların farklı ihtiyaçları için bütçe ayıramamalarına sebep olmakla birlikte birikim yapmalarını engellemektedir. Hatta daha ekonomik olsun diye insanlar şehirlerin ücra yerleşim alanlarında yaşamakta, bunun sonucunda ise çarpık kentleşme ve trafik sorunu ortaya çıkmaktadır. Bunlar da insan hayatını olumsuz etkilemektedir.

Tüm bu şehir hayatının olumsuzluklarına rağmen kırsal alanlarda yaşam birçok insan için daha verimli olabilmektedir. Günün yavaş ve sakin geçmesi sebebiyle insanlar günlerinde farklı planlamalar yapabilmekte ve planlarını aksatmada daha az problem yaşamaktadır. Şehir hayatının getirdiği “her anın bilinmezliği”nin olmadığı kırsal yaşam biçimi, şehir hayatından daha üstün gelmektedir. Hatta şehirlere yönelen göçler yüzünden insanlığın en temel ihtiyacı olan beslenme konusunda da aksamalar yaşanmış, tarımda birçok açık ortaya çıkmıştır. Bu yüzden insanların şehir hayatında keşmekeş yaşamaktansa kırsal alanları da tercih etmesi, daha doğru bir seçenek olacaktır.

Muhalefet

Hükümet tarafı yine her zaman olduğu gibi birçok gerçekliği göz önüne almayarak, ütopik bir dünyanın argümanlarını bize sunmuştur. Yıllardır düzensiz bir şekilde insanların kırsaldan büyük şehirlere göçtüğü gerçeği, hiçbir şekilde göz ardı edilemez. Fakat bu değildir ki kırsal hayat şehir hayatından çok daha üstündür. Madem öyle, neden bu kadar insan köyden kente hızla göç etmektedir?

Kırsal alan yıllar boyunca hükümetlerin göz ardı ettiği bir gerçektir. Tarihe baktığımızda Osmanlı Devleti’nde bile kırsal kentlerin göz ardı edildiğini görüyoruz. Tüm yatırımların büyük şehirlere odaklandığına, şehirli olmayan insanların ise ikinci sınıf olarak ele alındığına şahit oluyoruz. Böyle bir durumda insanlar göç etmeyip de neden yokluğu tercih etsin?

Şehirler insanlara birçok refah standardı sunmaktadır. Eğitim, sağlık, kültür, gelişmişlik vb. birçok sosyal hizmet şehirlerde insanlara sunulmakta, kırsal alanda bu temel ihtiyaçlar göz ardı edilmektedir. Hatta bunlardan öte, doğalgaz ve su hattı bile olmayan birçok köy bulunmakla birlikte insanların kırsal alandaki yaşam alanları hâlâ zor bir şekilde devam etmektedir.

Kırsal alanlara yatırımlar kısıtlı olduğu için iş imkanları da sınırlıdır. Kapital düzende insanın yaşamını sürdürebilmesi için en önemli ihtiyaç paradır ve günümüzde paranın kazanılması için bir iş ile meşgul olmak gerekmektedir. Fakat kırsal alanlarda herhangi bir yatırım olmadığı için iş imkanları kısıtlı olmakta ve insanların iş bulabilme imkanları azalmaktadır. Para kazanabilmek için ya müteşebbis adımlar atılmalı ya da büyük kentlere göç edilmelidir. Her ne kadar insanlar büyük kentlerde zor koşullar altında yaşasa bile hiç yoktan iyidir mantalitesiyle hayatlarına devam etmekte, istemedikleri hayatı yaşamaktadırlar. Bunun sebebi insanların bireysel hazları değil, yaşamak için adeta bir zorunluluktur.

Sonuç olarak şehir hayatı insanın yaşamını çok hızlandırmakta ve bu süreçte birçok güzelliği kaçırmasına sebebiyet vermektedir. Kırsal hayatta insan, yaşamında birçok farklı şeyi görebilmekte ve hayatı yakalayabilmektedir. Fakat günümüzde insanlar, hazlarına göre değil ihtiyaçlarına göre yaşamlarını şekillendirmektedirler. Bu yüzden yaşamsal standartlar açısından şehir hayatı, kırsal hayata göre daha tercih edilebilir bir hale gelmiştir.