Sibernetiğin babası: Cezeri

ESRA CİHANBEY
Abone Ol

Cizreli büyük mucit; bilgisayarların temellerini atan âlim, fen ve teknik adamı; robot, saatler, su makinaları, şifreli kilitler, şifreli kasalar, termos, otomatik çocuk oyuncakları gibi 60 makine mucidi ve dünyanın ilk sibernetik bilgini… Cezeri... Günümüzdeki robotik ve otomasyon sistemlerinin temelini Cezeri’nin gerçekleştirdiği çalışmalara ve icat ettiği makinelere borçluyuz. Kendi topraklarımızda yetişen bu değerli bilim insanının gerçekleştirdiği çalışmalar bizlere yol göstermeli ve üreterek, geliştirerek onun ismini sonsuza dek yaşatmalıyız.

Merhaba, öncelikle vaktinizden tasarruf ederek bizimle görüşmeyi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.

Gençler için her zaman vaktimiz var. Hoş geldiniz. Sizi biraz beklettim o esnada size sarayı gezdirmelerini söylemiştim. Robotları gördünüz mü?

Hoş bulduk. Hayır, sizinle birlikte Artuklu Sarayı’nı gezmek ve robotlarınızı sizden dinlemek istediğimiz için sabırsızlıkla sizi bekledik.

Hmm, âlâ! Olağanüstü makinelerimi daha evvel görmüş müydünüz?

İstanbul’daki bir sergide eserlerinizin minyatürlerini görme fırsatımız oldu. Ancak burada orijinallerini görmek için sabırsızlanıyoruz.

Çok güzel, demek sergiye gidenlerdensiniz. Biraz sohbet ettikten sonra size sarayı gezdirip robotları ve işlevlerini anlatacağım.

Teşekkür ederiz. Öyleyse ilk sorumuzla başlayalım. Cezeri kimdir? Bize kendinizden bahsedebilir misiniz?

Mezopotamya'da 1153 yılında dünyaya geldim. Adım İsmail, babamın adı Rezzaz. Bana şeref ve onur babası anlamına gelen Ebul-iz lakabını vermişler. El Cezeri olarak anılmamın sebebi ise Dicle ile Fırat arasında yer alan ve "ada" anlamına gelen Cezire yani bugünkü adı ile Cizre'de doğmuş olmamdır.

Eğitiminizi nerede tamamladınız?

Öğrenimimi Camia Medresesi’nde tamamlayarak fizik ve mekanik alanlarında yoğunlaştım.

Size aynı zamanda niçin Bediüzzaman deniliyor?

İcatlarım eşsiz bulunup dünyada yankı uyandırdıktan sonra "zamanın harikası" anlamında Bediüzzaman denildi.

Sizi mühendisliğe yönelten neydi?

Hayatı kolaylaştırmayı seviyorum. Eğer bir insan faydalı bir merak duygusuna sahipse mutlaka onu yöneltecek bir zemin bulur.

Artuklu Sarayı’nda kimin için vazifelendirildiniz?

Hasankeyf Artuklularından üç bey için: Nureddin Muhammed ve onun oğulları Kutbettin 2. Sökmen ile Nasırüddin Mahmud’a 26 yıl hizmet ettim.

Çalışmalarınızı kitaplaştırdınız mı?

Evet, Artukluların sarayında hanedana hizmet ederken kitabım üzerine de çalıştım.

Ön sözünde bilimin evrenselliği görüşüne sahip olduğunuzu görüyoruz.

Bu doğru. Makine Yapımında Yararlı Bilgiler ve Uygulamalar adlı kitabımda teorik ve pratik bilgileri Arapça olarak kaleme aldım. Ben bilginin paylaşılmasını savunuyorum.

Kitabınızın içeriğinden bahsedebilir misiniz?

Eser 6 bölümden oluşuyor. Kitap altı kısma ayrılmış olup ilk dört kısım onar, son iki kısım da beşer bölümden meydana gelmektedir. Bu kısımlar su saatleri ve kandil saatleri, ziyafetlerde kullanılan kaplar ve sürahiler, el yıkama ve kan alma için kullanılan kaplar, çeşmeler ve mekanik yollarla hareket eden otomatik müzik aletleri, su pompalayan makineler, muhtelif aletler üzerinedir. Kitapta her aletin şeklini renkli mürekkeplerle çizdim ve çalışma sistemini de ayrıntılı olarak izah ettim. Kitapta toplamda 50 aracın tasarımını paylaştım. Bu araçların 6'sı su saati, 4'ü mumlu saat, 1'i kayık su saati, 6'sı ibrik, 7'si eğlence amaçlı kullanılan çeşitli otomatlar, 3'ü abdest almak için kullanılan otomat, 4'ü kan alma teknesi, 6'sı fıskiye, 4'ü kendinden ses çıkaran araç, 5'i suyu yukarı çıkartan araç, 2'si kilit, 1'i açı ölçerdir.

Kitabı yazma nedeniniz nedir?

Giriş bölümünde bu kitabı kaleme alış nedenimi şöyle anlattım: "Bir gün onun huzurundaydım ve yapmamı emrettiği şeyi getirmiştim. Ne düşündüğümü sezdi ve gizlediğimi açığa vurdu ve bana şöyle dedi: ‘Eşsiz araçlar yapmış, onları gücünle işler duruma getirmişsin. Seni yoran ve kusursuz biçimde inşa ettiğin bu şeyler kaybolup gitmesin. Benim için icat ettiğin bu araçları bir araya toplayan ve her birinden ve resimlerinden seçmeleri kapsayan bir kitap yazmanı istiyorum.’ Onun bana sunduğu modeli uyguladım ve önerilerini kabul ettim. Gerekli çalışmayı yapmak üzere gücümü topladım ve bu kitabı kaleme aldım."

Eseri sizden hükümdar mı istedi?

Kara Aslan’ın torunu ve Diyarbakır Hükümdarı Ebu’l Feth Nasırüddin Mahmud’un isteği üzerine kaleme aldım. Eserin bazı bölümleri ilk defa E. Wiedemann ve F. Hauser tarafından Almancaya çevrilerek 1908-1921 yılları arasında muhtelif dergilerde makaleler halinde yayımlanmış. İngilizce çeviri ve açıklamaları ise Donald Hill tarafından gerçekleştirilmiş.

Eserinizin yeni bir kopyasını çıkartmayı düşünüyor musunuz?

Bu kitabın bilinen orijinal 15 kopyasından 10’u Avrupa’nın farklı müzelerinde, 5 tanesi Topkapı ve Süleymaniye kütüphanelerinde yer almaktadır. Kitaba yeniden bir el atmak gerekiyor. Belki de buradan meraklı ve ilgisi olan birilerine sesimizi duyurabiliriz. Kitap için çalışacak akademisyenlerle bir araya gelmemize zemin hazırlamış olursunuz.

Çokça ilgilisi olduğuna eminiz. Bir diğer sorumuza geçiyorum. Sibernetik denilince akla ilk gelen kişisiniz. Bu ilim hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz?

Sibernetik ilmi, çağımıza adını veren bir ilimdir. Kökeni eski Yunanca “Kübernetes” veya Latince “Gobernare” sözcüğüne uzanan bu ilme ismini 1948 yılında Norbert Wiener vermiştir. Wiener, sibernetiğin “Tüm organize sistemlerin (canlı veya cansız) makine ve hayvanların haberleşme ve kontrol sistemlerini” incelediğini belirtmektedir. Sibernetik haberleşme, denge kurma ve ayarlama bilimidir. İnsanlarda ve makinelerde bilgi alışverişini, kontrolü ve denge durumunu inceler. Bu bilim, zamanla gelişerek bugün hayatımızın vazgeçilmezleri arasına giren bilgisayarların ortaya çıkmasına imkan tanımıştır.

Robotik nedir?

Kendi kendine hareket eden anlamına gelen otomatik kelimesi, insan ve diğer canlıların eylemlerini taklit ederek makinelerin işlevselleştirilmesi için sistemli bir çalışma ve sibernetik tabanlı uygulamalardır. Belli algoritmalar eşliğinde hareket kazanan insan taklitli araçlar robot olarak ifade edilir. Bir döngü içerisinde yönlendirilen robotlar, verilen döngü adımları bitince tekrar başa gelerek ilk işlemi devam ettirir.

Leonardo Da Vinci’nin sizin çalışmalarınızdan esinlendiğini görüyoruz. Bu konu hakkında neler düşüyorsunuz?

Kendi orijinal kitabımdaki çizimlere ve tasvir ettiğim projelere Leonardo da Vinci’nin çizimlerinde rastlamak çok hoş. Batı’nın ilim noktasında daima önde olduğunu Orta Çağ’ın karanlıklar içinde olduğu ve Doğu’nun taklitçiliğinin hikayesi taze beyinlere anlatılır. Bense iyi ki yazılı kaynaklarımız ve arşivimiz var, diyorum. İslam medeniyeti her zaman altın çağını yaşamış ve yaşatacaktır.

Birçok icadın ilk olarak Avrupa’da yapıldığı görüşlerine karşın sizin gibi kıymetli âlimlerimizi bu sayfalarda gençlerimizle buluşturacağız. Merakımız giderek artıyor. Bize sarayın içinden de bahsedebilir misiniz?

Diyarbakır’da İç Kale Saray’da bugün bile tahayyül edemeyecekleri bir teknoloji kullanılıyor. Sarayda birçok iş, yapmış olduğum robotlar aracılığıyla sürdürülüyor. Hatta hükümdara abdest alması için su döken bir otomat bile mevcuttu. Hükümdara ve konuklara içecek sunan kadın robotlar; hükümdarı ve konukları eğlendirmek için saz, zil ve tef çalan robotlar; sarayın salonlarında gezen tavus kuşu makineleri; değişik 24 şifre ile açılabilen kilitler; su saatleri; sarayın bahçesindeki havuzda gezinen kayık ve içine su dolan kayığı; bir yandan boşaltırken bir yandan da borusunu öttürerek yardım isteyen kayıkçı robot; otomatik abdest alma makinesi ve buna benzer birçok otomatik aygıt, Diyarbakır’ın ünlü surlarının içinde kullanılıyor.

Mucit olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Esasen ben bir mucit değilim. Mühendisim ve görevimin benden öncekilerin yapmış olduğu aletleri mükemmelleştirmek olduğu kanaatindeyim.

Çalışmalarınız için sizden önceki dönemlerde çalışmış kimleri örnek alıyorsunuz?

Ctesibius, Heron, Philon, Archimedes, Beni Musa Kardeşler, Harezmi, Rıdvan gibi bilim adamlarının çalışmalarından faydalanıp bu çalışmalarda sunulan icatları geliştirdim. Benden çok evvel gelen âlimlerin kitaplarını ve onları takip edenlerin çalışmalarını gözden geçirdim. Nihayet nakillerden kurtuldum. Başkalarının yaptıklarından sıyrıldım ve problemlere kendi gözümle bakabildim.

Güç nedir?

Her şeyin bir gücü var. Katı, sıvı, gaz olması fark etmiyor. Hayat, boşluk kabul etmiyor.

Tahayyül ettiğiniz çalışmalardan uygulamaya dönüştürmediğiniz oldu mu?

Uygulamaya dönüştürülmeyen her teknik ilim, doğru ve yanlış arasındaki bir yerdedir.

İcat nedir?

İnsanlar önce hayal kuruyor, hayal kurduğu konuyu gerçekleştirmek için düşünmeye başlıyor. Düşündükçe de bir buluş yapıyor.

Krank mili nedir? Bu alanda ilk defa çalışanlardansınız.

Büyük miktarlarda suyu yukarı taşımak amacıyla beş düzenek tasarladım. Bu düzeneklerden üçü hayvan gücüyle çalışırken ikisi kendi kendine işler, yani otomatiktir. Ve evet çalışmalar sırasında krank milini ilk kez kullandım. Dönme hareketini doğrusal harekete dönüştüren krank mili, tarihteki en önemli keşiflerden biri olarak kabul edilir.

Zamanının çok ötesindeki bu çalışma günümüzde otomobillerden lokomotiflere pek çok alanda kullanılıyor. Sizi fizikçi, robot ve matriks ustası olarak tanıyoruz.

Matriks nedir?

Evet, uygulama alanları geniş. Matriks, mekanik anlamı taşır.

Çalışmalarınızın engellenmeye çalışıldığı oldu mu?

Bu işe öyle meşakkatlerle koyuldum ki yolum uzadı; emeklerimin rüzgarın savurduğu şeyler gibi heba olmasından, çalışmalarımın gündüzün geceyi silmesi gibi silinmesinden korkarım. Vatanınız için çalışıp katkı sağladığınız zaman bu birilerinin canını sıkacaktır. Umarım birilerini yeteri kadar huzursuz ediyoruzdur.

Projelerinizi uygulamaya dökmeden önce nasıl bir yol izliyorsunuz?

Teorik çalışmalardan ziyade uygulamaya dönük görsel çalışmalar yapmayı tercih ediyorum. Hatta tasarladığım makinelerin kağıttan maketlerini inşa ederek tam olarak uygulamaya geçmeden analizlerini yapıyorum.

Sizce en önemli çalışmanız?

Her biri ayrı öneme sahip çünkü uygulama alanları bambaşka şeylere hizmet ediyor. Ancak en önemli makinelerden birisi geliştirdiğim otomatik hizmetçidir. Bu hizmetçi haznelerdeki su seviyesine göre ne kadar su doldurabileceğine ve ne zaman meyve sebze sunacağına karar veriyor.

Makinelerinizi görebilir miyiz?

Elbette, sırasıyla bakalım. Bu Kam Mili, Krank Mili ve Kaydırıcı Krank Mekanizması, Segmentik Dişli, Mekanik Kontrol, Su Yükseltme Makineleri, Sifon Mekanizmasıyla El Yıkama Otomasyonu, İçecek Servisi Otomasyonu, Müzikal Robot Grubu, Astronomik Saatler, Mum Saatleri, Fil Saati, Kale Saati ve Ağırlıkla Çalışan Su Saatleri.

Filli su saatiniz çok ilginç. Nasıl çalışıyor? Bu düzenek şöyle çalışmaktadır: Filin karnında bir su tankı bulunuyor. Onun içinde de zamana bağlı olarak batan bir kap var. Kazanılan bu hareket sayesinde bir top harekete geçip düzeneğin tepesindeki şahinin gagasına gidiyor. Oradan da ağırlığa duyarlı bir ejderin ağzına düşüyor. Ejder topu bırakınca, kabın içinden bir su sesi geliyor ve bu ses sayesinde de yarım saatin geçtiği anlaşılıyor. Düzenek, yarım saate göre ayarlanmıştır.

Filli su saatinin orijinalinin üç katı büyüklüğünde olan modern bir modeli, dünyanın en büyük alışveriş merkezi olan Dubai'deki İbn Battûta Alışveriş Merkezi'nde bulunur. Orijinalinin neredeyse üç katına yakın olan 7 metre yüksekliğiyle bu model, 4,5 metre uzunluğa, 1,7 metre ene ve 7.5 ton ağırlığa sahip.

Üzerindeki motiflerin anlamlarını anlatabilir misiniz?

Bu çalışmada insanlığın çeşitliliğine ve eski dönemlerde İspanya'dan Orta Asya'ya kadar yayılan İslam'ın evrenselliğine duyduğum hayranlığı göstermek için oldukça ayrıntılı olan “Filli Su Saati”ni tasarladım. Bu düzeneğe Arşimet su prensibi, Hint saati ve Hint fili, Arap figürleri, Mısır Zümrüdüankası, İran halısı ve Çin ejderlerini takviye ettim ve görsellik olarak da bayağı ayrıntılı ve muazzam bir eser meydana geldi. Fil figürü kraliyet ve soyluluğu, Zümrüdüanka yeniden doğuşu, Çin ejderi ise güç ve yenilmezliği simgelemektedir.

Peki, düzenekteki kalenin üzerinde bulunan şahsiyet herhangi birini temsil ediyor mu?

Eyyûbî Sultanı Selahaddin Eyyubi’yi temsil ediyor. Büyük İslam liderine duymuş olduğum saygıyı ifade etmek için kullandım.

İlk çalışmanız hangisi?

İlk programlanabilir robotu geliştirdim. Bu robot, aslında bir tekneydi. Teknenin üzerinde iki davulcu, bir harpçı, bir de flüt çalan 4 kişi bulunuyordu.

Niçin böyle bir robot yapmak istediniz?

Makineyi, eğlence gecelerinde kullanılması, konukları eğlendirmek için tasarladım. Tekne bir gölde yüzerken üzerindeki robot müzisyenler şarkılar çalıyorlar.

Nasıl çalışıyor?

Tekne yüzdükçe müzisyenlerin içindeki mekanizma harekete geçiyor; davullar, flüt ve harp çalmaya devam ediyordu. Çok ilginç, burada durup tekrar düşünmek gerek. Mühendislik, fizik ve müzisyenlik aynı anda tek bir sistem üzerinde işliyor.

Suyun basıncı, akıntının yönü değiştikçe; davullar farklı ritimler çıkarıyor ve diğer müzik aletleri de bu ritimlere uyum sağlayan melodiler oluşturuyorlar.

Avrupa’nın çalışmalarınızı örnek alışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa mühendislik terminolojisine giren makine parçalarım şunlardır: Konik vanalar, kapalı kum kutularında pirinç ve bakır döküm, tekerleklerin balansı, ahşap şablon kullanılması, aletlerin kağıttan maketlerinin yapılması, su akıtan savakların ayar edilmesi, çarpılmayı en aza indirmek için ahşabın tabakalar halinde kullanılması, gerçek anlamda emme borusunun kullanılması, suyunu belli bir zaman aralığı ile boşaltan kaplar ve daire sektörü dişliler. Bizler bunlarla icatlar yaparken yüzyıllar sonra Avrupa’da hepsi adeta yeniden keşfedildi. Ve bu, bilinen tarihi bir gerçektir. Mesela kapalı kum kutuları ile döküm Avrupa’da 1500 yıllarında başlamıştır. Su saatinde seviye kontrol cihazına benzer ve buhar kazanlarında kullanılacak bir aletin patenti İngiltere’de ancak 1784 yılında alınmıştır.

Genç mühendis adaylarına ve gençlerimize tavsiyeleriniz nelerdir?

Okuyun, ilerleyin. Kendinizi daima geliştirmeye açık olun. Teknofest gibi organizasyonları çok başarılı buluyorum. Mutlaka değerlendirin. Projeler üretin. Minik adımlar yarın dev yumruklara dönüşecektir. Yerinizde saymayın.

Vakte çok kıymet veriyorsunuz. Zamanınızı bize ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Zaman kılıç gibidir, kılıçla kesmesini bilmeyen kılıçla kesilir. Rica ederim.