Yeteneksizim!

GÖKHAN ÖZCAN
Abone Ol

Tam merakla okuduğum kitabımı elime alıp kanepeye uzanmıştım ki telefonum çaldı. Baktım, bilmediğim bir numara... Kısa bir süre açmakla açmamak arasında gittim geldim. Arayan vazgeçmedi, ben açmamak fikrinden usanıp açmakta karar kılıncaya kadar bekledi. Nihayetinde daha fazla dayanamayıp açtım. Bilmediğim numaradan arayan kişinin “Aloooo!” diyen sesi de tanıdık değildi.

"Buyurun…" dedim.

"İyi günler dilerim. Ben 'Kesin Yeteneklisiniz!’ yarışmasının ofisinden arıyorum sizi. Başvurunuzun kabul edildiğini bildirmek için..." dedi karşıdaki ses.

Şaşırmıştım, hiç beklediğim bir şey değildi, beklemem için bir sebep de yoktu çünkü adamın sözünü ettiği başvuru hiç olmamıştı. "Bir yanlışlık olmalı…" dedim, "Ben sözünü ettiğiniz yarışma için herhangi bir başvuruda bulunmadım."

Bir sessizlik anı yaşandı karşı tarafta. Sonra bir tane daha sessizlik anı... Sonra birkaç tane daha... Sessizlik anları birbirine eklenip sonsuza kadar uzayacak diye korkmaya başlamıştım ki adam geri döndü.

"Nasıl yani? Nasıl yapmadınız başvuru!"

Belli ki benim söylediğim şey de onların beklentisine hiç uymuyordu. Karşıdaki adam da en az benim kadar şaşırmıştı.

Hatta kekeleyerek kurduğu cümlelerdeki imla düğümlenmesine bakılırsa benden de çok şaşırmıştı. "Şöyle başvurmadım. Herhangi bir yarışmaya katılmak için herhangi bir yeri aramadım, herhangi bir form doldurmadım.

Aradığınız kişi ben değilim, muhtemel ki o kişi şu anda heyecanla sizden telefon bekliyor." "Kim?" Adam belli ki daha da düğümlenmişti. Uzatmak istemedim, kısaca durumu izah edip kurtulmak istedim bu telefon yükünden: "Size biri başvuru yapmış, başvurusunu kabul etmişsiniz ama onun yerine yanlışlıkla beni aramışsınız!" dedim.

"Yani amuda kalkıp top sektiren kişi siz değil misiniz?" diye sordu bu defa saf saf.

Anlaşılan adamdan kurtulmam sandığımdan daha fazla vakit alacaktı. Sakin kalmanın yararıma olacağına karar verdim: "Hayır, benim amuda kalkıp top sektirmek gibi bir yeteneğim yok beyefendi!" dedim.

Ben böyle söyleyince adam önce ne diyeceğini bilemedi, sonra bir şeyler demeye çalıştı ama ne dediğini muhtemelen kendi bile anlamadı. Çaresiz kalmış olacak ki yanındaki birinden yardım istedi: "Şekip abi, ben amuda kalkıp top sektiremiyorum diyor ya bu şahıs!" Şekip abiden çıktığını sandığım ses cevap verdi: "E o zaman neden top sektiriyorum diye başvuru yapmış!" "Başvuru da yapmadım diyor abi." dedi adam iyice ambale bir vaziyette, kafası gittikçe karışıyordu.

"Pekiii... Binden geriye üç sayı atlayarak sayabiliyor muymuş?" diye üsteledi Şekip abi. Onu duyduğum için telefondaki adamın tekrar etmesini beklemeden hemen cevabı yetiştirdim. "Hayır, binden geriye üç sayı atlayarak da sayamıyorum!" Telefondaki adam Şekip abiye bu cevabı da iletti.

Sonra Şekip abi başka bir şey sordu, ben ona da "Hayır!" dedim. Bu böyle epeyce devam etti. Onlara sırasıyla on metre yukarıdan sıkılmış bir limonun damlalarını ağzımla yakalayamadığımı, Sanskritçe konuşan bir papağanın taklidini yapamadığımı, üstünde suyla dolu 75 adet bardak bulunan bir tepsi elimdeyken horon çekemediğimi, Shakespeare'in kitaplarını tersten okuyamadığımı, bozuk fermuarları tamir edemediğimi ifade ettim.

Bozuk fermuar işini de bana mı sormuştu, ondan emin değilim. Şekip abi daha soracaktı ama adam ikimizin arasında gidip gelmekten bitip tükenmek üzereydi. "Abicim keşke başvuru yapıverseydiniz yaa!" deyiverdi bıkkınlıkla. "Neden yapayım kardeşim!" dedim, hafiften sinirleniyordum artık.

Ama adamın anlama konusunda olimpiyat madalyası falan yoktu belli ki. "Neden olmasın yani! Altı üstü bir başvuru işte..." deyiverdi. "Başvurmadım, çünkü benim herhangi bir yeteneğim yok kardeşim!" diye diklendim ben de.

Adam tınmadığı gibi söylediklerimi Şekip abiye aynen aktarmaktan da geri durmadı: "Bu şahıs benim herhangi bir yeteneğim yok, diyor Şekip abi.

" Şekip abi kendini bile şaşırtan bir çabuklukla beklenmedik bir dönüş yaptı mevzuya: "Hiçbir yeteneği yok muymuş? Bu devirde bir insanın hiçbir yeteneği olmamasından daha orijinal bir yetenek bulamayız! Adını adresini al, araba gönderiyorum hemen!" dedi pürtelaş.

Ne diyeceğimi bilemedim. Sonra ne diyeceğini bilemeyen her insanın yapması gerekeni yapıp telefonu kapattım. Üç gün üç gece boyunca aramaya devam ettiler, açmadım. Dördüncü günden itibaren de huzurlu ve mutlu bir şekilde yeteneksizliğimin tadını çıkarmaya başladım.