Afrika elden gitti Fransa bitti
2019 yılında Afrika medyasında çıkan bir yazıya göre kıta ülkeleri ‘sömürge vergisi’ olarak her yıl Fransız hazinesine 500 MİLYAR DOLAR para akıtıyordu. Fransa’nın Afrika’yı sömürmesi şüphesiz bir asırdan daha fazlaydı, Cezayir işgali iki asır önceydi mesela. Fakat biz bunu sadece bir asır olarak kabul etsek bile 500 MİLYAR x 100 = 50 TRİLYON DOLAR gibi dudak uçuklatan bir paradan bahsediyoruz. Fransa’nın şu anki gayrısafi millî hasılası 3 trilyon dolar civarında olduğuna göre sıfırdan 17 Fransa, 3 Çin, 2 buçuk ABD ve tam 40 Türkiye kuracak bir soygun bu.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron 6 Ocak'ta Paris'te düzenlenen Büyükelçiler Konferansı'nda Fransa’nın Afrika’da terörle mücadele için çok çalıştığını söyleyip, "Fakat Afrikalı liderler bize bu konuda teşekkür etmeyi unuttu. Fransız ordusu bu bölgede konuşlanmamış olsaydı bugün hiçbiri egemen bir devlet olamazdı" deme küstahlığında bulunmuştu.
Ve beklenen cevap, Burkina Faso Cumhurbaşkanı İbrahim Traore’den gelmişti:
"Macron, tüm Afrikalıları aşağılıyor. Bu Mösyö, Afrika'yı ve Afrikalıları işte böyle görüyor. Biz onun gözünde insan değiliz. Nankör biri varsa o da kendisi. Bugün Fransa diye bir devlet varsa, atalarımız sayesinde var. Asıl onlar bize dua etmeli."
Traore boş konuşmuyordu. 1981-1995 yılları arasında Fransa Cumhurbaşkanı olan François Mitterrand 1957 yılında Adâlet Bakanı iken “Afrika elden çıkarsa Fransa 21. yüzyılda tarih olacak” demişti. 2013’te Fransız Senatosu tarafından hazırlanan bir rapor da “Afrika Geleceğimizdir” başlığını taşıyordu. Çünkü Fransa, Afrika’yı öyle böyle değil fena söğüşlüyordu.
2019 yılında Afrika medyasında çıkan bir yazıya göre kıta ülkeleri “sömürge vergisi” olarak her yıl Fransa hazinesine 500 MİLYAR DOLAR para akıtıyordu. Fransa’nın Afrika’yı sömürmesi şüphesiz bir asırdan daha fazlaydı, Cezayir işgali iki asır önceydi mesela. Fakat biz bunu sadece bir asır olarak kabul etsek bile 500 MİLYAR x 100 = 50 TRİLYON DOLAR gibi dudak uçuklatan bir paradan bahsediyoruz. Fransa’nın şu anki gayrisafi milli hasılası 3 trilyon dolar civarında olduğuna göre sıfırdan 17 Fransa, 3 Çin, 2 buçuk ABD ve tam 40 Türkiye kuracak bir soygun bu.
Derenin taşıyla derenin kuşunu vurmak
1960 yılında Fransa Başbakanı Michel Debré, Gabon Başbakanı Léon Mba’ya şöyle demişti:
“Biz size bağımsızlık veriyoruz ama… Bağımsızlık demek, bağımsız devletlerin imzaladıkları işbirliği anlaşmalarına saygı göstermesi demektir. Bağımsızlık işte bunu gerektirir. Biri olmadan diğeri de olmaz.”
Neydi bu işbirliği anlaşmaları?
Fransa, Afrika’daki eski sömürgelerine bağımsızlık verse bile oralardaki yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden faydalanma noktasında imtiyazlı konumunu sürdürecekti. Daha da mühimi, bu eski sömürgeler her ne kadar bağımsız ülkeler gibi görünse de kendi millî paralarını basamayacak ve Fransız icadı CFA Frangı diye ucube bir para birimini kullanmak zorunda kalacaktı.
CFA’nın açılımı neydi peki? Communauté Financière Africaine, yani Afrika Finans Topluluğu. Afrika’nın parasıyla Afrika’yı sömürmenin şeytanca bir buluşuydu bu.
Bu “finansal işbirliği anlaşması”na göre:
- Afrika ülkeleri döviz rezervlerinin TAMAMINI Fransız Hazinesi’ne yatırmak zorunda kaldı. Ülkeler buna itiraz etseler de uzun yıllar boyu hiçbir netice alamadılar. Nihayet 1973’te yüzde 65’e, 2005’te ise ancak yüzde 50’ye düşürebildiler.
- Fransız Hazinesi, CFA Frangı kullanan ülkelerin resmen döviz bürosu oldu. CFA frangından diğer para birimlerine yapılan tüm dönüştürme işlemleri Fransız Hazinesi’nin onayından geçmek zorundaydı. Yani Fransa’dan habersiz başkalarıyla tek kuruşluk bir ticaret bile yapılamazdı.
- Fransız Hazinesi, CFA frangının sabit bir oranda konvertibilitesini garanti ediyordu. Buna göre Afrika ülkelerinde yeterli döviz rezervleri kalmadığında istenilen miktarda borç verme sözü veriyordu. Ancaak... Bu garantinin bir karşılığı olmalıydı. Peki, neydi o? Fransa, para politikası komitelerinde ve tüm denetim mekanizmasında yasal bir veto hakkına sahip olacaktı. Yani Afrika ülkelerinin tüm ekonomik faaliyetleri Fransa’nın kontrolüne girecek, işine gelmeyen bir ekonomik faaliyeti dilediği gibi veto edebilecekti.
- Afrika ülkelerine ait altın stokunun yüzde 85’i Fransız Hazinesi’nde rehin tutulacaktı.
İtiraz eden ya öldürüldü ya süründürüldü
Fransa’nın Afrika ülkelerine dayattığı CFA Frangı ve “işbirliği paketi”ne itiraz edenler olmadı mı? Elbette oldu. İtiraz edenlerin haklı sebepleri vardı. “Mademki bağımsız olacağız, Fransa’nın dayatmalarına artık boyun eğmek zorunda değiliz” dediler.
Togo’nun başında London School of Economics mezunu, ekonominin kitabını yazmış bir lider olan Sylvanus Olympio vardı. CFA Frangı sistemine dâhil olmayı reddetti ve Aralık 1962’de Togo Merkez Bankası’nı kurduktan SADECE 1 AY SONRA eğitimini Fransa’da almış askerler tarafından infaz edildi.
Sekou Toure’nin liderliğindeki Gine de CFA Frangı sisteminde kalmayı bağımsızlığa aykırı görüp sistemden çıktığını ilan etti. 1958’de bağımsızlığını kazanan ülke, sistemde sadece 2 yıl kalmıştı. Fransa ne mi yaptı? Hayır, bu kez infaz metoduna başvurmadı. İçerdeki adamları vasıtasıyla ülke piyasalarına bol miktarda sahte banknot sürdü. Gine’de kimse öldürülmedi ama ülke ekonomisi çökertildi. Böylece bütün Afrika ülkelerine “ya öldürürüz ya da süründürürüz” mesajı verilmiş oldu.
Nijer Fransa’ya şah çekti
Fransa’nın bir vakitler büyük bir iştahla yediği hurmalar artık bir yerlerini tırmalamaya başladı bile. Nijer'deki 2023 askeri darbesi, Fransa yanlısı Muhammed Bazum'u devirince olanlar oldu ve yeni rejim, Fransız devlet şirketi Orano'nun madencilik ruhsatlarını iptal etti. Sadece bununla da kalmayıp uranyum madenlerini millîleştirmek suretiyle Fransa'nın Nijer uranyumuna erişimine fiilen son verdi.
Paris merkezli Sahel düşünce kuruluşu CIRES'in Nijerli başkanı Seidik Abba’nın bütün bu sürece getirdiği yorum ise şöyle:
"Başta Fransa olmak üzere Batılı ülkeler şartları tek taraflı olarak dayatıyordu. Mesela Afrika ülkelerinden satın aldıkları hammaddelerin fiyatlarını kimseye danışmadan onlar belirliyordu. Bu durum dün de Afrika'da adâletsiz olarak görülüyordu, bugün de öyle görülüyor. Afrikalılar artık daha özgüvenli ve her iki tarafa da fayda sağlayacak bir ilişki talep ediyor. Tek tarafın egemen olduğu ilişkilere asla geri dönmeyeceğiz."
Fransa, 56 nükleer reaktör işletiyor ve toplam elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 70'ini nükleer enerjiden elde ediyor. Nijer ise Fransa’nın ihtiyaç duyduğu uranyumun yüzde 20’sini tek başına tedarik eden bir ülkeydi. Sadece bu da değil elbet. Nijer’den tedarik edilen uranyum su fiyatına geliyordu, o kadar ucuzdu yani. Bugünlerde ülkedeki uranyumu çıkaran Fransa’nın devlet şirketi Orano neredeyse maaşları ödeyemez hâle geldi. Çünkü uranyum maden sahaları Nijer hükümeti tarafından millîleştirildi.
Fransa Afrika'yı ‘sopa’ ile elde tuttu
Fransa'nın bütün itirazlara rağmen CFA Frangı sistemini ayakta tutmayı ve Afrika madenlerine el koymayı nasıl başardığını sanıyordunuz? Tatlı dille değil elbette. Fransa’nın Afrika’da “sopa” ile ayakta durduğunu gözden kaçırmayalım. Sözde bağımsızlık verdiği ülkelerin başına kendi adamlarını getiriyor, bunları uzun yıllar iktidarda tutabilmek için de lejyonerlerini bekçi olarak yanlarında konuşlandırıyordu. Sistem tam olarak buydu.
Bakın, Afrika kıtasında 1970 yılında 20 bin Fransız askeri vardı. 2022’de bu sayı 6 bine gerilemişti. Şu anda ise 1600-1700 civarında. Şimdilik sadece iki ülkede Fransız askeri kaldı. Cibuti’deki Fransız askeri üssünde 1500 personeli var, Gabon’da ise 100-200 civarı.
Yakın zamanda önce Mali, 2022 yılında Fransa ile askeri işbirliği anlaşmalarını tek taraflı olarak feshetti. Fransa’nın bu fesih kararına itirazı hiçbir şeyi değiştirmedi. Askerleri tıpış tıpış ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Mali’yi Burkina Faso izledi. O da Ocak 2023'te Fransa ile arasındaki askeri işbirliğini feshetti ve Fransız askerlerinin ülkeden çıkmasını istedi. Bir ay sonra ülkede tek Fransız askeri bile kalmadı.
Bu iki ülkenin peşinden sıra Nijer’e geldi. Nijer, Ağustos 2023'te Fransa ile askeri işbirliğine son verirken, 3 ay sonra ülkedeki 1500 Fransız askerinden tek bir postal bile geriye kalmadı, hepsi defoldu gitti.
Çad hükümeti de2024 sonunda Fransa ile imzalanan askeri işbirliğini iptal etme kararını duyurdu. 30 Ocak 2025’te ülkedeki 60 yıllık Fransız üssü Çad ordusuna devredildi. Savaş uçakları ise 1 ay öncesinden ülkeden ayrılıp gitmişti.
Çad’ın ardından henüz bir ay dolmadan, 20 Şubat 2025’te Fildişi Sahili'ndeki Port-Bouet askeri üssü, iki ülkenin Savunma Bakanları Tene Brahıma Outtara ve Sebastien Lecornu'nun katıldığı törenle Fransa’dan teslim alındı.
Afrika’nın Sahel kuşağındaki son ülke Senegal, 2025 Temmuz’unda 65 yıldır Fransa’ya hizmet eden Dakar'daki "Camp Geille" askeri üssü ile Uluslararası Blaise Diagne havalimanındaki hava üssünü teslim aldı. Ve böylece Sahel kuşağındaki Fransız askeri varlığı tamamen son bulmuş oldu.
Teslim töreninde Fransız komutan General Pascal Ianni’nin “İstenmediğimiz ülkelerde kalmak doğru değil” demek zorunda kalması, Fransa’nın sömürge geçmişine dair mühim bir tespit olarak kayıtlara geçti.
Afrika uzmanı Fransız gazeteci Leslie Varenne’nin şu tespitini de es geçmemek lazım:
"Günümüzde yaşananlar, Fransa'nın bahçesinde yemeğe gelen Rusların veya Çinlilerin suçu değil. Artık devletler kendi ortaklarını seçebiliyor, gelen her teklifi değerlendiriyor. Değişen şu ki, Fransa'nın eskiden hegemonyası vardı, Afrikalı ortaklarının ise söz hakkı yoktu. Ülkelerindeki hava durumunu veya saatin kaç olduğunu öğrenmek için Fransa Dışişleri Bakanlığına sormaları gerekiyordu."
Krizi buradan okumak gerek
- Fransa’nın son 3 yılda 5 başbakan değiştirmesi
- Bir hafta arayla iki kez kredi notunun düşürülmesi
- Avrupa’nın en yüksek kamu borcuna sahip olması
Bütün bunları başkaları her ne ile açıklamaya çalışırsa çalışsın, perde gerisindeki asıl meselenin Afrika’da yaşanan büyük kan kaybı olduğu gayet net olarak görülüyor. Mızrak artık çuvala sığmıyor.
Fransa’nın yaşadıkları Avrupa normallerinin üzerinde, bu doğru. Fakat bu ülke her zaman Avrupa’nın barometresi olageldi. Fransa hastaysa, Avrupa öyle ya da böyle bu hastalıktan nasibini alacaktır. AB’nin lokomotifi olarak bilinen Almanya’nın son zamanlarda ekonomik durgunluğa girdiğini, bütün göstergelerin negatife yöneldiğini hep birlikte müşahede ediyoruz. Alman mucizesinin ardında yatan nedenin, ucuz Rus gazı olduğunu da krizler öğretmedi mi bize?
Ne diyelim, darısı bütün Avrupa’nın başına!