Ay: Unutulmuş şifa takvimi

HALİME KİRAZLI
Abone Ol

Kimi zaman enerjimiz yüksek, kimi zaman çok az, kimi zaman baş ağrılarımız şiddetli kimi zaman hafif geçer. Bazen ameliyatlarımız kolay geçer, bazen yaralarımız uzun süre iyileşmez. Bir dönem ne yesek yarar bir dönem ise istesek de kilo alamayız. Bitkiler bazı dönemlerde hızlıca büyürken, bazen kurduğumuz turşu ve salçalar tutmaz. Tüm bunlara neyin neden olduğunu hiç düşündünüz mü? Yâhut da eskilerden hiç “Ayın yenisi-eskisinde bazı şeyler yapılmaz” gibi bir cümle duydunuz mu? Evet, bu hâdiselerin çoğuna etki eden şey, ay ve onun evreleri…

Son dönemlerde hem pandeminin etkisi hem artan hareketsizliğin getirdiği yeni beslenme tarzıyla birçoğumuz ister istemez sağlıksız bir hayata sürüklendik. Son 10 yılda artan obezite, paket gıda ve hazır yemek tüketimi ve hareketsizlik beraberinde hızlı kilo artışlarını kaçınılmaz kıldı. Modern çağın sorunlarından olan kilo ve beslenme konusunda eskilerin yöntemlerini uygulamak bu konuda kalıcı bir çözüm elde etme imkânı sağlıyor. Ne yediğimiz kadar ne zaman yediğimiz de önemli. Ama buna nasıl karar vereceğiz?

Modern çağın sorunlarından olan kilo ve beslenme konusunda eskilerin yöntemlerini uygulamak bu konuda kalıcı bir çözüm elde etme imkânı sağlıyor.

Kimisi beslenme düzenini çözmede başvuru kaynağı olarak sporu bulurken, kimisi de son zamanlarda oldukça popüler olan, aralıklı oruç gibi moda diyetlerde çâre arıyor. Kendini aç bırakan ya da belirli gıdaları yemekten men eden insan, bu şekilde sağlıklı bir hayata kavuşacağını düşünüyor. Sürdürülebilirliği oldukça zor olan bu yöntemlerde çâre bulamayanlar, uzun zamanlardır uygulanan fakat son 30 yılda iyice unutulan bir beslenme şekline yöneliyor: Ay takvimine göre beslenme.

Takvim çeşitleri

Çeşitli adlarla takvimler olsa da temelde kamerî ve şemsî yani ay ve güneş takvimi olarak iki türü vardır. 2021. yılı yaşamakta olduğumuz Mîladî Takvim bir güneş (şemsî) takvimi olup 365 gün ve 12 aydan meydana gelir. Ömer Hayyam başkanlığındaki bir heyet tarafın düzenlenen astronomi temelli Celalî Takvimi Büyük Selçuklu Sultanı Celaliddevlet Melikşah'a sunmuş bir takvimdir. O da hicreti başlangıç kabul ederek 1079 yılından itibaren mali ve devlet işlerinde kullanılmaya başlanmıştır. Rumî Takvim de Celalî Takviminin aynısıdır. Rumî Takvimde yılbaşı 1 Mart iken Celalî takvimde yılbaşı 21 Mart’tır. Astronomi takvimi olduğu için burçlar da Celalî takvimine göre belirlenmiştir. 1442. yılı idrak ettiğimiz Hicri Takvim ise bir ay (kamerî) takvim olmak üzere 354 gün ve 12 aydan oluşmaktadır.

1442. yılı idrak ettiğimiz Hicri Takvim ise bir ay (kamerî) takvim olmak üzere 354 gün ve 12 aydan oluşmaktadır.

Muharrem, Safer, Rebiulevvel, Rebiyülahir, Cemaziyelevvel, Cemaziyelahir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade ve Zilhicce aylarından meydana gelir. Her ne kadar günümüz teknolojisi ile ayın durumu gözlenip takvim önceden belirlenebiliyor ise de ay takviminin 29 gün mü yoksa otuz gün mü çekeceği miladi takvim gibi önceden belli olmaz. On gün kısa olduğu için ay takvimi her yıl 10 gün evvel gelir. Resmî işler güneş takvimine göre belirlenirken ibadetler ise ay takvimine göre belirlenir.

Doğal beslenme destekçiniz

Belki birçoğunuzun büyüklerinden âşina olduğu ay takvimi, beslenme için önemli bir rehber. Hareketleriyle insan vücudunu etkileyen ay, tüm canlıların gelişiminde önemli bir rol oynuyor. Sadece beslenme de değil. Ay takvimi, bize ağaçları ve bitkileri ne zaman ekip ne zaman hasat edeceğimizden tutun nasıl besleneceğimize, güzellik ve sağlığımız için ne zaman ne yapacağımıza dair türlü bilgiler sunuyor. Yani ekim-dikim gibi alanlarda da bizi destekliyor.

Hareketleriyle insan vücudunu etkileyen ay, tüm canlıların gelişiminde önemli bir rol oynuyor.

Aralıklı oruç ve mizaca göre beslenme çok kapsamlı ve yiyebileceğiniz ve yiyemeyeceğiniz birçok besini size listeliyor ve bunlar arasından bir beslenme şekli oluşturmanız gerekiyor. Yani bu beslenmeye göre size yan etkisi olmayan hatta çok sevdiğiniz yiyecekler bile yasaklanabiliyor.

Tecrübe konuşuyor

Oysa ay takvimi size, hangi zamanda neyi yemeniz ya da yememeniz gerektiğini söylüyor. Yiyecekleri kesin bir şekilde yasaklamıyor. Ay takvimi aslında, insanın vücudunu kullanmasında bir kılavuz. Zaten Peygamber (a.s) da “İçinizin aldığını yiyin” buyurmuştur. Bu nedenle bir şeyin insan eliyle zorunlu olmadıkça yasak koyulması İslam dinine göre caiz değil.

Ayın evreleri, insan organizması da dâhil olmak üzere gezegendeki tabiî süreçler üzerinde bir etkiye sahip. Bitkilerin bakımı, yetişmesi de yine bu takvime bağlı. Büyüklerimizin bir işe başlarken ayın durumuna göre hareket etmesi ve yeni ay ve eski aya göre hareket etmesi de tam olarak bu etkiye bağlı.

  • Mesela, "Ay'ın yenisinde yapılan işten hayır görülmez", "Dolunayı bekle, bereketini gör", "Ayın yenisinde olur börtü böcek, eskisinde olur börek çörek", "Kesme odunu ay büyürken, kırk koyunu küçülürken" gibi sözler ayın konumuna göre, tecrübeyle söylenmiş sözlerden birkaçı.

Her ne kadar hayatımızı güneşe göre konumlasak da bizi etkileyen şey güneş değil Ay. Güneş takvimi baz alınarak yapılanlar, ay takviminde zarara tekabül edebileceği için, canlıların sağlığında bozulmalara sebebiyet verebiliyor. Bunlardan birisi de obezite. Çünkü zarar da bir ay konumunda, iyi bir şey yapalım derken istemeden de olsa zarara yol açabiliyoruz.

Büyüyen ve küçülen ay

Şimdi ayın 28 günlük hareketlerine ve yeni eski hallerinin oluşturduğu etkilere yakından bakalım. Ay’ın iki evresi bulunuyor.

İlki, yeniayla başlayıp Dolunayla biten "büyüme evresi”, diğeri ise Dolunayla başlayıp yeniayla biten "küçülme evresi."

Ay'ın görüntüsü büyürken çekim kuvveti arttığı için yeryüzünde su daha çok dışarıya, küçülürken de içeriye akmaya eğilimi gösteriyor. Her canlının büyük bölümünü su oluşturması ve ayın gel-gitleri canlılarda öngörülmeyen değişiklikler meydana getiriyor.

Bozulan yiyeceklere son

Yüzyıllardır kuşaktan kuşağa aktarılan bilgi, tecrübe ve gözlemler, Ay'ın hangi evresinde neyin yapılıp yapılmayacağını insanlara öğretmiş. “Hangi ürün ne zaman ekilip ne zaman toplanır, meyve ağaçları yâhut da asmalar ne zaman budanır/aşılanır, bitkiler hangi zamanlarda böceklenir, koyun ne zaman koça katılır, salça, turşu, peynir, ekmek ne zaman yapılır” gibi soruların cevabını ayın evrelerine bakılarak cevaplanmış. Kısacası ay, insanların her türlü işinde bir rehber…

  • Öyle ki, bu takvimi takip edenlere göre,
  • • Ay'ın eskisinde (Dolunaydan Yeni Ay’a kadar olan küçülme devresi) ekilen veya dikilen ürün daha verimli olur; özellikle Ay'ın Dolunay devresi ekim/dikim zamanıdır.
  • • Ay'ın yenisinde (Yeni Ay’dan, Dolunaya kadar olan büyüme devresi) ekilen, dikilen, biçilen veya toplanan ürün böceklenir, küflenir.
  • • Koyun yeniayda kırkılmaz, aksi halde yününden verim alınmaz, çabuk kopar ya da böceklenir.
  • • Ağaçlar da Yeni Ay’da kesilmez, aksi halde odunu kolay bükülür, çatlar ve çürür.
  • • Budama ve aşılama Yeni Ay’da yapılmaz, aksi halde sürmez ve tutmaz (bu işler için Yarımay beklenir).
  • • Dolunay’da biçilen otlar daha şifalı olur.

Gelişimi etkiliyor

Ayın evrelerini kabataslak ele aldıktan sonra tüm evrelerini ve etkilerini yakından inceleyebiliriz. Evreleri şöyle sıralayabiliriz;

• Yeni Ay,

• İlk Dördün,

• Dolunay ve

• Son Dördün.

1) Yeni ay evresi

• Yeni Ay evresinde, kalori yakma bariz bir biçimde en hızlıdır. Bu günlerde yeterince sıvı aldığınızdan emin olmalısınız. Bu evrede ekilen bitkilerin hızlıca büyüdüğünü görebilirsiniz.

2) İlk dördün evresi

İlk Dördün’de ay büyüyen konumda bulunur. Dolunay’a kadar bu büyümesini sürdürür.

• Bu dönemde insan da dâhil bütün canlılar hızlı gelişir.

• Bitkilerinizin gelişiminden bu sonucu rahatlıkla çıkarabilirsiniz.

Yeni Ay evresinde, kalori yakma bariz bir biçimde en hızlıdır.

• Öte yandan bu dönem en zor olanıdır çünkü ekstra kaloriler kolayca depolanır ve bu nedenle kilo almaya eğimli oluruz. Alınan besin miktarını takip etmek oldukça önem arz ediyor. Zira bu dönemde yediğimiz yiyeceklerin etkisi 2 katı şeklinde vücudumuzda algılanıyor. Diyete başlamak için pek uygun tarihler olarak görülmez ve hızlı sonuç alınamayacağı söylenir.

Detoks için ayı izleyin

3) Dolunay evresi

• Dolunay, İlk Dördün’de iki kat algılanan yiyecekler bu dönemde zirve yapar.

• Bu dönem, insandan insana değişiklik gösterir. Kimimizin enerjisi azalırken, birçok insan uyku bozuklukları, yorgunluk, sinirlilik ve irritasyon gibi durumlarla karşılaşabilir.

• Bu dönemde gelişimde de yavaşlama gözlenir. Vücutlarımız özellikle bu dönemde su tutar, yaralar bu dönemde daha yavaş iyileşir. Enerjisi fazla, yağlı, şekerli, salçalı ve asidik gıdalardan kaçınıp, bu günleri hafif öğünlerle ya da oruçla geçirmek büyük fayda sağlar.

4) Son dördün evresi

• Son Dördün’de ay küçülmeye başlar. Enerjimiz burada yükselirken, vücudumuzda olabildiğince hızlı çalışır. Vücudun toksinleri atma eğilimi de hız kazanır.

Mesela siz bu yazıyı okurken, ay büyüyor olacak. 28 Mart günü de Dolunay gerçekleştikten sonra iki haftalık bir küçülme evresine girecek. Yani bu hafta boyunca ay ilk dördün konumunda olacak. Bu takvim dâhilinde, sizin için zararlı olan ya da uzak durmak istediğiniz besinleri yine kendi günlerinde kısıtlı tüketerek sağlığınızı kontrol edebilirsiniz.

Mesela siz bu yazıyı okurken, ay büyüyor olacak. 28 Mart günü de Dolunay gerçekleştikten sonra iki haftalık bir küçülme evresine girecek.

Ayın fazlarına göre yine cilt bakımı, şahsî bakım ve sağlık noktasında da önemli gün ve saatler bulunuyor. Kısacası bu evreler şu demek, Ay büyürken biz de büyümeye ve genişlemeye, Ay küçülürken biz de küçülmeye yatkın oluruz. Yani ayın bu 28 günlük devinimi, insan ömründeki evreler gibi aslında.

Eyyam-ı Biyz’in hikmeti

Birçok kişi ay takvimini İslam'la doğrudan bağlantılı gibi düşünüyor. Oysa İslam, bu takvimi zorunlu tutmaz, beslenmeyi bu takvime uydurma tavsiyesinde bulunmaz. Fakat bu noktada, akıllara Peygamber (a.s)’ın önerdiği Eyyâm-ı Biyz (Aydınlık günler) oruçları akla geliyor.

Peygamberimiz (a.s.), kameri aya (hicri takvime) göre ayın en parlak olduğu 13, 14 ve 15. günlerinde oruç tutulmasını tavsiye etmiştir. Eyyam-ı Biyz, enerjimizin azaldığı daha sakin ortamlar aradığımız Dolunay günleriyle kesişiyor. Bugünlerde her şey daha yavaş olurken, o gün tutulan orucun türlü suçlardan ve zararlardan kişiyi alıkoyduğuna dair farklı çalışmaların olduğu biliniyor.

Suç oranları artıyor

Mesela Sevil Atasoy’un 14 Aralık 2008’te Hürriyet gazetesinde yayınlanmış bir yazısı bize Dolunay’dan insanların nasıl etkilendiğine dair önemli ipuçları veriyor. Ay-insan etkisi üzerine çalışan üç kişinin ismini veriyor Atasoy.

Miami Üniversitesi Psikiyatri Bölümünden Prof. Arnold Lieber, Polonya Bilim Akademisi Deneysel Tedavi Bölümünden Prof. Dr. Michal Zimecki ve Hindistan’ın Patna Tıp Fakültesinden Prof. C.P. Thakur. Bu isimlerden Lieber ve Thakur’un çalışmalarına göre, Ay’ın tıpkı okyanuslar gibi vücut sıvılarını da çektiği ve beyinde oluşan gel-git dalgalarının, davranışları değiştirdiğini aktarıyor.

Sevil Atasoy’un 14 Aralık 2008’te Hürriyet gazetesinde yayınlanmış bir yazısı bize Dolunay’dan insanların nasıl etkilendiğine dair önemli ipuçları veriyor.

İngiliz polisinin ayın evrelerine göre suçlara karşı önlem aldığını şu sözlerle aktarıyor Atasoy, “İngiliz polis müfettişi Andy Parr, güvenliğinden sorumlu olduğu bölgede, 2006 yılında işlenen suçları Ay’ın evrelerine göre sınıflandırmış ve adam öldürme ile yaralamaların Dolunaylarda arttığı sonucuna varmıştı. 2007 yazından bu yana Dolunay gecelerinde güney İngiltere’nin kıyı kenti Brighton’un sokaklarında, diğer günlerden daha fazla devriye görevlendiriyor.

Onun bu kararını gazetelerde okuyan Yeni Zelanda’nın Hawke’s Bay bölgesinin polis müdürü de kâlemi kâğıdı eline almış, sonra gazetecilerin karşısına çıkarak Dolunay’da aile içi şiddete, intihar girişimlerine daha fazla rastladıklarını anlatmıştı.”

Dolunay’da sakin kalmalı

Araştırmacı Prof. C. P. Thakur'a göre, Dolunay günlerindeki intihar ve cinayetlerin artış sebebi, insan vücudundaki oluşan değişimler. Thakur, Ay'ın insan üzerindeki çekim kuvveti ile birlikte vücuttaki su miktarı değişerek fizikî ve ruhî değişimlerin kişiyi suç işlemeye yönlendirdiğini ifade ediyor. Araştırmacılar beş yıl boyunca üç farklı polis karakoluna bildirilen suçları Dolunay tarihleriyle karşılaştırarak bu neticeye varıyor.

Okyanuslarda gel-gitlere neden olan Dolunay, vücudunun yüzde 80'i sudan meydana gelen insanlarda da birtakım değişiklikler ve etkiler oluşturuyor.

Okyanuslarda gel-gitlere neden olan Dolunay, vücudunun yüzde 80'i sudan meydana gelen insanlarda da birtakım değişiklikler ve etkiler oluşturuyor. Vücudun su dengesi bozulurken ihtiyacı önceki günlere göre artıyor. Beynin işleyişi aksıyor, sinir sistemi hücrelerinin çalışma düzeni bozuluyor, vücuttaki elektrik akımı iki katına çıkıyor.

Kadınlar daha çok etkileniyor

Kadınlarda migren artıyor, duygu yapıları da kolay değişiklik gösterebiliyorlar. İntihar ve suç eğilimi de bu dönemde artış gösteriyor. Dolunayla birlikte trafik kazalarının arttığı, aynı dönemde kalp atış hızının arttığı ve vücudu olumsuz etkilediği de bilinen diğer etkiler. Yapılan farklı araştırmalar bize Dolunay’ın belirli bölgedeki insanları değil, dünyadaki birçok insana etki ettiğini gösteriyor. Psikologlar, Dolunay zamanı insanların ruh halinde değişim olduğunu, kolay sinirlenip, kolay üzülebileceğini söylüyorlar.

Haftalığa veda…
Gerçek Hayat

Fransız araştırmacı yazar Rene Claude Guillot, Ay’ın bu evresinde cinnetlerin arttığını ileri sürerek, o dönemde yaşanan cinayet olaylarını araştırarak "Dolunay Cinnetleri" isimli kitapta toplamış. Guillot eserinde “Yalnız Fransa'da değil; Amerika'daki polis kayıtlarından da Dolunay gecelerinde işlenen cinayetlerin sayısında artış olduğunu tespit etmek mümkündür” diyerek polis kayıtlarını referans gösteriyor. Büyüyen ay fazında yaralar ve türlü enfeksiyonların iyileşmesi de zorlaşırken bu etki Dolunayda zirve noktaya ulaşıyor. Bu dönemlerin ameliyat için tercih edilmemesi öneriliyor.

Doğum konrolünde de etkili

Doğum kontrolü için de ay takip ediliyor. Mesela, Güney Kaliforniya Metodist Hastanesinden Dr. Curtis Jackson, Dolunay zamanında doğumların arttığını fark etmiş. Altı yıl boyunca 11 bin doğuma şahitlik eden Curtis, bunların yarıdan çoğunun Dolunay dönemine denk geldiğini aktarıyor. Alman araştırmacı W. Buehler de Curtis’e benzer şekilde incelediği Dolunay doğumlarında dünyaya gelen çocukların büyük çoğunluğunun erkek olduğunu tespit etmiş. Buehler, Dolunay’ın doğurganlığı ve çocuk planlamada etkili bir yöntem olarak kullanılabileceğini aktarıyor.