Bu Müslüman toplum, anayasasını yapamayacak mı?

YUSUF KAPLAN
Abone Ol

Türkiye'nin anayasaları, önce İslâm'ı, İslâmî iddiaları anayasadan çıkardı; sonra da bu toplumu, İslâmî iddialardan vazgeçirerek tanınamaz, tuhaf, Batılıların karikatürü, komedyası, kompleksli bir toplum hâline getirmeye çalışıyorlar. Bu duruma artık son verilmeli. Bu toplum kendi anayasasını yapmalıdır. Bu konuda taviz verilmemelidir. Bu mesele, Türkiye'nin bağımsızlığıyla, İstiklal ve istikbal mücadelesiyle ilgili hayatî bir meseledir vesselâm.

Anayasa'sız toplum olabilir mi? Sözlü veya yazılı, toplumun bütün kesimlerinin müşterek mutabakatla hazırladıkları bir anayasası vardır her toplumun. Özellikle de tarih yapmış, tarihin akışını değiştirmiş, büyük medeniyetler inşa etmiş bir toplumun kendi anayasasını yapamaması gibi bir sorun yaşanabilir mi?

Türkiye tam da böyle bir ülke. Kendi anayasasını yapamayan bir ülke.

Kendisine yabancı bir anayasa, yabancı bir tarih, yabancı bir kültür ve kimlik dayatılan veya kendi tarihini, kültürünü, kimliğini bizzat kendisi inkâr eden traji komik bir yer! Yersiz yurtsuz, yönsüz yörüngesiz, ruhsuz ufuksuz bir canlı cenazeyi andırıyor: Esen rüzgârlar nereye sürüklüyorsa oraya sürüklenecek kadar kimliksiz, köksüz, ruhsuz bir ülke.

Darbeler, anayasaya dahndırılarak yapılır!

Hem tarihsiz hem de talihsiz.

Hem ufuksuz hem de umutsuz bir vaka!

  • Dünya tarihini değiştiren büyük atılımlara imza atan bir memleketin çocukları, iki asırdır esen rüzgârların, zaman zaman sertleşen fırtınaların önünde sürükleniyor ama sürüklendiğini düşünmüyor!

Gel de kafayı yeme, şimdi?

Başına ne geldiğini bilmeyen tek toplum bu toplum. Toplum derken sözün gelişi icabı öyle konuşuyorum. Başına ne geldiğini, yokoluşun eşiğine nasıl sürüklendiğini bilmeyen ve celladına aşık edilen tek toplum bu toplum şu çivisi çıkmış dünyada!

Türkiye'nin anayasaları, önce İslâm'ı, İslâmî iddiaları anayasadan çıkardı; sonra da bu toplumu, İslâmî iddialardan vazgeçirerek tanınamaz, tuhaf, Batılıların karikatürü, komedyası, kompleksli bir toplum hâline getirmeye çalışıyorlar.

Bu toplum üç zincirleme yöntemle hizaya getirildi, başka bir ifadeyle, dışardan işgal edilmedi İçerden zihnen işgal edildi.

* Birincisi anayasa yoluyla.

* İkincisi medya yoluyla.

* Üçüncüsü askerî darbeler yoluyla.

Anayasalar, darbelerin hukukî olarak meşrûlaştırılmasını sağlayacak şekilde yapıldı bu ülkede. Türkiye’nin anayasaları, darbecidir. Darbeciler, güçlerini anayasadan alırlar. Nitekim darbeci generaller, darbe yaptıklarında yaptıkları konuşmalarda, anayasanın kendilerine verdiği yetkiyi kullanarak, rejimin tehlikeye düşmemesi için darbe yaptıklarını söyleyebildiler sürgit. Nedir bu? Milletin aptala yerine konulmasıdır. Askerî darbeler, medya tarafından alkışlanmış ve toplumda meşrûlaştırıcı bir işlev üstlenmiştir. Bu ülkenin yasaları da darbecidir, medyaları da.

Anayasa İslâm'dan neden korkar?

Anayasa, toplumsal sözleşmedir. Bu toplum anayasa yapamadı. Bu topluma Fransa’dan, İsviçre'den, faşist İtalya'dan ve Almanya'dan ithal edilen anayasalar dayatıldı. Bu topluma anayasa yaptırmak istemiyorlar hâlâ! Kıran kırana boğuştuğumuz, kangrene dönüşen asırlık sorunların, iç ve dış kuşatmanın nedenlerinden biri de bu!

Anayasa, toplumsal sözleşmedir.

Türkiye'de en temel sorunlarımızdan biri, bir meseleyi olduğu gibi değil de, tersinden, takla atarak, hatta gerekirse kırk takla attırarak, takiyye yaparak, takiyye yapmaya zorlayarak anlatmak. Siz buna iki yüzlülük de diyebilirsiniz, münafıklık da, yerine göre. Dürüst değiliz. Kimseden de dürüst olmasını istemiyoruz. Dürüst insanların işimize çomak sokacaklarına inanıyoruz!

Türkiye'de anayasa ile İslâm arasında doğrusal / birbirini besleyen, birbirini çeken bir ilişki yoktur; aksine, birbirini iten ters bir ilişki / ilişkisizlik vardır. Mesela anayasa ile İslâm kelimelerini birlikte kullanmak bile tedirgin ediyor insanı.

Neden? Çünkü hemen zorba, iki yüzlü, takiyyeci oportünistlerin, tastamam “zihinsizleştirilmiş zihin” hastalığından mustarip yazarları, kapıkulları, “vay sen misin, bunu söyleyen?” diyerek haber yapıp, hatta manşet yapıp ilkel bir saldırı başlatabilirler. Çünkü vicdanla, din'le, iman'la sorunlu hatta kavgalı adamlar bunlar.

Anayasa yapılmadan önce en ateistinden en laikine, en dindarından en gayr-ı müslimine kadar herkes konuşmalı, kendi taleplerini, duyarlıklarını, önceliklerini dillendirmeli.

İkincisi, anayasa ile İslâm kelimelerini birlikte kullanmak, bazılarının, “Sırası mı şimdi? Bir çuval inciri berbat etmeyelim,” şeklinde bir vaziyeti kurtarma kaygısıyla hareket etmelerine yol açabilir ama böyle yapmakla bu insanlar, Türkiye'deki temel sorunu, Türkiye'nin İslâm'ı ne yapacağı, İslâm'ı neden itip kaktığımız, aşağıladığımız, devletin hayatından da, milletin hayatından da uzaklaştırma kavgası verdiğimiz sorununu bir kez daha ertelemiş olurlar, olacaklar.

Köksüz ve ruhsuz üniversite, ülkenin altını oyuyor!
Gerçek Hayat

Oysa yeni bir anayasanın yapıldığı bir zaman diliminde, anayasa ile İslâm, Türkiye ile İslâm arasında kopan, niçin koptuğu açıklanmayan ilişkisizlik sorununu şimdi konuşmayacaksak ne zaman konuşacağız?

Anayasayı toplum yapar...

“Hele şu anayasayı iyi kötü yapalım, ondan sonra konuşuruz,” diyenler bu ülkede hep dayak yemeye, hep itilip kakılmaya alışmış kişilerdir. Anayasa yapılmadan önce en ateistinden en laikine, en dindarından en gayr-ı müslimine kadar herkes konuşmalı, kendi taleplerini, duyarlıklarını, önceliklerini dillendirmeli.

  • Ancak bizim bu ülkede atladığımız, asıl yakıcı gerçek şu: Anayasayı toplum yapar. Anayasa, toplumun temel değerlerinin, dünyaya bakışının, bakış açılarının, anlam haritalarının özü ve özetidir. Peki, Türkiye'de böyle midir? Hayır. Türkiye'de yapılan anayasa'larla, bu ülkede İslâm'la ilişkisi sürgit problemli, tarihsiz, medeniyet bilinci yok edilmiş, ufku daraltılmış, nevzuhûr, köksüz, “soysuzlaştırılmaya çalışılan” bir toplum icat edilmiştir.

Hemen tepki vermeyin lütfen: Televolelerden o birbirinin kopyesi, sığ, ilkel, kakafonik, iğrenç dizilere, Raina'lardan Leila'lara yayılan ve millete küfretmeyi büyük yazarlık sanan “ezberci ulusolcu bidon kafalı”larca geliştirilen kültür, Bach'ların ve Itrî'nin, Mahler'in, Wagner'in ve Meraği'nin soylu kültürü müdür; yoksa...?

Batı'yı ayakta tutan güç: Düşman fikri ve İslâm düşmanlığı
Gerçek Hayat

Bu konuda kısmen başarılı olunmuştur ama toplumun İslâm'dan uzaklaştırılma çabaları geri tepmiştir. Bu toplum Müslümanlığını hatırlamış, İslâm'ın bu ülkenin hayatının her alanından sömürgeci Batılıların yapamayacağı bir hızla ve cesaretle uzaklaştırıldığını görünce bu duruma “dur” demiş, müdahale etmeye başlamıştır. Ama bu müdahale ne kadar anlamlı ve etkili bir müdahaledir, bunu söylemek çok zor.

  • Fakat şurası kesin: Bu toplum anayasalarla içerden teslim alınmış, anayasalar marifetiyle İslâm'la arası açılmaya çalışılmıştır: Başörtüsü yasağı bunun en berbat, aşağılık, en ilkel örneğiydi. Bir ülke, kendi çocuklarına bu kadar zulmedebildi, değil mi? Anlaşılır ve hazmedilir bir şey değil bu. Bu toplum, kendi anayasasını, kendi inançları, dünya ve hayat tasavvuru, anlam haritaları ve anlamlandırma pratikleri doğrultusunda kendisi yapar. Başka türlüsü millete zulümdür. Ülkenin önünün kesilmesi demektir.

Türkiye'nin anayasaları, önce İslâm'ı, İslâmî iddiaları anayasadan çıkardı; sonra da bu toplumu, İslâmî iddialardan vazgeçirerek tanınamaz, tuhaf, Batılıların karikatürü, komedyası, kompleksli bir toplum hâline getirmeye çalışıyorlar. Bu duruma artık son verilmeli. Bu toplum kendi anayasasını yapmalıdır. Bu konuda taviz verilmemelidir. Bu mesele, Türkiye'nin bağımsızlığıyla, İstiklal ve istikbal mücadelesiyle ilgili hayatî bir meseledir vesselâm.