Dünya korona virüsü konuşuyor ama...Asıl tehlike ID2020

PETER KOENİG
Abone Ol

ID2020 Birliği, 2019 Eylülünde New York’ta yapılan zirvede kendi programını 2020 yılında yürürlüğe koyma kararı aldı. Bu karar, 2020 Ocak ayındaki Davos’ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu’nda tescillendi. Dijital kimlik programı Bangladeş hükümeti tarafından test aşamasına sunulacak. Küresel Aşı Birliği ile akademi ve insani kuruluşlardan (!) oluşan ortakları bu işin öncülüğünü üstlenecek. ID2020’nin tam da Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından korona virüsün pandemi ilanına denk gelmesi ne büyük tesadüf değil mi? ID2020 programının çok boyutlu imha projesi olarak işleme konulması için böyle bir pandemiye mi ihtiyaç vardı yoksa?

ID2020 de neyin nesi diyebilirsiniz. BM ajanslarıyla bazı küresel STK’ların içinde bulunduğu bir teşebbüs... Genel aşıları dijital kimlik platformu haline getiren bir tür elektronik kimlik programı. Uzun zamandır hazırlığı yapılan ID2020 meselesinin ve şimdiye dek atılan adımların tümü Yeni Dünya Düzeni için. Dünya Ekonomik Forumu ile Bill ve Melinda Gates Vakfı tarafından fonlanan ve 18 Ekim 2019’da John Hopkins Üniversitesi tarafından sunumu yapılan korona virüs simülasyonu da bu işin bir parçası. O halde gelin, şu korona oyununu kim, niçin kurguladı, adım adım bakalım.

Bill - Melinda Gates (Küresel Aşı Birliği - GAVI kurucuları)

Korona virüsün sebepleri hakkında ne kadar yazılırsa yazılsın, konu hakkında ne kadar analiz yapılırsa yapılsın, bütün bunlar, insanlara korku satarak yanıltan bir propagandanın altında neredeyse bir hiçe dönüşüyor. Gerçeği arayan sorular;

■ Virüsün nereden kaynaklandığı,

■ Nasıl yayıldığı,

■ Onunla ne şekilde başa çıkılacağı gibi sorular art niyetli bir kaosun gürültüsünde yitip gidiyor.

Bilerek tasarlanmış şu pandemik salgının arkasındaki “Karanlık Adamlar”ın istediği de bu değil mi zaten?

■ Kaos,

■ Panik,

■ Umutsuzluk zerk ederek insanları savunmasız bırakıp manipülasyona açık bir av haline getirmek değil mi?

Pandemi İlanı Doğru Muydu?

Dünya Sağlık Teşkilatı, Mart ayının 11’inde korona virüs COVID-19’u pandemik olarak ilan etti. Oysa bir salgının pandemi niteliği kazanabilmesi için görülen vakalardaki ölüm oranının yüzde 12’yi geçmesi gerekiyordu. Avrupa’daki ölüm oranı ise binde 4’ü aşmış değil. Bunun tek istisnası İtalya. Orada da ölüm oranı yüzde 6 civarında.

  • Çin’e gelirsek, birkaç hafta önce ölüm oranı zirve yaptı ve yüzde 3’e yükseldi. Daha sonra binde 7’ye geri döndü ve hızla düşmeye devam ediyor. Çin salgına karşı ciddi önlemler alıyor.

Bu arada medyada pek konuşulmayan bir Küba gerçeği var. Küba 39 yıl önce “Interferon Alpha 2B (IFNrec) adıyla bilhassa virüslere karşı çok etkili bir ilaç geliştirdi. Fakat bu ilaç dünyada pek bilinmiyor ve kullanılmıyor. Sebep ne peki? ABD’nin Küba’ya uyguladığı yasadışı ambargo... Bu etkili ilaç, sırf bu yüzden insanlığın kullanımına sunulamıyor.

Emirler "Yukarıdan" Geliyor

Dünya Sağlık Teşkilatı, emirleri genelde “yukarıdan” alıyor. Kim bu ‘yukarısı’? Trump’ı ve AB liderlerini parmağında oynatıp “Tek Dünya Düzeni” adına dünyayı kontrol hedefi güdenler...

Yıllardır masada duran planlar var. Ocak 2020’deki Davos Dünya Ekonomik Forumu’nda, elbette kapalı kapıların ardında son kararlar alındı ve uygulamaya geçildi. Bill - Melinda Gates ile onların aşı işlerine bakan vakfı Küresel Aşı Birliği (GAVI), Rockefeller ve Rothschild aileleri ID2020 ajandasının artık işleme konulması talimatını verdiler.

Sonraki Adım Zorla Aşılama

Korona virüs pandemik bir salgın olarak tanımlandıktan sonra gelecek adım belki de “zorla aşılama” olacak. Dünya Sağlık Teşkilatı veya devletlerin aldığı kararla, polis - asker gözetiminde insanlar aşı olmaya zorlanacak. Aşı olmayı kabul etmeyenler ya para cezalarına yahut hapis cezalarına çarptırılacak. Fakat hiç kimse aşı olmaktan yakayı sıyıramayacak.

Aşı olmayı kabul etmeyenler ya para cezalarına yahut hapis cezalarına çarptırılacak. Fakat hiç kimse aşı olmaktan yakayı sıyıramayacak.

Eğer zorla aşılama vak’ası gerçekleşirse,

■ İnsanlar bu aşıların içine ne tür maddelerin konulduğunu bilemeyecek.

■ Bu maddeler belki birkaç yıl içinde insanları ağır ağır ölüme götürecek,

■ Belki gelecek kuşakları etkileyen bir rahatsızlığa yol açacak,

■ Belki beyin fonksiyonlarını yavaşlatacak,

■ Belki de kısırlığa neden olacak.

Bunların hepsi mümkün. Hele nüfus artışını kontrol altında tutmak, dünya nüfusunu azaltmak bahis konusu olduğunda... Birkaç yıl içinde böyle yan etkiler yaşanırsa kimse hastalığın nereden geldiğini de bilemeyecek. Anlattıklarım size bilim kurgu masalı gelmesin. ABD, İngiltere, İsrail, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerdeki biyolojik savaş teknolojisi üreten laboratuvarların geldiği seviye işte bu...

Nano Çiple Bir Köleye Dönüşmek

Diğer varsayıma geçelim. Elbette bir varsayım ama gerçekleşmesi gayet mümkün. Belki bu aşıyla, belki bir sonraki versiyonla hiç farkında olmadan bir nano-çip yapılan aşıyla birlikte vücudunuza enjekte edilebilir.

  • Bu çip, uzaktan kumanda imkanı tanıyarak sizin banka hesaplarınız dahil bütün kişisel bilgilerinizi ve dijital paranızı başkalarının hizmetine sunabilir.

Evet, dijital para dedim. Çünkü “onlar” bunu hedefliyorlar. Artık kendi sağlığınız ve diğer mahrem bilgileriniz sizin kontrolünüzde olmaktan çıkacak. Elbette kazancınız ve harcamalarınız da... Akıntıya ters kulaç atmaya çalıştığınızda, “yanlış” bir iş yaptığınızda paranız bloke edilebilir olacak. Belki de hesabınızdan tamamıyla çekilip el konulacak. Bu, bir çeşit “yaptırım” niteliği taşıyacak. Efendilerin köleleri haline geleceksiniz. Hoş geldin derebeylik çağı!

Tedros Kendini Kâhin Mi Sanıyor?

Dünya Sağlık Teşkilatı başkanı Tedros birkaç gün önce ne demişti, hatırladınız mı? "Dijital paraya geçmeliyiz çünkü kâğıt ve madeni paralar korona virüs gibi salgın hastalıkların yayılmasına neden oluyor."

Tedros Adhanom Ghebreyesus (Dünya Sağlık Örgütü Başkanı)

Bunları söyleyen Dünya Sağlık Teşkilatı başkanı mı, gelecekten haber veren bir kâhin mi, anlayan beri gelsin. İşin ilginç yanı, bazı İskandinav ülkelerinde küçük bir çikolata almaya kalksanız peşin paranız şu an geçmiyor, illa ki elektronik ödeme yapacaksınız.

Totaliter Bir Dünya Devletine Doğru

Farkında mısınız, totaliter bir dünya devletine doğru sürükleniyoruz. Uzun zamandır hazırlığı yapılan ID2020 meselesinin ve şimdiye dek atılan adımların tümü bunun için. Dünya Ekonomik Forumu ile Bill ve Melinda Gates Vakfı tarafından fonlanan ve 18 Ekim 2019’da John Hopkins Üniversitesi tarafından sunumu yapılan korona virüs simülasyonu da bu işin bir parçası.

Bill Gates, bilhassa Afrika’da aşılama kampanyasının önde gelen isimlerinden. Aynı zamanda dünya nüfusunun azaltılması gerektiğini savunuyor. Aynı fikirde olan başka kimler var? Dünya Ekonomik Forumu’nun müdavimleri... Rockefellerler, Rothschildler, Morgenler ve diğerleri.

  • Hedefleri şu: Dünyadaki kaynaklar gittikçe azalırken kendileri dâhil küçük bir elit topluluğun daha uzun ve iyi şartlarda yaşaması, bu kaynakları tüketen diğer insanların olabildiğince azalması.

Bu İşi Kissinger Başlattı

Bu görüşün 1960’lar ve 70’ler boyunca Henry Kissinger tarafından propaganda edildiğini biliyoruz. Nixon yönetiminde ABD dışişleri bakanlığı yapan Kissinger’i iyi tanıyoruz. Vietnam Savaşı’nın mimarı, Kamboçya’nın gizlice bombalanmasından, oradaki silahsız milyonlarca sivilin katliamından sorumlu, 1973 yılında demokratik seçimlerle işbaşına gelen Salvador Allende’ye darbe yapıp askeri diktatör Pinochet’yi Şili’nin başına belâ eden kişi. Sayısız savaş suçu işlemiş Kissinger, bugün Rockefeller’ın ve onların Bilderberg Topluluğu’nun sözcüsü...

5 Bin yıllık bir döngünün bitişini yaşıyoruz
Gerçek Hayat

John Hopkins Üniversitesi’nde yapılan korona virüs simülasyonundan bahsetmiştik ya, işte bu simülasyonda virüsün 65 milyon ölüme neden olacağı söyleniyordu. Ve ne ilginçtir, Bill ve Melinda Gates Vakfı’nın hazırlattığı simülasyondan sadece iki hafta sonra Çin’in Vuhan kentinde ilk COVID-19 vakası kayıtlara geçti. Şimdiye kadar yaşananlar, virüsün buraya dışardan geldiği izlenimini veriyor. Muhtemelen ABD’de bulunan biyolojik savaş laboratuvarlarının birinden sızdırılmış olabilir.

Test Ülkesi Bangladeş

ID2020 Birliği, 2019 Eylülünde New York’ta yapılan zirvede kendi programlarını 2020 yılında yürürlüğe koyma kararı aldı.

■ Bu karar, 2020 Ocak ayındaki Davos’ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu’nda tescillendi. Dijital kimlik programı Bangladeş hükümeti tarafından test aşamasına sunulacak.

■ Küresel Aşı Birliği ile akademi ve insanî kuruluşlardan(!) oluşan ortakları bu işin öncülüğünü üstlenecek.

ID2020’nin tam da Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından korona virüsün pandemi ilanına dnk gelmesi ne büyük tesadüf değil mi? ID2020 programının çok boyutlu imha projesi olarak işleme konulması için böyle bir pandemiye mi ihtiyaç vardı yoksa?

Bangladeş hükümetinin ID2020 programından sorumlu danışmanı Anir Chowdury bakın, ne diyor:

Biz, şahıslara kendi mahrem bilgilerini kontrol imkânı veren dijital kimlik meselesinde ilerici bir yaklaşıma sahibiz. Bangladeş hükümeti dijital kimlik sistemleri tasarımını, şahısları hizmetlere ve geçim kaynaklarına ulaştıran geniş kapsamlı bir imkân olarak görüyor. Bu yaklaşımın öncüsü olmaya can atıyoruz.

Anir Chowdhury nasıl bir şeyin içine adım attığını gerçekten biliyor mu acaba?

Cenevre Kepenk İndirdi

Pandemi ve panik hususuna geri dönersek, Dünya Sağlık Teşkilatı gibi pek çok BM ofisinin yer aldığı Cenevre kentinin de kepenkleri indirdiğini söyleyebiliriz. Önce Venedik, sonra bütün Kuzey İtalya ve şimdi de İtalya’nın tamamının karantina alanı ilan edilmesinden pek farklı değil bu durum. Benzer uygulamaları pek yakında Fransa ve Anglo-Siyonist imparatorluğa bağlı diğer Avrupa devletlerinde de göreceğiz.

Cenevre’deki farklı BM ofislerinde aynı panik ifadelerini ihtiva eden sayısız açıklama gırla gidiyor. Hepsinin çalışanlarına ortak mesajı: Bütün seyahatlerinizi, bütün etkinlikleri iptal edin. Palais de Nations’ı ziyaret etmeyin, Cenevre Katedrali’ne adımınızı atmayın, müzelere ve diğer görülecek yerlere bir müddet uğramayın. Son direktifler, çalışanların işe gelmemesi, evden iş görmeleri yönünde. Toplu taşımadan kaynaklanan bir bulaşmayı kimse istemiyor.

Panik ve Korku İklimi Hâkim

Panik ve korku ikliminde mantık elden gidiyor, gerçek hiçbir mânâ ifade etmiyor. İnsanlar mevcut durumun hangi sebeplerden kaynaklandığını, işin arkasında neyin olduğunu düşünemiyor bile.

■ Artık doğru söylense bile kimse inanmıyor.

John Hopkins Üniversitesi’nde yapılan Event 201 küresel pandemi uygulaması, korona virüs simülasyonu, Vuhan’daki askeri tatbikat, ABD Maryland’daki yüksek güvenlikli biyolojik savaş laboratuvarı gibi gerçekler arada kaynıyor.

Bunlardan birini yüksek sesle dile getirmeye kalksanadın komplo teorisyenine çıkıyor.

■ Propagandanın gücü işte budur. Propaganda, istikrarı çökerten bir güçtür. Ülkeleri ve insanları paniğe sevk eder, ekonomileri mahveder, insanların işlerini kaybetmesine neden olur.

Bir de şöyle bir durum söz konusu.

■ Salgın ilk başladığı vakitler Çin genini hedef almıştı. Bakın, burası önemli.

■ Virüs daha sonra Çin DNA sınırlarını aşmak, başka bölgelere yayılmak için acaba bir mutasyona mı uğradı?

■ Eğer böyle olduysa, bu ne zaman gerçekleşti? Çünkü biliyorsunuz, başlangıçta dünyanın diğer bölgelerinde virüse yakalanan kurbanların neredeyse tamamı Çin kökeni taşıyordu.

Hedef Çin Geni Miydi?

Daha sonra ne oldu da virüs İtalya ve İran’a yayıldı? İşte bu konu, bazı spekülasyonları ister istemez akla getiriyor. Nedir bunlar?

■ Dünya çapında bir istikrarsızlık oluşturmak ve kamuoyunu yanıltmak için farklı virüs türleri sırayla tedavüle sokuldu. Böylece ilk virüs türünün Çin’i hedef alan bir biyolojik savaş aparatı olduğu düşüncesinin zihinlerde yer etmemesi sağlandı.

Korona salgını ve Bill Gates vakfı
Gerçek Hayat

■ İran’daki virüs türünün, 2012 yılında Suudi Arabistan’da görülen laboratuvar ürünü MERS’in (Middle East Respiratory Syndrome / Ortadoğu Solunum Sendromu) geliştirilmiş bir versiyonu olduğu sanılıyor.

MERS virüsüyle Arap geni hedef alınmıştı. İran’daki virüs ölümleri yoluyla ise bir rejim değişikliği hedeflendi. Bu, en az 30 yıldır Washington’un hayalini kurduğu bir gelişme.

İtalya Cezalandırıldı

■ İtalya’ya gelince... Washington – Brüksel hattı Çin ile Kuşak ve Yol anlaşmasını resmen ilk imzalayan ülke olduğu için İtalya’yı cezalandırmak istedi. (Aslında ilk imzayı Yunanlılar atmıştı ama hiç kimse kendi kardeşleri Almanya ve Fransa tarafından mahvedilen bir ülkeye Çin yardımı beklemiyordu.)

İtalya’ya gelince... Washington – Brüksel hattı Çin ile Kuşak ve Yol anlaşmasını resmen ilk imzalayan ülke olduğu için İtalya’yı cezalandırmak istedi.

■ Ölüm oranlarındaki yüksekliğe bir bakalım. İtalya’da yüzde 6,2, İran’da yüzde 3,6. İtalya’daki ölümler İran’ın iki misli, Avrupa ortalamasının ise tam on katı. Peki, niçin böyle? İtalya virüs paniği ile vurulmak mı isteniyor, yoksa İtalya’ya bulaştırılan virüs türü çok daha mı güçlü?

2019 – 2020 döneminde Avrupa’da normal grip hastalığından ölenlerin sayısı 16 bin kişi. Hastalıkları Kontrol Merkezi’ne ait web sitesine baktığınız zaman ABD için verilen rakamı 14 bin ila 32 bin arasında görüyorsunuz.

Peki, İtalya’da korona virüs ölümleri arasında normal grip kurbanları bulunuyor olabilir mi? Ölüm vak’alarının ileri yaşlarda solunum yetmezliği çekenlerde görüldüğünü biliyoruz. Korona virüs ile normal grip belirtileri neredeyse aynıyken hiç kimse resmi makamların söylediklerini sorgulama ihtiyacı duymuyor mu?

ABD, Ukrayna ve Gürcistan'da Biyolojik Silah Üretiyor

Bu arada korona virüs türleri aynı laboratuvardan çıkmamış olabilir. Berlin’de yaşayan Ukrayna kökenli bir gazeteci bana dedi ki, Ukrayna’da tam beş tane ABD’ye ait yüksek güvenlikli biyolojik savaş laboratuvarı varmış. Düzenli olarak yeni virüsleri çevredeki insanlar üzerinde test ediyorlarmış. Laboratuvarların yakınlarında yaşayanlarda tuhaf rahatsızlıklar görülüyormuş fakat hiç kimse bu konuda tek kelime edemiyormuş. Bu gazetecinin dediğine göre benzer durum Gürcistan’da da mevcutmuş. Orada da Pentagon ve CIA’ye ait biyolojik savaş laboratuvarları bulunuyormuş ve yeni, tuhaf hastalıklar ortaya çıkıyormuş.

Bütün bunların arkasında ne var?

■ Sun’i olarak tetiklenen panik ortamıyla tam bir çöküş.

■ İnsanları “Bize yardım edin, bize aşı verin, güvenliğimiz için polisi ve asker gönderin” dedirtecek bir duruma sürüklemek.

■ Umutsuzluğu öyle bir yaygın hale getirmek ki, sonunda “halkın sağlığını koruma” bahanesiyle AB ve ABD’de askeri bir kuşatmayı mümkün kılmak. Zaten hâlihazırda Hastalıkları Kontrol Merkezi’nin acil durum başlığı altında yayınladığı direktiflere baktığınızda o despot yaklaşımı görebiliyorsunuz.

Yeni Dünya Düzeni'ne Doğru

Zoraki aşıların, nüfus yoğunluğunu azaltmanın, insanları dijital olarak kontrol altına almanın eşiğinde ID2020 uygulamasına adım atmakla Yeni Dünya Düzeni’ne doğru yola koyulduğumuzu bilelim. Küresel finansın egemenliği ya da Dick Cheney ve John Bolton gibi Yeni Amerikan Yüzyılı Planı’na inananların hevesli bir şekilde söylediği “tastamam üstünlük” işte bu.

Batı’nın neoliberal kapitalizm felaketini terk edecek mânevi kapasiteye sahibiz. Birbirimiz için, yaşadığımız toplum için dayanışmayı, merhameti ve sevgiyi tesis edebiliriz.

Birileri üstünlük hayalleri kuradursun ABD’nin dünya üzerindeki egemenliği sona erebilir. Şu ana dek girmediği pek az ülke kalan korona virüs piyasaları altüst etti. Kayıplar yüzde 20’leri buldu ve gittikçe artıyor. Ekonomik yavaşlama korkusu herkesi sardı. Petrol fiyatları iki hafta içerisinde neredeyse yarıya indi. Merkez Bankasının müdahalesi olmadan Çin para birimi Yuan şu anda daha stabil duruyor. Bir dolar 7 Yuan civarında. Bu demek oluyor ki, Çin ekonomisi COVID 19’a rağmen küresel bazda daha fazla güven toplamaya devam ediyor.

Bir Tavsiye

Çin’e bir tavsiye... Hazır dibe vurmuşken ABD ve Avrupa’ya ait şirket hisselerini alabildiğiniz kadar satın alın. Üzerine petrol hisselerini de ekleyin. Fiyatlar tekrar eski haline döndüğünde Batı’dan milyonlar değil, trilyonlar kazanmakla kalmayacaksınız. Bu değerli hisseler, aynı zamanda ABD ve Avrupa’nın en büyük şirketlerinde sizi söz sahibi yapacak. Gelecekteki yatırımları yönlendiren siz olacaksınız.

Batı'nın Açgözlü Benciliğine Son Verelim

Ufuktaki kara bulutların içinde küçük de olsa parlayan bir umut noktası mevcut. Bütün bunları sona erdirecek mucizevi bir şuur uyanışı. Henüz böyle bir mucizenin uzağında görünsek de beyinlerimizin gizli bir köşesinde bir şuur kıvılcımı öylece duruyor. Batı’nın neoliberal kapitalizm felaketini terk edecek mânevi kapasiteye sahibiz. Birbirimiz için, yaşadığımız toplum için dayanışmayı, merhameti ve sevgiyi tesis edebiliriz. Mevcut tıkanıklığı aşmanın, Batı’nın açgözlü bencilliğine son verebilmenin yegâne yolu ancak bu olabilir.

  • Peter Koenig kimdir?
  • Peter Koenig bir iktisatçıdır, jeopolitik analizler de yapar. Aynı zamanda su kaynakları ve çevre uzmanıdır. 30 yılı aşkın Dünya Bankası ve Dünya Sağlık Teşkilatı kariyeri mevcuttur. Birçok üniversitede öğretim üyeliği yapmıştır. Çeşitli yayın organlarında düzenli olarak yazılar kaleme alır. Yayınlanmış kitapları mevcuttur.