FETÖ, Ergenekon ile AK Parti'yi nasıl kıskaç altına aldı?

HABER MASASI
Abone Ol

Türkiye'nin yakın tarihine damga vuran Ergenekon meselesi, FETÖ'nün AK Parti'yi kıskaç altına almak için attığı en büyük adımlardan biriydi.

Ergenekon meselesi daha sonra ‘Ergenekon davalarına’ dönüşecek olan, 2000’li yıllarda Türkiye’de faaliyet gösterdiği ileri sürülen gizli bir yapılanmadır. Hemen herkes sürecin 12 Haziran 2007’de Ümraniye’de bir gecekonduda 27 el bombası bulunması sonucunda başladığını zannetmektedir. Oysa süreç, Strateji dergisinde haber koordinatörlüğü yapan Tuncay Güney’in 2001’deki gözaltına alınması ile başlar. Güney, 1 Mart 2001’de otomobil kaçakçılığı iddiasıyla bir operasyonda Strateji dergisi genel yayın yönetmeni Ümit Oğuztan ve eniştesi Âdem Taşdemir ile beraber Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü tarafından gözaltına alınır.

6 çuvallık arşiv

Soruşturma kapsamında gözaltına alınan Ümit Oğuztan ile Güney’in ortak işyerlerinde yapılan aramada, Ergenekon örgütü ile ilgili olduğu iddia edilen 6 çuval doküman bulunur. İddiaya göre, 6 çuvallık arşivde, Ergenekon Analiz Yeni Yapılanma Yönetim ve Geliştirme Projesi, Lobi, Devletin Yeniden Yapılanması gibi dokümanlar vardır. Bu hadisenin en ilginç yanı ise Tuncay Güney’in terör örgütünün STV’sinde çalışmış bir kişi olmasıdır. Güney sadece sıradan bir çalışan değil, bizzat yapının pek çok işine karışmış bir kişiliktir. Gerekçeye göre Ergenekon örgütü; asker, polis, gazeteci, akademisyen üyeleri olduğu iddia edilen bir “derin devlet” örgütlenmesidir.

2003- 2004 yıllarında AK Parti hükûmetini devirmeye yönelik darbe planları, 2006’da bir yüksek yargıcın öldürüldüğü Danıştay saldırısı, 2007’de Malatya’da üç Hıristiyan’ın öldürüldüğü Zirve Yayınevi katliamı ile 2008-2009 yıllarında gerçekleştirileceği öne sürülen suikast planı iddiaları yer almaktadır. Evet, belgeler bir yana söz konusu hâdiselerin hepsi doğrudur. Ancak suçların bir bölümü bizzat FETÖ tarafından işlenmiştir. Diğerleri ise elbette suçlanan bazı kimselere ait fiillerdir. Oysa bu süreç FETÖ’nün hem hasımlarını tasfiye, hem de AK Parti’yi kontrol altına alma operasyonundan başka bir şey değildir. Zira AK Parti’nin iktidara gelişinin daha 30. gününde Necip Haplemitoğlu bizzat FETÖ tarafından katledilecektir. Ayrıca Aselsan cinayetleri ile Danıştay saldırısı, bizzat FETÖ tarafından icra edilmiştir. Ardından Cumhurbaşkanlığı seçimi krizi ile AK Parti’yi köşeye sıkıştırmak amacıyla açılan kapatma davası tezgâhlanacaktır.

Büyük suikastler devam ediyor

30 Kasım 2007 tarihinde ise nükleer fizikçi Prof. Dr. Engin Arık’ın da ölümüne neden olan Isparta uçak sabotajı gelir. Müteakiben de Muhsin Yazıcıoğlu suikastı... Bildik isimsiz ihbar mektupları ile yerleri arayanlarca da bilinen silah ve mühimmat bulma operasyonları birbirini izler. Bu çerçevede Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven kod adlı darbe planlarından söz edilir. Yüzlerce kişi tutuklanır, kimi hapishanelerde son nefesini verir. Dosyanın kapsamını genişletmek için Hrant Dink suikastı türü cinayetler işlenir. Güç ellerinde iken ordudan ve diğer kurumlardan FETÖ’cüleri tasfiye etmeyen askerî bürokratlar, sanki FETÖ’cülere orduya kendileri değil de AK Parti almış gibi başlarına gelenlerden iktidarı sorumlu tutma aymazlığından hiç vazgeçmezler. Bazıları gerçek olmakla birlikte, çerçöpten sahte delile dek uzanan Ergenekon iddianamesi ve 15 Temmuz sonrası gelen kararlarla bu dosyalar kapatılır.

Ergenekon operasyonları bir koltuk mücadelesi - 17.05.2006

2003- 2004 yıllarında AK Parti hükûmetini devirmeye yönelik darbe planları, 2006’da bir yüksek yargıcın öldürüldüğü Danıştay saldırısı, 2007’de Malatya’da üç Hıristiyan’ın öldürüldüğü Zirve Yayınevi katliamı ile 2008-2009 yıllarında gerçekleştirileceği öne sürülen suikast planı iddiaları yer almaktadır. Evet, belgeler bir yana söz konusu hâdiselerin hepsi doğrudur. Ancak suçların bir bölümü bizzat FETÖ tarafından işlenmiştir. Diğerleri ise elbette suçlanan bazı kimselere ait fiillerdir. Oysa bu süreç FETÖ’nün hem hasımlarını tasfiye, hem de AK Parti’yi kontrol altına alma operasyonundan başka bir şey değildir. Zira AK Parti’nin iktidara gelişinin daha 30. gününde Necip Haplemitoğlu bizzat FETÖ tarafından katledilecektir. Ayrıca Aselsan cinayetleri ile Danıştay saldırısı, bizzat FETÖ tarafından icra edilmiştir. Ardından Cumhurbaşkanlığı seçimi krizi ile AK Parti’yi köşeye sıkıştırmak amacıyla açılan kapatma davası tezgâhlanacaktır.

30 Kasım 2007 tarihinde ise nükleer fizikçi Prof. Dr. Engin Arık’ın da ölümüne neden olan Isparta uçak sabotajı gelir. Müteakiben de Muhsin Yazıcıoğlu suikastı... Bildik isimsiz ihbar mektupları ile yerleri arayanlarca da bilinen silah ve mühimmat bulma operasyonları birbirini izler. Bu çerçevede Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven kod adlı darbe planlarından söz edilir. Yüzlerce kişi tutuklanır, kimi hapishanelerde son nefesini verir. Dosyanın kapsamını genişletmek için Hrant Dink suikastı türü cinayetler işlenir. Güç ellerinde iken ordudan ve diğer kurumlardan FETÖ’cüleri tasfiye etmeyen askerî bürokratlar, sanki FETÖ’cülere orduya kendileri değil de AK Parti almış gibi başlarına gelenlerden iktidarı sorumlu tutma aymazlığından hiç vazgeçmezler. Bazıları gerçek olmakla birlikte, çerçöpten sahte delile dek uzanan Ergenekon iddianamesi ve 15 Temmuz sonrası gelen kararlarla bu dosyalar kapatılır.

Her ne kadar 15 Temmuz sonrasında Ergenekon davaları, hukuka aykırı delil gibi nedenlerle kapatılsa veya beraat ile neticelense de, aslında bu iki sinsi grup arasında devleti ele geçirme savaşından ibaretti. Davaların düşmesi, birtakım yapıların darbe planları yaptığı gerçeğinin üstünü örtmez.

Aslında her iki taraf da aynı yapıya hizmet eden kollardır. Biri sağ, diğeri sol el gibi.

Geçmişte FETÖ’ye rakiplerin, 15 Temmuz sonrasında bazı muhalefet partilerinde toplanıp FETÖ’yü koruması bu gerçeğin en güçlü delilidir. Kaldı ki, bunun için bir delile de ihtiyaç yoktur. Türkiye’nin siyaset tarihini bilen herkes zaten durumu bilir.

Bu süreçte zarar gören yine millet, yine devlet ve biraz da hükümet olmuştur. Zamanın ruhu denilen şey, bazı şeylerin o anda görülmesini hep engelliyor. Bu da ayrı bir handikap. Ancak Ergenekon dosyalarına dâhil edilen bazı kişilerin Ergenekoncularla bir ilişkisinin olmadığı da açıktır.