Fransa Afrika’yı nasıl sömürüyor?

MAMADOU ABDOUL - AKADEMİSYEN / ORTA AFRİKA CUMHURİYETİ
Abone Ol

Fransa, artık aklını başına almalı ve ikiyüzlü davranmayı bırakmalı. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda, tüm resmi kurumlarında hatta kullandığı paranın üzerinde yazılı Liberte-Egalite-Fraternite sloganına gerçek bir centilmen gibi sahip çıkmalı, gereğini yapmalı. AFRİKA’DAN ELİNİ-ETEĞİNİ ÇEKİP DEFOLMALI!

Afrika'daki en eski Fransız kolonilerinin bağımsızlığından 60 yıl sonra, Fransa ile Sahraaltı ülkeleri arasındaki ilişkiler her zamankinden daha kötü, daha karanlık ve daha karışık. Çünkü Fransa hiç pes etmedi; Afrika kıtasının verimli kaynaklarını yağmalama iştahını hep diri tutttu, çay kaşığıyla verdiği sözde özgürlüğe karşılık kepçeyle sömürmeye aralık vermeden devam etti.

“Türkiye’ye askerlik yapmaya gidiyorum dedim”
Gerçek Hayat

Geçmişteki eli sopalı sistem günümüzde daha sofistike bir hale geldi, kamuflaj teknikleri daha bir gelişti, çeşitlendi. Afrikalı diktatörleri soracak olursanız, onlar zaten Şanzelize müdavimleri. Fransa’nın servetini ve nüfuzunu korumak onların başlıca görevi. Afrika'nın yeraltı zenginliklerini aşırmaya gelen Fransız şirketlerinin çıkarları en başta onlara emanet.

Zenginliğin İçinde Koyu Fakirlik

Fransa'nın Cezayir'de yaptıkları unutulamaz.

Gabon'la başlayalım. Yılda 13 milyar dolardan fazla ham petrol ihraç eden zengin bir ülke var karşımızda. Kişi başına düşen gayrı safi yurtiçi hâsıla (GSYİH) 8.031 dolar. Afrika ortalamasının hayli üstünde. DSÖ verilerine göre Gabon da ortalama ömür erkekler için 64.8, kadınlar için ise 68.2 yaş. Oysa aynı verilere bakıldığında çok daha fakir, kişi başı GSYİH sadece 470 dolar olan Madagaskar halkının da neredeyse aynı rakamlara sahip olduğu görülüyor (erkek 64.6, kadın 67.6 yaş). Gabon'da bebek ölüm oranı da hayli yüksek. Peki, niçin böyle?

Gabon devlet başkanı Omar Bango - Franca cumhurbaşkanı De Gaulle

Çünkü Gabon Fransa'nın petrol ve uranyum tedarikçisi, Total-Elf'in kalesi, Fransız piyasalarının göz bebeği. Libreville sakinleri eğer kendi ülkelerinin yeraltı kaynaklarından gereği gibi faydalanamıyorsa bunun nedeni elbette Fransa. Gabon'un zenginlikleri halkın cebine değil, Fransa’nın doymak bilmeyen gırtlağına akıyor. 2009’daki ölümüne dek 41 yıl ülkeyi yönetmiş bulunan Gabon Cumhurbaşkanı Ömer Bongo, dünyanın en genç devlet yöneticisi olarak henüz 32 yaşındayken ülkenin en tepesine durduk yere getirilmedi. Fransız hava kuvvetlerinde yüzbaşı olarak görev yapması, gizli servisle kurduğu bağlantılar bu noktada elbette büyük rol oynadı. Kendisi öldükten sonra da Bongo hanedanlığı devam etti, yerini oğlu Ali Bongo aldı. Ve elbette Fransa'nın himayesinde...

  • Ömer Bongo’nun şu sözü Fransa ile Gabon arasındaki ilişkinin boyutunu yansıtması açısından önemlidir.
  • “Fransasız bir Gabon, sürücüsü olmayan arabaya benzer. Gabonsuz bir Fransa ise benzini olmayan araba gibidir.”

1990'larda önde gelen bir Fransız politikacının Ömer Bongo tarafından dolgun maaşlı "danışman" olarak istihdam edildiği biliniyor.

Kurnaz Sömürü Yöntemi

Fransız şirketi Afrika petrolünü yağmalıyor.

Fransa’nın Gabon gibi hammadde açısından zengin olan ülkeleri sömürü yöntemi çok kurnazca. BM Kalkınma Programı raporlarına yansıyan rakamlara bakılırsa Fransa bu tür ülkelere yardım ediyormuş görünüyor. Oysa işin aslı hiç de o raporlarda yazılı olduğu gibi değil. Zaten Fransa'nın verdiği sözde yardımların gittiği ülkelere bakıldığında aralarında yeraltı zenginliği olmayan ülkelere denk gelmek mümkün değil. Fransız resmi kalkınma yardımının gittiği ülkelerden Fransa'ya petrol, uranyum, altın, demir ve daha birçok maden adeta oluk oluk akıyor.

Üstelik ne Fransa’dan gelen bir avuç para, ne de Fransa’ya akan yeraltı zenginliği ülkeye bir fayda sağlamıyor. Eğitim ve sağlık sistemi ortada. Paralar hazineye girmeden âdeta buhar olup kayboluyor. Oysa benzer durumdaki Norveç gibi ülkeler, çıkardıkları petrolü ülkedeki emeklilik sistemini revize etmek ve ödemeleri güvence altına alabilmek için, yani kendi halkı için kullandı. Gabon ise Fransa için, Total-Elf şirketini ihya için kullanıyor. Ve elbette iktidarda olmanın nimetini süren bir avuç elit azınlık için.

Afrika Karışır, Fransa Kazanır

Fransa'nın kışkırttığı Biafra savaşı.

Total-Elf şirketi Gine Körfezi'ne, Nijerya'ya, Kongo-Brazzaville'ye, Angola'ya müdahale ediyor. Tüm bu ülkelerde yaşanan iç savaşlar ve zorbalıkların hepsinde Fransa’nın eli var. Bu ülkelerde her türlü karışıklık çıksa bile sömürü sistemi bir makina düzeninde tıkır tıkır işlemeye devam ediyor. Örneğin Angola'da kan gövdeyi yıllarca götürüyorken bile Fransa'ya petrol akışı tek damla eksilmeden sürüp gitti. Fransa’nın menfaatine gelen her türlü yatırım da aynen devam etti. Fransız bankaları, bilhassa Bnp-Paribas, bu karışıklığı âdeta ganimet bildi. Çatışmaların yaşandığı ülkeler için çılgın oranlarda finans paketleri geliştirdi. İnsanlar öldü, yaralandı, sakat kaldı, kayboldu fakat para olduğu yerde varlığını sürdürdü. Fransa’nın bu konularda aynaya bakacak cesareti olduğunu hiç sanmıyorum.

  • Dünyaya “liberte-egalite-fraternite” yani özgürlük-eşitlik-kardeşlik sloganını başarılı bir şekilde satan güya insan haklarının öncüsü Fransa, Afrika’nın kendine has değerlerini hiçe sayan bir zulüm mekanizmasını kurarken üzerini kendi imajıyla parlatmayı bir güzel becerdi. Öyle ki saygın ve ünlü gazeteciler bile işin aslını bildikleri halde Fransa’nın verdiği imajı yansıtmayı tercih etti.

En ufak bir çıt sesinde ortalığı ayağa kaldıran STK’lar mevzu Afrika olunca nedense çoğu kez dut yemiş bülbül kesilmeyi yeğledi.

Bağımsızlık Maskeli Balo

Fransa’nın Afrika’daki eski kolonilerinde siyasi bağımsızlık bugün bir maskeli balo gibidir.

Adı güya bilmem kaçıncı cumhuriyet olan Fransa, Afrika topraklarında tıpkı eskiden olduğu gibi imparatorluk refleksiyle davranmaya devam etmektedir. Soğuk savaş yıllarında dünyaya, bilhassa Batı kamuoyuna sunulan görüntüye bakılırsa Fransa Afrika’yı komünizme karşı savunan bir ‘ jandarma’dan ibarettir. Bugünse bizzat kendileri tarafından köpürtülen terör örgütlerine karşı aynı bayat jandarma oyunu oynanıyor, herhangi bir değişme söz konusu değil.

  • Bugün sokaktaki Fransıza sorsanız bu görüntü normaldır, "kim olsa aynı şeyi yapar." Genç ya da yaşlı, solcu ya da sağcı hiçbir Fransız, Afrika’da görev yapan askerlerin neredeyse her yıl, Çad, Fildişi Sahili ve Ruanda gibi ülkelerin topraklarında yürüttüğü operasyonları bir suç olarak algılamaz. Burada petrol ve jeopolitik çıkarları için Irak'ı işgal eden Amerika benzeri bir fotoğraf vardır ama biraz demokratik makyajla imaj çok çabuk düzeltilir.

Burada Her Şey Mubah

Fransa'nın Bamileke katliamı.

Burada bir çifte oyun vardır. Fransa’da kamuoyunun mubah görmeyeceği, tepki vereceği her şey burada mubahtır. Ne de olsa burası Afrika’dır. "Orası farklı" anlayışı işleri kolaylaştırır. Yolsuzluk, adam kayırmacılık, savaş, şiddet normal şeylerdir. Fransız ordusunun bağımsız ülkelerin topraklarında bulunması, oraların genelkurmayında, askerî karargâhlarında cirit atması, koloni valisi gibi davranması normaldir. İşine geleni başkanlık koltuğuna, işine gelmeyeni işkence sandalyesine oturtmak normalin en normalidir. Ülkelerin kendi halklarına ait olması gereken zenginliklerini yağmalamak sıradan iştir.

  • Fransız kamuoyunun Afrika’da olup bitene bakışını en net yansıtan örneklerden biri, Biafra savaşı hakkında çekilen belgeseldir. Bu belgeselde dört - beş saat yorum yapmadan sadece görüntüler verilir. Oysa 1970 öncesinde yaşanan hadisede, Fransa tarafından silahlandırılmış Hıristiyan ve animist bir etnik grup Nijerya’nın petrol bakımından zengin bölgesinde bağımsızlık istemiş, üç yıllık ölümcül bir savaş ortaya çıkmıştır. Bu savaşı çıkarıp finanse eden Fransız ve İsviçre şirketleridir.

Fransız televizyonlarının savaş süresince kamuoyuna yansıttığı görüntü neydi, biliyor musunuz? Fransız askerlerinin kucağında savaştan kurtarılan aç çocukların uçaktaki manzaraları... Oysa aynı uçakların kargo bölümlerinde savaşı kızıştırmak için tonlarca silah taşınıyordu. Kimsenin vermeye cesaret edemediği asıl görüntü işte buydu.

Yüzleri Bile Kızarmıyor

Jacques Foccart. Afrika'nın kanını emen Fransız.

Jacques Foccart'ın eski işbirlikçileri, bir zamanların Fransa kralı 14. Louis gibi koltuklarına yaslanıp bu terörist faaliyetleri sanki çok normalmiş gibi detaylandırmaya bayılıyorlar. O zamanın teğmenleri, bugünün generalleri ise yaşanan vahşeti dudaklarında bir gülümseme ile anlatıyor. Afrika'nın yaşadığı, bu şekilde dikkatle gözden kaçırılan onlarca trajedi var. De Gaulle Fransa'sı tarafından Kamerun'da işlenen Bamiléké katliamları, François Mitterrand rejiminin Ruanda soykırımı, muhaliflere yapılan suikastlar, seçimlerin manipülasyonu... Fransa'nın Afrika kıtasında işlediği cürümler, Latin Amerika ya da Ortadoğu'da Amerikan emperyalizmi tarafından işlenen cürümlerden hiç de farklı değildir, hatta çoğu kez daha da acımasız ve kalleşcedir.

  • Fransa, Afrika’da sanki kendi evindeymiş gibi yaşamaya devam ediyor. Francafrique'in gelişimi, aslında Afrikalıların gösterdiği toleranstan ibaret. Fransa deyince Afrika’nın aklına, bir hayalet gibi kıtanın üzerine çökmüş sömürü imparatorluğu geliyor. Ve elbette servetine servet katan Total-Elf şirketi.

Fransa Artık Defol

Emmanuel Macron

Ne de olsa şirket, Afrika mirasının bir parçası. Sahi, şirketin Nijerya, Kamerun, Gabon ve Kongo-Brazzaville’den çaldıklarını kim geri verecek? Hem sadece Total-Elf şirketi mi? Areva'nın Nijer'den çaldığı uranyum, Mali'nin yağmalanan altın madenleri ne olacak?

Avrupa'ya gitmek için hayatlarını riske atan milyonlarca Afrikalı için üzülmemek elde değil. Oysa bu kıta kendine fazlasıyla yeter. Müşfik ve zengin Afrika, evlatlarını çok iyi imkânlarda rahatlıkla yaşatabilir. Anavatanım Afrika için toplu bir uyanışı hayal ediyorum.

Fransa, artık aklını başına almalı ve ikiyüzlü davranmayı bırakmalı. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda, tüm resmi kurumlarında hatta kullandığı paranın üzerinde yazılı Liberte-Egalite-Fraternite sloganına gerçek bir centilmen gibi sahip çıkmalı, gereğini yapmalı. AFRİKA’DAN ELİNİ-ETEĞİNİ ÇEKİP DEFOLMALI!