Hafter gitsin - Biz barış istiyoruz

MEYS ER REYM EL KUTRANİ - LİBYALI GAZETECİ
Abone Ol

Milli bir kahraman olsun diye karanlık mihraklar tarafından piyasaya sürüldü. Bir iki sahte zaferden sonra kendi kendine mareşal unvanını layık gördü. Şu anda biyografisi askeri yenilgilerle dolu sahte bir mareşal olarak tarihin dehlizlerine doğru yol almak üzere. Yitip giden sadece kendisi değil. Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Fransa’nın ve daha birçoğunun Libya'ya dair hayallerini kendi beraberinde belirsizliğe doğru sürüklüyor.

Hafter, ülkenin doğu ve güneydoğusundaki aşiretleri ikna edip kendi tarafına çekerek Libya’da işe koyuldu. Zira ona göre Müslüman Kardeşler zihniyeti “terörizmi” ifade ediyordu. Aynı zamanda Albay Muammer Kaddafi’yi başa getiren ‘Şubat Devrimi’ sonrası ülke kaynaklarının kurumasına yine onlar sebep olmuştu. Otorite boşluğu nedeniyle Bingazi ve civarında meydana gelen suikastlar, insanların o zamanki vaziyetten duyduğu genel hoşnutsuzluk, işin doğrusu Hafter’in ekmeğine yağ sürmüştü.

Trablus hükümetine destek sürmeli
Gerçek Hayat

O sıralar BAE tarafından finanse edilen medya, her taşın altında Müslüman arıyordu. İşlenen her cinayet sonrası İslamcı gruplar gündeme geliyor, bilhassa Ensar-üş Şeria gibi El Kide zihniyetine sahip olanlar tam da onların aradığı fotoğrafı servis ediyordu. İşin vahimi, öyle bir ortam vardı ki, koskoca Bingazi şehrinde işlenen suçları araştırıp bulacak, suçluyu içeri tıkacak bir mekanizma söz konusu değildi. Polis yoktu, savcı yoktu, hâkim yoktu. Sadece anarşi mevcuttu.

El Kideciler Hafter’e Çalıştı

Hafter çetesinin temsil ettiği zihniyetin Libya’da hâkimiyet kurması felaket olacaktı.

İnsanların Bingazi şehrinde Ensar-üş Şeria gibi örgütlere duyduğu soğuk yaklaşım Hafter’e yaradı. Yahut birileri böyle bir ortamı bilerek oluşturup “halkın aradığı kurtarıcı” olarak Hafter’in öne çıkmasını sağladı. Her neyse, 2012 Eylülünde Amerikan elçisi Christopher Stevens’e yapılan suikastla Bingazi şehri dünya gündeminin ilk sırasına yerleşti. Derken Hafter’in yıldızını iyice parlatan “Saygınlık Operasyonu” başlatıldı. Çeteciden “millî kahraman” çıkarma harekâtı başarıyla tamamlandı ve Bingazi şehri güya El Kideci oluşumlardan temizlenmiş oldu. Bu ne manaya geliyordu? Artık şehirde polis de, asker de mevcuttu. Ama bunlar Hafter’in polisi ve askeri olacaktı.

  • Trablus’taki Millî Genel Kongre ile Bingazi’den Tobruk şehrine taşınan Libya Temsilciler Meclisi arasındaki kutuplaşma günden güne artıyordu. Libya’nın batısı Libya Şafağı operasyonu için düğmeye bastı. Hafter çetesinin temsil ettiği zihniyetin Libya’da hâkimiyet kurması felaket olacaktı.

Bu arada Libya Temsilciler Meclisi’ni arkasına alan Hafter’e uluslararası camiadan destek yağmaya başladı. Fransa, İtalya, BAE ve Mısır desteğiyle gaza gelen Hafter ülkenin doğusundaki hâkimiyet alanını genişletmeye koyuldu. Hafter’in elde ettiği başarılarda doğudaki aşiretlerin payı büyüktü. Bu genişleme savaşları 15 bin cana mal oldu. Doğu bölgesinin kahramanı olarak piyasaya sürülen Hafter, hepsi de doğu bölgesinin evladı olan binlerce gence mezar kazmış oldu.

Ülkeyi İhtirasına Kurban Etti

Fas’ın Suheyrat kentinde, Milli Uzlaşma Hükümeti ve Libya’nın tüm bölgelerini temsil edecek Başkanlık Konseyi oluşturulana dek hiçbir ittifaka yanaşmamaları konusunda meclis üyelerine baskı yaptı.

  • Niyeti uzlaşma filan değildi, bu bir tuzaktı. Asıl amacı Libya’nın tümüne tek başına hâkim olmaktı. Kendi egemenlik alanında sivil vatandaşın sorunlarını önemsediği yoktu. Ne elektrik, ne benzin, ne de diğer sorunlar umurunda değildi. Ülkenin kaynaklarını kendi liderlik ihtirasına kurban etmekten çekinmiyordu.
Bu ihtiras uğruna masum insanlara olmadık eziyetler edebilen biriydi.

Trablus yönetimine düşmanlığını açık bir şekilde ilan etmeden önce batı bölgesindeki bazı aşiret liderleriyle bir toplantı organize etti. Terhune cihetinden hareket ederek başkent Trablus’un kapısına dayandı. Başkenti almayı kafasına koymuştu. Başka türlü ne yapsa olmuyordu. Operasyona Feth-ül Mübin (Apaçık Fetih) adını vermişti. Hırsı yine aklına galip gelmiş, ülkesinin geleceğine yine zarar vermeyi başarmıştı.

Müzakereyi Değil Savaşı Seçti

Hafter

O sıralar ülkenin güneyinde yer alan Gadames şehrinde bir müzakere yapılması kararlaştırılmıştı. Ülkedeki siyasi krizin sona erdirilmesi için taraflar bir araya gelecekti. Libya halkı gözünü bu müzakereye, bu müzakereden çıkacak önemli kararlara dikmiş bekliyorken bir görüldü ki, Hafter tank, top, tüfek ne bulduysa toplamış, başkent Trablus’u çoktan kuşatma altına almış.

Trablus’u bomba ve füze yağmuruna tutup masum sivilleri öldürmek tam da ona göre bir işti. Küçücük çocukların cesetleri üzerinde yükselecek bir askeri diktatörlük hayaliyle yanıp tutuşuyordu. Ama olmadı.

  • Kötüler her zaman kazanamazdı. Trablus’taki Milli Mutabakat Hükümeti bu trajediye son verecek Türkiye gibi sağlam bir müttefik buldu.

Ve neticede Libya topraklarının önemli bir bölümü, diktatörlüğün pençelerinden kurtarılarak özgürlüğüne kavuştu.

Hikâye Tersine Döndü

Evet, Hafter’in hikâyesi artık tersine döndü. İkbalden hezimete, oradan belki de sürgüne...

Hafter’in bir zamanlar peşrev attığı doğu yakasındaki birçok kabile şu anda onunla bağlarını tamamen koparmak için fırsat kolluyor, kendilerine uzatılacak dostluk elini bekliyor. Başkanlık Konseyi, Albay Abdüsselam Cadullah el Ubeydi komutasında doğu bölgesinde ortak operasyon odası kurmak suretiyle önemli bir adım attı. Önümüzdeki günlerde Hafter’in yancısı görüntüsü veren Akile Salih bile azılı bir Hafter muhalifine dönüşebilir.

  • Millî bir kahraman olsun diye karanlık mihraklar tarafından piyasaya sürüldü. Bir iki sahte zaferden sonra kendi kendine mareşal unvanını layık gördü. Şu anda biyografisi askeri yenilgilerle dolu sahte bir mareşal olarak tarihin dehlizlerine doğru yol almak üzere. Yitip giden sadece kendisi değil. Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Fransa’nın ve daha birçoğunun Libya'ya dair hayallerini de belirsizliğe doğru sürüklüyor.

Libya halkı artık savaştan yoruldu. Libya halkı artık barış istiyor. Kan dökmekten başka meziyeti olmayan Hafter’in bir daha dönmemek üzere Libya'yı terketmesi en büyük dileğimiz.