Hasbara

HABER MASASI
Abone Ol

İngilizce sözlüklerde "açıklama" mânâsına geliyor. Siyonizmin kurucularından Nahum Sokolow bu kelimeyi ‘propaganda’ mânâsında kullanıyordu. Bugün israil işgal devletinde resmi olarak ‘kamu diplomasisi’ni tanımlıyor. Özünde ise ‘hasbara’ ifadesi, israili ve yahudileri her durumda haklı ve hatta ezilen gibi göstermek için topluma kabul ettirilmesi gereken “söylem” mânâsına geliyor.

Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl, 1899'daki 3. Siyonist Kongresi'ne katılan yahudilere dünya genelinde propaganda faaliyetlerine başlamaları talimatı vermişti. 1906 yılında ölünce, onun yerine Siyonist Kongre’nin genel sekreteri olan Nahum Sokolow ‘propaganda’ kelimesini kullanmayı bıraktı. Bunun yerine ‘hasbara’ kelimesini icat etti. Sokolow, İbranice kelime uydurma konusunda mahirdi. ‘Tel Aviv’ de onun uydurduğu kelimelerden biriydi.

Kelimelerle arası iyi olan Sokolow’un asıl görevi, Filistin işgalini dünyanın gözünde meşru hale getirmek için ‘hasbara’yı yönetmekti. Öyle de yaptı. Ondan sonra gelenler de onun prensiplerini izledi. İşgal devleti için dünya genelinde bir propaganda yürüttüler. Holokost dedikleri ‘yahudi soykırımı’, Siyonistlerin en başarılı hasbara yönetimiydi. ‘Antisemitizm’, herkesin üzerinde baskı kurabilen bir silaha dönüştürüldü.

‘Gerçeği boş ver’

Hasbara, bir ‘söylem’ biçimidir ama sözlük karşılıklarının hiçbirinde ‘gerçeği veya doğruyu söylemek’ yoktur. Hasbara, tam anlamıyla ‘yalanı savunmak’ için oluşturulur ve tek yöntemi yalan söylemeye devam etmektir. Temelde de günü kurtarmayı amaçlar. Çünkü miadı dolduğunda ve gerçekler ortaya çıktığında hasbara zaten görevini tamamlamış olur. Zaman geçer ilk intibalar oluşturulur, bundan sonra sıra yeni bir hasbara kurmaya gelir. Bu zincir böyle devam ederken hâkim söylem de yavaş yavaş değiştirilir. İsrail’in Ortadoğu’daki ‘tek demokrasi’ olduğu yalanı da İsrail ordusunun ‘yenilmez’ olduğu miti de zamana yayılarak hâkim kılınmış iki hasbaradır.

Linç ve soykırım aracı

Filistin’i işgal ettikten sonra dünyanın acıma duygularına ihtiyacı kalmayan Siyonistler, hasbarayı Filistinlilere yapacakları linçleri meşrulaştırmak için kullanmaya başladı. Özellikle Gazze soykırımı, siyonistlerin hasbara konusunda en çok çalıştığı dönem oldu. 7 Ekim günü ’başı kesilmiş 40 bebek’ buldukları, yahudi kadınlara tecavüz edildiği, bebeklerin fırında yakıldığı gibi yalanlar ortaya atıldığında yahudilerin bu yalanları, bebekleri bombalarla parçalayıp yakmak ve soykırımı genişletmek için uydurduğu ortadaydı. Yine de bu hasbarayı sürdürdüler. Yalanları ortaya çıktığında başka yalanlarla geldiler. Çünkü yalancıya hiçbir şey olmuyordu ve siyonistlerin elindeki medya gücü bu yalanları hâkim söylem haline getirmek için büyük çaba harcıyordu.

Hasbaranın en büyük avantajı ise bu yalanlara inanmaya teşne bir kalabalığın olmasıydı.

Kerameti kendinden menkul ‘üstün sınıf’

Siyonistlerin hasbara taktikleri daha sonra reklam sektörüne, siyasete ve birçok alana uyarlandı. Dolayısıyla Türkiye’de de kullanıldı. Ve kullanılmaya da devam ediyor. Özellikle son yıllarda el yordamıyla oluşturmaya çalıştığımız linç kültürümüzde hasbaranın etkisi büyük oldu. Cumhuriyet tarihi boyunca bir ‘üstün sınıf’ kurmaya çalışan ‘cumhuriyet insanları’, bunun için kendilerine ‘üstün ırk’ diyen Yahudilerin söylemlerini taklit etti. Cumhuriyetin kuruluşunda da büyük emekleri olan ‘musevî vatandaşlarımız’, zaman içinde kendini üstün sanan bir zümre yetiştirdi. Ve onlara, daha aşağı olan halkla nasıl mücadele edeceklerini öğretti.

Bu mücadelenin en büyük silahlarından biri de her zaman ‘linç’ oldu. Fizîkî linç bir kenara, sosyal linç yöntemiyle halkın büyük bölümü, daha açık bir ifadeyle Sünni-Türkler baskılandı. Bunu yaparken de hasbara yöntemleri eksiksiz uygulandı. Bir partinin seçmen grubu için ‘koyun’ benzetmesi yapılırken, amaç sadece aşağılamak ve hakaret etmek değildi. Asıl amaç, bu söylemin bir şekilde yaygınlaştırılması ve linç edilecek kesim hakkında önyargı oluşturmaktı. Tıpkı yahudi teröristlerin Gazze’deki soykırıma başlarken tüm Gazzelileri ‘insan görünümündeki hayvanlar’ olarak etiketlemesi ve sonrasında yapacağı her katliamda bunu kullanması gibi.

Hasbara, bir ‘söylem’ biçimidir ama sözlük karşılıklarının hiçbirinde ‘gerçeği veya doğruyu söylemek’ yoktur. Hasbara, tam anlamıyla ‘yalanı savunmak’ için oluşturulur ve tek yöntemi yalan söylemeye devam etmektir. Temelde de günü kurtarmayı amaçlar. Çünkü miadı dolduğunda ve gerçekler ortaya çıktığında hasbara zaten görevini tamamlamış olur. Nahum Sokolow

Ahlâk ve utanma linç edildi

Türkiye’nin ‘üstün sınıfı’ bir siyasi görüşü savunan herkesi ‘troll’ ilan ederken de hasbara çalışması yapıyordu. Ne söylendiğine, kimin söylediğine, söyleyenin idiyetine bakılmaksızın siyasi söylemini beğenmedikleri herkesi ‘troll’ ilan ettiler. Tıpkı yahudi teröristlerin Gazze’de herkesi ‘Hamas üyesi’ olarak ilan etmesi ve böylece tüm katliamlarını meşrulaştırmaya çalışmaları gibi.

Türkiye’de muhalefetin zayıf olmasına rağmen hasbaraya hâkim olmasının nedeni ise bu yalanlara inanmaya teşne bir kalabalığın olması. ‘Kültürel üstünlüğü’ hiçbir zaman kaybetmeyen ve iktidarda olmasalar da fikirlerini iktidarda tutmayı başaran muhalefet, kurdukları çarkın içinde muhalif hiçbir sese izin vermiyor. Gerekirse çatlak sesleri de linç etmekten çekinmiyor. Yığınları idare etmek için yalanı bir araç olarak kullanıyor ve bu yalanın ortaya çıkmasından ahlâki olarak hiçbir endişe duymuyorlar. Çünkü hâkim kılmayı başardıkları hasbarada ahlâk, doğruluk, utanma ve hatta ‘tarafsızlık’ bile bir çatlak olarak görülüyor. Bununla nasıl mücadele edecekleri konusunda yüz yıldır aldıkları eğitim ise halen devam ediyor.