Her şey gibi iklimle de kafamızı karıştırıyorlar…

BAKİ M. TOP
Abone Ol

Hayat defalarca gösterdi ki dünyada korku satıyor ve dolandırıcılar korku satarak para kazanıyorlar. Şimdilerde pazarlanan en büyük korku ise iklim korkusu. Kafalarımızı karıştırmak için her fırsatı kullandıkları iklim değişikliği yalanı çoktan kuraklık, kıtlık, susuzluk, savaş, göç korkularını arttırmış durumda. Bu korku dolandırıcılığına dur diyecek, vatandaşlarını yatıştıracak devletlerin varlığı artık daha da ehemmiyet kazandı. Ümidimiz devletimizin de onlardan biri olması.

Siyaset ve medyanın manipülasyonuyla alışılmışın dışındaki her hava olayı bilen bilmeyen herkesçe iklim değişikliğiyle ilişkilendiriliyor. Her şeyi her defasında ilk kez oluyormuş gibi yansıtmak zaten planın gereği. Oysa yaşadıklarımız dünya var olduğundan beri milyonlarca kez tekrarlanmış olaylar. Sözde iklim ve hava konusunda çalışan bilim dünyasının çoğunluğu da aynı şeyleri tekrarlamayı tercih ediyor. Sistemin amaçlarına uygun müfredattan geçmiş olmanın sığlığından bu.

Bugün müsait teknolojilerle oluşturulan hava durumu modellerinin iklimde bölgesel değişimlere imkân verdiğini de kulak ardı ediyorlar. Gerçi müfredatın dışına çıkmak istemeyen akademi dünyasında havaya dışarıdan müdahale edileceğine dair bilgisi olan çok yok. Olanıysa öğretilmiş çaresizliğin gereği bu tür müdahale ihtimallerini de “komplo teorisi” olarak nitelendirme kolaycılığına kaçıyor.

Öte yandan düne kadar iklim değişikliğine bağlanan her olağanüstü hava olayı “ısınma” ile ilişkiliyken artık “soğuma” da girdi işin içine. “Hani iklim değişikliğinden kasıt küresel ısınmaydı?” deseniz de boş. Oysa yıllardır İklim değişikliği ile “Küresel Isınma” tanımını aynı anlamda kullanılmadılar mı? Hızını alamayanlar, iklim değişikliği yalanıyla planlanan belayı bir an önce başımıza sarmak için dünyanın “Küresel Kaynama” noktasına geldiğini dahi söylemediler mi?

Sera gazı emisyonlarını artırarak atmosferimizin aşırı ısınmasına neden olduğunu söyledikleri CO2 ve metan gazı için insanı ve sığırları hedefe koyanlar birden aşırı soğumaların da olabileceğini dillendirilmeye başladılar.

Demek ki istedikleri kadar hava modifikasyonu teknolojisi geliştirseler de Allah’ın havasına bütünüyle müdahale edemeyecekler. Anında kendisinden ne isteniyorsa söylemini ve iddiasını ona göre şekillendirmekte mahzur görmeyen bilim onay verdi.

Fırtınalar, kasırgalar, seller yalanı

“İklim değişikliği sadece sıcaklık, ısı dalgaları veya kuraklık olarak değil; karlar, fırtınalar, boranlar, kasırgalar, seller şeklinde de olacaktır” gibi bir yalan uyduruldu. Medya ve siyaset, uydurulan yeni yalanı dillendirmeye başladı. Felaket boyutlarında iklim değişikliği iddiaları artık hem sıcak hem soğuk kış ve yaz ayları haberlerinde bol bol işleniyor ve ne yazık ki kıymetsiz bir yığın haberle kafası karıştırılmış milyonlar ne denilirse inanıyor.

“İklim değişikliği sadece sıcaklık, ısı dalgaları veya kuraklık olarak değil; karlar, fırtınalar, boranlar, kasırgalar, seller şeklinde de olacaktır” gibi bir yalan uyduruldu. Medya ve siyaset, uydurulan yeni yalanı dillendirmeye başladı. Felaket boyutlarında iklim değişikliği iddiaları artık hem sıcak hem soğuk kış ve yaz ayları haberlerinde bol bol işleniyor ve ne yazık ki kıymetsiz bir yığın haberle kafası karıştırılmış milyonlar ne denilirse inanıyor.

İki yıl öncesinin Temmuz’u son 50 yılın en sıcak Temmuz’u ilan edilirken bir bakıyorsunuz geçen yılın Mayısı son 50 yılın en soğuk Mayıs’ı oluyor. Aralık, Ocak, Şubat, Mart kışlığını yaptığında aşırı soğuk, biraz ılık geçtiğinde ise son yılların sıcaklık rekoru kıran ayları deniliyor. Yani hava havalığını yaparken dahi onların çabası her olayı nasıl yalanlarına âlet edebilecekleri yönünde. Her tabii değişimi ısrarla “felaket” olarak lanse edenler, artık arada bir yaşanan sıcaklık karşıtı ekstrem havaları iklim değişikliğine bağlıyorlar.

Sadece bu yılın ilk 5-6 ayında dünyanın değişik coğrafyalarında yaşanan hava hâdiseleri iklimin ne tür farklılıklar gösterebileceğini hatırlatıyor bizlere. Buna rağmen her hava hâdisesi bilerek ve istenerek iklim değişikliği yalanları eşliğinde servis ediliyor. Tabii ki yukarıda bahsedildiği gibi her ekstrem olaya ne kadar dışarıdan müdahale edildiği de muamma. Her defasında “afet” olarak servis edilen hava olaylarına “en büyüğü”, “en şiddetlisi”, “en yıkıcısı” denmesi ise çokça kafa karışıklığını artırmak için.

Her tabii afetin suçlusu iklim değişikliği oldu

Kaliforniya'daki Los Angeles metropol alanını ve San Diego şehrini 7-31 Ocak 2025 tarihleri arasında 14 yıkıcı orman yangını etkisi altına aldı. Kış ayındaki yangınların sebebi olarak kuraklık, düşük nem, önceki kıştan kalan kuru bitki örtüsü gösterildi. Saatteki hızı 160 km’ye ulaşan Santa Ana rüzgârları yangınların etkisinin artmasına neden oldu. En az 30 kişinin öldüğü yangınlarda 200.000'den fazla kişi tahliye edildi. 18.000'den fazla ev ve yapı yok olurken, toplamda 230 bin hektardan fazla arazi yandı. Tabii ki suçlu iklim değişikliği olarak ilan edildi.

Endonezya'nın Orta Cava eyaletindeki Pekalongan Regency bölgesinde 20 Ocak 2025 akşamı başlayan şiddetli yağmurlar su baskınlarına ve heyelanlara neden oldu. Etkilenen bölgelere erişimi sağlayan bütün yollar kapandı. Selde en az 25 kişi öldü, onlarca insan yaralandı. Dünyanın dört bir yanında medya, gelişmeyi verirken sürekli iklim değişikliğine vurgu yaparak verdi.

Arjantin'in Buenos Aires eyaletindeki Bahía Blanca ve komşu şehirler 7 Mart 2025 tarihinde yoğun yağışların ardından sular altında kaldı. Sel ciddi maddi hasara, binlerce tahliyeye, en az 17 ölüme ve 200'den fazla kayba neden oldu.

Bahía Blanca sadece birkaç saat içinde 290 milimetre yağış aldı. Yağışlar 1975'ten bu yana Arjantin'deki en yıkıcı yağış olarak kayda geçirildi. Şehrin ortalama yıllık yağış miktarı olan 584 milimetrenin yarısından fazlası birkaç saatte düştü. Mart ayı için en büyük ve ölümcül kasırga salgını olarak kayıtlara geçen kasırgalar ise 13-16 Mart 2025 tarihleri arasında ABD’nin Orta Batı ve Doğu Kıyılarını etkiledi. Sekiz eyalette en az 43 kişi öldü. Üç günde toplamda 118 kasırga kaydedildi.

Kasırga salgını 6,25 milyar dolarlık hasarla ABD tarihinin en maliyetli kasırga salgını olarak kaydedildi. Takvimler 26 Mart 2025’i gösterirken Bolivya, ülke genelinde 50'den fazla can kaybına ve yerinden edilmelere neden olan selleri yaşadı. Yaklaşık bir ay önce 16 Mayıs 2025 tarihinde ise Londra kasırgası olarak adlandırılan ölümcül ve şiddetli kasırga, ABD'nin Kentucky eyaletinin Somerset ve Londra şehirlerini vurdu. Yaklaşık bir buçuk saat yerde kalan kasırga, 96.4 km uzunluğundaki bir yolda on dokuz kişiyi öldürüp, 108 kişiyi yaraladı.

Kaliforniya’daki Los Angeles metropol alanını ve San Diego şehrini 7-31 Ocak 2025 tarihleri arasında 14 yıkıcı orman yangını etkisi altına aldı. Kış ayındaki yangınların sebebi olarak kuraklık, düşük nem, önceki kıştan kalan kuru bitki örtüsü gösterildi.

Dünyanın farklı coğrafyalarında 5 ay içinde yaşanan hava hâdiseleri o bölgelerde defalarca şahit olunmuş türden gelişmeler aslında. Tabii ki önceden bahsettiğimiz gibi hava modifikasyonu çalışmalarında da bulunulmuş olunabilir. Felaket düzeyinde bir iklim değişikliği yalanını kanıtlamak için ekstrem hava durumlarına sebep olacak müdahaleleri yapmaktan geri kalınmadığı bilinmeyen bir şey değil çünkü.

Roma dönemi daha sıcaktı mesela

Johannes Gutenberg Üniversitesi'nden Jan Esper, Almanya, İsviçre, Finlandiya ve İskoçya'dan meslektaşları ile birlikte 2012 yılında “Ağaç halkası verilerinin yörüngesel zorlaması” adlı bir çalışma yaptı. Amaç, iklim tarihinin daha doğru bir şekilde anlaşılmasıydı. X-ışınları kullanarak son 2000 yıl içinde Kuzey Finlandiya'daki ağaçlardaki yoğunluk değişikliklerini ölçtüler. Araştırmada hem Roma hem de Ortaçağ dönemlerinde de şiddetli soğuk hava koşullarıyla dönüşümlü yüksek sıcak dönemler yaşandığı bulunuyor. Yani 2000 yıllık ağaçlar üzerindeki çalışmalar, tıpkı bugün yaşadığımız gibi sıcak ve soğuk hava olayların varlığını gösteriyor.

Bu veriler dünyanın son 20-30 yılda aşırı ısındığını iddia eden iklim borazancılarını da yalanlıyor. Mesela 21-50 yılları arasında yaşanan en sıcak 30 yıl, 1951-1980 ortalama sıcaklığından 1,05 santigrat derece daha fazla bulunmuş. Daha yakın bir tarihe bakıldığında da benzer bir durum görülüyor. Bölgede 1921-1950 yıllarında meydana gelen maksimum sıcaklıklar dahi insan ve sığır aktivitelerinin küresel ısınmayı artırdığı söylenen son 30 yılın sıcaklığından 0,5 derece daha fazla.

Kasırga salgını 6,25 milyar dolarlık hasarla ABD tarihinin en maliyetli kasırga salgını olarak kaydedildi. Takvimler 26 Mart 2025’i gösterirken Bolivya, ülke genelinde 50’den fazla can kaybına ve yerinden edilmelere neden olan selleri yaşadı. Yaklaşık bir ay önce 16 Mayıs 2025 tarihinde ise Londra kasırgası olarak adlandırılan ölümcül ve şiddetli kasırga, ABD’nin Kentucky eyaletinin Somerset ve Londra şehirlerini vurdu. Yaklaşık bir buçuk saat yerde kalan kasırga, 96.4 km uzunluğundaki bir yolda on dokuz kişiyi öldürüp, 108 kişiyi yaraladı.

Bu araştırma son 2000 yıllık tarihte bile bugün felaket olarak gösterilen sıcaklıklardan daha fazlasının yaşandığını gösteriyor. Yani sıcaklık artışının son yüzyıl içindeki insan faaliyetlerinden kaynaklandığı ve artan kuraklık, sel, hortum ve kasırgalara yol açacağının söylenmesinin bilimsel bir yanı yok. Berkeley Earth Projesinin kurucu ortağı Robert Muller de sıcaklık değişkenliğinin ya da şiddetli veya şiddetsiz kasırgaların arttığını gösteren ikna edici ilmî bir sonuç olmadığını söylüyor.

Paylaştığımız kasırga haberleri ne kadar iklim değişikliğine bağlanılmak istense de kasırgaların veya hortumların arttığına dair net akademik bir veri de yok. Aksine ısınan havayla birlikte bu tür ekstrem hava olaylarının azalacağı çok daha kabul gören bir tez.

Yapay olanı tabii olana tercih için

Bütün veriler, söylemler, iddialar gösteriyor ki dert, iklim değişikliği nedeniyle arttığı söylenen küresel ısınma değil. Aslında küresel ısınmanın en büyük müsebbibi olarak insan ve sığırların gösterilmesinin sebebi de sera gazı emisyonlarının artması değil. İşin gerçeği iklim değişikliği, insan nüfusunun tehlikeli bir şekilde büyüdüğünü iddia edenlerin elini güçlendirecek ve amaçlarına ulaşmalarını kolaylaştıracak bir araç olarak görülüyor.

İklim değişikliği bahanesiyle insanı ve sığırları hedefe koymanın sebebi, insan neslini azaltırken, klasik beslenme alışkanlıklarını da “yapay” olanlarla ikame etmek. Böyle bir niyet olduğu için gerek insan gerekse sığırların etkisinin araştırılmasında doğal dalgalanmalar gerçekçi bir şekilde hesaba katılmıyor. Yerine “geçen yüzyıldaki insan-sığır etkisi, tahmin edilen tabii dalgalanmalara benzer büyüklüktedir” gibi saçma bir tez atıyorlar ortaya. Oysa olağan değişkenliğin etkisi ve ölçüm sorunları, mesela insan parmak izini belirleme olasılığını nerdeyse imkânsız kılıyor.

Buna göre emisyonların ne kadarının insan kaynaklı ve ne kadarının doğal olduğundan bağımsız olarak, yalnızca karbondioksit emisyonlarını azaltmak için zorunlu yasal düzenlemelere, uyum programlarına odaklanmak akıllı görünmüyor. Hayata geçirilmek istenen karbon ayak izi temelli uyum programları özellikle gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler için ekonomik, sosyal, politik ve kültürel açıdan fazlasıyla riskli.

Hayat defalarca gösterdi ki dünyada korku satıyor ve dolandırıcılar korku satarak para kazanıyorlar. Şimdilerde pazarlanan en büyük korku ise iklim korkusu. Kafalarımızı karıştırmak için her fırsatı kullandıkları iklim değişikliği yalanı çoktan kuraklık, kıtlık, susuzluk, savaş, göç korkularını arttırmış durumda. Bu korku dolandırıcılığına dur diyecek, vatandaşlarını yatıştıracak devletlerin varlığı artık daha da önem kazandı. Ümidimiz devletimizin de onlardan biri olması.