Herkes için yol ayrımı

KEMAL ÖZER
Abone Ol

Mâşeri vicdanı harekete geçiren Gazzeli şehidler, Gazze cihadı ve Filistin halkının metanet ve imanı insanlığı yeni bir dünyaya uyandırdı ve artık insanlık mühim bir kavşakta. Bu kavşağın iki çukuru, bir de çıkışı var. İlk çukur, siyonist teröre kör ve sağır kesilmek. İkinci çukur, siyonist teröre destek vermek. Çıkış ise canlanan mâşeri vicdanın duraksamadan yola devam etmesi.

Evet, Gazze’de, Kudüs’te, Batı Şeria’da, Ramallah’da, Cenin’de bebekler, kadınlar, yaşlılar, gençler bir yandan ölmeye bir yandan da diriltmeye devam ediyor. Bir asrı aşkındır Filistin’de süre gelen katliamların sonuncusu daha şimdiden yeni bir dünyanın kurulmasına öncülük etti.

Efsaneleşen direniş ve dolayısıyla cihad tüm dünyanın dikkatini çekti. Gazzeli Müslümanların direnişi aynı zamanda İslam’ın tebliğine dönüştü.

Bugüne kadar çeşitli araçlarla uyutulan insanlık, siyonist terörle birlikte uyutulduğunu fark etti.

Batılı devletlerin satanistlerin oyuncağı siyonizme olan köleliği apaçık bir şekilde ifşa oldu.

Siyonist teröre mâruz kalan Gazzelilerin iman gücü, dirayet, basiret ve dava şuurlarını, diğer taraftan çoğunluğu varlık içinde yüzen Müslüman halkların dünyevileşme çukurunda debelendiğini, Müslümanları idare edenlerin bağımlılığını, zafiyetini ve acziyetlerini ve de İslam dünyasının başsızlığını gözler önüne serdi.

Birleşmiş Milletler, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği gibi kurumların kâğıttan kaplan bile olamadıklarını, hatta miatlarının çoktan dolduğunu, küfrün yani küreselci teröristlerin istediği yeni bir dünya düzeni değil, aksine daha âdil bir düzene ihtiyaç olduğunu da ortaya çıkardı.

Avrupa bloğu çatladı. Filistin’e destek verdiği için bakanlar görevlerinden alındı, sanatçılar işlerinden kovuldu. Yakın zamanda görülmemiş boykotlar başladı ve devam ediyor. İslam’a ilgi duyan ve hatta Müslüman olanlar çoğaldı. İslâmî Direniş Hareketi HAMAS’ın esirlerine yaptığı Müslümanca muamele mâşeri vicdanda çağlayan bir nehre dönüştü. Terör örgütü İsrail’in rehinelerine yaptığı alçak muamele ise siyonizmin gerçek yüzünü bir kez daha ifşa etti. Kim dost, kim düşman değil; kim insan, kim de insan değil ayan beyan ortaya çıktı.

Amerika’dan Tayland’a, İngiltere’den Endonezya’ya, Güney Afrika’dan Almanya’ya, İspanya’dan İrlanda’ya, Kanada’dan Avustralya’ya dek onlarca ülkenin her birinde her milletten, her inançtan insan siyonist terörü lanetlemek, mazlum ve mağrur Filistin’e destek için sokaklara döküldü.

Dünyanın dört bir tarafından farklı kabiliyetlere sahip insanlar ve hepsinden önemlisi bir bataklığa saplanıp kaldıkları zannedilen gençler herkesi hayretlere düşüren umut verici güzel işler yaptı.

  • Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları önemli ölçüde sınıfta kaldı. Siyaset, beklentileri yeterince karşılayamadı. Bürokrasi ve mahalli idareler boykot konusunda bekleneni yapamadı.

Öte yandan Türkiye’deki hainler bir bir ifşa oldu. Kemalizm’i maske edinmiş, Türklükleri bile şaibeli Türk faşistleri ile PKK’nın uzantısı Kürt görünümlü faşistlerin terör örgütü İsrail’in dostu olduklarını, siyonizm tarafından beslenip idare edildiklerini herkes gördü.

Yenilmez denilen terör örgütü İsrail’in cephede savaşamadığını, siyonistlerin hiçbir insânî haslete sahip olmadıklarını, vahşileşme konusunda kimsenin ellerine su dökemeyeceğini kendi icraatlarıyla ispat ettiler.

Türkiye’deki yerli sanılan pek çok markanın yerli olmadığını, pek çok firmanın Batılı siyonist destekçilerine satıldığını, üç ve beş harfliler olarak tanınan marketlerin boykot kırıcılığı yaptığını gördük.

İsimleri Ahmet-Mehmet olan patronların hatırı sayılır kısmının aslında Türk ve Müslüman olmadığını da öğrendik hep beraber.

Merhum Erkin Koray’ın “Bu kadar fazla haini olan bir ülke yoktur herhalde! Ben görmedim. Bizim işimiz çok zor. Hainimizin adı Mehmet falan... Ben nasıl çıkacağım bu işin içinden adı Mehmet, soyadı Türk… Merhaba Mehmet diyorum, arkamı dönüyorum Mehmet hain…” şeklindeki videosunda yer alan sözlerinin gerçekliği bir kez daha ispatlandı. Bu hakikat Türkiye’de çift hatta çok kimliklilerin iktisâdî ve siyâsî gücüne bakılmasına da sebebiyet verdi.

Gerçek Hayat olarak ise bu sayımızda ‘Neden bu haldeyiz ve bu işin içinden nasıl çıkabiliriz’ şeklinde kısa sorularla bazı tespitler yapmak istedik. Çeşitli çevrelerden herkesin bildiği meşhur akademisyen, şair, gazeteci vs. kimliklere sahip kimselerin kapılarını çaldık.

85 milyonluk ülkede söz söyleyecek isim bulmakta çektiğimiz güçlük şöyle dursun, kiminin konuşmasına kibri müsaade etmedi. Kimi önce ‘evet’ dedi ama bir daha cevap bile vermedi. Kiminin söyleyecek tek kelimesi yoktu. Kimi çok ‘meşguldü’, 5 dakika bile ayırmaya vakit bulamadı. Aramaktan ve elemekten yorulduk desek hata etmiş olmayız. Arzu ettiğimize erişemesek de cesurca konuşabilenleri sayfalarımızda bulacaksınız.

Anladık ki, Gazze dünyayı uyandırmış ama Türkiye’yi değil.

Sayfalarımızda yine ağırlıklı Gazze’yi, Filistin’i, direnişi ve İslam’ın zafer muştusunu göreceksiniz.

Her şeye rağmen ümitvârız. Üstelik 7 Ekim’den sonra umudumuz kat be kat arttı.

‘Güneş Batıdan mı doğacak’ bilmiyoruz ama yeni doğan güneşler daha çok gönülleri ısıtacak, orası kesin.

Vesselam!