İran - PKK ittifakı her yerde her zaman

TAHA KERMANÎ
Abone Ol

TSK’nın Irak’ın kuzeyindeki teröre karşı ‘Pençe-Kilit Operasyonu’ adıyla başlattığı harekât, terör örgütü PKK’ya ‘en ulaşılmaz’ sanılan yerden ağır darbe indirdi. Ankara’nın Bağdat ve Erbil temasları sonucunda yürüttüğü operasyon, Irak’ın terör zemininden arındırılması için de eşsiz bir fırsat sundu. İşte tam da bu yüzden Irak halkı değil de diğer terör paydaşları feryat figan etmeye başladılar. Tahran’ın Irak’taki eli kolu olan Haşdi (Haçlı) Şabi gibi milis/terör güçlerinin Türkiye’ye karşı PKK ile omuz omuza vermesi artık saklanmaya bile çalışılmıyor. İş öyle bir hâl aldı ki, artık Kuzey Irak’ta PKK’nın ismi daima İran ile anılır hâlde. Bu noktada Tahran yönetimi ile PKK terör örgütünün ilişkisi ve iş birlik alanının analizi, bölgedeki çoğu Türk karşıtı İran varlığının da şifresini çözmeye yardımcı oluyor.

Pençe-Kilit operasyonu, İran ve PKK iş birliğini de açığa çıkardı. ABD Savunma Bakanlığı’nın hazırladığı raporda, TSK’nın harekâtı esnasında, bölgede doğrudan İran emrinde olan Haşdi (Haçlı) Şabi’ye bağlı bir milis grubunun Musul’un kuzeyindeki bir Türk üssüne roket saldırısı düzenlediği belirtildi. Pentagon Başmüfettişliğinin Irak ve Suriye’deki operasyonlara ilişkin Ocak-Mart dönemine ait hazırladığı ve kongreye sunduğu raporunda; İran bağlantılı milis güçlerinin PKK ile ittifakının ciddi derecede arttığının altı çizilmişti.

Uğursuz ittifak, Iraklı siyasiler tarafından doğrulandı. Irak Meclisi Sincar Ezidi milletvekili Mahma Halil, İran komutasında olan Haşdi Şabi’nin Sincar’da PKK’ya destek verdiğinin altını çizerek “PKK, askeri ihtiyaçlarını ve maaşları Haşdi Şabi’den alıyor” açıklamasında bulundu

Uğursuz ittifak, Iraklı siyasiler tarafından doğrulandı. IrakMeclisi Sincar Ezidi milletvekili Mahma Halil, İran komutasında olan Haşdi Şabi’nin Sincar’da PKK’ya destek verdiğinin altını çizerek “PKK, askeri ihtiyaçlarını ve maaşları Haşdi Şabi’den alıyor” açıklamasında bulundu.

TSK’nın kararlılığıyla süren operasyonda teröristler köşeye sıkıştıkça algı operasyonuyla taktik değiştirmeye yeltendiler. Irak merkezî hükümeti ve Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Türk ordusu sayesinde PKK’dan tamamen kurtulmanın memnuniyeti içindeyken, İran’a bağlı en önemli milis gücü olan Haşdi Şabi çatısı altındaki Asaibu Ehlil Hak ve Ketaib Hizbullah grupları, Türkiye aleyhine çılgınca bir algı operasyonuna başladılar. Ankara PKK’yı Irak’ta vururken ve Bağdat memnunken, İran ses çıkarır oldu. Terör örgütüne ait medya organları, kayıplarını bizzat mağdur ettiği Kürt halkının arkasına saklanarak manipüle etmeye çalışırken, PJAK’a terör örgütü ibâresini kullanan İran resmî haber servislerinin PKK/YPG için ısrarla “Kürtler” ifadesini kullanması dikkatlerden kaçmadı.

Bu ittifak ne yeni nede tesadüftür

PKK Terör Örgütü ve İran bir yıl arayla 1978 ve 1979’da kurulan iki sistemdir. PKK hâlâ devlet kurma hayâlleri görüp uçtan uça savrulsa da, İran 40 kusur yıllık devlet tecrübesinde örnek temsil edecek birçok tarihî hataya imza attı. İki yapının öne çıkan özelliği, cümle kötülüklere tek kurtarıcı rolünü takınıp, antiemperyalizm putu olmaktır. Bir elmanın iki yarısı olan PKK ve İran rejimi, ABD karşıtlığı ve devrimcilik üzerinden prim yapma peşinde koşuyor. Ancak bugün ikisinin de maskesi düşerken, hedef kitlelerinde dahi menfur hâle gelmiş durumdalar. PKK ve İran rejiminin ortak noktası ise Türkiye düşmanlığı. Bu durumun incelenmesi iki yapının doğru analizi için gerekli.

Batı Azerbaycan Velayeti.

İran kuruluşundan itibaren Türkiye’yi her zaman potansiyel tehdit olarak görmüş, ona göre pozisyon almıştır. Türkiye eski alışkınlıklarının da etkisiyle yıllarca doğuya dikkat etmemiş olabilir, ancak İran her zaman içeride ve dışarıda Türkiye’ye karşı bir an bile olsun gardını düşürmemiştir. Bu yüzden PKK gibi kullanışlı bir taşeron örgütü her zaman Türkiye aleyhine farklı cephelerde kullandı. İran aynı İrandır. 1979 öncesi seküler şah döneminde de Türkiye’ye Fars milliyetçiliğinin miyoplaştıran gözlüğüyle bakıyordu. Türkiye, İran Türklüğüne gözünü kapatsa da, Tahran rejimi her zaman Tebriz üzerinde olası Ankara etkisine göre politika geliştirmeye devam etti. Türk düşmanlığı, işgalci Ermenistan savunuculuğundaki ısrar gibi İran’ın bölgeden dışlanmasıyla sonuçlansa da aynı yanlış bugün Irak’ın Kuzeyinde PKK’ya siper olarak kendini gösteriyor. İran bir türlü akıllanmıyor.

Görmezden gelmek işe yaradı mı?

534 km uzunluğunda olan İran-Türkiye sınırı Kuzeyde Azerbaycan’a bağlı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti sınırının bitimiyle başlar ve Irak-Türkiye sınırının başlamasıyla sona erer. Resmî sınır bu şekilde olsa da, İran’ın askeri olarak Irak ve Suriye’deki varlığını hatırlatmaya gerek yoktur. Yâni İran, Türkiye sınırlarına doğudan olduğu gibi güneyden de kolayca erişebilmektedir.

Afgan göçmenlerinin rotası.

Terör örgütü PKK/YPG ile yakın iş birliği uzun bir süre açıktan telaffuz edilmese de bugün ortada. Ayrıca İran’ın Suriye’deki Beşşar Esad rejimi üstündeki etki ve baskısı da inkâr edilemez bir başka gerçek. İran rejimi neredeyse yarım asırdır hamaset ile yol almaya çalıştı ve netice olarak bugün halkının ekmeğini, suyunu ve havasını bile teminden aciz durumda. Ancak İran rejiminin karakteristik özelliği yanlıştan kesinlikle ders almak değil. Bilakis girilen çamura daha da gömülmek. Bugün adına ister “Şiî Hilâli” ister “Devrim İhracı” ister “Pers Yayılmacılığı” densin, şu manzara İran’ın normal bir ülke olmasını imkânsız kılıyor.

Türkiye’nin etrafındaki ülkelerle ilgili gerçekçi/ yeterli bilgiye sahip olduğu söylenemez ve İran bu yetersizliğin en kötü örneği olabilir. Birkaç yıl önceye kadar 30-40 milyon Türk’ün İran’da yaşadığını kaç kişi biliyordu mesela? Üstelik buz dağının sadece görünen kısmı bu. Yıllarca karanlıkta fil tarifi yapar gibi herkes kendi meramına göre bir İran portresi çizdi durdu. Fakat özellikle 1979 devriminden sonra bu yanlış daha da büyüdü.

40 küsur yıldır “Resmî İran” “Gerçek İran’a” tercih edildi. Sanki İran gerçeğine gözler kapanırsa ortada bir sorun da olmayacak gibi bir algı oluştu. İran’ın yaptıklarına hep göz yumuldu. Türkiye’yi sevmedikleri gayet net olan bazı mihraklar, İran’ı aklama konusunda hep yarıştılar. Antiemperyalistinden İslâmcısına birçok kimse, velâyet-i fakih ambalajlı emperyalist maşasına övgüler dizdi. Görmezden gelmek işe yarasaydı, belki bugün terörden göçmenler konusuna değin birçok konuda İran’ın izine rastlanmazdı. Ama görüldüğü gibi hiçbir işe yaramıyor.

Düzensiz göç İran-PKK iş birliğinin başka bir boyutu

Türkiye’ye gelen göçmenlerin neredeyse tamamı Suriye ve Irak gibi İran’ın nüfuz alanındaki ülkeleri geçerek geliyor. Beşşar Esed ile ağabeyleri Tahran ve Moskova yönetimlerinin meseleyi Türkiye’yi sıkıştırmak için kullandıkları hususu göz ardı edilemez. Ayrıca yıllardır en fazla düzensiz göçün, İran sınırından Türkiye’ye geldiği de önümüzde duran başka bir gerçektir. İran’ın bu konuda da PKK ile iş birliği bariz bir şekilde ortada.

Pençe operasyonları.

Batı Azerbaycan eyaleti, İran’ın Türkiye ve Kuzey Irak ile sınırı olan tek eyaletidir. Adından anlaşıldığı üzere Güney Azerbaycan’ın tarihi toprağı olan bu bölge yüzde yüz Türk yurdudur. İran destekli asimilasyon harekâtına rağmen bugün bile haritaya bakınca yüzlerce köy, kasaba, dağ, dere ve çeşmenin öz be öz Türkçe isme sahip olduğunu görebilirsiniz. Tahran yönetimi Türkiye ile sınır hattındaki yerli Türk demografisini değiştirmek için ciddi çaba sarf ediyor.

Batı Azerbaycan Eyalet Vali Yardımcısı Alirıza Radfer Ocak 2015’de sadece 90’lı yıllarda 600 bin civarında Iraklı Kürdün bölgeye sığındığını ve bu sayının Batı Azerbaycan nüfusunun dörtte birine tekabül ettiğini itiraf etmişti. Devrim Lideri Hamaney’in eyalet temsilcisinin de benzer cümleleri telaffuz ettiği biliniyor. Öte yandan geçen hicrî yılda yayınlanan sefalet endeksi istatistiklerine göre, Batı Azerbaycan en fakir eyalet konumunda yer alıyor.

Aynı anda 3 ülke ile sınır komşusu olup, İran gibi çoğunluğu çöl olan bir ülkede çiftçiliğe uygun bol arazisiyle bu boyutta bir sefaleti yaşamak ancak siyasi irade ile açıklanabilir. O da, bölgenin demografisini değiştirmeye yönelik adımlardan başkası değildir.

İran yönetimi, Türkiye sınırındaki bölgeyi toprak sahibi yerli Türk halkından boşaltıyor, ama yerine getirdiği Kürt halkına da pek bir saadet bahşetmiyor. Amaç belli: PKK ve uzantılarına alan açmak. Terör örgütü PKK/YPG’nin Suriye’deki göç dalgasındaki rolü dikkate alınırsa, İran sınırında aktif olmadığı düşünülemez. Tahran rejimi, terör örgütüne alan açmak suretiyle yeni göç dalgalarını Türkiye’ye yönlendiriyor. Önümüzdeki süreçte İran’daki göçmenlerin sosyo-ekonomik durumlarının gittikçe kötüleşeceği aşikâr. İşte buraya dikkat! Tahran- PKK iş birliği çok daha ileri boyutlara fırlayabilir.