İran’da gündemi değiştiren cinayet

URAL HATEMİ
Abone Ol

Hürremdin cinayetinin rejim yanlısı basın tarafından seçimlere az bir süre kala manşetlere çekilmesi hayli ilginçti. Milliyetçi kesim, katil Ekber Hürremdin’in şahsında kendilerinin hedef alındığını söylese de, devletin meşruiyet krizine girdiği bir dönemde toplumda güvenlik kaygılarının öne çıkarılması bizatihi devletin işine yaramış olabilir.

16 Mayıs Pazar günü İran’ın başkenti Tahran’da bir belediye işçisi çöp kutusunda parçalanmış bir beden buldu. Ertesi gün bütün ülkeyi sallayacak bir haber duyuldu. Ekber Hürremdin (81) eşi İran Hürremdin ile birlikte 47 yaşındaki oğulları sinema yönetmeni Babek Hürremdin’i feci bir şekilde katletmişlerdi. Maktul önce yemeğine konulan uyku ilacıyla yarı baygın hâle getirilmiş, ardından bıçaklanarak öldürülmüş ve cesedi parçalanarak poşetlerle farklı çöp kutularına bırakılmıştı.

Ülkenin gündemi değişti

Oğullarının parçalanmış bedenini çöp poşetleri ve çantalarla arabaya taşıyan anne-babanın görüntüleri ve savcılıkta verdikleri ifadeler ülke gündemini yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinden kan donduran bir âile cinayetine çevirdi. Görüntülerde Ekber Hürremdin, gayet soğukkanlı bir şekilde “pişman değilim, çünkü kendimi asla suçlu hissetmiyorum, geriye dönersem aynısını tekrar yaparım” diyor ve diğer iki çocuğunu da öldürmek istediğini ifade ediyordu.

19 Mayıs günü Hürremdin ailesiyle ilgili başka bir haber, İran medyasını tekrar salladı. Ekber Hürremdin yine eşi ile birlikte 2011 yılında Feramerz adlı damadını (ki aynı zamanda yeğeni olur) ve 2018’de de MS hastası kızları Arzu’yu da aynı yöntemle katledip cesetlerini çöpe attıklarını itiraf ettiler.

Çocuk kâtili olmak bir gelenek mi?

İran kamuoyunu şoka sokan bu itiraflar, ülkede âile ve ebeveynlik değerlerinin sorgulanmasını beraberinde getirdi. Devletin âile, gençlik ve topluma dair sorunlara yönelik politikalarını eleştirilerin hedefine taşıdı. Bununla birlikte kâtil babanın bir asker ve savaş gazisi olması, kendini vatansever bir İran/Fars milliyetçisi olarak sunması da dikkatlerden kaçmadı. Babanın aile fertleri üzerinde aşırı tahakkümü ve kontrol isteği, İran aile yapısında ve kültürel değerlerinde çok yaygın olan bir olgu. Aynı zamanda ebeveynlerin çocuklar üzerinde tahakkümü İran hukuk sistemi tarafından da desteklenmekte.

  • Babanın oğlunu öldürmesi, Fars edebiyatında ve efsanelerinde de örnek bulmakta. Nitekim Fars milliyetçiliğinin en önemli tarihi ve edebî metni olarak bilinen Firdevsi Şehnamesi’nde Rüstem, kendi oğlu Sührab’ı öldürür. Eğitim sisteminde bu gibi mitolojik figürlerin ve hâdiselerin övgüyle anılması sosyolojik olarak incelenmesi gereken başlıca konulardan biridir.

Gerçek hayatta ise şimdiki rejimin kurucuları ve günümüzdeki yöneticilerinde de oğul öldürme vakalarına çok rastlıyoruz.

- Devrim sonrası kurulan devrim mahkemeleri başkanının kendi oğlunun idam cezasını imzalaması ve infazı gerçekleştirmesi,

- Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin oğlunun şüpheli ölümü,

- Maslahat Konseyi sekreteri ve Devrim Muhafızları Ordusu eski komutanı Muhsin Rızai’nin oğlunun ölümü,

- Anayasa Koruyucular Konseyi Başkanı Ahmet Cenneti’nin oğlunun ölümü ve daha birçok benzer vakanın üzerinde durulabilir. Bütün bunları yan yana getirdiğimizde Hürremdin cinayetinin psikolojik faktörlerle birlikte kültürel, politik, ideolojik ve sosyolojik sebepleri olduğunu da söyleyebiliriz.

Sebepler sosyolojik mi, ideolojik mi?

İlk başta Hürremdin ebeveyninin ruh sağlığı ya da psikolojik durumlarının iyi olmadığı yorumları yapılsa da Tahran Ceza Mahkemesi Başkanı, sanıkların ruh sağlığına ilişkin adlî tıp görüşüne atıfta bulunarak, "Bu davadaki sanıklar, özellikle babanın yüzde 95'in üzerinde ruh sağlığı yerindedir" dedi. Böyle olunca herkes şaşkınlık içerisinde cinayet sebeplerini merak etmeye başladı. Uzmanlar olayın psikolojik yönleriyle birlikte sosyolojik ve ideolojik yönlerini tartışıyorlar. Kâtil ebeveynin öne sürdüğü tek gerekçe ise maktullerin “ahlaksız” olduğu şeklinde. Hürremdin ailesi, oğullarının “bekâr” ve öğrencileriyle “cinsel ilişkisi” olduğunu, aynı zamanda evde anne babasına kötü davrandığını iddia ediyor. Kızları Arzu'yu ise alkol ve uyuşturucu kullandığı, yabancılarla ilişkide olduğu için öldürdüklerini iddia ediyorlar. Ancak Arzu ile Babek’i tanıyanlar ve arkadaş çevresi, bu iddiaların yalan olduğunu söyleyip hâdisenin otoriter ebeveynin dünya görüşüyle bağlantılı olduğunu öne sürüyorlar.

Arap düşmanı bir albay

1962 yılında orduya katılan Ekber Hürremdin, 1979 devrimi sonrasında ordudaki görevine devam etmiş ve albay rütbesiyle emekli olmuştur. İran-Irak savaşına katılmış ve kendi söylediğine göre birkaç kez yaralanmış ve kimyasal silahtan etkilenmiştir. Savcılıkta verdiği ifadelerin görüntüleri onun aşırı Fars milliyetçisi ve Arap karşıtı olduğunu gösteriyor. Görüntülerde, Arapları hiç sevmediğini, elinde güç olursa bütün Arapları öldürmek istediği söylüyor.

Arap ve Türk karşıtlığı Fars milliyetçi ideolojisinin ana eksenlerinden biri. Arkaik ve faşizan Fars milliyetçisi zihniyetin etkisinde kalan Hürremdin, soyadını bile yıllar önce değiştirerek Hürremdin yapmış; oğluna da en önemli liderleri olan Babek ismini vermiş. Hürremdinler veya Hürremiyye hareketi 9. yüzyılda Abbasiler’e karşı mücadele eden bir grubun adı. Babek ise bu hareketin en önemli Türk lideri ve kahramanı. Fakat Fars milliyetçiliği Babek Hürremdin liderliğinde geçekleşen mücadeleyi, kendi ideolojilerinin lehine yorumluyorlar.

Arap ve Türk karşıtlığı Fars milliyetçi ideolojisinin ana eksenlerinden biri. Arkaik ve faşizan Fars milliyetçisi zihniyetin etkisinde kalan Hürremdin, soyadını bile yıllar önce değiştirerek Hürremdin yapmış

Ekber Hürremdin’in verdiği ifadelerden şunu anlıyoruz ki kâtil ebeveyn, çocukları ideal Fars tipinden beklenen karaktere sahip olmadıkları için öldürülmüşler. Asıl mesele, bu ideal tipin neden bu kadar saplantıya dönüştüğüdür. Bu tarz örnekler, Nazi Almanyası gibi faşist rejimlerde yaygındı. Naziler belli fizikî ve mental özelliklere sahip olmayan Almanları bile yok ediyorlardı.

Ülkede suç oranları dünya ortalamasının üstünde

Diğer bir husus, söz konusu cinayetin hızlı bir şekilde kamuoyu ile paylaşılması ve oluşturduğu etkidir. İran’da daha önce de benzer olaylar yaşandı. İdam cezası ve diğer ağır infaz yöntemlerine rağmen ülkede suç oranları dünya ortalamasının çok üstünde. Son yıllarda artan ekonomik sorunlar ile siyasi baskıların bunda ciddi payı var. İstatistikler, işlenen cinayetlerin üçte birinin aile içinde gerçekleştiğini gösteriyor. İran’da “nâmus” cinayetlerinin oranı da hayli yüksek. Yargı sistemi bu tür olayları örtbas eğiliminde.

Hürremdin cinayetinin rejim yanlısı basın tarafından seçimlere az bir süre kala manşetlere çekilmesi hayli ilginçti. Milliyetçi kesim, katil Ekber Hürremdin’in şahsında kendilerinin hedef alındığını söylese de, devletin meşruiyet krizine girdiği bir dönemde toplumda güvenlik kaygılarının öne çıkarılması bizatihi devletin işine yaramış olabilir.