İsrafı önlemede yeni boyut: Atık Yönetimi ve Geri Dönüşüm

EROL YARAR
Abone Ol

Çevreyi kirletmek, taharet yani dinimizin temeli olan temizlik başlığı altında ilmihallerin içine alınmalı ve cami vaazlarında ısrarla bu konuya değinilmeli. Geri dönüşüme kazandırılmayan her mal israftır ve insanlığa zarar verir. Geri dönüşümsüz bir sistemden fertler, aileler, belediyeler ve devlet yani tepeden tırnağa herkes mesuldür. Bu durum mal ve çevre emanetine hıyanet olur.

Allah’ın insanlara vermiş olduğu nimetleri amacına uygun kullanmamak veya gerektiğinden fazla tüketmek veya kullanmadan tamamen veya kısmen kullanarak zayi etmek anlamında kullanılan israf, İslam’ın iki temel dayanağı olan Kuran ve Sünnet hükümlerince yasaklanmış ve âlimlerimizce icmâ ile haram hükmü verilmiştir.

Atık oluşumunu engelle.

Her yemekten sonra okunan “Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz, Allah israf edenleri sevmez” (A’raf 31) âyeti kerimesiyle bir taraftan nimetleri tüketmeyi teşvik ile Allah’ın ikramına kavuşmak şükür vesilesi kılınarak meşru ve fakat haddi aşanı helâl kapsamında olmasına rağmen israf kapsamında yasaklayan genel emir.

Bu genel hüküm beraberinde meşru ve gayri meşru olan tüketimin ne olduğu sorusunu getirmiş, değişik fıkıh ekolleri bu soruya hükmî veya miktar belirterek sınırlamalar, açıklamalar getirmiştir.

Her dönemin ihtiyaçlarına göre bazı mefhumların geliştirilmesi, açıklanması ve kapsamının tekraren değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu İslâmî mefhumların başında da israf gelir. “Allah israf edenleri sevmez” âyeti her Müslümanda bir endişe yaratır. Allah’ın sevgisini kaybetmek, ilahi mutsuzluğa ve azaba giden yoldur ve her Müslüman için ciddiyetle ele alınması gereken bir husustur.

Günümüzde geldiği boyutuyla israf, ferdi boyutları aşarak, çeşitli âmillerle dünya genelinde beşerî bir hastalık haline gelmiş, aşırı ve akıl dışı tüketimin neticesinde oluşan atıklar tüm insanlığı tehdit eder ve dolayısıyla ifsat edici bir hacme erişmiştir. Bu bozuk davranış şekliyle birleşen bu tüketim çılgınlığı öyle bir hacme ulaşmıştır ki, bu hastalıktan kendini kâmilen kurtarmış bir kişi bulmak âdeta mümkün olmaz duruma düşülmüştür.

Üç ana ölçü

Fıkhî mânâda tüketimi meşrulaştıran üç ana ölçü bulunmaktadır. Bunları sıralarsak;

- Zaruri ihtiyaçların karşılanması,

- Fayda sağlayan tüketimin sürekliliği,

- Güzel, estetik olan fıtrî tüketim davranışının meşru ve şükür vesilesi olması insanlığın zenginliğidir.

Fakat gelinen nokta bunun çok dışında kalmıştır. Günlük hayatın içindeki bu bozulmanın en kötü boyutu ise ferdi ve içtimâi olarak normalleşmiş ve kabullenilmiş olmasıdır.

Tekrar kullanım imkânlarını araştır.

Aklî melekeleri bozulmamış her kişinin kolay algılayacağı bu durum, seküler dünyada bir sorun olarak görülmüş, tüketimin getirmiş olduğu kayıplar sürdürülebilir bir ekonomik parametre olarak görülmeyerek bunu asgariye indirmek için bir temel kavram gelişmiştir: Atık yönetimi. Bu temel kavramı ve bunun içinde yer alan önemli bir iktisadi kavram olarak geri dönüşümü, temel ilkelerden sapmanın düzeltilmesi ve insanlığın kurtuluşu istikametinde hayırlı bir faaliyet olması açısından tüm Müslüman mütefekkirlerin yakından ilgilenmesi, çözüme katkı sunması ve toplumu bilinçlendirmesi gerekir.

Çöpe atılanlar bütün insanlığı doyurur

Dünya geneline bakarsak, 2022 yılı itibariyle belediye atıkları tabir edilen ve şehir dışında çöplüklerde toplanan yıllık atık miktarı 2,4 milyar tonu geçmiş bulunuyor ve her yıl nüfus ve tüketim bozulmaları ile bu miktarın 2050 yılında %41 artarak 3,4 milyar tona ulaşacağı hesaplanıyor.

Geri dönüşüm ile atıkları tekrar kazan.

Bir insanın günde toplam bir kilo ürün tükettiğini düşünürsek çöpe atılan miktarın günde 6.5 milyar insanın ihtiyacını karşılayacak miktarda olduğu görülür. Bu 8 milyarlık dünya nüfusu için ne mânâya geliyor? Öncelikle tükettiğimize yakın çöp üretiyoruz gerçeği ile karşı karşıyayız. 100 tüketime karşılık 81 çöp üretiyoruz. Dünya nüfusunun fakir ve aç kesimindeki 2.5 milyar kişinin günde yarım kilonun altı ile atık üretecek imkânları olmadığını var sayarsak, geri kalan 5.5 milyar nüfusun tükettiğinden fazla çöp ürettiğini hesaplamak zor olmaz.

Ekonomik olarak gelişmiş batı dünyası, tüketimi dizginlemek yerine bu oluşan atıkları fırsat olarak değerlendirmiş ve Atık Yönetimi bilimini kurmuştur. Atıkların türlerine göre değerlendirme imkânlarını hesaplayan, atıkların toplanması sistemlerinden bunların geri kazanım teknolojilerinin oluşturulması ve bunları teşvik edecek ve gerektiğinde cezalandıracak mevzuatları hazırlayan bu yeni bilim, tüm dünyada ve bilhassa gelişmiş ekonomilerde en hızlı gelişen bilim ve sanayi dalı olmaktadır. Plastik atıklar başta olmak üzere, her türlü metal cam ve organik atıklar geri dönüşüm ve kazanımın konusu olmakla ülkelerin ekonomi politikalarında en önde yer almaktadır.

Beş temel sıralama

Atık yönetiminin 5 temel sıralaması vardır.

Öncelikle:

- Atık oluşumunu engelleme (şuurlanma),

- Tekrar kullanım imkânlarının araştırılması,

- Geri dönüşüm ile atıkların tekrar kazanımı,

- Enerji üreterek kazanımı (kullanımı),

- Mutlak çöp yani atık seviyesine gelmektedir.

Gelişmiş ülkeler, bu yeni bilim dalının ana sebebi ve çözümünde mucidi olmakla atık yönetiminde lider konumdadır. Ana ölçü, atıkların çöp toplama alanlarına gitme yüzdeleri ile ölçülmesidir. Yani toplam üretilen atıklar, tüketim yerlerinden sonra tasnif edilerek çeşitli atık toplama alanlarına gidiyor ve tekrar kazanılıyor ise bu oranın yüksekliği başarı seviyesini belirlemektedir. Atık alanlarına yani çöplüklere giden miktar ise başarısızlığı veya kötü yönetimi belirlemektedir. Gelişmiş ekonomilerin başındaki ABD’de çöplüğe gitme oranı %53 ise %47’si geri kazanılıyor ve bir şekilde ekonominin içine giriyor demektir.

Mutlak çöp yani atık seviyesine gelmektedir.

Örnek ülke İsveç

Bazı ülkelerin bu konuya hassasiyetleri ister istemez gıpta edilecek seviyeye gelmiş bulunuyor. Dünya rekortmeni İsveç’te bu oran %99’a erişmiş durumda yani çöpe giden zayi oranı sadece %1, gerçekten imrenilecek bir rakam. Bir tek pirinç tanesini israf etmeme hassasiyeti olması beklenen Müslüman toplumlar maalesef bu başarının çok gerisindedir.

Şehir hayatının önümüze koyduğu davranış biçimlerini analiz ederken israf kavramından yola çıkarak öncelikle atıkların tasnifi yönünde acil eylem planlarını devreye sokmak gerekmektedir. Atıkların geri kazanımının ön şartı olan bu eylem göstermelik olmaktan çıkıp tüm toplumda bir bilinçlenmeye dönüşmelidir. Atıkların enerji üretimine sevk edilmesi ve ülkemizin enerji ihtiyacının bir kısmının atıklardan elde edilmesi ve bu yönde teşviklere öncelik verilmelidir. Geri dönüşüm sistemleriyle atıkların tekrardan toplumumuza kazandırılması yine aynı teşvikler kapsamına alınmalıdır. Atıkların denizlerimizi ve çevremizi kirletmesine asla izin verilmemeli, gösterişli törenler yerine çevreyi atıklardan kurtaracak sistemlerin inşası ve sağlıklı çalıştırılmasına öncelik verilmelidir.

Taharet bahsine alınmalı

Enerji üreterek kazan.

Çevreyi kirletmek, taharet yani dinimizin temeli olan temizlik başlığı altında ilmihallerin içine alınmalı ve cami vaazlarında ısrarla bu konuya değinilmelidir. Geri dönüşüme kazandırılmayan her mal israftır ve insanlığa zarar verir. Geri dönüşümsüz bir sistemden fertler, aileler, belediyeler ve devlet yani tepeden tırnağa herkes mesuldür. Bu durum mal ve çevre emanetine hıyanet olur. Fıkıh ilmi, toplumsal gelişmeyle birlikte teknik konulara vakıf ve toplumu yönlendirici olmalıdır.

Konular insanlık için çok önemli ve hassastır. Allah’ın sevgisini kazanmanın bu çabalardan geçeceği şuuru teşvik edicidir. Tüm Müslümanların;

- İsrafla ilgili ayeti okuması,

- Dua ettikleri sofraya ve çöplerine bakması,

- Engellenemeyen atıkların tekrar kazanımıyla ilgili çabalara dikkat etmesi,

- Âyet ile uyum halinde olup olmadıklarının otokontrolünü yapması çözümü hızlandıracaktır.

Nimetlerin kıymetini bilmek, sözle değil icraatla ortaya çıkar.

İcraatımızı nimetlerin kadrini bilerek yapmak ve Allah’ın sevgisini kazananlardan olmak temennisiyle...

Vesselam.