İsrail-İran savaşının Türk Dünyasına muhtemel etkileri

SAMİR BABAOĞLU
Abone Ol

İsrail’in İran’a saldırması enerji ihracatçısı Türk Cumhuriyetler için belirli fırsatlar yaratmış olsa da küresel ve coğrafi anlamda ciddi endişeleri de beraberinde getiriyor. Görünen tüm bu fırsatların yanında şöyle bir gerçekliği de unutmamakta fayda var: İsrail dün Filistin, Lübnan ve Suriye’ye, bugün İran’a saldırıyor. Yarın Türkiye’ye saldırmayacağını kestirmek zor. Bu sebepten Türkler şimdiden ortaya çıkacak muhtemel senaryolara hazırlıklı olmalı, birbirine kenetlenmeli. Siyonizm için uzun süreli dost ve müttefik yoktur, zamanı geldiğinde dost gördüklerini de arkadan hançerler.

Adı konulmamış İsrail-İran savaşının veya İsrail ile ABD’nin İran’a saldırılarının Türk dünyasını, Türk Cumhuriyetlerinin içinde bulunduğu bölgesel ekonomik, siyasî projeleri ne şekilde etkileyeceği şimdiden tartışılmaya başlandı.

İran’daki istikrarsızlık Güney Kafkasya’yı ciddi etkiler

ABD ve İsrail’in İran’ın “nükleer tesislerine” yönelik başlattığı askerî saldırılar yalnızca Ortadoğu’da değil, Güney Kafkasya’da da siyâsî fay hatlarını tetikledi. İran’ın kuzey komşusu olan Azerbaycan, coğrafi yakınlık, demografik etkileşim ve jeopolitik konum nedeniyle bu gelişmelerin etkisini ilk hissedecek ülkelerden biri. İsrail ile yakın ilişkileri olan Azerbaycan, İran açısından zaman zaman bir “vekâlet alanı” olarak görülüyor ve İsrail’in Azerbaycan topraklarını İran’a karşı kullanabileceğine dair iddialar, İran basınında sık sık gündeme geliyor. Bu durum Azerbaycan’ı, tarafsızlık ilkesi ile stratejik ortaklıklar arasında denge kurmak zorunda bırakıyor.

Azerbaycan’dan ‘uluslararası hukuk’ vurgusu

Hürmüz Boğazı.

Çatışmaların başlandığı ilk günlerde Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı “İsrail’in İran’a yönelik askerî operasyonlarından ciddi şekilde endişe duyduklarını” belirterek tarafları yalnızca uluslararası hukuka uygun biçimde, diyalog ve diplomatik yollarla sorunları çözmeye çağırdı. Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında, sivillerin ve sivil altyapının korunması önemle vurgulanarak, bölgedeki gerilimin daha fazla tırmanmasının önlenmesi için diplomatik kanalların ve uluslararası mekanizmaların derhal devreye girmesi gerektiği ifade edildi.

14 Haziran tarihinde Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov, İranlı mevkidaşı Abbas Erakçi ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Bayramov, bölgedeki tırmanıştan duyulan endişeyi iletirken, İsrail’in saldırıları sonucu yüksek rütbeli askerî-sivil kayıplar için taziyelerini sundu. Bayramov’un bu çatışmanın gölgesinde verdiği en önemli açıklama ise Azerbaycan topraklarının İran’a yönelik saldırılar için asla kullanılmayacağı taahhüdü oldu. Azerbaycan hükûmeti ayrıca işgalci İsrail devletinden “yüksek yoğunluklu Türk nüfusun bulunduğu Tebriz ve çevresine saldırı düzenlememesini” talep etti.

Savaş beraberinde büyük göç getirir

Savaşın uzaması ve İsrail’in saldırganlığını artırması durumunda Azerbaycan çok ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalabilir. Özellikle 35 milyon Türkün yaşadığı İran’la sınır bölgelerinden ciddi göç dalgası gelebilir. Bunun dışında Avrupa’ya enerji tedarik eden önemli ülkelerden biri olan Azerbaycan, İran’daki savaştan dolayı Hazar geçişli enerji hatlarının güvenliği açısından ciddi riskle karşı karşıya kalabilir. Bu anlamda TANAP ve TAP gibi doğal gaz boru hatlarının güvenliği gündeme gelebilir.

Türkmenistan enerji koridorları konusunda endişeli

İran-İsrail savaşı İran’ın başka bir komşusu olan Türkmenistan’ı da en az Azerbaycan kadar etkileyebilir. Bilindiği üzere Türkmenistan, ihracat rotalarını genişletmeyi hedefleyerek bu yıl Türkiye ve Irak’a İran üzerinden doğalgaz satmaya başladı. Türkmenistan, Türkiye ile doğalgaz tedarik anlaşmasını Şubat ayı başında imzaladı. 1 Mart’ta yürürlüğe giren bu anlaşma, Türkiye’nin BOTAŞ şirketi ile Türkmenistan devlet şirketi TürkmenGaz arasında yapıldı ve İran üzerinden yıllık 1,3 milyar metreküp doğalgaz sevkiyatını öngörüyor.

Türkmen gazını İran üzerinden satın alan bir diğer ülke olan Irak ise geçtiğimiz ay bu plandan vazgeçti. 29 Mayıs’ta basında yer alan haberlere göre bu karar, ABD’nin İran’a yönelik yaptırımları nedeniyle alındı. Yeni bir “swap” yani gaz değişim mekanizması oluşturuldu. Buna göre Türkmenistan, İran’ın kuzeyine günlük 20 milyon metreküp gaz sağlayacak, İran da aynı miktarda gazı Irak’a gönderecek. Türkmen gazı ise İran içinde iç tüketime ayrılacak.

Azerbaycan ve Türkmenistan için fırsatlar ve riskler

İsrail ile İran arasında alevlenen çatışma, Türkmenistan’ın tedarik yolları üzerinde de ciddi etkiler yaratacak gibi duruyor. Bu, İsrail’in doğrudan gaz boru hatlarını hedef alacağı anlamına gelmese de saldırgan bir İsrail devleti gerçekliği bu ihtimalin de göz ardı edilemeyeceğini gösteriyor.

Türkmen gazının İran üzerinden satılması kararı Türkmenistan için zor alınmış bir karar olmasının yanı sıra İran’daki mevcut savaş ortamı durumu daha karmaşık hale getiriyor. İran güzergâhı tehlikeye girdiği zaman Türkmenistan’ın Çin pazarına yönelmesi gerekiyor ama bu da tamamen Çin’e bağımlı hale gelmek gibi bir riski de içinde barındırıyor.

İsrail–İran gerilimi petrol ve doğal gaz piyasalarını doğrudan etkiledi bile. Kısa sürede küresel petrol fiyatları şimdiden %10’un üzerinde yükselirken, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidi boğazdan geçen petrol ve LNG arzını risk altına aldı. Bu durum Türkmenistan ve Azerbaycan gibi enerji ihracatçısı ülkeler için fiyat artışı anlamına gelse de transit güzergâhlardaki belirsizlik ihracat hacmini tehlikeye atabilir.

Aşkabat İran sınırına sadece 50 km mesafede

Türkmenistan İran’daki çatışmalardan dolayı toplu göç riskiyle de karşı karşıya. Başkent Aşkabat, İran sınırına sadece 50 km mesafede. Zaman zaman İsrail’in hava saldırısına maruz kalan İran’ın en büyük kentlerinden Meşhed ise Türkmenistan sınırına 75 km mesafede bulunuyor. Toplu göç, kapalı ülke konumunda olan Türkmenistan için çok büyük bir tehdit oluşturabilir.

Orta koridor ve Zengezur koridoru için fırsat

ürkmenistan ve Azerbaycan’ın da içinde olduğu Orta Koridor Güzergâhı lojistik açıdan daha etkin hale gelebilir.

İsrail-İran çatışması diğer taraftan Azerbaycan ve Türkmenistan için mevcut fırsatları değerlendirme ve yeni fırsat kapılarını aralamak için de bir şans olarak gözüküyor. Türkmenistan ve Azerbaycan’ın da içinde olduğu Orta Koridor Güzergâhı lojistik açıdan daha etkin hale gelebilir.

Türkiye’den Orta Asya’ya yılda yaklaşık 125 bin TIR gidiyor. Bunlardan sadece 25 bin civarı Bakü’den deniz yoluyla Orta Asya’ya ulaşıyor. Geri kalan 100 bin civarı yük aracı, İran güzergâhı üzerinden Türkmenistan’ı geçerek Orta Asya’ya ulaşıyor. İran’daki çatışma ortamı, Bakü limanını daha yoğun bir liman haline getirecektir. Diğer taraftan Türkiye’yi Türk dünyasına bağlayacak Zengezur koridorunun açılması da alternatif lojistik hatlarının devreye alınması sebebiyle hızlandırılabilir.

Kapsamlı savaş askerî üsleri yeniden gündeme getirebilir

Özbekistan İran’la sınır komşusu olmasa da İran’a oldukça yakın bir ülkedir. Dolayısıyla bölgede yaşanacak geniş çaplı bir savaş, Orta Asya’daki güvenlik mimarisini de sarsabilir. Eğer İran’da rejim istikrarsızlaşır veya iç karışıklık yaşanırsa, Afganistan sınırından sonra ikinci bir güvensiz cephe Orta Asya’ya yaklaşacaktır. Bu da Taliban’ın iktidara gelmesi sonrası Özbekistan’ın yıllardır örmeye çalıştığı diplomasi mekiğini sekteye uğratacaktır. Bununla birlikte İran–İsrail çatışmasının büyümesi ve ABD’nin daha kapsamlı şekilde İsrail’in yanında savaşa girmesi, ABD’nin eskiden olduğu gibi Özbekistan ve Kırgızistan’da yeniden askerî erişim talepleri gündeme gelebilir.

ABD’nin Afganistan işgali sırasında, Özbekistan 2001-2005 yılları arasında Karşıhanabad Hava Üssü’nü ABD’ye vermişti. Aynı dönemlerde Kırgızistan da Manas Hava Üssü’nü 2014 yılına kadar ABD’ye tahsis etmişti. ABD’den yeni hava üssü konusunda gelecek muhtemel baskılar, siyasî ve ekonomik açıdan Çin’le çok yakın ilişkiler kuran Özbekistan ve Kırgızistan’ı çok zor durumda bırakacaktır.

Enerji fiyatlarının yükselmesi Özbekistan ve Kırgızistan için büyük risk

İran-İsrail savaşı enerji fiyatlarını yukarı yönlü etkilediğinde Özbekistan ve Kırgızistan bundan olumsuz yönde etkilenecektir. Azerbaycan ve Türkmenistan gibi petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahip olmayan bu iki ülke enerji arzı konusunda ciddi sıkıntılar yaşayacak gibi duruyor.

Hürmüz Boğazı’ndaki kesinti ve küresel petrol fiyatlarının artmasıyla birlikte Özbekistan ve Kırgızistan için enerji ithalatını daha pahalı hale getirecektir. Ayrıca Özbekistan, Türkmen gazı ve İran üzerinden geçen potansiyel ticaret yollarına bağımlıdır.

İran’daki boru hatları, limanlar veya demiryolu bağlantıları zarar görürse, bölgesel ticaret pahalı ve riskli hale gelecektir. Özbekistan’ın İsrail ile sınırlı, İran ile daha kapsamlı diplomatik ilişkileri bulunmakta ama taraf seçmeye zorlanması ihtimali jeopolitik bir sınav anlamına gelebilir.

Bugün İran yarın belki de biz

ABD'nin Ortadoğu'daki askeri varlıkları.

İsrail’in İran’a saldırması enerji ihracatçısı Türk Cumhuriyetler için belirli fırsatlar yaratmış olsa da küresel ve coğrafi anlamda ciddi kaygıları da beraberinde getiriyor. Görünen tüm bu fırsatların yanında şöyle bir gerçekliği de unutmamakta fayda var: İsrail dün Filistin, Lübnan ve Suriye’ye, bugün İran’a saldırıyor. Yarın Türkiye’ye saldırmayacağını kestirmek zor.

Bu sebepten Türkler şimdiden ortaya çıkacak muhtemel senaryolara hazırlıklı olmalı, birbirine kenetlenmeli. Siyonizm için uzun süreli dost ve müttefik yoktur, zamanı geldiğinde dost gördüklerini de arkadan hançerler.