Kelime-i rehavet

ESRA ELÖNÜ
Abone Ol

Bu zalimler beni değil, Mescidi Aksâ’da secdeye gidecek olan bir başı vurdular. Biliyorum ki siz sıklaştırıyorsunuz evet ama safları değil dünya ile muhabbeti. Biliyorum ki dolduruyorsunuz evet ama kardeşinizin yerini değil, Pazar bulmacalarını ve riyanın boşluklarını.

Efendiler, bizi unuttunuz! Arabalarınızın anahtarlarını, cep telefonlarınızı, kol düğmelerinizi değil bizi unuttunuz! Sizi, doların yükselişi ve insanlığın alçalışı kadar telaşlandırmadı bu ölüm. Günler öncesinden beklediğiniz dizinizi izlemek için haftalar öncesinden katledilip kaldırımlarda çürüyen bedenlerimizi unuttunuz! Size benim ne kadar öldüğümü değil, bana sizin ne kadar suskun olduğunuzu gösterdiler. Siz, kahvenizi nasıl içtiğinizi unutan işçilerinize kızarken, benim altı kurşunla nasıl öldüğümü unuttunuz! Ayağa kalktığınızı biliyorum ama bizim için değil, sevdiğiniz futbolcuları ve oyuncuları görmek için. Hesap lütfen diye bağırdığınızı biliyorum ama zalimlere değil, kürdan eskittiğiniz lüks masaların garsonlarına. Sizi uyutmayan bizim şehadetimiz değil, sizi uyutmayan tabaklar dolusu yediğiniz gıybetin ve hasetin sefil şişkinliği. Üzülüyorsunuz biliyorum ama bedenlerimize kaç kurşunun girdiğine değil, büyük protokoller için sakladığınız elbiselere giremeyen bedenlerinize. Ne büyük gam, ne büyük keder!

Bu zalimler beni değil, Mescidi Aksâ’da secdeye gidecek olan bir başı vurdular. Biliyorum ki siz sıklaştırıyorsunuz evet ama safları değil dünya ile muhabbeti. Biliyorum ki dolduruyorsunuz evet ama kardeşinizin yerini değil, Pazar bulmacalarını ve riyanın boşluklarını. Biliyorum ki, toplanıyorsunuz evet ama biz mazlumlar için değil, bizim kaç ölü yaptığımız konuşulurken sizin bulutlara bakarak ağzı açık uyuduğunuzu görmesinler diye gevşekliğinize çeki düzen veriyorsunuz. Tavana bakıp, esvaplarınızın ucuyla gözlük camlarınızı silerek not aldıklarınız arasında, uyandığınızda unuttuğunuz eksilmiş kardeşlerimizin isimleri var. İşte biri daha. Kayıtlara geçerken bir Filistinli... Ailesi için bir cenaze işlemi... Ümmet için sukut... Beni sessizliğiniz defalarca kefenlemiştir ama sizden daha fazla haykıran toprağa ilk defa gireceğim. Bana şans dile ey unutan! Sizden dilendiğimiz ‘birlik olmaktı’ ama beyhude. Siz size bizi unutturan zalimleri sevdiniz. Birbirinize ‘iyi şanslar’ dilerken, bir köpeğin bedenlerimiz üstünde şansını kurşun kurşun denediğini görmüyorsunuz. Bize şans dile, ey rehavetin, ey sefaletin sahibi!

Ey mazlum kardeşinin ahından başka mülkü olmayan! Ey benim sesime sağır! Şehadetin hafiflettiği bedenlerimizden kalan o büyük vebale isabet ol! İşte bu yüzden etkileniyorsunuz evet ama eksilmemizden değil, bizleri son dakika haberi olarak sunan sunucunun neon yeşili ceketinden! Bu zulmün içinden nasıl çıkacağımızı değil, bir selfielik pozlarda nasıl çıktığınızı konuşuyorsunuz! Biz, bulduğumuz şehadete sarılıp umduğumuz cennete gidiyoruz. Bizim bundan sonra eve dönüşümüz olmasa da gidecek bir cennetimiz var. Bizi belki zaferlerle gömecekler lakin zalimleri çaldıkları topraklarımız bile örtmeyecek. Kendi vatanının yanağından böyle sessiz bir gözyaşı gibi süzülerek gidenin adıdır Müslüman.

Bir kardeşi Kelime-i şehadetin içinde çağlarken , Diğer kardeşi Kelime_i rehavet içinde susturan neydi? Hiç rahatınızı bozmayın, şu kenarda ölür giderim dedi sanki ve gitti.. Dağılmış ekmeğinim Anne, sür gül reçeli sesini son kez yanağıma. Şehadetimle doyur yetim serçelerimi. Daha çok seslen kapıdaki atlara, daha çok ara göğün yüzünde beni. Annemsin sen çok sökükle geldim dizinin dibindeyim Aksâ’yı söktürseydim yerlerin dibindeydim. Ben gideceğim, şehit kuşlara dal olacak ellerin, Ben bulacağım seni, kanım Aksâ, gözyaşım Aksâ, Dünyadaki kevserim Mescidi Aksâ, Vurulup da ölmeyen şehit yüzlü mabedim...