Libya ve Somali’ye dikkat!

SÜLEYMAN ŞAHİN
Abone Ol

Bir yanda Libya, diğer yanda Somali... Türkiye’nin Afrika kıtasındaki iki kalesi de taarruz altında. Bu taarruzlara gereken karşılığı zamanında vermek, geri püskürtmek önemlidir fakat yetmez. Karşı taarruza kalkıp hasımlara ciddi zayiat vermek, bizi yenebileceklerine dair umutlarını söndürmek zorundayız.

Duymuşsunuzdur, 18 Mayıs günü ABD özel temsilcisi Richard Norland Libya’yı ziyaret etti. Daha önce Amerikan hariciyesinde Libya Misyon Şefi olarak görev yapan Norland, 10 Mayıs’ta Antony Blinken tarafından bu göreve getirildi. Norland bu ziyarette yalnız değildi. Dışişleri Müsteşar Vekili Joey Hood da kendisine eşlik etti. Peki, Hood’un varlığı ne ifade ediyordu? Son 7 yıldır ülkeye ayak basan en üst düzey Amerikan yetkilisi olduğunu...

  • İkili, Libya’nın önde gelen isimleriyle, Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi, Başbakan Dibeybe, Dışişleri Bakanı Menkuş ve Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Salih ile görüşmeler yaptı. Amerikan Dışişleri Bakanlığı ziyarete ilişkin şunları yazdı:

“Yakın Doğu İlişkilerinden Sorumlu Dışişleri Müsteşar Vekili Joey Hood ile Libya Özel Temsilcisi Richard Norland, 18 Mayıs'ta Libya'yı ziyaret etti ve ABD'nin Libya'da Aralık 2021'de yapılacak seçimlere desteğini yineledi.”

Amerikan heyeti, 23 Ekim 2020’de varılan ateşkes anlaşmasının tam olarak tatbikini bilhassa vurgulamayı da ihmal etmedi.

ABD’yi dört gözle bekleyenler var

Ziyaretin en dikkat çeken kısmı ise, resmi görüşme sonrası Joey Hood ile Necla Menkuş’un ortak basın toplantısında söyledikleri oldu. ABD’nin Libya Özel Temsilcisi Richard Norland ile çalışmayı dört gözle beklediğini, başkent Trablus’taki büyükelçilik ile Bingazi’de bulunan konsolosloğun bir an önce açması gerektiğini ifade eden Menkuş’un şu cümleleri dikkat çekiciydi:

"Libya'daki yabancı varlığının sona erdirilmesi, vatandaşın güvenliğinin sağlanması, silahlı çatışmanın sona erdirilmesi, devlet kurumlarının birleştirilmesi ve ulusal egemen iradenin her türlü maddî veya mânevî zorlamadan kurtarılması gerektiğini teyit ettik. BM kararlarına saygı gösterilmesi, ateşkesin desteklenmesi ve 5+5 Ortak Askeri Komitesinin sonuçlarının uygulaması yolunda uluslararası topluma baskı yapması için ABD'nin desteğini talep ettik.”

Biden Libya’ya geri dönüyor

ABD Dışişleri Bakanlığı Yakındoğu İlişkilerinden Sorumlu Müsteşar Vekili Joey Hood’un söylediklerine bakalım şimdi:

“Yerli ve yabancı tüm tarafları ateşkesi tam olarak uygulamaya çağırıyoruz. Buna tüm yabancı güçlerin ve paralı askerlerin çekilmesi de dâhil. Büyükelçiliğinin yeniden açılması zaman ve prosedür gerektiriyor ancak hedefimiz budur. Libya'ya geri dönmeye kararlıyız ve bu hususu Ulusal Birlik Hükümeti ile koordine edeceğiz.”

Libya'ya geri dönmeye kararlıyız ve bu hususu Ulusal Birlik Hükümeti ile koordine edeceğiz.”

Ulusal Birlik Hükümetini nasıl destekleyecekleri konusunda kurduğu cümleye de dikkat çekelim. Ne diyor Hood? "Hedefimiz, seçimleri âdil ve şeffaf bir şekilde dış müdahale olmaksızın gerçekleştirmek."

ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Vekili, ayrıca Libya’da silahlı grupların varlığını ve dış müdahaleyi kınadığını da ayrıca belirtmiş.

Tablo iç karartıcı

Şimdi Hood’un sözlerinden ABD’nin Biden yönetimiyle birlikte Libya’ya dönük yeni açılımına bir bakalım.

  • - ABD, Libya’ya geri dönmek istiyor.
  • - Libya’daki yabancı varlığının sona erdirilmesini istiyor.
  • - Silahlı grupların varlığını ve dış müdahaleyi kınıyor.
  • - Seçimleri şeffaf ve dış müdahale olmaksızın gerçekleştirmeyi hedefliyor.

Buna mukabil, Biden göreve gelir gelmez oldubittiye getirilen Libya Ulusal Birlik Hükümeti, Dışişleri Bakanı Necla Menkuş’un ağzından beklentilerini şöyle ifade ediyor:

- ABD Özel Temsilcisi Norland ile çalışmayı dört gözle bekliyoruz.

Libya Ulusal Birlik Hükümeti, Dışişleri Bakanı Necla Menkuş’un ağzından beklentilerini şöyle ifade ediyor

- ABD, Libya’daki büyükelçiliğini ve konsolosluğunu açıp bir an önce Libya’ya geri dönmeli.

- Libya’daki yabancı varlığının sona erdirilmesi konusunda masaya yumruğunu vurmalı.

- 5+5 Ortak Askeri Komite, yani Hafter’in meşruiyeti ve Libya ordusunu içerden ele geçirmesi noktasında elini çabuk tutmalı.

Türkiye’nin varlığı meşru

Oysa ABD heyetinden sadece 15 gün önce, Dışişleri Müsteşar Vekili ile değil bizzat Dışişleri Bakanı ile Libya’da bulunan bir Türkiye gerçeği söz konusu. Ortak basın toplantısında ABD Müsteşar Vekili’ne iltifatlar yağdıran Menkuş’un Mevlut Çavuşoğlu’nun gözlerinin içine baka baka ne dediğini hatırlayalım:

“BM Güvenlik Konseyi kararlarının tüm hükümlerini hayata geçirmek üzere adımlar atma ve Libya topraklarındaki tüm yabancı güçlerin ve paralı askerlerin çıkartılması için işbirliği çağrısı yapıyoruz."

Peki, Çavuşoğlu ne demişti?

"Yasal varlığımızı bu ülkede para için savaşan yabancı paralı savaşçı gruplarla eşitleyenler var."

Türkiye düşmanlığı gözünü bürümüş

Şimdi dönelim 23 Nisan 2021’e... Libya Dışişleri Bakanı Menkuş, İtalya’nın başkenti Roma’da Temsilciler Meclisi bünyesindeki Dışişleri Komisyonu’nda İtalyan milletvekilleriyle bir araya gelmiş ve İtalyan Nova Ajansı’nın aktardığına göre şu ifadeleri kullanmıştı:

  • “Türkiye ve diğer devletlerle diyalog başlattık. Niyetlerimizde kararlıyız. Biz bu ülkelerden işbirliği yapmalarını ve tüm yabancı güçleri Libya topraklarından çıkarmalarını talep ediyoruz. Bu, millî egemenliğimiz için öncelikli bir konu.”

Bu sözlerin basına sızması üzerine Libya Dışişleri Bakanlığı bir açıklama ile yanlış anlaşılma olduğunu zikretmiş, bakanlığın yürürlükteki uluslararası anlaşmalara saygılı olduğunu belirterek meseleyi kapatmaya çalışmıştı. Fakat Libyalı yazar ve siyasi aktivist İbrahim Kasude, Menkuş’un bakan olmadan önceki bir video kaydını yayınlayıp gerçek yüzünü ortaya koymuştu. Video, belki de Hafter’in Trablus kuşatmasına denk gelen günlerde çekilmişti. Batılı oldukları anlaşılan bir gruba İngilizce sunum yapan Menkuş, aynen şöyle diyordu:

Libya’nın doğu bölgesine baktığımızda Bingazi’de yaşayanların yüzde 90’ının Hafter’in “Saygınlık Operasyonu”na destek verdiğini görüyoruz.

“Türkiye’nin durumu tıpkı Katar gibi. Müslüman Kardeşleri destekliyorlar. Libya devriminin en başından beri sürekli müdahil oldular. Pek çok insânî yardım faaliyetleri yürüttüler. Sonra bu yardım faaliyetlerinin arkasında başka şeylerin olduğunu keşfettik. Libya’nın doğu bölgesine baktığımızda Bingazi’de yaşayanların yüzde 90’ının Hafter’in “Saygınlık Operasyonu”na destek verdiğini görüyoruz. Evet doğrudur, insanların çoğu Hafter’in nereden geldiği ve hayat hikâyesi hakkında bazı fikirler taşıyor olabilir. Ancak Hafter’in bu operasyondaki liderliğine herhangi bir itiraz söz konusu değil. Çünkü biliyorsunuz, aşırı gruplardan kurtulmak gerekiyor.”

Libya seçimleri kader oylaması

Görüldüğü gibi Hafter’in sözcülüğünü yapan, Türkiye düşmanı bir karakterle karşı karşıyayız. Amerika’nın bir an önce Libya’ya geri dönmesi için adeta yalvaran, Türkiye’nin meşru anlaşmalar çerçevesindeki varlığından inanılmaz rahatsızlık duyan birinin Libya Dışişleri Bakanı olarak göreve getirilmesi tesadüf değil.

Biden yönetimiyle birlikte Libya’da çetin günler bizi bekliyor.

Biden yönetimiyle birlikte Libya’da çetin günler bizi bekliyor. Cenevre’de bize karşı kurulan bir kumpas var ortada. Araya Türk yanlısı bazı isimlerin serpiştirilmesi, “Türkiye ile yapılan anlaşmalar sürüyor” açıklamaları gereksiz rahatlığa yol açmasın. Bizi oyalayıp gafil avlamak için bilhassa tercih edilen bir durum bu. 24 Aralık seçimlerinin bizim açımızdan bir kader oylaması olduğunu, ABD’nin işe bizzat el attığını artık biliyoruz.

İsimleri doğru yazalım

Bu arada bazı yanlışlara dikkat çekmek istiyoruz. Türk medyası, yabancı medyaya göre hizalanma işini artık bırakmalı. Yabancıların Najla olarak andığı bir ismi “Necla” diye okuyup yazabiliyorsak, Al Mangoush olarak ifade edileni de sadece “Menkuş” olarak okuyup yazabilmeliyiz. Çünkü Arapça kaf harfinin bizdeki karşılığı g değil k sesidir. Kuvvet, kasvet, kabir örneklerinde olduğu gibi. Arapça el takısı, kameri-şemsi harfler ile kullanım farkları verdiği için genel itibariyle es geçilmesi daha isabetli olur. Ed Dibeybe yazamayanların El Menkuş kullanımı gerçekten tuhaf kaçıyor çünkü.

BBC’nin Somali harekâtı

Gelelim Somali meselesine...

Libya örneğinde görüldüğü gibi Türkiye’nin Somali’deki varlığı da Batı dünyasını ciddi şeklide rahatsız ediyor. BBC Türkçe’nin 18 Mayıs tarihli yayını “Türkiye’nin eğittiği Somalili askerler ‘siyasi baskı aracı' olarak mı kullanılıyor, Ankara iddialar için ne diyor” başlığını taşıyor. Spotta ise şunlar yazılı:

Libya örneğinde görüldüğü gibi Türkiye’nin Somali’deki varlığı da Batı dünyasını ciddi şeklide rahatsız ediyor.

“Somali'de ordu içindeki bazı grupların karşı karşıya gelmesi, Türkiye'nin eğittiği askerleri de içine çeken askerî ve siyâsî bir krize dönüştü. Türkiye'nin eğittiği güvenlik güçlerinin siyasi amaç uğruna kullanıldığı ve bu durumun da Türkiye'nin itibarına zarar verdiği yorumları yapılıyor.”

BBC, üst düzey bir Somalili yetkiliyi bulup konuşturduğu iddiasında. Bu yetkilinin “Türkiye, bu kuvvetlerin ülkeye faydasından çok şahsî çıkarlar için kullanıldığını bilmiyor" dediğini aktarıyor. Konuyla ilgili Türk Dışişleri’ne de ulaşmışlar. Bakanlığın cevabı gayet net:

“Bazı çevrelerin Türkiye'nin Somali nezdindeki konumunu yıpratmaya yönelik maksatlı bir kampanya yürüttüğü ve ülkemizi iç siyasi tartışmalara çekmeye çalıştığı bilinmektedir, bu girişimler beyhudedir. Türkiye'nin eğittiği askerler, Somali Millî Ordusu'nun emir komutasında ve Federal Hükümetin sorumluluğundadır.”

Zorbalara silah satan kim?

BBC, Türkiye'nin Şebab terör örgütüyle mücadele amacıyla hibe ettiği zırhlı araçların muhalifleri ezmek için kullanıldığını söyleyerek ortalığı bulandırma çabasında. Mâsum sivillere karşı kullanıldığını “eşekler gibi” bildiği halde yeryüzündeki en despot rejimlere silah satışı yapmaktan çekinmeyen kim?

Buyrunuz, 31 Temmuz 2019 tarihli Euronews haberi. Başlığı şöyle: “İngiltere silah ihracatında 2. sırada. Londra'nın dış politikadaki ikiyüzlülüğü ortaya çıktı."

Haberin ilk paragrafında ise şunlar yazılı: “İngiltere küresel çapta ABD’nin ardından en çok silah ihraç eden ikinci ülke oldu. Sivil toplum kurumları, silahların baskıcı rejimlere satıldığı gerekçesiyle Londra'yı dış politikada ikiyüzlülükle suçladı.”

Kaleler taarruz altında

Tıpkı Libya gibi Somali de şu sıralar kritik bir dönemden geçiyor. Ülkede seçimlere ilişkin belirsizlik ortamı sürüyor, bu da her türlü gerginliğe müsait puslu bir ortamı beraberinde getiriyor. Puslu ortamı gören tipik İngiliz kurnazlığı da Türkiye aleyhine elinden geleni ardına koymuyor.

Türkiye’nin Afrika kıtasındaki iki kalesi de taarruz altında. Bu taarruzlara gereken karşılığı zamanında vermek, geri püskürtmek önemlidir fakat yetmez. Karşı taarruza kalkıp hasımlara ciddi zayiat vermek, bizi yenebileceklerine dair umutlarını söndürmek zorundayız.

Libya ve Somali’ye lütfen dikkat!