Malcolm X’in mirasına sahip çıkabildik mi?

SÜLEYMAN ŞAHİN
Abone Ol

Malcolm’un Amerika’ya gerçek İslamı anlatma mücadelesi öksüz kaldı, kabul edelim. Siyahi toplum da İslam dünyasından görmesi gereken ilgiyi bir türlü göremedi. Malcolm X ve Muhammed Ali romantizmi bir heyula gibi aramızda dolanıyor ama hiç kimse kolları sıvayıp gerçekten dişe dokunur bir icraat gösterebilmiş değil. Bir Malcolm X enstitümüz olsa, içimizden birileri sadece Amerikalı Müslümanları, Amerikan siyahi toplumunu çalışsa fena mı olur?

Indiana Üniversitesi Din Çalışmaları Kürsüsü profesörü Edward E. Curtis’e göre İslam dininin Amerika kıtasındaki varlığı ABD’nin kuruluşundan çok daha öncesine gidiyor. Bugünkü ABD toprakları henüz bir İngiliz kolonisiyken Afrika’dan taşınan yüz binlerce kölenin içinde 20 bin civarında Müslüman olduğu sanılıyor. İlk nesil Müslümanlardan günümüze ulaşan pek fazla iz mevcut değil. Çünkü bu konudaki çalışmalar sınırlı. Kölelik zamanlarına dair en iyi bilinen Müslüman figür, kendisinden yaşadıklarını anlatan küçük bir hatırat kalan Ömer bin Sid.

Zengin ve eğitimli bir ailenin ferdiyken 1807’de köle tacirleri tarafından Amerika kıtasına kaçırılan Ömer’in yahut “Moro Amca”nın hikayesi gerçekten ibretlik

Zengin ve eğitimli bir ailenin ferdiyken 1807’de köle tacirleri tarafından Amerika kıtasına kaçırılan Ömer’in yahut “Moro Amca”nın hikayesi gerçekten ibretlik. Önce Güney Carolina eyaletinin Charleston şehrinde bulunan kötü karakterli birine satılıyor. Adamın yaptıklarından öyle yılıyor ki, kaçıp soluğu Kuzey Carolina’nın Fayetteville şehrinde alıyor. Burada şehrin valisi Jim Owen’ın kölesi oluyor. Ömer’in eğitimli biri olduğunu keşfeden vali, ona ayrıcalıklı biri gibi davranıyor. Vaktini daha çok ilme harcayan Ömer, İncili Arapçaya çevirmekle kalmıyor, ev ahalisine de Arapça öğretiyor. Nitekim Vali Owen’ın kardeşi Yüzbaşı John’a yazdığı 1819 tarihli Arapça bir mektup söz konusu. 1831 yılında Arapça olarak kaleme aldığı hatıratı da, türünün ilk ve tek örneğini oluşturuyor.

Sapık bir din doğuyor

Bir eski dünya bilgesi olan Ömer bin Sid, yeni dünyanın labirentlerinde yiten bir değer olmaktan öteye gidemiyor. Uzunca bir süre İslam adına duyulan başka ses de yok. Derken 1930’larda 3-4 yıl ortalıkta görünüp sırra kadem basan Wallace Fard Muhammed fırtınası esiyor. Detroit şehrinde kapı kapı dolaşarak bir şeyler sattığı rivayet olunan Wallace’ın ardında kısa zamanda 10 bin kişilik bir cemaat oluşuyor. Amerikan toplumunun en dibinde yaşayan siyahilere seslenen fakat aslen siyahi olmayan biri bu. Nation of Islam / İslam Milleti adını verdiği cemaate kendisini şu sözlerle takdim ediyor:

Uyanık Elijah, ustasından geri kalır mı? O da Poole soy ismini terkedip Elijah Muhammed’e terfi ediyor.

“Benim adım Wallace D. Fard. Mukaddes şehir Mekke’den geliyorum. Size kendim hakkında daha fazla şey söylemeyeceğim. Çünkü henüz zamanı gelmedi. Ben sizin kardeşinizim. Beni henüz kral giysileri içinde görmediniz.”

1933 yılında kendisine Wallace Fard Muhammed adını seçen gizemli adam, ertesi yıl aniden ortadan kayboluyor. Cemaatini de bir siyahi olan Elijah Poole isimli müridine havale ediyor. Elijah kim peki? Büyük buhranda işini yitirmiş bir otomobil fabrikası işçisi. Uyanık Elijah, ustasından geri kalır mı? O da Poole soy ismini terkedip Elijah Muhammed’e terfi ediyor.

Malcolm X ve Elijah Muhammed

Cemaatin adı İslam Milleti, liderlerin kendilerine seçtiği isim Muhammed ama bu tamamen başka bir din. Gerçek İslam dini ile neredeyse hiçbir alakası bulunmuyor. Elijah’ın ustası Wallace ile ilk karşılaştığı anı tasvir edişi aynen şöyle:

  • “O, bana Allah olduğunu söylemek zorunda değildi. Onunla ilk karşılaştığımda bunu bildim, onu tanıdım. İşte tam orada, dünyanın aradığı kişinin kendisi olduğunu ona söyledim.”

Evet, Amerikan icadı sapık bir din ile karşı karşıyayız. Kim olduğu hakkında kocaman soru işaretleri bulunan, birdenbire ortaya çıkıp aniden ortadan kaybolan, üstelik Afrika kökenli bir siyahi olmadığı bizzat kendi taraftarlarınca itiraf edilen bir şahsın peydahladığı din bu. Başka coğrafyalarda bu türden kullanışlı inançlar icad eden Amerikan istihbaratını akla getiriyor. Örnek mi istiyorsunuz? Moon tarikatı ile FETÖ kimin icadı?

Mübarek günleri ve amentüsü

Bu uyduruk dinin üç mübarek günü var. Bilin bakalım, hangi günler bunlar?

  • 26 Şubat: Kurtarıcı Günü. Wallace Fard Muhammed’in doğum günü.
  • 7 Ekim: Yine bir Kurtarıcı Günü. Bu kez Elijah Muhammed’in doğum günü.
  • 16 Ekim: Mukaddes Keffaret Günü.
  • Gelelim bazı inanç esaslarına...

- Allah “hâşâ” 1930 Temmuzunda Wallace Fard Muhammed kılığında insanlara görünmüştür. Hristiyanların beklediği mesih, Müslümanların beklediği mehdi işte bu kişidir. Elijah Muhammed de Allah’ın seçilmiş elçisidir.

- Allah, dünyayı milyonlarca yıl önce yaratmıştır. İnsanoğlunun aslı siyahtır.

- Beyaz insanları yaratan Allah değildir. Beyaz insanı, kendisi de aslen siyahi olan Yakup isimli sapkın bilim adamı yaratmıştır. Yakup’un yarattığı şeytan beyaz ırk, asıl insanları köleleştirmiş ve onları dinleri olan İslam’dan koparıp Hristiyan yapmıştır. Şeytan beyaz ırkın egemenliği 6 bin yıl sürecek, sonra da hesap günü gelecektir.

- Ahiret diye bir şey yoktur. Dirilişten kasıt siyahilerin şuur kazanıp tekrar kendi inançlarına dönmesidir. Siyahiler ile beyazlar arasında hak ile batıl savaşı olacak ve hak tarafını temsil eden siyahiler galip gelecektir.

Malcolm X rüzgarı

Bu yeni din, 21 yaşında hırsızlıktan hapse düşen Nebraskalı Malcolm Little için hayli cazip görünür. Anavatan Afrika’ya dönme hayaliyle tutuşan coşkulu bir vaiz olan babası faili meçhul cinayete kurban gitmiş, dört amcası ise beyazlar tarafından insafsızca katledilmiştir. Evet, onun gözünde de beyazlar olsa olsa bir şeytan ırkıdır.

Bu yeni din, 21 yaşında hırsızlıktan hapse düşen Nebraskalı Malcolm Little için hayli cazip görünür.

1952 yılında hapisten çıktığında 27 yaşındadır. İslam Milleti’ne katılmakta tereddüt etmez. Little olan soyadı gider, yerine bir manifesto gibi duran “X” gelir. Hitabeti, organizasyon becerisi ve samimiyeti ile Elijah Muhammed’in dikkatini çekmekte gecikmez. Ateşli bir taraftardan daha ötesidir artık. Kürsülerden gümbür gümbür yükselen sesiyle hareketin gücüne güç katar. İslam Milleti, yeni sözcüsü Malcolm X ile siyahi toplumun umutlarına tercüman olmakla kalmaz, Amerikan kamuoyunda ses getirmeye başlar.

Sıradan bir otomobil işçiliğinden cemaat liderliğine uzanan Elijah için bu kadarı fazladır. Tamam, gösterişli bir sözcüye ihtiyacı elbette vardır. Ama Malcolm fazla gösterişlidir. Onu gölgede bırakacak kadar fazla. Bu arada feleğin çemberinden geçmiş bir adam olarak Malcolm da gerçeği kavramaya başlamış, uzaktan bir nur halesi gibi görünen Elijah’ın yakından bakınca hırs küpü sıradan bir karakter olduğunu farketmiştir. Üstelik çok ahlaksızdır. Kendisinden çocuk peydahlayan sekreterleri Elijah aleyhine peş peşe babalık davaları açacaklardır.

Hac ziyareti ve gerçek İslam

İslam dininden zerre nasiplenmemiş “İslam Milleti” Malcolm’un gözünden iyice düşer. Gerçek İslamın ne olduğunu sorgulamaya girişir. 1964 yılında hacca gider. 25 Nisan günü Mekke’den yazdığı şu mektup yeni bir Malcolm’un habercisidir.

“Burada, Mekke’de (Cidde, Mina ve Müzdelife) geçirdiğim günler boyunca haccın ritüellerini anlamaya çalışırken krallarla, hükümdarlarla ve diğer yöneticilerle aynı tabaktan yemek yedim, aynı bardaktan su içtim, aynı yatak yahut kilimin üzerinde uyudum. Teni beyazların en beyazı, gözleri mavilerin en mavisi, saçları sarıların en sarısı Müslüman kardeşlerimle birlikte oturdum. Onların mavi gözlerine baktığımda beni bir kardeşleri olarak kabul ettiklerini görebiliyordum.

Çünkü bir olan Allah’a duydukları inanç, kafalarından beyaz kavramını silip atmış, diğer renkten insanlara karşı tavır ve davranışlarını otomatik olarak değiştirmişti.

Çünkü bir olan Allah’a duydukları inanç, kafalarından beyaz kavramını silip atmış, diğer renkten insanlara karşı tavır ve davranışlarını otomatik olarak değiştirmişti. İnançları onları Amerikan beyazlarından öyle farklı yapmıştı ki, onlarla kurduğum ilişkide renklerinin hiçbir önemi kalmamıştı.”

Malcolm’un ırkçı fikirlerinden caydığı New York Times gibi yayın organlarında yer bulmuş, büyük ses getirmiştir. Gerçek İslamın Malcolm gibi şöhretli bir hatibin dilinden Amerika sathına yayılması bazıları için yeterince ürperticidir. Bir an önce bu işin önü alınmalıdır. Malcolm, zaten hacca gitmeden ölüm tehditleri almaya başlamıştır. 21 Mart 1964 günü basına yaptığı açıklamada şöyle der:

Ölüm tehditleri yağıyor

“Hareketi bizzat ben terk etmiş değilim. Artan başarılarımı kıskananlar beni dışarı atmak için bir araya gelip komplo düzenlediler. Üstelik zihinleri yanlış bilgilerle ustaca zehirlenmiş Müslüman kardeşler tarafından Şubat ayında öldürülecektim.”

Malcolm X'e yapılan ölüm tehtitleri

Harlem Camii’nin iki numarası Captain Joseph, kendi ekibini Malcolm’u öldürsünler diye göndermiş ama içten içe Malcolm’e hayranlık duyan suikast timi bırakın öldürmeyi, bütün hadiseyi olduğu gibi ifşa etmiştir.

Ne yazık ki Malcolm, bir Şubat günü suikasta kurban gidecektir. 21 Şubat 1965’de Manhattan’daki Audubon Tiyatrosu’nda konuşmasını yaparken kurşun yağmuruna tutulacak, Amerikan istihbaratına çalışan uyduruk dinin kurbanı olacaktır. Nitekim FBI ajanı olduğu sonradan deşifre olan Elijah’ın has adamlarından John Ali “Muhterem Elijah Muhammed’e karşı çıkan biri kendi hayatını tehlikeye atmıştır” diyerek idam hükmünü çoktan vermiştir. İslam Milleti’nin günümüzdeki lideri, o vakitler Louis X olarak bilinen Farrakhan da, cemaatin yayın organı Muhammed Speaks’e aylar öncesinden “Malcolm gibi biri ölmeyi haketmiştir” diyecektir.

Yıllar sonra Farrakhan, o şom ağzını tekrar açıp meydan okuyacaktır:

“Malcolm sizin haininiz miydi, yoksa bizimki mi? Biz ona bir toplumun haine davrandığı gibi davrandıysak bundan size ne?

Malcolm X enstitüsü kurulmalı

Malcolm bu dünyadan göçeli tamı tamına 56 yıl geçti. Şu zaman zarfında Amerika’da İslam deyince akla ilk gelenin Farrakhan gibileri olması gerçekten iç burkan bir durum. Wallace olan ismini Warith olarak değiştiren Elijah’ın oğlu bile babasının sapık yolundan yakasını sıyırmaya çalışmışken hem de...

Malcolm’un Amerika’ya gerçek İslamı anlatma mücadelesi öksüz kaldı, kabul edelim. Siyahi toplum da İslam dünyasından görmesi gereken ilgiyi bir türlü göremedi. Malcolm X ve Muhammed Ali romantizmi bir heyula gibi aramızda dolanıyor ama hiç kimse kolları sıvayıp gerçekten dişe dokunur bir icraat gösterebilmiş değil. Bir Malcolm X enstitümüz olsa, içimizden birileri sadece Amerikalı Müslümanları, Amerikan siyahi toplumunu çalışsa