Neyi satın alacağınıza gerçekten siz mi karar veriyorsunuz?

HAKAN HASTAOĞLU
Abone Ol

Dünya hızla değişiyor. Bu değişen dünyada insanın yeri de çok hızlı değişiyor. Düşünen, üreten insanoğlunun büyük bir kısmı sadece tüketen hâline geliyor, getiriliyor. Daha da acısı neyi, nasıl tüketeceğimize de kendimizin karar veremediği bir dünyanın içine çekiliyoruz. Büyük teknoloji şirketleri, uluslararası zincir mağazalar, dev markalar paramızı nasıl harcayacağımıza bile bizim yerimize karar veriyor. Daha da acısı irademizin elimizden alınmasının farkına bile varamıyoruz.

Türkiye’de bir dönem cep telefonu yenileme sıklığı 18 aya kadar düşmüştü. Düşünün bu alanda neredeyse tamamen ithalatçı olan bir ülkede insanlar ortalama 1,5 yılda bir yeni cep telefonu alıyordu. Ekonomik zorluklar bu süreyi 3-4 yıl aralığına ancak uzatabildi. Akıllı telefonun markasının, kamera özelliklerinin ve en son model olmasının tüketiciyi alışverişe yönlendiren tarafları var ama öncelikle üretici teknoloji devlerinin insanları sürekli yeni telefonlar almaya yönlendiren stratejilerine bakmak lazım.

Bir zamanlar evlere alınan eşyalar çok uzun zaman kullanılabiliyordu. İster beyaz eşya ister mobilya olsun eğer hoyrat davranmazsanız en az bir nesil boyunca hizmet ediyordu. Ata yadigârı koltukları, masaları kullanan nesiller, gelir durumuna göre 5-10 yılda bir yeniden ev düzen bir topluma nasıl dönüştü?

Bu sorunun iki cevabı var: Birincisi, artık öyle evladiyelik eşyalar üretilmiyor. Kapitalizm sizin ömrünüzü bir buzdolabı ile geçirmenizi istemiyor.

İkincisi, ilk cevapla bağlantılı, kapitalizm üretimle birlikte sizin tüketim anlayışınızı da değiştiriyor. Siz de artık ömrünüzü bir buzdolabı ile geçirmek istemiyorsunuz. Hayatınız boyunca sürekli yeni şeyleri “deneyimlemek” istiyorsunuz.

Endüstrinin ve tüketici davranışlarının değişimini en rahat toplumların cep telefonlarıyla ilişkilerinde gözlemleyebileceğimizi düşünüyorum.

Telefonunuzun ömrü üretilirken belirleniyor

Türkiye’de bir dönem cep telefonu yenileme sıklığı 18 aya kadar düşmüştü. Düşünün bu alanda neredeyse tamamen ithalatçı olan bir ülkede insanlar ortalama 1,5 yılda bir yeni cep telefonu alıyordu. Ekonomik zorluklar bu süreyi 3-4 yıl aralığına ancak uzatabildi.

Akıllı telefonun markasının, kamera özelliklerinin ve en son model olmasının tüketiciyi alışverişe yönlendiren tarafları var ama öncelikle üretici teknoloji devlerinin insanları sürekli yeni telefonlar almaya yönlendiren stratejilerine bakmak lazım.

Akıllı telefonun markasının, kamera özelliklerinin ve en son model olmasının tüketiciyi alışverişe yönlendiren tarafları var ama öncelikle üretici teknoloji devlerinin insanları sürekli yeni telefonlar almaya yönlendiren stratejilerine bakmak lazım.

Telefon üreticisi devlerin, telefonunuzu daha sık değiştirmek zorunda bırakan bazı taktikleri var. Öncelikle, büyük tanıtım kampanyalarıyla yeni bir model tanıttıktan sonra daha bir yıl geçmeden birkaç makyaj değişiklikle yeni bir modeli daha aynı şekilde piyasaya sürüyorlar. Bu durum özellikle gençlerin dünyasında akıllı telefonun bir statü sembolü özelliği taşıması sebebiyle sürekli en yenisine ulaşma arzusunu tahrik ediyor. Gençlerin oturduğu masada cebinizden çıkaracağınız telefonun marka ve modeli kıyafetleriniz gibi sizin hakkınızda oluşacak kanaati belirliyor.

Günümüzde telefonlar sürekli yeni yazılım güncellemesi almak zorunda. Üreticilere en fazla 3-5 yıl yazılım güncelleme desteği vaat ediliyor. Bu durum şu mânâya geliyor, aldığınız telefon 5 yıl sonra hiçbir sorunu olmasa bile yeni yazılım güncellemesi alamayacak. Mesela sadece bankacılık işlemleri yaptığınız uygulama sizin telefonunuzda çalışmayacak. O gün için sizin telefonunuzdan daha düşük donanıma sahip olan telefonlar yeni oldukları için o uygulamayı çalıştırabilirken sizin telefonunuz çalıştıramayacak. Tek çözümünüz de yeni bir telefon satın almak olacak.

Tamir hakkımız tehlikede

Telefonlar bu kadar akıllanmadan önce tamirleri de kolaydı. En sık karşılaşılan sorun, bataryaların ömrünün tükenmesi oluyordu. Siz de en yakın telefoncudan yeni bir batarya alıp hayatınıza devam edebiliyordunuz. Sonra Apple, iPhone telefonlarında bataryaların bu kadar kolay değiştirilebilmesinin doğru olmadığına karar verdi. Diğer büyük telefon üreticileri de tabii Apple’ın peşine takıldı. Çünkü bu adımın kârlılıklarına etkisi çok büyük oldu. Bir telefonun bataryasını değiştirmek için teknik serviste uzman ellerin oldukça ince işçilik çıkarması gerekiyor artık. Çoğu zaman da astarı yüzünden pahalı bulunduğu için yenileme yerine yenisi alınıyor. Son yıllarda çoğalan yenilenmiş ürün pazarında, telefon fiyatlarını sıfırları ile karşılaştırmak fikir verecektir.

Ayrıca telefon veya herhangi bir elektrikli alet bozulduğunda karşılaştığınız servis ücretleri de sizi yenisine yönlendiriyor. Aynı eşyayı iki kere tamir ettirseniz muhtemelen alırken ödediğinize yakın bir ücret ödemek zorunda kalırsınız.

Telefon üreticisi devlerin, telefonunuzu daha sık değiştirmek zorunda bırakan bazı taktikleri var. Öncelikle, büyük tanıtım kampanyalarıyla yeni bir model tanıttıktan sonra daha bir yıl geçmeden birkaç makyaj değişiklikle yeni bir modeli daha aynı şekilde piyasaya sürüyorlar.

Kulaklık küçük kârı büyük

Günümüzde dev şirketler, tüketim tercihlerimizi yönlendirmeye çalışmıyor artık. Doğrudan paramızı nasıl harcayacağımıza onlar karar veriyor.

Kapitalizm bizden sürekli tüketmemizi istiyor.

Telefon kutusundan kulaklık çıkmasına gerek olmadığına karar verdikleri gibi. Artık şarj aletini de telefon kutusuna koymamaya karar verdikleri gibi. Tasarruf, çevrecilik gibi bir sürü süslü ifadeyle satın aldığınız bir ürünü kullanabilmeniz için gereken temel bir parçayı ayrıca size satıyorlar. Bu tip tüketici düşmanı adımlara karşı ufak tefek itirazlar yükseliyor ama sonuca hiçbir etkisi olmuyor açıkçası. Hiçbir ülkede, devlet kuruluşları bu uluslararası dev şirketlere siz ne yapıyorsunuz demiyor çünkü.

Bir gün geliyor ve telefonlardan kulaklık bağlantısı için kullanılan ses çıkışını kaldırıyorlar, herkes kablosuz kulaklık kullanmaya mecbur oluyor. Sizin alışkanlıklarınızın veya tercihlerinizin hiçbir mânâsı kalmıyor. Birkaç firma, insanların tüketim alışkanlıklarını kökünden değiştirebiliyor. Bütün dünya da onların tercihlerine uymak zorunda kalıyor. Kablosuz kulaklık satış rakamları cebimizden ne kadar para çıktığını ortaya koyuyor. Kaybetmesi kolay, içindeki bataryanın ömrü sınırlı, oldukça kârlı.

Cep telefonu üzerinden örneklendirmeye çalıştık ama hemen hemen her eşyada benzer bir tablo görüyoruz.

Demonte aldığımız mobilyaları kendimiz kuruyoruz, hızlıca kullanıp hızlıca tüketebiliyoruz. Hepimizin başına gelmiştir, bir kere evimizi taşıdığımızda o ucuza aldığımız kitaplıkların, masaların nasıl parçalanmaya başladığına şahit olmuşuzdur.

Kalite hayal oldu

Teknolojik gelişmeleri coşkuyla takip etmekte fayda var, zamanın ruhunu yakalamak gerekir.

Kapitalizm bizden sürekli tüketmemizi istiyor. Mümkünse hiçbir eşyayı 5 yıldan kullanmayalım ki büyük şirketler kârlarını katlamaya devam edebilsin. İnsanlık olarak biz de isteğini yerine getirmek için oldukça hevesliyiz. Aslında çaresiz durumdayız da diyebiliriz. Çünkü kaliteli malzemeden, kaliteli işçilikle bir mobilya yaptırmak isteseniz, ne eski ustaları bulmak ne de malzemeye erişmek o kadar kolay değil. Ödeyeceğiniz fatura da yolunuzu küresel mobilya zincirinin mağazasına çevirebilir.

Artık uzun yıllar giydiğimiz kazağımız, pantolonumuz hemen hemen yok. İnternet sitelerinin efsane, harika, muhteşem cuma kampanyalarını takip ederek sürekli gardırobumuzu yenileyebiliyoruz çünkü.

Her şey hızlıca tüketildiği için artık “kaliteli ürün” bulmak çok zor. Her şeyin “pahalısı” var ama “tabîîsi, kalitelisi” pek yok.

Bundan çok değil 30-40 yıl öncesine kadar Anadolu’nun herhangi bir yerinde, köyde veya kasabada yaşayan insanlar, tabîî süt, peynir, bal, yağ yemek istediklerinde ekstra bir şey yapmasına gerek yoktu. Çoğunlukla tabîî olmayanı bulmak daha zordu. Sadece Anadolu değil dünyanın çok büyük bir kısmı için aynı durum geçerliydi.

Bugün ise her şey tam tersi. Bu yüzden kimse ne yediğini bilmiyor. Sürekli karşılaştığımız tağşiş haberleri, insanın aklını ve midesini bulandırmaya yetiyor. Keşke durum bu kadarla sınırlı olsa.

Yapay zekâ çağında insanoğlunun hayatı çok daha kolaylaşırken, makinelere ve onları üreten firmalara bağımlılığı daha da artıyor. Mutfaktaki kahve makinesinin internete bağlı olmasına gerek var mı gerçekten? İşten eve dönerken yolda makineye kahveyi ısıtmasını söyleyebilmek hakikaten büyük zaman kazandıracak mı? Buzdolabımızın domatesin azaldığını fark edip sipariş vermesi aslında hayatımızda anlamlı bir değişiklik yapmayacak ama o domatesi ve daha birçok şeyi size satacak market zincirine çok para kazandıracak.

Yapay zekâ çağında insanoğlunun hayatı çok daha kolaylaşırken, makinelere ve onları üreten firmalara bağımlılığı daha da artıyor.

Teknolojik gelişmeleri coşkuyla takip etmekte fayda var, zamanın ruhunu yakalamak gerekir. Fakat neyi, ne kadar ve ne zaman satın alacağımıza, nasıl kullanacağımıza biz karar veremiyorsak o gelişmelerin öznesi değil nesnesi oluruz.

Lafı çok uzatmaya gerek yok aslında dünyanın öbür ucundaki bir mühendisin yataktan kalkarken aklına düşen bir fikir benim hayatımı sınırlayamamalı. Ama bunun için benim de biraz çaba sarf etmem gerekir elbette. Evvela olanı biteni anlamalı, insan olma haysiyetine yaraşır şekilde edilgenlikten kurtulmam gerekir. Yüzlerce milyar dolarlık şirketlerle savaşmaya kalkışacak bir Don Kişot olmayacağım. Fakat onların önüme koyduğu her şeyi de yemeyeceğim. Menüde benim istediğim bir şey yoksa masadan kalkacak iradeye sahip olmak benim insan kalmamı sağlayacak.