Pestisitler: Modern soykırım aracı!

KEMAL ÖZER
Abone Ol

Sessiz Bahar’ kitabının yazarı, bir kimyacı olan Rachel Carson, DDT’yi ifşa ettiği için sessizce infaz edildi. O günün iş dünyası ve akademisi Rachel Carson’u küçümseyip aşağılamıştı. Nasıl bugün Tabipler Birliği korona mafyasından yana tavır almışsa, o zamanlar ABD’deki tıp oluşumları da Carson’a karşı DDT’yi savunuyorlardı.

Batı mahreçli beşerî, hayvanî ve ziraata dönük ilaçları üreten firmaların hikâyesinde bilhassa Hitler ile suç ortaklığı görürsünüz. Bu suç ortaklığını aklamak için bunlar önce güya cezalandırıldılar, sonra da taltif edildiler. Operasyon, suç makinelerini kontrol altına alıp kendi amaçları doğrultusunda hizmet ettirmek içindi.

  • • Atom bombası
  • • Gurt
  • • DDT
  • • PCB
  • • Turuncu madde (agent orange),
  • • RounDup (Glyphosate)
  • • Posilac (rBGH)
  • • Copper
  • • Aspartam
  • • Sakkarin

Elbette soykırım araçları bu kadarla sınırlı değil. Bunlar bugün Bayer’in bir alt markasına dönüşen Monsanto’nun soykırım araçlarından en meşhur olanları.

• Dayton Projesi olarak bilinen atom bombası ilk olarak Monsanto’nun laboratuvarlarında üretildi.

Kısırlaştıran bit öldürücü

• 2. Cihan Harbinde kirlenip bitlenen insan dâhil ne kadar canlı varsa hepsine DDT döktürdüler. Oysa bu, kanser yapan, kısır bırakan bir silahtı. 1960’larda DDT aleyhinde yazılan kitaplar ve matbaalar yakıldı, yazarları öldürüldü. Dünyanın en tehlikeli öldürücüleri arasında yer alan DDT bugün güya yasak. Oysa dünyanın her yerinde farklı isimler altında satılmaya devam ediyor.

Beyin gelişimini bozan gaz

• PCB zehirli bir gaz olduğu hâlde soğutucu cihazlarda onlarca sene kasıtlı olarak kullanıldı. Beyin hasarına neden olan cıva ve ‘poliklorine bifeniller (PCBs) ile hava, toprak ve dolasıyla tüm canlılar zehirlendi. Çünkü ihtiva ettiği maddeler çocukların, doğurganlık çağındaki kadınların, gebe ve emziklilerin beyin gelişimlerini bozmaktaydı. Üçüncü dünya ülkelerinde bugün hâlâ kullanılıyor.

Memeleri patlayacak gibi duran ineklerin sırrı ne?

• Günlük 20-30 litre süt veren ve memeleri patlayacak gibi duran turbo ineklerin sırrı nedir bilir misiniz? Sadece miktara odaklanmış insan nereden bilebilir, öyle değil mi? Oysa işin içinde yine bir soykırım malzemesi var.

Günlük 20-30 litre süt veren ve memeleri patlayacak gibi duran turbo ineklerin sırrı nedir bilir misiniz?

Ticari adı Posilac olan rBGH adlı büyüme hormonu verilen inekler ne yazık ki, süt değil insan için dert üretiyor. Daha 2 aylıkken anasından bile büyük olan hayvanlar nasıl hızlıca serpiliyor sanıyorsunuz? Elbette rBGH adlı büyüme öldürücü hormonu verilerek.

Robert Cohen bu hususta diyor ki: ‘Eğer süt ürünleri aniden ortadan kaybolsaydı neler olurdu? Belki ABD, öldürücü hastalıklar listesinde bir numara olan kalp hastalıklarının sorumlusu olan kollestirin problemi olmayan bir ülke olurdu. Ayrıca kanser sorunu olmayan bir topluluk olurduk. Büyük bir ihtimalle çok daha az lösemi, enzefalitis, menenjit, diabet, osteropoz, artritis ve alerji vakalarımız olurdu.’

Savaş aracı turuncu madde

• Vietnam Savaşı sırasında ABD'nin, Vietnam askerlerinin ormanda gizlenmelerini engelleyebilmek için uçaklarla havadan yaydığı kimyevî maddenin adı, agent orange yani turuncu maddedir.

Dünyanın her yerinde ve özellikle Vietnam'da bu toksik madde nedeniyle sayısız çocuk sakat doğdu ve hâlen de doğmaya devam ediyor.

Aslında yabânî ot öldürücüsü olarak üretilen bu zehir, sadece Vietnam’ın tabiat ve askerlerini yok etmekle kalmadı, nesiller boyu devam eden hastalıklara sebep oldu. Dünyanın her yerinde ve özellikle Vietnam'da bu toksik madde nedeniyle sayısız çocuk sakat doğdu ve hâlen de doğmaya devam ediyor.

Kanser yapan doğum kontrolü

• Rahim ağzı veya rahim kanserine, tedavi edilemezse kısırlığa neden olan enfeksiyonlara, ağrı ve/veya kanamalara, açıklanamayan ateşe, titreme veya nefes alma güçlüklerine hatta daha fazlasına neden olan copper adlı doğum kontrol âleti…

Kanserojen tatlandırıcı

• Kanserojen olduğu için bazı ülkelerin yasakladığı güya şekersiz ürün veya diyet ürün diye pazarlanan gıdalar ile diyabet hastalarına şeker yerine verilen tatlandırıcı aspartam ve benzeri tatlandırıcılar.

Kısırlaştırma tekniği Gurt

• ‘Terminatör’ yâhut ‘intihar veya ölüm tohumları’ teknolojisi olarak da bilinen, genetik kısıtlama yani kısırlaştırma tekniği GURT da bunlara ait. Bitkilerin bazı genlerini yalnızca belirli ikazlara cevap verebilen veya etkisizleştiren bu teknoloji; hem GDO, hem de hibrit uygulamalarda kullanılıyor. İnsanlığı, bu şirketlerin fıtratına müdahale edilmiş tohumlarına mahkûm etmekle kalmayan bu teknik, aynı zamanda bitkileri de diğer kimyevi maddelere mahkûm ediyor. GRUT tekniğinin V-GURT ve T-GURT olmak üzere iki türü var.

‘Terminatör’ yâhut ‘intihar veya ölüm tohumları’ teknolojisi olarak da bilinen, genetik kısıtlama yani kısırlaştırma tekniği Gurt da bunlara ait.

Şeytan nasıl Âdem’e düşman ise, onun yolundan gidenler de görüleceği üzere şeytanın Âdem üzerindeki kinini; kısırlaştırarak, sakat bırakarak, kanser yaparak veya öldürerek almaya çalışıyor. Bunu bir de hoş göstererek aldatıyor insanları, tıpkı hocaları iblis gibi.

Ölüm kimyası

• Türkiye’de zirâî üretimin her alanında peynir ekmek gibi kullanılan glyphosate adlı etken maddeli RoundUp isimli ot öldürücü de aynı firmanın ürünü. O, bir kanserojen. Kanserojen oluşu sadece makalelerde yer alan bir durum değil. Zîra 2018 yılında California eyaletinde Monsanto’nun ot öldürücüsü glifosat etken maddeli RoundUp’u lenf kanserine neden olduğu için 289 milyon dolar tazminata mahkûm edildi. Tazminatı kazanan davacı, bir okulun eski bahçıvanı olan Dewayne Johnson. Bahçıvan yalnız değil ve zarara uğrayan yaklaşık 6 bin kişinin davası da devam ediyor.

Türkiye’de zirâî üretimin her alanında peynir ekmek gibi kullanılan glyphosate adlı etken maddeli RoundUp isimli ot öldürücü de aynı firmanın ürünü.

Bu madde hiçbir şey olmamış gibi Türkiye’de kullanılmaya devam ede dursun, Almanya 2023’de RoundUp’un Almanya’da kullanımını yasaklama kararı aldı bile. Böcekleri soykırıma uğratan ve bu yüzden tabii dengenin bozulmasına, meyve-sebze üretiminin azalması ve/veya yok olmasına neden olan tarım zehirlerini kontrol altına almak için ‘Böcekleri Koruma Kanunu’ çıkaran Almanya, tarihî bir adım attı. Bize ve başkalarına örnek olur mu bilinmez, ama Alman firması Bayer, RoundUp’u üretip ihraç etmeye devam edecek.

Şu bilgiyi de eklemek gerekir ki, Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansına göre, glifosat kanserojen bir madde. Büyük kimya şirketlerinin dönüşümlü olarak yönettikleri Amerikan Çevre Koruma Ajansı EPA’ya göre ise ‘güvenli!’

Onlar artık mermi ve kement kullanmıyor

ABD’li politikacı ve insan hakları aktivisti Jesse Jackson, devletleri ele geçirmek isteyen ağa babalarını ‘Onlar artık mermi ve kement değil, Dünya Bankası ve IMF’yi kullanıyorlar’ diyerek anlatmıştı. İnsanlığı kontrol etmek isteyen ve adları ‘şeytan şirket’e çıkan zehir tâcirleri için ise şu cümleyi kurmaktan başka bir çâre yok: ‘Onlar artık mermi ve kement değil, biyo, nano ve recombinant teknolojileri ile tarım zehirleri ve hibrit tohumu kullanıyorlar!’

Yeni haçlı seferleri

1095’de başlayan Haçlı Seferleri, şekil ve araç değiştirerek hâlâ devam ediyor. Geçmişte sadece Müslümanlara yönelik olan Haçlı Seferleri şimdi Siyonist Haçlı Seferleri şeklinde bütün insanlığı hedef almış durumda. Mermi ve kementin yanında artık yüzlerce ölüm makinesine, binlerce zehre sahipler.

  • Bunu ilk ifade edenlerden biri ‘Sessiz Bahar’ kitabının yazarı Rachel Carson idi. Kendisi bir kimyacı olan Carson, bu gerçekleri haykırdıktan sonra ölüm cezasına çarptırıldı ve sessizce infaz edildi. O, DDT’yi ifşa ettiğinde, dünya 2. Cihan Harbinden yeni çıkmış ve yeni dünya düzeni denilen şer mekanizma Londra’dan New York’a daha yeni kaymıştı.

Bütün korona sevdalıların kirli oyuna yönelik eleştirilere direnmeleri gibi o günün ticaret ve akademisi de Rachel Carson’a karşı savaş verdi. Küçümsedi, aşağıladı ve öldürdüler. Nasıl bugün Tabipler Birliği korona mafyasından yana tavır almışsa, o zaman da ABD’deki tıp oluşumları Carson’a karşı DDT’yi savunmaktaydılar.

‘Soykırımcıları ABD kongresi koruyor’

Carson, pestisitlerin çevre ve insanlık üzerindeki etkisini haykırırken yapayalnızdı, tıpkı bugün bu ölümcül silahlara karşı duranların yalnız bırakıldığı gibi. Zihinleri şekillendirenler, çıkar çomağının tekerlerini sinsice çevirmeyi o gün ihmal etmedikleri gibi bugün de etmiyorlar.

Carson, pestisitlerin çevre ve insanlık üzerindeki etkisini haykırırken yapayalnızdı, tıpkı bugün bu ölümcül silahlara karşı duranların yalnız bırakıldığı gibi.

ABD Başkan Yardımcılığı yapan Al Gore, bu kitabın Türkçesine yazdığı önsözde şunları söylüyor: Kölelik bir kalemle kaldırılabilirken, pestisitlerin zararları yani kimyevî kirlilik yüzyıllarca temizlenemez. DDT’nin yasaklanmasına rağmen çevre krizi iyileşmekten ziyade kötüleşiyor. Biz bazı pestisitlerin ülkemizde kullanımını yasakladık ancak hâlâ üretimlerini sürdürerek başka ülkelere satıyoruz. Oysa bir yerde besin zincirinin zehirlenmesi her yerde zehirlenmesi demektir. Ne kadar gecikirsek karşılaşacağımız tehlikeler de o kadar artacak.

EPA, 1970’lerin başından beri üzerinde çalışılan, çiftçileri pestisitten koruma standartlarını uygulamaya sokmadı. DDT gibi geniş etkili pestisitler, yeterince test edilmeden piyasaya sürülüyor. Bu endüstrinin yıllar yılı ABD Kongresi içinde şımartıldığını görmek çok şaşırtıcı. Pestisit, fungusit ve rodentisitleri düzenleyen kanunlar çok gevşek. Kongre, kasıtlı olarak, var olan mevzuatın uygulamasını da güç hâle getiriyor. İkircikli mevzuat tuzakları, kanser ve sinir hastalıklarının artmasını sağladı.

Şeytanla pazarlık

DDT’den daha tehlikeli bir pestisitin pazardan çekilmesini sağlayacak süreç 5-10 yıldı sürüyor. Yeni pestisitler bir evvelki gibi zehirli olmalarına rağmen ruhsat alabiliyorlar. Hâlen var olan sistem Faust’un şeytanla pazarlığına benzemekte. Uzun vadeli trajedi bahasına kısa vadeli kazanç...

Pestisitler aslında haşerat sayısının azalmasına neden olmuyor. Başlangıçta böyle olabilir ama mutasyonla kısa sürede uyum sağlıyorlar ve kimyevî zehirler etkisiz hâle geliyor. Üstelik bunların çoğundan çocuklar zarar görüyor. Bize kalan miras, toptan iflas ve günü kurtarma çabaları…

‘Kirliliğin sebebi para ve nüfuz ortaklığı’

Para ve nüfuz ortaklığının yarattığı ikiz kirlilik, pek çok şeyi engelliyor. Kimya endüstrisi yasaklamaları engellemek için rüşvet rayici üzerinden çalışıyor. Pestisit meselesi gizemli bir biçimde politik nedenlerle kalıcı hale geliyor. Pestisitlerin kanser yapıcı etkisi bilindiği halde üretim sürekli artıyor.

EPA, 1998’de 32 eyalette bulunan yeraltı sularının, insanlarda kanser yapma potansiyeline sahip Atrazin isimli ot öldürücü dahil 74 farklı pestisitle kirlenmiş olduğunu açıklamıştı. Ne yazık ki Atrazin, şehir sularının arıtımıyla da uzaklaşmıyor.

‘Spermleri yüzde 50 azalttı’

DDT ve PCB, ABD’de fiilen yasak fakat bunların akrabası durumundaki pestisitlerin içinde dişilik hormonu östrojen bol miktarda bulunuyor. İskoçya, Michigan, Almanya gibi yerlerde yapılan araştırmalar, bunların doğurganlığın azalmasına, erbezi, meme gibi üreme organlarında gelişim bozukluğu gibi dertlere neden olduğunu ortaya koyuyor.

ABD’de geçen 20 yılda, östrojen türevi pestisitlerin kullanımı, erbezi kanserlerinin görülme sıklığını yaklaşık yüzde 50 artırdı. Ayrıca dünya ölçeğinde sperm sayısı yüzde 50 oranında azaldı.

‘Şekere banılmış yalanlar’

Rachel Carson şöyle demişti Sessiz Bahar’da: “Hayvanlarda neden olduğu rahatsızlıklar, insan türü için aynen geçerli değildir’ gibi yarı doğrudan oluşan sakinleştirici sözlerle insanlık uyutulmaktadır. Bir avuç avutucu yalana, tatsız gerçeklerin şekerle kaplanarak sunulmasına acilen son vermeliyiz!’

Günümüzde özellikle bebekler ve çocuklar kaldırabilecekleri pestisit seviyesinin yüzlerce kat fazlasına mâruz kalıyor. Peki, hangi ekonomik yarar bunu haklı kılabilir? Modern uygarlığın şaşırtıcı derecede yitirdiği temel değerlere yeniden dönmeliyiz.’

Rachel Carson şöyle demişti Sessiz Bahar’da: “Hayvanlarda neden olduğu rahatsızlıklar, insan türü için aynen geçerli değildir’ gibi yarı doğrudan oluşan sakinleştirici sözlerle insanlık uyutulmaktadır.

Bunlar Al Gore’un yazdığı önsözden bazı cümlelerdi. Yani bizim fikirlerimiz değil. İtiraf eden kişinin ABD Başkan Yardımcılığı yaptığını, bu yazıyı Başkan Yardımcılığından kısa bir süre sonra kaleme aldığını, aslında kendisinin de küresel çetenin elemanlarından biri olduğunu düşündüğümüzde meselenin vahameti daha iyi anlaşılıyor.

İnsanın kendine yaptığı kötülüğü kimse yapamaz. İnsanın körlük ve cehaletinin cezasını yine kendi nesli çekiyor. Paraya tamah eden çiftçiyi, akademi ve bürokrasiyi, bilgi fakiri siyasetçiyi suçlayabiliriz. Fakat mesele üzerinde düşünmeyen, çâreleri elinin tersiyle iten bizler de mesulüz.