Sıradışı bir elçi
Barrack’ın bir Arap olarak Yahudiler ile arasının iyi olduğunu söylemek lazım. Jared Kushner, Trump'ın Ortadoğu baş danışmanı olduğu dönemde onu Muhammed bin Selman ve diğer Körfez yöneticileriyle tanıştıran isim Barrack olmuştu. Dolayısıyla onu, Arapların İsrail ile normalleşme sürecinin mimarlarından biri olarak görebiliriz. MOSSAD’a çalıştığı artık aşikâr olan, küçük kızları önde gelen isimlere pazarlayarak bunun kayıtlarını İsrail’in eline vermek suretiyle hepsini siyonistlerin tasmalı itine çeviren Harvey Weinstein ile ilişkileriyse ayrı bir bahis konusu.
Teamüldür, elçiler umumiyetle hariciye diplomatlarından çıkar. Ülkemize atanan ABD elçilerinin CV’lerine bakıldığında birçoğunun böyle olduğu görülür. Yeni atanan elçiden evvelki son yirmi selefi, tek istisna haricinde diplomat kökenlidir. O istisna da uzun yıllar Temsilciler Meclisi ve Senato’da kendi eyaletini temsil etmiştir. Açık kaynaklardan derlenen malumata göre, bu elçilerden yedisi Türkçe bilir. Robert Kolej’de öğretmenlik yapan ile CIA ajanlığından gelenin de Türkçe biliyor oluşu kuvvetle muhtemeldir. Zaten ABD hariciyesinde kariyerleri bir şekilde Ortadoğu Masası’ndan geçenlerin Arapça, Farsça ve Türkçe dil eğitimi almaları eşyanın tabiatı gereğidir. Bazı hariciye mensuplarının bunu deklare etmesi, bazılarının ise dillendirmemesi gayet normaldir. Nitekim kamu diplomasisi açısından gerekli bir durum varsa deklare etmek faydalıdır. Gizli yahut kritik önemde bir görevin ifşasına yol açacaksa dillendirmek elbette aptalca olur.
1960’dan itibaren ABD elçileri
Raymond A. Hare 1960-1965: Robert Kolej’de öğretmenlik yaptı. S. Arabistan, Mısır, Türkiye elçisi.
Parker T. Hart 1965-1968: Türkçe bilir. Türkiye, Kuveyt, Kuzey Yemen elçisi.
Robert Komer 1968-1969: Gençliğinde CIA ajanı, sonradan hariciyeci ve Türkiye elçisi.
William J. Handley 1969-1973: Mali ve Türkiye elçisi.
William B. Macomber, Jr. 1973-1977: Ürdün ve Türkiye elçisi.
Ronald I. Spiers 1977-1980: Bahama, Türkiye, Pakistan elçisi.
James W. Spain 1980-1981: Tanzanya, Türkiye, Sri Lanka elçisi.
Robert Strausz-Hupe 1981-1989: Yahudi. Belçika, İsveç, NATO, Türkiye elçisi.
Morton I. Abramowitz 1989-1991: Yahudi. Tayland ve Türkiye elçisi.
Richard Clark Barkley 1991-1994: Doğu Almanya ve Türkiye elçisi.
Marc Grossman 1994-1997: Türkçe bilir. Türkiye elçisi ve Dışişleri Genel Sekreteri.
Mark Robert Parris 1997-2000: Türkçe bilir. İsrail elçiliği misyon şefi yrd. ve Türkiye elçisi.
W. Robert Pearson 2000-2003: Türkçe bilir. Fransa elçiliği misyon şefi yrd. ve Türkiye elçisi.
Eric S. Edelman 2003-2005: Yahudi. Finlandiya ve Türkiye elçisi.
Ross Wilson 2005-2008: Azerbaycan ve Türkiye elçisi. Annesi Choctaw kızılderili şefinin torunu.
James Franklin Jeffrey 2008-2010: Türkçe bilir. Arnavutluk, Türkiye, Irak elçisi.
Francis J. Ricciardone, Jr. 2011-2014: Türkçe bilir. Mısır, Afganistan, Türkiye elçisi.
John R. Bass 2014-2017: Türkçe bilir. Gürcistan, Türkiye, Afganistan elçisi.
David M. Satterfield 2019-2022: Dışişleri Ortadoğu İşleri’nden sorumlu, Lübnan ve Türkiye elçisi.
Jeff Flake 2022-2024: Gençliğinde Afrika’da misyoner. Temsilci ve senatör. Türkiye elçisi.
- Kushner’i iflastan kurtardı
- Barrack’ın bir Arap olarak Yahudiler ile arasının iyi olduğunu söylemek lazım. Jared Kushner, Trump'ın Ortadoğu baş danışmanı olduğu dönemde onu Muhammed bin Selman ve diğer Körfez yöneticileriyle tanıştıran isim Barrack olmuştu. Dolayısıyla onu, Arapların İsrail ile normalleşme sürecinin mimarlarından biri olarak görebiliriz.
- Barrack’ın Kushner’e kıyağı sadece siyaset sahasına münhasır değil elbette. 2007’de Manhattan’daki 666 Fifth Avenue mülkünü rekor bir fiyatla 1,8 milyar dolara satın alarak büyük sükse yapan Kushner, ertesi yıl ortalığı kasıp kavuran mâlî kriz nedeniyle büyük bir sıkıntıya girmiş, iflasın eşiğine gelmişti. Derken Tom Barrack imdada yetişti. Ortak işler yaptığı Katar Yatırım Otoritesi’ni devreye sokarak Kushner’i âdeta ipten aldı, iflas etmekten kurtardı.
Standart kriterlerin uzağında
Bütün bu girizgâhtan sonra yeni ABD elçisi Tom Barrack teraziye konduğunda standart kriterlerin epey uzağında kaldığı görülüyor. Zaten Trump’ın Barrack’ı büyükelçi olarak atarken yaptığı açıklama da bunu net olarak gösteriyor.
"Tom Barrack'ın bir sonraki büyükelçimiz olarak Türkiye'ye atanacağını duyurmaktan memnunluk duyuyorum. Tom, 30 yıl boyunca küresel çapta bir özel şirketi başarıyla yönetti. Kendisi hem siyaset hem de iş dünyasındaki çeşitli kanaat önderleri nezdinde saygı duyulan, deneyimli ve mâkul bir isim olarak tanınmaktadır."
Klasik ABD elçilerinin aksine özel sektörden gelen Barrack’ın yegâne devlet tecrübesi Reagan yönetiminde İçişleri Bakanlığı yapan James G. Watt’ın müsteşar yardımcılığını yapmak. 1982’de bu görevi üstlenen Barrack’ı bir daha da devlet işinde göremiyoruz. Zira tipik bir Lübnanlı o. Tam bir ticaret kurdu. Aktif bürokratlığı bıraksa da bürokrasi ve siyaset ile sıkı fıkı olmaya özen gösteren, bunun iş dünyasındaki avantajlarını gayet iyi bilen biri.
Hristiyan ve de Arap
Ailesi 1900 yılında Lübnan'ın Hristiyanlarla meskun Zahle şehrinden Kaliforniya’ya göç etmiş. Babası bakkal, annesi ise sekreter. Hukuk eğitimi almış ve meslek hayatına ABD Başkanı Nixon’un şahsi avukatı Herbert W. Kalmbach’ın ofisinde başlamış. Bir bakkalın oğlu olarak talihinin yaver gittiğini söylemek lazım. Tabii bunda Hristiyan ve de Arap oluşunun büyük payı var.
Hristiyan olarak Amerikalıların içinde pek sırıtmazken, Arap olduğu için Kalmbach onu henüz 25 yaşındayken Suudi Arabistan’daki hukuk işlerini takiple görevlendiriyor. Yıl 1972 ve burada kısa zamanda Suudi prenslerin has adamı olmayı başarıyor. Hatta bir Suudi prensiyle ortak iş kuruyor. Bir yatırımcının ısrarı üzerine Haiti ile Suudi Arabistan arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasına vesile oluyor.
Reagan dönemindeki kısa süreli müsteşar yardımcılığı görevinden sonra özel sektöre geri dönüyor ve 1985'te Donald Trump ile tanışıyor. Alexander's mağazalarının beşte bir hissesini satarak onunla ilk işini yapıyor. 1988 yılında bu kez Plaza Oteli’ni satıyor. Fakat ilginçtir, bu projeler batıyor. Trump ile yakınlığı ise kesintisiz sürüyor. Nitekim Barrack’ı, Trump’ın başkanlık yemin töreni komitesine liderlik ederken görüyoruz.
Asıl servet ise 90’lardan sonra geliyor. Colony Capital emlak şirketini kuran Barrack, batık projelere odaklanarak ilk iki yılında yüzde 50 kâr sağlıyor. Derken uluslararası projelere yöneliyor. Ortadoğu'daki batık gayrimenkullere 200 milyon dolar, zor durumdaki Alman gayrimenkullerine ise 534 milyon dolar yatırım yaparak büyümeye devam ediyor. Colony Capital aracılığıyla Asya'daki Fairmont Raffles Hotels International otel zincirinden, Sardunya'daki Aga Khan'ın eski tatil köyü, Resorts International Holdings, One&Only Resorts ve Atlantis'e değin milyarlarca dolarlık bir portföyü yönetir hâle geliyor. Ve nihayetinde Forbes 2013 milyarderler listesine adını yazdırıyor.
Her dalda oynayan biri
2008 ekonomik krizinde kiraları fahiş bir şekilde yükseltmesi, kiracılarına kötü davranıp çok sayıda insanı evden çıkarmasıyla Amerikan kamuoyunda pek de hayırla anılmayan Tom Barrack, emlak haricinde yaptığı kârlı yatırımlarla da biliniyor.
- 2006 yılında Avrupa'nın futbol devlerinden Paris Saint-Germain futbol kulübünü satın alan Barrack’ın çoğu kez yaptığı gibi bu işte de Körfez Araplarını resmen sağdığı konuşuluyor. Ne kendi satın alırken ne de 2012 yılında Katar Yatırım Otoritesi’ne satarken fiyat konusunda bir açıklama yapılmasa da 80 küsur milyon avroya satın aldığı kulübü yaklaşık 4-5 misline sattığı sanılıyor.
- Çünkü benzer bir örnek mevcut. 2010 yılında Katar Yatırım Otoritesi ile ortaklaşa Miramax prodüksiyon şirketini 660 milyon dolara satın alan Barrack, 2016 yılında Miramax’ı tam dört katı bir fiyata Katar merkezli beIN Medya Grubu'na satmıştı.
- Harvey Weınsteın ve karanlık ilişkiler
- Harvey Weınsteın ve Tom Barrack.
- MOSSAD’a çalıştığı artık aşikâr olan, küçük kızları önde gelen isimlere pazarlayarak bunun kayıtlarını İsrail’in eline vermek suretiyle hepsini siyonistlerin tasmalı itine çeviren Harvey Weinstein ile ilişkileriyse ayrı bir bahis konusu.
- Dikkat buyurun, 19 Ekim 2017 tarihli The Economist makalesi “Bir emlak milyarderi Harvey Weinstein'ın stüdyosunu kurtarıyor” başlığıyla çıkmıştı. Spotta ise “Tom Barrack, Weinstein Şirketi'ni bağımsız film ve televizyon endüstrisindeki haklı ikonik konumuna geri getirme sözü verdi” yazılıydı. Weinstein şirketi, o rezil skandalların bir bir patlak vermesiyle zor duruma düşmüştü. Harvey kâğıt üzerinde şirketten kovulsa da Amazon Studios, Apple ve televizyon kanalları bir cinsî sapık ile iş ortağı olarak anılmaktan rahatsız olmuş, anlaşmaları feshetmişti.
- Şirket zaten son yaptığı filmlerden para kazanamamıştı, batık durumdaydı. Üstüne cinsî taciz ve saldırı suçlamaları gelip kontratlar feshedilince baş aşağı düşmeye başladı. Jared Kushner’i son anda iflastan kurtaran Tom Barrack, bu kez başka bir Yahudi için, Mossad ajanı sapık Weinstein için elini taşın altına koyma kararı aldı. Şirketi kurtarmak için ön anlaşma yapıldı. Weinstein kardeşler o haldeyken bile burunlarından kıl aldırmıyordu. Yağlı bir müşteri bulmuşken şirketi kurtarmak da neydi, daha fazlası olmalıydı. Fakat o kadarı da Barrack’ı aşıyordu. Talep edilenleri karşılayamadığı için mecburen anlaşmadan çekilmek zorunda kaldı.
- Barrack daha bir yıl önce Weinstein kardeşlerin kurduğu, adını anneleri Miriam ile babaları Max’dan alan Miramax’ı başkalarından satın alıp muazzam bir kâr ile Körfez’deki Arap kardeşlerine satmıştı. Weinsteinler aç gözlü olmasa yine hatırı sayılır bir para dökecek, hem onları düze çıkaracak hem de Körfez Araplarına yeni bir şirket daha satmış olacaktı. Ama bu kez olmadı. Geriye bu karanlık adamlarla nasıl karanlık bir geçmişe sahip olduğu sorusu kaldı.
- BAE casusu mu?
- Barrack’ın Körfez yöneticileriyle ilişkisi 1972’ye dek uzanan, epey dallı budaklı bir ilişki. BAE’nin Washington elçisi Yusuf el Uteybe ile 2009 yılında Raffles L'Ermitage Oteli'ne ait 41 milyon dolarlık hissenin Abu Dabi Yatırım Otoritesi'ne satışı konusunda pazarlık yaptığını biliyoruz. 2017 yılına gelindiğinde ise One California Plaza isimli mülkü 70 milyon dolar karşılığında BAE Yatırım Fonu'na satmıştı.
- 20 Temmuz 2021’de Tom Barrack ile çalışanı Matthew Grimes hakkında “yabancı ülkelerin menfaatlerine hizmet ve aracılık etmek, yargının işleyişine engel olmak ve hukuk karşısında yalan bilgi beyan etmek” suçlarından soruşturma açıldı. Mayıs 2022'de soruşturmanın kapsamı genişletildi, BAE hükümeti adına kayıt dışı lobicilik yaptığı ve Trump hükümetini bu yönde çalışmaya ikna ettiği suçlamaları eklendi. Savcılara kalırsa, Barrack bu davadan yakasını sıyıramayacaktı. Suçluluğuna dair deliller çok güçlüydü.
- Savcılar, Katar ablukasına dair ABD’nin pozisyonunu siyasi bağlantıları sayesinde öğrendiğini, bu son derece hassas ve gizli bilgileri BAE makamlarına ilettiğini söylüyordu. Barrack ile BAE makamları arasındaki bağlantıyı ise firari BAE vatandaşı 43 yaşındaki Raşid el Malik sağlıyordu. İkili arasındaki yazışmalar ele geçse de Barrack, mahkemede ısrarla Malik’in ajanlık yaptığına dair bilgisi olmadığını söylüyordu.
- Her ne olduysa oldu, savcıların “deliller elimizde, yakasını sıyıramaz” dediği Barrack ile çalışanı Grimes hakkındaki suçlamalar 4 Kasım 2022 tarihinde düşürüldü. Tom Barrack beraat etmişti.
- Suudi Arabistan'daki yatırımlarını vergiden kaçırmak için ABD maliyesinden sakladığı, Karayipler’de bulunan Cayman Adaları'ndaki şirketler aracılığıyla para akladığı gibi iddialar ise hâlâ aydınlanmayı bekliyor.